bugün

cok mutsuzum sozluk. cok yalnızım sozluk. kendimi aldanmıs, kandırılmıs, öyle degersiz, oyle alcalmıs hissediyorum ki allah canımı alsa da kurtulsam sozluk.
hep ağlıyorum ya değeri kalmadı sanki gözyaşımın. ya da...belki de hiç olmamıştı zaten.
ben kocaman bir çılgınım.
Hayatımı mahvetmek için uğraşıyorum sözlük, kötü alışkanlıklar deniyor, yapmamam gereken şeyler yapıyorum, sonra bunlardan bir çeşit zevk alıyorum. Mutsuzum ve bunu sevmiyorum, ama bu bana bir çeşit haz veriyor. Deliriyorum galiba sözlük.
ilim irfan ayağına yatıp alim dedikleri insanlara tapanların, gözleri onlardan başka birşey görmeyenlerin, elinden gelse onun için götünü siktirecek olanların ben ta amına koyayım. ! *. gece gece çok sinir ettiler beni sözlük. hepsini 20metrelik yağlı kazığa oturtasım var. *
bordo smsliyim.
her sabah işe giderken bindiğim otobüste, kahvaltı niyetine kucağındaki poşetin içinden koparıp koparıp, etrafı kokuta kokuta soğan ekmek yiyen, dişsiz, yapyaşlı bir teyzeye denk geliyorum. ve her sabah ne hikmetse en son bir bu teyzenin yanı, bir de benim yanım boş kalıyor. ulan bu işte bir bokluk var ya, neyse hadi hayırlısı bakalım.
alkolsüz birada 3.şişem. lakin real barca maçı fena kafa yaptı. el kla sikko harbiden. orgazm dan orgazma koşuyorum o ne lan. gece yazarım sözlük şimdiden görüşürüz.
bu gece bi dizide gördüm de aklıma geldi. bu yaşıma geldim daha şöyle filmlerdeki gibi körkütük aşık olup yatağıma uzanıp gözlerim tavanda ayran delisi gibi sırıtmadım be sözlük. benden ne köy olur ne de kasaba galiba değil mi?
bugün güne başlangıcım bile inanılmaz derecede kötüydü sabahın 7 buçuğunda kusa kusa uyanarak en sevdiğim gün olan cumartesiye dünyanın en boktan başlangıcını yaptım. sonra salona geçip öğlen 1'e kadar uyudum ve o saatten beri başım zonkluyor ve sanırım günün bitişide başlangıcı kadar olmasada boktan olacak gibi bir hisse kapılıyorum.
O zamanlar öğrenciyim sözlük.
Kış mevsimi ve ben Eskişehir- izmir arası yolculuk yapıyorum. Bir bayrama gitmek için bindim otobüse. Aslında binemiyordum da, siz deyin orospuluk, ben diyeyim işim görülsün, otobüs acentasındaki elemana bayağı bir ayar verdim. Gülümsemeler, tatlı kız ayakları, çaresiz sığınmalar. Yok yok korkmayın, sevişmedim!

Neyse efendim, zar zor bulduğum yere(2 numara!), yerleştim güzelce. Yanımda da bir yaşlı teyze, elinde bastonu oturuyor. Teyzem o derece yaşlı ki, konuşamıyor bile, yazıktır, günahtır ama ben çok sevindim bu duruma. En azından o mal soruyla karşılaşmayacağım diye.

Az gittik, uz gittik dediğime bakmayın, daha yarım saat oldu yola çıkalı. Kıyamadım yaşlılığına, ve aramızda küçük bir diyalog yaşandı.
-Teyzecim, baston sizi yorar, yere koyun isterseniz.
-Yok evladım, yer pistir. Dursun böyle.
-Peki, siz bilirsiniz.
Dedim, bir yandan da teyzem de pek tatlı diye düşünüp, gülümsedim. Yine az gittik, uz gittik, artık uykuya daldım ben. Omzumda bir matkap etkisi hissederek uyandım. Teyze beni dürterek uyandırdı.
-Efendim teyze.
-Kızım eşarbımı düzeltsene.
-Peki, düzelteyim.
Dedim ve bağladım yeniden başını. Tam uyuyacağım. Teyzem aynı matkap etkisini yine gösterdi.
Peygamber olmalıymışım sözlük!
-Efendim?
-Kızım şu bastonu tut bi.
-Tamam
deyip aldım elinden bastonu. Bekledim, bekledim almıyor. Nerdeyse elimde baston yarım saat, gözler yarı uykulu halde bekledim. Tabi bir gün öncesi vizeler vardı, pek yorgunum. Uyuyakalmışım elimde bastonla.

izmir' de gözlerimi açtım. Elimdeki baston yoktu. Bastonun sapı ağzımda, güzelce sarılmışım. Tabi ağız açık uyuyunca bastonun her yanı salya olmuş sözlük. Kirlenecek diye yere koymayan teyze uyuyor Allah' tan. Hemen kazağımın koluyla güzelce sildim bastonu. Kimse görmemiştir inşallah diye dualar ederken, muavinin pis bakışlarıyla karşılaştım. Ama önemli değildi ne de olsa temizledim bastonu.

Teyzeyi uyandırıp, verdim bastonunu. Koşar adımlarla uzaklaştım otobüsten sözlük!

O gün bugündür, hiçbir teyzenin bastonunu tutmam.
kendime birşeyler itiraf etmekten korkar oldum sözlük..
hani bazı insanlar vardır. mandalinayı alır, bıçakla kabuğunu soyarlar. ardından başparmağını mandalinanın ortasına batırıp suyunu çıkarmadan ikiye böler, dilim dilim ayırırlar. sonra da beyaz liflerini tek tek özenle soyar, birer birer ağızlarıan atarlar. üstelik kırk kez de çiğnerler. işte ben onlardan değilim. ben öyle mandalina soymak için bıçağa falan ihtiyaç duymam, bastırıp ortasına başparmağımı tek hamlede sıyırırım tüm kabuğu, üstelik öyle beyaz liflerini de temizlemeye uğraşmam. ayırdım mı orta yerinden ikiye hemen iki lokmada indiriveririm mideme.
Mesaj atsın içinde sevgi dolu sözcüklerle bunu bekliyorum sözlükcüm ühü.
aslında çok güzel bir şeydir yalnız kalmak, kafa dinlemek, sessizliği dinlemek, sessizlikle kitap satırlarında kaybolmak.
öyle aman yalnız kalmayayım diyenlerden olmadım.
ama şu an en son istediğim şey bu. yalnız kalmak..
ya da ne bileyim beynin bi fişi olsa çeksek de çalışmasa,
tabir-i caizse anlamsız şekilde bön bön etrafa bakarken beyinden geçenleri durdurabilsek filan.
bana gelen mutluluğun arasına fragman gibi mutsuzluklar girmese olmuyo d mi?
beynimi boşaltmak, sadece mutluluğa konsantre olmak istiyorum çok mu?
sırf kırılmasınlar diye hayal kurmaktan vaz geçtiğim halde gelip elleriyle duvalarımı yıkıp, sınırlarımı zorlayıp, vaatlerde bulunup,tepeme bir gökyüzü dizip, iyi olmaktan, sonsuz olmaktan bahsettikten sonra 'puff' diy kaybolanlar var hayatımdan.. anlamıyorum. ve bunca çok anlamadığımdan gerçekten ciddi ciddi bırakıyorum.
içimdeki bu lanet mantık denizinden,
herşeyin en mantıklısını ben bilirim hallerimden,
son zamanlardaki huysuzluğumdan, agresifliğimden,
önümdeki bu berbat sınavdan,
annemden uzak olmaktan,
gece plağımdan,
saçlarımdan,
karmakarışık ruh halimden,
pantolonumu yırtmamdan,
kış gelmesine rağmen henüz çekirdeksiz bir mandalin yiyememiş olmamdan bile çok sıkıldım artık.
geçse ya bu yıl hızlıca...
her el clasico'da tuttuğum takım real madrid'in futbolcularının çirkef ve pis oyununu izlerken utanıyorum. buna karşılık sahada sadece muhteşem bir futbol oynamakla meşgul barcelona'ya çok özeniyorum. tüm bunları izlerken yaşadığım eziklik tarif edilemez.
itiraf ediyorum, insanların ilgisi olmadan yaşayamıyorum!
huzursuzum galiba sözlük.
Çünkü annem yemek yaparken aldığım o kızaran soğan kokusu yok öğrenci evimde. Akşamları beraber çay içmek yok. itiraf etmeliyim ki bana huzur veren pek bir şey yok, soğudu hayatım. Ben de evlerin ışıklarını izliyorum pencereden. içindeki hayatları hayal ediyorum. itiraf ediyorum sözlük, huzur arıyorum.
denizin serin sularına bıraksam kendimi. üşüsem. ayaklarım üşüse ve tüylerim diken diken olsa. çıktığımda da ellerimi kollarıma sürterek ısınmaya çalışsam. saçlarımdan damla damla su aksa yüzüme. başımı kaldırıp baksam gök yüzüne. nefesimle ellerimi ısıtsam. ıslak ve soğuk ayaklarıma kumlar yapışsa. aldırmadan yürüsem ve sonra...nereye gittiğimi bilmeden, düşünmeden koşsam sahilde. nefes nefese kalsam. düşsem. tatlı bir acı olsa dizimde. ellerimle ayaklarımdaki kumları düşürsem ve avuclarımın içine alsam ayaklarımı. ısınsam. gözyaşlarım sıcaklığıyla yaksa buz kesmiş yüzümü. başımı koysam kumun üstüne. vücüdum yorgun düşüp uyusam. umutla, bekleyişle...
kendim dahil hiçkimseye güvenmiyorum. ama artık bu durumun değişmesi gerek.
sonunda itiraf manyağı oldum sözlük. her gün bir kaç defa face sayfama bakıyorum acaba o mesaj attı mi diye. ama her defasında hüsran. numarası falan yok olsa da benim ona bir şeyler yazmaya cesaretim kalmadı sözlük. ve onu çok özledim. aşağı yukarı bir haftadır görmüyorum. fotoğrafları yetmiyor artık. o beni görmek istemiyor. görmesin diye de uğraşıyorum ama ben onu her an özlüyorum sözlük. hem de çok.
bugün özlediğim herkesi aradım, günah çıkarır gibi tek tek özlem giderdim.
sözlük biliyorum bu yaptığım affedilemez kabuledilemez ama yapmak zorundayım liberalleşen dünyanın bütün pisliğinin bir parçası sadece bu. beni buna yapmaya mecbur bırakanlar utansın. başka çarem yok sözlük üzgünüm. ders çalışıyorum.