bugün

Kendini tarih alanında geliştirmiş muazzam bir gazeteci. Çoğu tarihçiden daha çok tarih bilgisine sahip olması onu tarihçi yapmıyor ne yazık ki. Okulunu okuyanlar o para etmeyen ünvan için ne çileler çekti çünkü.
En sevdiğim yazardır. Tarafsız tarih okumak amaç ise tek adrestir. Günümüzde tarih müsveddelerine hadlerini bildirmektedir. Oldukça soylu bir aileden gelmektedir ama mütevazi adam işiyle gündeme gelmekten hoşlanıyor.
Bu garip iddia sahiplerinden bazıları ile ben de karşılaştım. “Şamanizm de şamanizm” diye tutturmuşlardı ve hepsinin ortak noktası, “şamanizm”in “ş”sinden bile haberdar olmamaları idi...
Biryerlerden böyle birşeyin mevcudiyetini işitmişlerdi, o kadar! “Şamanizm” kavramının tek değil, birbirinden farklı dünya kadar inancı ifade ettiğinden bîhaberdiler; bu konuda yapılan son çalışmaları okumalarını bir tarafa bırakın, rahmetli Abdülkadir inan’ın eski ama “öncü” eserini bile işitmemişlerdi, “Yersu” sözü geçtiğinde “Nedir o?” diyorlar ve sadece bir “Gök Tanrı” yahut “Tengri”dir tutturmuş, gidiyorlardı!
Birileri aslını-astarını bilmediği bir inanca mensup olmakla öğünüp “Türk olan bu dine buyursun!” diye geveliyor, karşı taraf “imana gel, imana” diyor ama âyeti bile yanlış yazıyor ve bütün bu lüzumsuz çabalar bayramın ilk günü, sabahın köründe oluyor.

http://www.haberturk.com/...abahi-samanizm-catlakligi
ilber Ortaylı kadar bilgili değil.Onun kadar nette konuşmuyor her zaman.insanda şüphe bıraksa da ülkenin en iyi tarihçilerinden.
değişik bir fatih terimdir. tik mik ne ararsan var. ego da şişik.
Bilgi birikimini falan bilemiyorum ama sanki sallayıp sallayıp atıyormuş izlenimi veren,karşısındakini hiç ciddiye almıyormuş bir üslupla konuşan,her şeyi ben bilirim havasında olan yazar.
tam olarak kafamda konumlandıramıyorum kendisini. şimdi ilber ortaylı ve celal şengör'Ün yanına koyamıyorum ama rasim ozan ve benzerlerinin yanına da koyamıyorum. bilgisi var ama bence statü olarak arafta kalmış bir kişidir.
iyi bir tarihçidir, severim kendisini. Çoğu kesim sevmez çünkü sadece bir kesimi yerin dibine sokup diğerinin başını okşamaz. Lafını esirgemeyen bir araştırmacı ve tarihçidir bana göre...
düzenli yazılarını okuduğum yazar.
Harry potterın amcası olduğuna inandığım tip. Ama severim keratayı. Tarihin magazincisi.
izleyici yorumlarına sinirlenip, istemeyen kanalı değiştirir gibi bir ifade kullanması geldi ilk aklıma. Bilgili, komik bir adamdır.
ilber ortaylı dünyada en sevdiğim insanlardan biridir ve çok da sayarim.
Neslişah sultan allah rahmet eylesin duruşundan bile asalet aktigina inanirim.

bu iki isim nasıl sevmiş murat bardakciyi inanmıyorum ya.
murat bardakciyi şahsen tanimadim ve bana kötülüğü dokunmadı ama sanki beni sırtımdan bıçaklamış gibi nefret ediyorum kendisinden. hani sanki kanlı düşmanım gibi öyle bi nefret. sebepsizce.
tarihte -se -sa yoktu hani aq.
lisede bu yüzden tarihten 100 alamadık aq.
atatürk'e mesafeli değildir..
sadece zırt pırt kullanmak istememektedir ki şahsım adına da en doğrusu budur..
şu güne kadar zikretmişliğim çok azdır..
ağızlarda sakız olacak bir değer değildir..
onu konuşup da boş konuşmaktan iyidir..
zeki bir adamdır, net..
ama problemli bir insandır..bence o da net..
'selâ' başlıklı yazısı okunmalıdır.

--spoiler--
Diyanet, geçen hafta yaşadığımız darbe girişimi sırasında bütün camilerde sabaha kadar selâ verdirdiği için bir kesim rahatsız oluyor...

Bu yüzden birkaç yerde küçük hadiseler çıktı ama tepkilerin utanmazı izmir’de yaşandı: Selâdan hoşlanmayan ikisi kadın biri erkek üç genç Narlıdere ilçesindeki Kutlu Yalmaç Camii’ni basıp belki babalarından da yaşlı olan müezzini tartakladılar ve sonra da gözaltına alındılar...

Sosyal medyada yapılan yorumlarda bazı kişilerin tepelerinde uçan F-16’ların sesinden değil de selâdan rahatsız olduklarını herhalde farketmişsinizdir...

Üstelik “Diyanet selâ okunması talimatını hangi akla hizmet için verdi?” diyenler sadece bunlardan ibaret değildi, bazı gazetelerin internet sitelerinde de “Nereden çıktı bu selâ?” tarzında haberler vardı...

Bir gazeteci olarak ifade etmem zor ve belki de ayıp olacak ama söylemeden edemeyeceğim: Basınımızın günümüzdeki en önemli özelliklerinin başında, Türkiye’nin Müslüman bir memleket olduğunun bir türlü farkına varamamış olması gelir!
Camilerin cuma namazı cemaatine dar gelmesi yüzünden namazın asırlardır sokaklara taşması basınımızı sanki yeni bir hadise imişcesine şaşırtır, ezanın hoparlörle okunması bazı hassas kulakları rahatsız eder, hele Kurban Bayramı geldi mi bir “kan” ve “katliam” tartışmasıdır başlar...

ÇOK ÖRNEĞi VAR!

Hem basının, hem de halkın dar bir kesiminin hissettiği rahatsızlıkların sebebi işte budur, yani Türkiye’nin dininin ne olduğunun pek hatıra gelmemesidir.

Aynı tuhaflık ve rahatsızlık camilerde selâ verilmesi sırasında da yaşandı ve arkasından da mâlûm tepkiler geldi...

Dolayısı ile bazı çevrelerin pek anlamadıkları “selâ”nın ne olduğunu ve minarelerden devamlı şekilde selâ verilmesinin geçmişteki birkaç örneğinden sözedeyim:

Arapça aslı “salâ” olan “selâ”nın ilk mânâsı “namaz”dır, dua anlamına da gelir, zamanla Hazreti Muhammed’in övülüp şefaatinin istendiği dinî bir musiki hâlini almıştır. Selâ bayram sabahlarında, cuma gecelerinde, cuma namazlarının öncesinde, kandillerde ve cenazeler kaldırılmadan verilmiştir ve verilmektedir.

Selânın bir diğer özelliği halkı önemli olaylardan, özellikle de büyük hadiselerden haberdar etme vasıtası, yani bir gelenek olmasıdır. Ânî hadiseler, felâketler yahut büyük zaferler halka sadece bizde değil, bütün islâm dünyasında asırlar boyunca selâ ile duyurulmuş, millet birşeyler olduğunu minarelerden verilen selâlar sayesinde öğrenmiş ve selâ “şevki canlı tutma” vazifesi de görmüştür.

işte, daha eski devirlere uzanmadan, son iki-üç asırda günler boyunca verilen ve tarih kitaplarında ayrıntıları ile anlatılan birkaç selâ:

1703’te patlayan ve ikinci Mustafa’nın tahttan indirilmesi ile neticelenen “Edirne Vak’ası” sırasında Edirne ile istanbul camilerinin minarelerinden günlerce selâ verilmiş, aynı selâlar 1730’da yaşanan Patrona ihtilâli’nin başlamasından itibaren işitilmişti...

GÜNLERCE DEVAM ETMiŞTi...

Bundan 25-30 sene öncesine kadar hayatta bulunan nesil gayet iyi hatırlardı: 1914’te ve 1919’da günlerce aralıksız selâlar verilmişti: Birinci Dünya Savaşı’na girişimizin hemen ardından çıkartılan cihad fetvasının 14 Kasım 1914 günü Fatih Camii’nde okunması sırasında sadece istanbul’un değil, imparatorluğun haber verilebilen hemen her yerinde minarelerden yirmi dört saat boyunca selâlar yükselmiş, aynı selâlar izmir’in işgal edildiği 15 Mayıs 1919’da yine gün boyunca işitilmiş ve halk Yunan işgalinden selâlar vasıtasıyla haberdar olmuştu.

1974 Temmuz’undaki Kıbrıs Harekâtı’nın başlamasının ardından minarelerden yine selâların yükseldiğini gayet iyi hatırlarım!
Bağdat’ı da öyle... Amerikan birliklerinin 3 Nisan 2003’te havaalanı üzerinden Bağdat’a girmelerinin hemen ardından, şehirde tank, top ve makineli tüfek tarrakaları ile beraber selâlar da işitilmişti. Ama bu selâların niçin, yani “Saddam’dan çok şükür kurtulduk” mu yoksa “Devlet elden gitti, işgale uğradık” maksadıyla mı verildiğini o zaman da anlayamamıştım, bugün de bilemiyorum.

Bütün bu tatsızlıkların son bulmasının tek bir yolu vardır: Basının ve milletin bir kesiminin uzayda yahut Kafdağı’nın arkasında değil, Türkiye’de yaşadığımızı hatırlaması!
--spoiler--

http://www.haberturk.com/...rat-bardakci/1269057-sela
Tarihçi değil araştırmacı gazetecidir.

Bir sik bildiğiniz de yok amk cahilleri bik bik konuşuyorsunuz.
özlenilen.

yeni program yapmaya niyeti de yok vicdansızın, yıllar sonra haftasonum boş kaldı diyor rahatmış.
Kendisini yekpare şekilde neyzen tevfik'in ayarlarına emanet ediyorum.
çılgındır. bir ara ilber ortaylıyla program yaptığı sırada canlı yayına girdiğini unutup küfretmiştir.
en son televizyonlarda "benim dedem de masonduu. ama bana hiç davet gelmedi. gelmesi lazım .s" diye masonlardan davetiye dilenirken gördüğüm yavsaktır kendisi.
ilber ortaylı gibi bir bilim adamı bu adamı ne diye yanında taşımaktadır hiç bilmem.
tarihin arka odasından sonra nefret ettiğim adamdır.zira soruyu sorup cevabı beklemeden yeni soruya geçmesi adamı dellendirir.hayır programın yayın saati kısıtlı olsa neyse.
biraz kıllıkları olsa da, tarihin arka odası programının bitmesi nahoş olmuş olan gazeteci. bazı cıvıtma anlarını saymazsak, oldukça ilginç anekdotlar ve tarihi detaylar öğrendiğimiz, keyifle izlenebilen bir programdı.
türkiye'nin yarısını sağ cebinden diğer yarısını sol cebinden çıkarabilecek kadar kültürlü olan gazetecidir. isminin önünde ünvan olmamasına aldanmayın. yazdıkları her daim okumaya değer ve mutlaka kaynağa dayalıdır.
balon tarihçi. habertürk'ü babasının evi gibi kullanıp, katıldığı ve sunduğu programlarda arkadaş ortamındaymış gibisine ukala tavırlara sahip, getirdiği kaynaklara bazen tek düze yorum getiren, fazla bilmişlik taslayan, karşısındaki kişiyi zorla kendi fikrini kabullendirmeye çalışan, tartıştığı meselelere delil getirilmesine ramen inatla bildiğini savunmaya devam eden lüzumsuz herifin tekidir efenim.
Tarihçi değil gazetecidir. Bilgisi yüksektir. Gençler tarihi ben ve arkadaşlarım sayesinde sevdi dese yeridir. Gerçi buna benzer bir şey söylemişti sanki.

Tarihin magazinsel olaylarıyla daha çok ilgilenir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar