bugün

şehirler arası otobüs derken, öyle kamil koç, pamukkale, nilüfer gibilerinde rastlamadım hiç, açık konuşayım. isim verip rencide etmek istemiyorum, normalde 5 liraya gidilen yola 3 liraya götüren (regal reklamı gibi evet) firmalarda görülüyor bu çocuk.

bu çocukla ilk tanışıklığım tesadüf eseri oldu. zaten o tesadüf gerçekleşmese, büyük ihtimalle çocuğun kafası botlarımın altında ezilip gidecekti (heil hitler! ehe ehe):

- ohaaa, kokuya bak otobüsteki! gözlerim yaşardı resmen, oy oy oy. bi an önce uyumak gerek, yoksa zaten bayılıp giderim kısa zamanda... koltuğu yatır, ayakları uzat, ayakları uz.. bu ne lan? ayağımın altında bişey var! anam, çocuk bu!

ilk şoku atlattıktan sonra, ayağımı diğer tarafa uzatmaya karar verdim fakat orası da doluydu. resmen önümdeki koltukların altında birer çocuk uyuyor. tipik bir 'doğuralım, doğurtalım; bi şekilde büyür nasıl olsa' vak'ası. ya da popüler deyimiyle sizden en az 3 çocuk istiyorum acayipliği. nitekim, kucakta da iki tane daha var.

otobüs keskin virajları dönerken sağa sola yuvarlanan bu 'ayak altında uyuyan' çocukların babasını uyaracak oldum. başına bi iş gelecek çocukların, ayağımızın altında kalacak filan diye fakat adam zerre s.klemedi. zamanla alıştım zaten. oturma odasındaki puf gibi kullanmaya başladım veletlerin kafasını (şaka len).

meğer normal(!) bi olaymış bu. ayak altı seviyesinde uyuyarak yolculuk eden bi yığın çocuk varmış. durmak yok, yola devam diyormuş babaları da...
rezaletin binbir yüzü, türk mantalitesinin güzel bir örneği.
yıllar önce bir karadeniz ilimize seyahat ederken, ilk mola yerinde bagaj kapaklarının açılmasıyla, ortaya saçlı sakallı adamlar fırlamıştı=) (bkz: bagajda 1100 kilometre yol yapmak) babam bu ne yaw diye muavine sorduğunda -abicum bayram vaktidur, needersun gibi bir cevap almıştı, dolayısıyla beni pek şaşırtmayan durumdur.
an itibariyle ayağımın altında olan çocuktur. baktım olmuyor ortasehba niyetine kullanıyorum veledi.