bugün

böyle bir şey nasıl söylenir bilemiyorum ama korkuyorum kendimden. kesinlikle melek değilim. ve kesinlikle oldukça karanlık yönlerim var. karar verme gücü bana verildiğinde yıkıyorum, yakıyorum, yok ediyorum. asla yapıcı değilim.

bunu keşfim 4 yıl öncesine dayanıyor. sıkıntılı günlerden birinde "ofis"in sorumluluğu bana verildi. sadece 2 günlüğüne. babam "sıkıntıları" çözmek için ankaraya gitmişti. babamın boşluğunda bir baskın geleceğini biliyorduk. ama bunu barışçıl yöntemlerle çözebilirdik. babam olsa böyle isterdi.

yapmadım işte. sukunet kararı alamadım. barış istemedim. onu yerine kan istedim. çözümü şiddette aradım. ve biz onlar geldiğinde tam anlamıyla hazırdık. gerçi o kadar kalabalık geldiler ki, tamam dedim. buraya kadarmış. belki gelecek sefere daha güzel bi hayatım olur diye düşündüm.

ama öyle olmadı. o gün öğrendim ki, karşınızdakilerin sayısı ne olursa olsun, ölmeyi göze alamıyorsa ilk direnişte kaçıyorlar. o gün kafa göz yara yara sorunların bi kısmını çözdük. kimseye tavsiye etmiyorum tabi. hukuki boyutu yeni bitti ve tabi ki erteleme çıktı. ama o günden sonra bir daha hiç kimse beni tehdit edemedi. o günden sonra sokaklar bana saygı ile yaklaşır oldu. bu saygı sevgiden değil biliyorum. çok fazla bi yapmacıklık olduğunu düşünüyorum. riyakar insanlardan sıkıldım. bana bu oyunda biçilen rolü oynayamam. ben babam gibi olamam. sabırlı olabilirim ama sabrım taşınca çok fazla insanın canı yanıyor.

bastırılmış bir şiddet var bende biliyorum. yaptıklarım için asla pişmanlık duymuyorum. vicdan azabı duymuyorum hiçbir şey için. ama günün birinde beni frenleyen adam, babam buralardan giderse diye çok korkuyorum. ondan önce ben gidiyorum işte. tüm saygınlığı arkada bırakıp yeni bir hayat, yeni bir yaşam istiyorum. karanlığın beni tekrar içine çekmesinden korkuyorum. imkansız da olsa, kaderin önüne geçmek istiyorum...
hastanelerde asık suratlı, ilgisiz, ruh gibi bembayaz etrafta dolanan burnu kaf dağına bayrak dikmiş sağlık personelinden nefret etmiyorum, etsem onlardan bir farkım kalmaz oysa ki ben yaradılanı seviyorum yaradandan ötürü. ama bazen virüslü bir şırıngayı kaptığım gibi önüme gelen beyaz gömlekliye dalasım var. (bkz: şiddete meyyalim vallahi dertten)
klimanın açık olmasından dolayı ofiste it gibi titriyorum ama her zaman klimanın açık kalmasını savunduğum için inadımdan kapatmıyorum klimayı.
ben de bilmiyorum ama soğan yemeyi çok seviyorum sözlük.
bankamatiğin önünde saatlerce oyalananların kafasını ekrana sokasım var.
formspring hesabı aldım ama ne işe yarıyo pek bi bilgim yok hala sözlük.
iş yerinde yaşanan herhangi bir günde, kapıdan kafasını merakla uzatmak suretiyle tanıştığımız pussy, birlikteliğimizin birinci gününde heyecanlı tavırları yüzünden trafik kazası geçirdi.

henüz benim kedim değildi ama insani duygularla yaralı pussy i veterinere götürdüm. kolu alterle sarıldı, ezilen patisine birkaç dikiş atıldı. kendine bakamayacak halde olduğundan bir haftalığına bakımını üstlenmeye karar verdim. bu bir haftanın sonunda dikiş atılan patisi ters kaynadığından, yürümekte zorluk çektiği için bir hafta daha dedim. artık kendini toparlamıştı ama gitmiyordu . geceleri dışarıda, gündüzleri yanımda takılıyordu. birkaç ay sonra anladım ki; gündüzleri benimle cici kızı oynayıp, geceleri erkeklerle fingirdeşiyormuş. hamileydi. hadi bebekleri olana kadar içeride kalsın dedik. şöyle olsun böyle olsun derken pussy benim kedim olmuştu.

bebekleri doğduktan sonra da fingirdekliği bitmeyen pussy i aile planlaması yapsın diye veterinere götürdüm ve kısırlaştırdım. o an için doğru bir karardı. iki çocuğu vardı, kötü bir anneydi ve fahişe ruhluydu.

2 aylıkken yavrulardan biri (cat) arabanın altında ezilerek öldü. hem de pussy nin gözleri önünde. pussy umursamadı ama kardeşi (doll) bir saat kadar ilginç tavırlar sergiledi. cat in ölümünden birkaç gün sonra doll kaçtı. pussy bunu da umursamadı. hatta daha mutluydu, bütün ilgi onun üzerindeydi.

onu bilmem ama ben çok vicdan azabı çekiyorum.
artık anne olamayacak ve onun elinden bunu ben aldım. hem de hiç hakkım olmadığı halde.*
küçükken annem evde yokken sürekli bakkalı arayıp cips istiyodum.
ilkokul 5. sınıfta (sene 1996) ihlas ticaret merkezi'nden 475.000 liraya casio f91w marka saat almıştım, bizim okulun saati o dönemde henüz dijital saate geçmişti ve ben de saatimi okulun saatine göre ayarlamıştım, her zil çalacağı zaman 10,9,8,7.....1,0 diye sayarak sınıftaki karizmamı tavan yapardım.
sözlükte, rocco siffredi başlığında, rocconun varlığından haberdar olduğumdan beri rocco şekerden iğreniyorum. ne yapayım.
itiraf ediyorum.

Bana eksi oy verenleri görsen her entrylerine eksi oy veririm.
Şuku açıyım sanki.
Beni sizler yarattınız diyen ünlüye iki rekatta namaz kıl bize diyesim geliyor.
babaannem benim yüzümden düştü ve yanağında morluk oluştu. kimseye söylemedi, ben çok üzüldüm. o şimdi vefat etti, ne zaman hatırlasam hüzünlenirim.
çok üzgünüm babanne..
karar veremiyorum sözlük.bi türlü neyin doğru olduğunu bulamıyorum.günlerce düşünüyorum .zar zor karar verdiğimi sanıp tamam diyorum bu sefer aklım diğerinde kalıyo.yoruldum sözlük korkuyorum..
Tamam itiraf ediyorum narsistim.yalnızlık insanı böyle yapıyor efendim.
sözlük o çocuk farklı. valla bak. hani saflığının ardında bir çekicilik var bulamıyorum. güvenmeli miyim inanmalı mıyım bilemedim. saldım gidiyor.
çok kötü bir insanım ben. bana acı çektirenlerin canını yakıyorum. ama öyle böyle değil. en zayıf yönlerini buluyorum ve baaaammm! her şeyi yapabilecek potansiyeldeyim.
entry girdiğim konu siliniyor bu günlerde sözlük. anlamadım gitti. bir uğursuzluk var bende.
acıyı en derinden hissettim. söyleyecek çok şeyim vardı anlatacağım belki de yaşayacağımız bir çok şey. sana bunu söyleme fırsatı bulamadan kendimde o cesareti toplayamadan göçüp gittin bu dünyadan canım acıdı canımdan can gitti adeta. sen özeldin hemde çok çok özeldin ve ben seni sevmeye başlıyordum sende mutluluğu buluyordum. gelicektin buraya ve yaşanabilecek onca şey varken yaşayamamak acıtıyo canımı kim bilir belki duyarsın hissedersin bu yazdıklarımı. her zaman benimle kalcaksın..
sözlük her ne kadar "özgür düşünce platformu" olduğunu iddia edip olamasa da, ben bu tip şeyler konusunda itirafta bulunmayı sevmem. ama yine de yapacağım lan...

hah sözlük... şimdi sextank com'a girip arama zımbırtısına "memoirs of a foot fetish" yaz. pek çok video bulacaksın. herhangi birini ya da hepsini aç. ama izleme. müziği harika.

evet sözlük itiraf ediyorum, günde 3-4 saat bu porno sitesi açık fakat sadece şu videoların müziğini dinliyorum. çok hoş lan. piyanom olursa ilerde çalacağım bunları. "atma recep din kardeşiyiz, o kadar saat açık olacak, sadece müziği dinleyeceksin ha? ahaha, yeme bizi" demeyin. 4 saat osbir çekecek halimiz yok ya mna koyim!
çok zor be sözlük. ondan nefret ediyorum ama yinede listemde gözüm hep onu arıyor. o geldiğinde acaba yazıcak mı diye bekliyorum, yazmazsa ben yazıyorum. ve bunarı hala yaptığıma inanamıyorum. kendime inanamıyorum. ben nasıl bu kadar düşebilirim.

o bana umut verirken, benimle konuşurken, bana o kadar dil dökerken başkasıyla çıktı. üstüne o kızla beraberken bana daha yakın davradı. ve o kızdan ayrıldı. evet dedim bu sefer olcak. çünkü arkadaşımın ilişkisi beni biraz da olsun avutuyodu. onlarınkide buna benzer bişiydi ama şuan çok mutlulular.

ama o bana daha çok umut vermişken beni kendine daha çok bağlamışken o çıktığı kız yani eski çıktığı diyim; kıskanıp beni eklemişken birde ne göriyim. başka bir kızla ilişkisi var. dünyam başıma yıkıldı.. depresyona girdim desem yeri. ama allahdan çok sürmedi.

ve ben hala ona yazıyorum ya sözlük.. işte ben bu yüzden kendime inanamıyorum..
sorumluluk sorumsuzuyum.
klişelerden kaçamıyorum, ne kadar korkak olduğumu görüyorsun.
okulum bir sene uzadı ve evde kimse bilmiyor benden başka. 3 sene boyunca saklamıştım ama bu sene hesapta son senem her şey açığa çıkacak ve ben bu entry i girirken babam arkada her şeyden habersiz gazetesini okuyor.

(bkz: adrenalin diye buna derim)

eksileyene gelsin: tamam pişmanım yaptığım iyi bir şey değil. ama bak en azından kendimi rahatlatmak istedim biraz olsun acı bana. hem benim adrenalinden anladığım bu dayı. yapcak bişi yok şimdi.

editer: şey.. ailem öğrendi durumumu.. beklediğim gibi kan gövdeyi götürmedi amma kafama kakılıp duruyor tabi bu durum. paylaşayım istedim..

edittir: okulum hayırlısıyla bitti. güzel günler gördük, güneşli günler... ama ümit etmeye devam kpss dolayısıyle.
itiraf ediyorum ki insanlara açık vermekten nefret ediyorum!
hani böyle bi' düzlüğe cıkıp avazınız cıktığı kadar bağırmak istersiniz, evet bağırasım var be sözlük!