bugün

Sabahtan akşama kadar paradoksları düşünüp duruyorum. Allah o on8 tv nin belasını versin. Aklıma düşürdü. Şimdi hiçbirşey bilmediğimi biliyorsam, birşey biliyor sayılmazmıyım ama sonuçta hiçbirşey bilmiyorum da hiçbirşey bilmediğimi biliyorum.,,.!??!@.
zamanı yaralarla ölçüyorum. tanrıya sığınıyorum geceleri..
ne beraber uçabildik ne gidebildik kendi yolumuza rüzgara savrulduk başına buyruk senle ben.
internetten iş başvurusunda bulundum, ararlarsa açmayacağım. evet, biliyorum benden adam değil bir bok olmaz.
uyandığımdan beri yüksek ateş, baş dönmesi, mide bulantısı ve halsizlik var. bunların yanında ağrılarım eklenince iyice kötü oldu.
az önce yarım saatliğine çaylak oldum sanırım.
küçükken kaldırım mühendisi diye bi şey gerçekten var sanırdım. hatta," aslında ben kaldırım mühendisi oliyim lan bizim arka sokaklarda falan hiç yok kaldırım" düşüncem de olmadı değil! evet maldım ben küçükken.
az sonra biriyle bulusucam. Cok isteksizim.
hayır canım, 56 kişi fotoğrafın güzel olduğun için değil, memelerin dışarı baktığı için beğendi.
hafif esinili aydinlik bos snkaklardayim olurda belki birden karsima cikarsin umuduyla..
sanki biseyler bulusmaya gitmemi istemiyor. Ortada otobus yok pehh.
çok dikkat çeken bir yapım var sözlük. nereye gitsem hangi toplumda bulunsam insanların bakışları üzerimde toplanıyor.. neden abi ? ebnim diğer insanlardan farkım ne ? neden bir yerden geçerken parktan caddeden herkesin bakışları üzerime dikliyor ? aşırı derece de ilgi çekecek biri olduğumu düşünmüyorum oysa.. parka giderim yaşlı teyzelerden tut gençlere kadar herkes tarafından bakışlara muhatab olurum. ibadethaneye giderim orda da millet çaktırmadan bana bakar.. ne oluyoruz lan ? aynı şey otobüste okulda her yerde.. sakın bana herkes böyle hisseder diye açıklama da bulunmayın.. benimkisi farklı gerçekten farklı.. ama bir daha söylüyeyim bu bakılmalardan rahatsız olmuyorum.. en azından genel anlamda olmuyorum.. bakın lan bakın mk..
anneme ne zaman organ bağışı lafını açsam lafı ağzıma geri tıkıyor.
halbuki adam akıllı vasiyet edeceğim "birşey olursa organlarımı bağışlayın" diye.
yok arkadaş! ölümün lafını bile açtırmıyor.
her canlı ölümü tadacaktır yazısını cenaze arabasında okuduktan sonra bende de hafif bir yusuflama oldu ama kanun bu. kimin önce öleceği de belli olmaz. ben eşeğimi sağlam kazığa bağlayayım da.. gidip kimsenin haberi olmadan hastaneden kağıt alcam ohhh canıma değsin. ölünce bari inadım inat olsun yahu.
hani bazen böyle kendini bok gibi hissedirsin ya, işte öyleyim.
“Hayatımın bir amacı yok” diye ağlayarak eve geldim. “Sabahtan akşama kadar koşup oynuyorum, ne için? Hiç!”
gittim yine imkansızı buldum. pardon imkansız değil, imkansızın imkansızı. ilk defa karşılıklı ama imkansız. engel bir değil bin. günlerdir mal gibiyim. uzun zamandır biliyordum ama yeni dank etti kafama da kalbime de. bir bakışı var, öyle sevecen, öyle sıcakkanlı ki. bir gülüşü var tüm hücrelerim titriyor resmen içimde. bir kerecik sarılabilsem sımsıkı, bir kerecik kokusunu içime çeke çeke öpsem sonra omzunda hüngür hüngür ağlasam razıyım. devamının gelmesinin mümkünatı yok zaten. bu yüzden hak veriyorum ona, uzak duruşuna ve bundan sonra da uzak duracak olmasına. önceki her şey boş geliyor şuan. hepsi sözde aşkmış da gerçek olan buymuş gibi. haklısın. kızmıyorum sana, kızamıyorum. bir şarkı var dinleyip dinleyip bunalıma giriyorum birkaç gündür. bu kadar mı vurucu olur bir şarkı. hele bir de en sevdiğin ses söylüyorsa... benden ikimize gelsin bu şarkı. artık bende seni seviyorum. olmayacak bir dua ama yanacaksak birlikte yanalım. unutmak istemiyorum seni. unutursam ihanet edecekmişim, yarı yolda bırakacakmışım gibi hissediyorum. yanma tek başına. ayrı ayrı da olsa birlikte çekelim bu aşkın acısını. sen de unutama beni. http://fizy.com/#s/1f9x9f
bu başlığın çok boktan olduğunu düşünüyorum.
abuk sabuk şeylere kendimce normal başkalarınca büyük paralar harcıyorum.
annemin odamı toplamasına uyuz oluyorum. geçen yine el atmış odama sevgilimin aldığı kolye kayboldu. soruyorum kolyemi gördün mü diye, yok diyor. halbuki dağınıkken aradığım şeyi şıp diye bulabiliyorum. 3 buçuk senedir özenerek sakladığım kolye yok!! anneme de kızamıyorum başıma kakacak derli toplu olsaydın diye. halbuki alakası yok. öfff gıcık oldum. *
Umutsuz bir vakayı seviyorum. Esas umutsuz vakanın ben olduğunu unutuyorum Söz konusu o olunca. Taban tabana zıt görüşlerimize rağmen seviyorum seni ulen.
Yalnızlığını çok sevdiğini söylemiş facebook ta. Benim gibi kalbini hem aşka hem yalnızlığa yer açsan da dışarıda bırakmasan beni olmaz mı ey sevgili? Üşüyorum .
tarot falına karşı inanılmaz bir ilgim var. 6. Hissimin çok güçlü olması ve bu ilgim beni tarota yönlendirdi. Korkmasam hemen başlayacağım da şimdilik sadece kendime baktırıyorum, henüz bakmıyorum.

Neyse, daha evvel baktırdığım tarotlarda söylenenler birebir çıktı. ilişki, başarı durumum, ailevi durumlar, parasal mevzular, arkadaşlık ilişkilerim hani hiç fire vermedi. Hayatımı yaşarken de aa bunu tarot demişti diyemiyorum, aklıma bile gelmiyor ama olay olup bittikten sonra "aa oha ya" diyorum. Bugun baktırdım yine. 27 yaş dönüm noktammış, kariyer ve evlilik açısından. Sanırım tusu o sene kazanacağım, bari hiç kasmayım mezun olacağım sene. 30, 33, 37 yaşlarında 3 erkek bebişim olacakmış en saçması da bu geldi evliliğe ve doğuma karşı biri olarak hani çocuklara bayılsam da imkansız gibi bir şey. Yani birine desen aristocrazia 3 oğlan doğurmuş, "ahah salağa bak hani evlenmiyordu o" der. Bugün falımın en feci kısmı buydu sanırım. Pek düzgün ilişkilerim olmayacakmış, acısını kariyerimde çok yüksek pozisyonlara gelerek çıkartacakmışım.

Sözlük özetle; 3 oğlan annesi dul, kendi kliniği olan plastik ve estetik cerrah olarak kaderim çizilmiş galiba.
Bütün tarih boyunca hangi şehir fethedilmek istedi ki, sen şimdi fethedilmek istemesini bekliyorsun, fethetmek için onun gönlünü?
sonunda arabaya 27 kurus yaktirmayi basardim amk. oyle bakmayin olm cok mutlu oldum la. taktirmiyom lpg mpg iyi boyle.
karma puanıma, kim eksilemiş kim şukulamış kim çükülemiş diye bakmadığım tek sözlük inci sözlük.
dün kadıköyden metroya bindim eve doğru yola koyuldum. bir durakta sevgililer bindi. ayakta gidiyorduk işte adama baktım benim istedigim hayatı yaşıyordu tam da. Unıversıtede okuyor yanında onu seven bırı guzel bır haytı vardı. Cok koydu o an.
hani lisede falan okul gezisi için bir kağıt verirler, velinin imzası falan gerekir. işte ben bütün gezilere katılmama rağmen o kağıda hiç velime imza attırmadım sözlük. he söylesem seve seve atarlardı ama benimkisi bir fanteziydi, velimin imzasını taklit etmek. çocukluğumdan beri sahte çek yazıp çok zengin takım elbiseli enayileri dolandırmak, dolandırdığım parayla da bir hayır kurumu falan açmak istemişimdir, robin hood hesabı. aslında sahtekarlık kanımda var be sözlük. mesela lisede okuldan kaçtığımda direk hastaneye giderdim, o kadar kusursuz hasta rolü yapardım ki doktor 3-4 günlük rapor verirdi. sonra o raporu okula verir 3 4 gün okuldan kaçardım, rapor sayesinde yok da yazılmazdım. sahte rapor hikayesinden hiç bahsetmiyorum bile sözlük. kendimi sıkıysa yakala filmindeki leonardo dicaprio'nun canlandırdığı Frank karakterine benzetiyorum, acilen terbiye edilmeliyim sözlük.