bugün

sağcıların götüne çalışmak zor geldiğinden gelişsek ne olacak mahşere ne faydası var diyip kendi kendini ölmeden gömmesi.

orta kararların memur ol çalış yaşa ve öl mantığı. memur olamayanların emlak sektörüne olan fahiş ilgisi. bencilllik kısacası.

sol-batıcı kesimin kendini alkol kullandığı ve takım elbise giydiği için bir bok sanması ama 100 yılda bilimsel makale araklamaktan başka uzmanlık edinememesi.
şu çocukça karşılaştırmalardan bir bıkmadılar çünkü seviye yerlerde.
sol dünya görüşü içerisindeki ideolojilerin ortak noktaları belli olduğu için solcular diyebilirsin ama sağcılar soyut bir kavram çünkü buradaki ideolojiler evrensel değil ve hiçbirisinin birbirleri ile bir alakası yok.
türkiye'de cahil çok olduğu için sağcı, dinci ile bağdaşlaştırılıyor.
birincisi sağcı diye bir şey yok, ikincisi sekülerist olanları da çoktur hepsi dinci değildir. liberaller olsun, milliyetçiler olsun, bu dünya için mücadele ederler.
dinciler ise diğer dünya için bu dünyayı mahveder. avrupa ve amerika'da yüzde beştirler ve yükselmelerine izin verilmez.
sağcılar milliyet sahibidir, solcular beynelmilelcidir.
en önemli ayrım budur.
dinciler sanıldığı gibi sağcı değildir. sağ sol ayrımı milliyet kavramına göre yapılır. ekonomik ideolojiye göre değil.

sosyalizm ve komünizm soldur efendim ama komünist rejimde Allah yoktur demek de dincilerin solcu olduğu gerçeğini değiştirmez. ırkçılığa karşı herkes bi çeşit solcudur.

konu hakkında en düzgün kaynak hüseyin nihal atsız ın sağcılık ve solculuk hakkında yazdığı yazılardır.
mesele sağ veya sol değil.

Mesele Yalnızca ülke için doğru kararlar almak.

Politik renk mecburiyeti halkı bölerek ve politik adamlara halkın dinini ve taraftarlığını kullanma fırsatını vererek yönetime zarar veriyor.

Milletvekilleri için bile adayları tanımadan sırf politik partileri doğrultusunda oy veriyoruz.
Oysa ki bu insanlar mecliste bizi temsil ediyorlar. Bizi evet bizi ve istediklerimizi.

Yöneticiler duruma en uygun politikayi aplike etmeliler. Ekonmide olsun, sosyal hayatta olsun her duruma uyan sağ ve sol tutumları var.
Mefhumların kâh gülünç, kâh korkunç maskelerle raksa çıktığı bir karnaval balosu, fikir hayatımız.
Tanımıyoruz onları, nereden geliyorlar bilen yok. Firavunlara benziyorlar, kalabalığa çehrelerini göstermeyen firavunlara.

 Ve Aydınlarımız, o meçhul heyûlâlar için ehramlara taş taşıyan birer köle.

Kavga, insanla kader arasında değil artık, insanla kelime arasında. Rüyaları o bayraklaştırıyor. Yığınlar onun için yaşıyor, onun için dövüşüyor, onun için ölüyorlar. Mukaddeslerin rengine bürünen bir bukalemun kelime, semâvî kitapların şeytanı. Ve en tehlikelileri, toprağımızda doğmayanlar.

Sol-sağ… Çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit...

Toplum yapımızla herhangi bir ilgisi olmayan iki yabancı…

Sol’un halk vicdanında yarattığı tedailer: casusluk, darağaçları, Moskova; sağ’ın müphem, sevimsiz, sinsi bir iki hayal. Hıristiyan Avrupa’nın bu habis kelimelerinden bize ne?

Bu maskeli haydutları hafızalarımızdan kovmak ve kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak, her namuslu yazarın vicdan borcu…

Cemil Meriç / Bu Ülke