bugün

Bazen huzur bulabilmenin, mutlu olabilmenin tek yolu biri için bir şeyler yapabilmekten geçiyormuş sahiden.
stresli hallerimden nefret ediyorum.
Kimse bir halt anlamazken kime ne anlatabilirsin? Bazen nelerden nefret ettiğini bile ifade edecek gücü bulamazken kime ne anlatabilirsin? Yalnızlık derin bir huzur mu yoksa dipsiz bucaksız bir paranoya mı? Yoksa insanların içinde bunalırken yalnızlığa doğan özlemde yeni insanlar aranması mı? insanlardan tiksindiğine emin olurken, onlar olmadan yapamamanın da insan olmanla olan bağlantısı ise yeni bir çıkmaz mı? Çıkmaz denilen her sokak c4 ile açılır mı? insanlık tarihinin en kaliteli buluşu kitle imha silahlarını saymazsak, yapıştırılabilir el yapımı patlayıcılar mı? Göremediğimiz şeylerin olmadığını kanıtlayabilir miyiz? Kanıtlanamayacak kesin bir soru var mı? içinde bulunduğumuz çağ yoksa bütün çağlar içinde en ilkel olanı mı?
5 ay oldu 1 gunum bile onu dusunmeden gecmedi la. bugun yarin baslarim dedigim sigaraya basladim. ayrildiktan 5 gun sonra birisiyle cikmis olsada unutamadim ya la hala. bu arada erasmusu kazandim sozluk eylulde 1 seneligine ispanyaya gidiyorum ama sevincini bile yasayamiyorum, hep bi huzun var icimde. onun mutlu oldugunu gormek guzel ama baska bi sehirde baska birisiyle mutlu oldugunu gormek cok daha beter. bu gecede boktan gececek anlasilan.
az önce evlilik teklifi aldım. ciddi değildi elbet ama insanın gururu okşanıyormuş.
Kızlar, sevgiliniz sizi aldatıyor.
Çok yoruldum.
kizlar kopek gibi asik olsada, umursamiyormus gibi davranabilir. Gayette iyi basarir.
Ilk teklifte evet demeyen kizi kafaniza takmayin, egonuza yenik dusmeyin. Kendinizi paralamayin.
00 00 ' a denk getireyim diye girilen sikik itirafları eksiliyorum. yine yapacağım. bir de kopyala yapıştır ile saniyesinde destan yazanlar vardı. onlara da el atıyorum bazen.

satlık Toyota var.
sanırım ufak bir tümör sorunumuz var sözlük, yarın testleri alınca öğreneceğiz bu baş dönmeleri ve burun kanamalarının sebebini.
ve haftalardır geçmeyen baş ağrısı evet. korkmuyorum yemin ederim, sadece bunun bana uzun süre işkence etmesinden korkuyorum.
ölmekten değil, sürünmekten korkuyorum. yarın ola, hayrola o zaman.*
Babam birine borç verecekmiş. sevdiği, ağabeylik yaptığı birisiymiş. 300 lira para verip yolladı beni. Yolda giderken bir anda bir şeytan dürttü. Ne yalan söyleyim şeytan dürtünce de bi an hoşuma gitti arkadaşlar. Abazalıkta mason locasının en üst seviye reyizleri arasındaydım zaten, iş atıyo sandım, ben de onu dürttüm. Yıllardır elime kız eli değmemişti. 15 yaşımda hakkı bulut'a hakkı bulut'tan daha çok benziyordum. 16 yaşımda biraz toparlandım, izzet altınmeşe oldum, 17 yaşımda gözlük takmaya başlayıp zekeriya beyaz'la zirve yaptım. Çok yokluk çekmiştim, bizim lisenin en güzel kızını betül deyince kimse tanımıyordu. Ahmet dursun'du kızın lakabı, herkes öyle biliyordu, ciddiyim, bizim okulun en güzel kızı ahmet dursun'a benziyordu, düşünün artık. şimdiki survivordaki hali gibi degil tabi, beşiktaş'ta oynarken tüysüz, uzun saçlı zamanları vardı, o zamanlardaki haline benziyordu. Neyse şeytan dürttü dedim ya? bir anda iddia bayinden çıkarken buldum kendimi, elimde 300 lira basılmış bir iddia kuponu vardı.

Akşam annem dizi izliyordu, babam uyuyordu, ben de elimdeki telefondan iddiada oynadığım maçları takip ediyordum. Son maça kalmıştım. Çok heyecanlıydım. Benim takım 1-0 öndeydi. Artık ms'yi görmem gerekiyordu. Sayfayı yenileyip duruyordum, hiç çıkmıyordum sayfadan. Zaten ferre indirmekten kotanın canına okumuştum. Muhtemelen ay sonunda at sikmiş gibi bir fatura gelecekti eve.. ama olsun, kupon tutarsa onu da ödeyecektim.

bi yeniledim 1-0 (90')..
bi daha yeniledim 1-0 (90')..
bi daha 1-0 (90').. dur durak bilmeden yeniliyordum sayfayı. Artık "ms" görmek istiyordu bu gözler. Bir daha yeniledim ve olan oldu. O an chatroulette'te devasa bir penisle karşı karşıya kalmış gibi oldum arkadaşlar. Gol attıktan sonra tribünlere koşarken takım arkadaşlarından kaçmaya çalışan forvet gibi nereye gideceğimi şaşırdım.

"1-1 (ms)" yazıyordu. Gözlerimi ovuşturup tekrar baktım. Evet, 1-1 (ms). Bir anda mekan algımı kaybettim galiba, "fülpt" diye tükürdüm evin ortasına. Tükürüğü ilk gören annem oldu. Hiç bişey söyleyemedi, oracıkta bülent ersoy gibi bayıldı kadın. Annemi ayılttım, o da babamı uyandırdı. Bende de hiç kıvırma falan olmaz, beceremem yani.. Direkt söyledim durumu. Anlattım: "aslında ben alt oynayacaktım, iddia bayinde bi adam geldi yanıma, 'bu takım bu takıma rahat 5-6 atar, alt vereceğine 1 ver, alt neymiş' dedi, 1 verdirdi bana.. qandirdi beni :(" dedim. Halı da kullanılmaz haldeydi, halıyı rulo yapıp dövdüler beni. Hiç acımadı ama..
iyi olmaya çalışmam gerek sözlük. hem de hiç iyi olmadan, çok güzel bir rol yaparak. zaman daralıyor, tek dileğim bu fırtına dindiğinde yaşama amacımın yitmemesi. düşüyorum.
Hayatta vazgeçilmez olarak gördüğünüz hiç bir şeye aslında ihtiyacınız yok, sahip olduğunuz her şey sizi siz olmaktan uzaklaştırıp, sizi birer robot haline getirmeyi en büyük amaç edinmiş eli kırbaçlı soytarıların insafına bırakır, bu öyle bir durumdur ki bir süre sonra özgür bir aslan olduğunuzu unutmakla kalmaz, dişlerinizin ve pençenizin gücünü unutursunuz, artık sadece size ne yapmanız gerektiğini söyleyen kişinin dediğine odaklanırsınız ve yalnızca onun istediği şeyleri yaparsınız... Doğduğunuz andan beri ''Zeki olan ve düşünenin boş insan olduğu, sürekli çalışıp başını kitaptan kaldırmadan kendine verilen formül ve bilgicikleri ezberleyenlerin ise ideal insan oldukları'' fikri ile büyütüldünüz, bu fikir öyle bir aklınıza yerleşti ki hiç ihtiyacınız olmayan üniversiteler için yarışacak kadar küçümsenecek varlıklar oldunuz, içlerinizden bazıları yeteri kadar şanslı değildi, sadece zekası yetmiyordu çünkü hakkı olan eğitimi ve yaşaması için gerekli olan parayı sağlamak için, hiç ihtiyacı olmadığı halde gerekli mevkiye ulaşamadığı için sürü toplum tarafından dışlanan bir birey oldu, fikirleri, yetenekleri ve bilgi birikimi hiçe sayılarak... Sizler mükemmel vatandaşlar olarak yetişirken o sadece düşündüğü ve sorguladığı için damgalandı, ama bir çoğunuz bilmez ki o sizin korktuğunuz siyasi idareciler, sizin maaşınızı belirleyip elinize 3kuruş para sıkıştıran yöneticiler en çok o insanlardan korkarlar, onlar ''Sistem yıkıcılar''dır ve dünyanın neresinde olursa olsun mevcut düzeni yıkıp kendi sistemlerini oluşturmak için var olmuşlardır... Hiç bir şeye ihtiyacı olmadıklarını bildikleri için en güçlü bireyler onlardır, onlar parayı ve mevkiyi amaç değil araç olarak görürler, neredeyse tamamı yükselmeyi umursamaz bile, bir çoğu pes etmiştir insanların kendisini anlayamamasından ve asla anlayamayacağını düşündüğünden... Bazıları ise pes etmezler, vazgeçerler her şeyden, sevdiklerinden, imkanlarından, ailesinden, onlar için tek gerçek vardır hiç kimsenin hiç bir şeye ihtiyaç duymadığı bir hayatı insan varlığı üzerinde egemen kılmak... Hangi açıdan bakarsanız bakın, ister dini, ister felsefi, ister bilimsel, bu hayatta bir kısım insanlar eğer hala açlıktan ölürken diğer insanlar Afrika'daki bir ailenin bir aylık geçim masrafını uydu kanalı parası olarak ödüyorsa bunda tek suçlu yine insanın kendisidir, bizler düzene karşı çıkmadığımız ve sorgulamadığımız için her an dünya üzerinde birileri ölüyor ve biz bunu bildiğimiz halde yine de aynen devam ediyorsak bunda suçlu ne Yaratıcı, ne teknoloji eksikliği, ne de her hangi başka bir sebeptir, tek eksiğimiz düşünmemek, düşünmekten kaçmaktır... Hayatta hiç bir şeye en ufak bir bedel ödemenize gerek yok, hiç bir şeye bir fiyat biçilmesine gerek yok, değer kavramını maddileştirmek insanoğlunun başına gelebilecek en büyük lanettir, siz Lidya'lılar deyin, bense Adem'in ilk çocuklarından itibaren deyim, insanlar sürekli olarak bir şeylere sahip olma hırsıyla her şeyi görmezden geldiler, bu öyle bir duygu ki aslında hak ettiği ve alması en doğal hakkı olan şeyler için hiç bir şeyden sakınmayıp gerekli ücreti ödemek için çalışıp çabalamayı amaç edindiler... Bir çoğunuzun ceplerinde bin liralık cep telefonları var ve sizler biraz daha net bir görüntüye sahip olmak, bir kaç özellik fazladan elinizin altında bulundurmak için Afrika'da 50liraya bir aylık gıda ihtiyacını sağlayan bir ailenin 1.5 - 2yıllık yaşam hakkını elinden alıyorsunuz, sizlerin ''Romantik bir teklifin olmazsa olmazı'' diye nitelendirdiğiniz bir tek taş yüzük, dünyanın diğer ucunda bir insanlık dramından başka bir anlam ifade etmiyor... Sahip olduklarınızdan vazgeçin, buna ister takva deyin dininiz için yapın, isterseniz Tanrı'yı suçlayan bir insanın ''Tanrı'sız da insanlık yüceltilebilir'' mantığıyla... Vazgeçmesini öğrenmediğiniz ve paylaşmadığınız sürece, hakkınız olan ve hiç bir ücret ödemeden sahip olabileceğiniz güzelliklere ulaşamayacaksınız... Hiç bir enerji kaynağına gerek duymadan elektrik üretilebilen en az 7farklı yöntem ile telif hakkı alınmış icat varken elektrik satılan bir dünyada yaşıyoruz ki bunların çoğu 1900'lerin başından kalma, daha da geriye gitmek gerekirse antik Mısır'da Nikola Tesla'nın serbest elektrik akımı yöntemi ile özgür enerji kullanılarak elektrik üretilip şehir aydınlatması ve altın seyreltilmesine kadar yetebilecek derecede yüksek bir elektrik gücü üretiliyordu, çok çok daha geriye gidecek olursak M.Ö. ile kalmayıp yüz binlerce yıl öncesine ait toprak kap içine dizayn edilmiş dünyanın en eski pili diye bir gerçek var ki bu başlı başına tarihin yeniden yazılması demektir... Benzinsiz, sadece su ve hatta havadaki bileşenlerin sahip olduğu potansiyel enerji ile çalışabilecek araçlar için ise binlerce hatta on binlerce patentli ürün varken bizler dünyanın en pahalı benzinine para ödüyoruz... Düşünmeyi, sorgulamayı, soru sormayı ve ''Nasıl daha çok para kazanabilirim?'' diye düşünmek yerine nasıl sorularınıza cevap bulabileceğinizi araştırmak için çabalamayı ve tüm enerjinizi en azından ''bir'' şeyi mükemmelleştirmek için kullanabilmeyi ne zaman öğreneceksiniz?!
yağmura çok büyük anlamlar yüklüyorum. yağmur yağdığı zamanlar daha mutlu ve huzurluyum. nickim bile yağmur yürek lan. o yağmurun serinliği, temizliği, hüznü, merhameti, bereketi kalbimde var olsun diye aldım ben bu nicki.

Yağmur, bardağından boşalsa da yağmalasa bu şehri, çamurdan insanlar akıyor sokaklarda..
Onla ilgili her şeyi mum sayesinde yakıp ondan kurtulduğumu düşünüyorum, kalbimdeki o da silinecek inanıyorum.
Babamı tekme tokat dovmuyorsam tek nedeni beni bu yaşa getirmiş olmasıdır. Ama kesinlikle sonun da son çizgisindeyim, dayanamıyorum. Tek saygısızlık, terbiyesizlik etmedim babama karşı ama cidden dayanamıyorum. Bir insan neden babası ölsün diye her gece dua eder ki? Neden herkesin en güvendiği kişi babasıyken, benim hayattaki en buyuk düşmanım babam? Neden yani sozluk? Kaç senedir böyle yahu... Başta ergenlikteyim dedim uzatmadım ama her insanda bir sabır var... Ulan 4.5 senedir hayatı zindan etti bana onun bunun evladı... Hayattaki en yakın erkek olan abimle aramı bozdu. Bir erkek için abisi herşeyidir; onu da elimden aldı allahsız... Herkesin babası oğlum şöyle, oğlum böyle derken benim babam beni hep yerin en dibine soktu... En aşağıladı beni... 2 para etmez kuzenimi kastederek "sen onun bokuna kurban ol lan şerefsiz, sen de adam mısın" dedi, defalarca... Bıktım artık sozluk.. iş bu entry kanıt ola; babam bu sene içinde ölürse anam avradım olsun tüm sözlüğe benden yemek...

-herkesin babasıyla ilişkisi ayrıdır, beni yanlış anlamayın... Sozum kendi babama..
şimdi aslında yine bir nevi iç dökme olarak nitelendirsek de çok erken saatte bir iç dökme bu, normalde bu saatlerde dökmem biraz daha gecenin sineme çekilmesini beklerim velhasılı olacak gibi değil yarın bir final daha var uyumam gerek.

her ne ise, sanırım evet oldukça yalnızım, çok da fazla. bunu değerlendirmek pek de güzel olsa da (izlemediğin çoğu filmi izlemek, yalnız dolaşmak, insanları incelemek gibi gibi) bir noktada insana çok koyuyor, gerçekten çok koyuyor. hani dost olarak nitelendirip de sarılıp anlatabileceğin kimsenin yanında olmaması gibi gayet de yürekten koyan bir durumdan söz ediyoruz. açıklık getirmek gerekirse benim hiç çocukluktan kalma dostum ya da arkadaşım olmadı, bu elbette sinir bozucu ve üzüntü verici bir şey ancak ve ancak bende çok da fazla hüzün yaratmasına sebebiyet verdi. adam gibi dost kazanamıyorum, insanlar benden anlamsız biçimde nefret ediyor ve bana sanki rakip gibi bakıyor. çok üzülüyorum sözlük. bana diyeceksiniz, burada binlerce insan ölüyor, hayvanlara işkence yapılıyor, gezide direniyoruz, sikerim her bir olayı sözlük ben varım burada ben de varım, içimdeki çocuk işkence içinde ölüyor, direniyor.

sıkıldım yazmaktan yine olmayacak böyle sözlük, çok yalnızım, çok.
edit: imla ve pürüz.
forrest gump'ta geçen "annem her zaman hayatın bir kutu çikolata gibi olduğunu söylerdi. içinde ne olduğunu asla bilemezsin." repliği hayatımın hiçbir döneminde bana bir şey ifade etmedi. beğenenler de neden bu kadar beğendiler anlamadım. "sen gerizekalısın, ondan anlamamışsın" ve türevleri haricinde bir açıklama yapabilecek olan varsa beklerim.
Bu aralar köpek gibi sevesim, çok aşık olasım var. Bir ilişkiye emek veresim var.
Her anın tadını çıkarasım var. Böyle karakterimi, egomu, kibrimi ezip geçesim var.
Ancak reddedilmekten, terkedilmekten çok korkuyorum.
Bir ömür boyu benimle olacağının garantisini kendi dahil verebilir mi?
O duyguya dayanamam. Bir daha ayrılık acısına dayanamaz gibi geliyor kalbim.
Ayrılıktan korkup da başlayamama durumundayım. çok saçma değil mi?
Geçmiş ile gelecek arasında sıkışan zaman aralığında geçirdiği her an değersizdir bizler için, ya geçmişi düşleriz sızlanarak yada geleceğini kurma peşine düşeriz bin bir zorluğa katlanarak, anı yaşamayı bilmeyiz, gerçeği görmeyiz, oysa ki sessizce geçirilen bir sabahtan fazlası değildir hayat, gerisi boş gerisi bayat... Gülebileceğimiz an kadar varız bu dünyada ve uğruna ölebileceğimiz kişi kadar çoğuz, yine de herşeye rağmen aslında hiç yoktuk, geçmiş rüya gelecek hayal, görüp dokunabildiklerimiz var bir elinizde diğer elinizde geçen zaman, bir de ANNE özlemi var kalplerimizde ruhumuzu özlemle saran...
bir on birinci nesil olarak sözlükteki on birinci nesil düşmanlığı bana zevk veriyor. kamooooon.
agresifim kompleksliyim ama pek de kedi gibi degilim ya. ama sabirliyim bendeki sabir allahin hicbir kulunda yoktur. bu da en nefret ettigim tarafim. ama bir de sabrimin sonunda elde edeceklerimin hevesi var tabi neyse beklemeye devam intikam soguk yenir ne de olsa.
cinema paradiso beni bugüne kadar ağlatan tek filmdir.
bakıyorum da herkese bi değer veren var, bi düşünen var bi ben yalnız kalmışım. sebebi ben miyim acaba, çok mu kötüyüm, çirkinim veya çekilmezim.. cevapta bulamıyorum. ben kötü biri değilim ki.