bugün

bir ingiliz gazetesi.

http://www.mirror.co.uk
aylık bir aktüel dergidir aynı zamanda. başyazısını da osman tanburacı yazmaktadır.
mercyful fate'in 1994 yılında yayınlanmış time albümünden güzel bir parçası.

sözleri de şöyle:

The girl in the mirror, she's not really there
Only I can see her, in all her misery

The girl in the mirror, she's caught in a spell
The girl in the mirror, between Heaven and Hell

Can't you feel it, those haunting eyes
She's so devine, could be magic of a kind

Take a look in the mirror
Deep inside there's a world of its own
Take a look in the mirror
See what you might find

Try to reach my hand
Try to reach through the glass... Try... Try...

'Cause the longest journey is the one on your own
If we break the mirror, do you think they'll let you go
suadiye de bulunan, insanların azıcık şık giyindiği bi restoran. yaş aralığı 20-40 olmakla birlikte ana yemek fiyatlarıda 20-30 ytl civarı. 836276 tane garsonu, temiz tuvaletleri olan bi yer.
bilinen tanımı: ing. ayna.

pek de aşinası olunmayan bir tanımı: rdram lerde karşılıklı bir çalışma sistemi vardır. anakartın üzerindeki ram slotları daima çift sayıda dolu olmalıdır. bir rdram taktığınızda karşısına aynı mhz değerinde rdram takmanız gerekir. aynı marka olması ayrıca önerilir. işte bu olaya mirror/image denilir.
Bir Sylvia Plath şiiridir:

MIRROR
by Sylvia Plath

I am silver and exact. I have no preconceptions.
Whatever I see, I swallow immediately.
Just as it is, unmisted by love or dislike
I am not cruel, only truthful –
The eye of a little god, four-cornered.
Most of the time I meditate on the opposite wall.
It is pink, with speckles. I have looked at it so long
I think it is a part of my heart. But it flickers.
Faces and darkness separate us over and over.

Now I am a lake. A woman bends over me.
Searching my reaches for what she really is.
Then she turns to those liars, the candles or the moon.
I see her back, and reflect it faithfully
She rewards me with tears and an agitation of hands.
I am important to her. She comes and goes.
Each morning it is her face that replaces the darkness.
In me she has drowned a young girl, and in me an old woman
Rises toward her day after day, like a terrible fish.
__________________________________________________________
Ayna
Gümüştenim ve hatasızım. Önyargısızım.
Gördüğümü anında yutarım.
Olduğum gibiyim, sevgiyle ya da sevgisizlikle puslanmadım.
Zalim değilim ben, yalnızca gerçekçiyim –
Dört köşeli, küçük bir Tanrı gözüyüm.
Çoğu zaman karşı duvarı düşünürüm.
Benekleriyle pembedir. Sanırım o denli baktığımdan
Yüreğimin bir parçasıdır. Fakat çırpınır.
Yüzler ve karanlık bizi tekrar tekrar ayırır.

Bir gölüm şimdi ben. Araştırarak
Kendisi olan ufuklarımı, eğilir üzerime bir kadın.
Sonra döner o yalancılara, mumlara ya da aya.
Sırtını görürüm, ve yansıtırım sadık bir şekilde.
Göz yaşlarıyla ve ellerin tahrikiyle ödüllendirir beni.
Onun için önemliyim. Gelir ve gider.
Yüzüdür her sabah karanlığın yerini alan.
içimde boğdu genç bir kızı, ve korkunç bir balık gibi
Yaşlı bir kadın doğrulur ona doğru içimde günden güne.

Sylvia Plath (1932-1963, ABD)
Çeviren: ismail Haydar Aksoy
seçilen öğeleri simetrik olarak aynalamaya yarayan bir autocad komutudur.
kanada'nın güneybatısında yer alan alberta eyaletinde bir hamlet*.

eyaletin ve ülkenin tüm yerleşim birimleri için:

(bkz: alberta/#8798176)
(bkz: kanada/#8794084)

(government of canada)
(hometowncanada)
(#10476586)bu yazar beni güldürmüştür.
iş bankası kulelerinin altındaki güzel mekan...
(bkz: daily mirror)
şu lanet olası çikita muz'dan bir türlü kurtulamamış olan zavallı yazar.

kurtarın beni ahali! ben mecbur muyum ajdar'ı anımsayıp durmaya ya! eksiyse eksi. çıkarın beni burdan. *

(edit: allahım sana şükürler olsun)
(#13346408) nolu entrysi ile maymunun eline* vermiş yazardır..
lil wayne ile bruno mars'ın bir şarkısı. kesinlikle dinlenmeli.
bir andrei tarkovsky filmi.
mirror's edge adlı mükemmel oyunun ilk kelimesi
kanımca, bizleri güldürmeye çalışan çok sayıdaki yazardan, bunu gerçekten başarabilen, özgün, zekice diyaloglar kaleme alabilen nadir örneklerden biri.
http://www.youtube.com/watch?v=j-Hpeb4Bb4s

dramatik bir şarkı.
lil wayne ve bruno mars'ın güzel şarkısı. çok güzel hatta.
lil wayne'in MJ'ye selam çaktığı çok güzel şarkı.
olmamış şarkıdır. beat olmamış.
lil wayne'in her seyi gordugu gozdur, pardon sarkidir.

turkce ceviriside mevcuttur

http://www.izlesene.com/v...azi-turkce-ceviri/5568231

02:58 dikkat.
delicesine güzel intro melodisi aynı zamanda nakaratın melodisi olan lil wayne & bruno mars şarkısı. ne kadar dinlense de az geliyor. keşke daha uzun olsaymış. o zaman ortalıkta ödül bırakmazdı diye düşünüyorum. şarkı çıkalı baya olmuş ama klibi yeni çıktığı için farketmek kötü tabi. illa klibi çekilmesi gerekmiyor güzel şarkıların.
hayatta hip-hop sevmem, hatta nefret ederim. lil wayne denen adamdan da pek hazzetmem. ama bu şarkıyı son bir haftadır milyon kez dinledim. cidden güzel bi ritmi, güzel bi klibi ve güzel sözleri var. bir de bruno mars olunca tadından yinmez olmuş kısaca. bir eminem-beautiful bir de bu şarkı sevebildiğim nadir hip-hop şarkılardır.
2012 yılının müzik adına ilk güzel şeyi. uzun zamandır bir şarkıyı bu kadar çok tekrar tekrar dinlemedim, bu kadar çok bağlanmadım bir şarkıya. elbette bruno mars faktörü gözden kaçırılamaz o ne yorumdur. lil wayne'nin konuşmaları nasıl sade ve etkileyicidir. böyle bir şeyi yaratanlara sadece teşekkür etmek gerekir.

şarkıdan etkilenmemek zor, çünkü şarkı herkesin hissettiği "kendiyle yüzleşme" duygusunu o kadar sade ve o kadar vurucu bir şekilde anlatıyor ki:

"you're looking at me but i'm looking through you"

sonuç; kendine aşık etti işte.