bugün

bu filmde türk halkına ayan beyan küfürler ve hakaretler edilmiştir. buna nazaran filmin kastında tek bir türk oyuncu yoktur.
türkiye aleyhine yapılan, büyük tepki toplayan, abartılarla bezeli bir film. öylesine tek taraflı, öylesine yanlış, öylesine kine yönelten bir film ki, filmin yapımcısı bile
<< hata ettik, bu filmi böyle yapmamalıydık >> diye özeleştiride bulundu. türkçe ismi geceyarısı ekspresi olan ve propaganda yapmak isterken bir milleti tümüyle karalayan yanlışlıklarla dolu bir film.
gerçek yaşanmış bir hikayeyi konu edinen bir film. konusu türkiye ye gelen bir abd vatandaşının 2kg esrar ile ülkeden kaçmaya çalışması ve kaçarken yakalanıp türkiye de yargılanmasını anlatıyor. filmi objektif bir şekilde izledim ancak objektif bir şekilde izleyen bir insanın bile görmezden gelemeyeceği kadar çok fazla aşağılama var. şu mahkeme sahnesine kadar her şey tamamdı ama o sahnede bir nefret kusma seansı sonrasında ise diğer aşağılama unsurları çıkmaya başlayınca ister istemez objektif tavır değişiyor.

filmde bir suçlu var, esrar kaçakçısı. büyük bir suç, insan zehirlemek, esrar satmak ve tabii ki bunun cezası olmalı, olacaktır da. film de bu durum öyle bir sunulmuş ki, sanırsın suçsuz yere içeri atılmış günlerce işkence gören masum, iyi niyetli bir kimse.

elbette ki haklı yanları var, aldığı cezadan sonra cezasının değiştirilip artması ve buna istinaden duyduğu kızgınlık, öfke ancak direkt hakaret olarak değil farklı kelimelerle de yapılabilirdi bu. bu bildiğin nefret kusmak, bir ülkenin tüm milletine.

filmde türk insanı tam bir barbar, mağara ayısı, para kölesi, pis, kötü niyetli olarak sunuluyor ve bu filmde aynı zamanda türk olarak tek bir oyuncu yok. film zaten türkiye de geçmiyor, türkiye ye dair hiçbir şey yok. buradan bile ne kadar yanlı, taraflı bir film olduğu belli oluyor.

daha çok şey var da söylenecek, bu filme bu kadarı fazla bile.
bu kadar uyduruk, kara propaganda içeren, ayrıca bu kadar da bozuk türkçe'ye sahip başka bir film olamaz. izlerken gülmemek için kendimi zor tuttuğum sahneler oldu. bu filmin bu kadar ödül alması diğer ödüllü filmlere hakaret. adamlar resmen oturmuş, ulan biz bu türkiye'yi ve türkleri nasıl kötüleyebiliriz diye film yapmışlar. 1/10
300' ıspartalıyı izleyen iranlılar da oglum adamlar doğru söylüyor biz böyle yaratıklarız diyorlar mıdır acaba ? cesur yürek'i izleyen ingilizler bizleri ne kadar doğru anlatmışlar tam bir şerefsiz gibi yansıtmışlar beyaz perdeye deyip kıvanç duyuyorlar mıdır ? hatta daha ileriye gidelim, herhangi bir ikinci dünya savaşını izleyen almanlar ikinci dünya savaşında yaptıklarından duydukları pişmanlığı bir kenara bırakırsak, ne filmdi ya, helal olsun adamlara bizi olduğumuz gibi tam bir psikopat yaratıklar gibi göstermişler diyorlar mıdır ?midnight express'te böyle birşey işte.
giorgio moroder’in çeşmede ki live set’inde,midnight express tema şarkısını bam güm çalarken türk bayrağını havaya kaldırması.bütün o yılların kirli propagandasının bir anda damına koyulmasına vesile olmuştur.sen çok yaşa moroder amca.
Ekşi de epey bir şey atıp tutmuşlar. Neden Netflix kaldırmıyor diye.

Bende açıp baktım, eleman tr den abd ye uyuşturucu kaçırıyor bizimkiler de cezaevinde çırılçıplak soyup işkence ediyorlar.

Ulan bunun neresinden alındınız? Yalan mı bu? 80 darbesinde kendi insanınıza neler yaptınız ne çabuk unuttunuz? Bunun neresinden alınıyorsunuz?

Gerçek ulan bu!
Çeken yönetmenin oğlu ibne oldu.

Allah böyle çarpar adamı işte.
muzikleri harikulade bir film olmakla birlikte hapishanede yasananlarin bana cokta abartili gelmedigini soyleyebilirim. zira 80 darbesinde mahkumlara, kanalizasyon suyu icirme, fare yedirme ve gote jop sokma gibi iskence teknikleri uygulandigi devletimiz tarafindan da bizzat kabul edilmektedir. bu yuzden filmde bahsi gecen amerikali arkadasin basina gelenler bana ucuk bir ihtimal gibi gelmiyor. gerci filme konu olan adam yillar sonra filmdeki iskence sahnelerinin abartildigini soylese de bunun buyuk olcude siyasi bir aciklama oldugunu dusunuyorum. tabi filmin cekildigi donemi de ayrica degerlendirmek gerekir. zira bu filmden yalnizca birkac yil once turkiye abd'ye ragmen kibris'a cikarma yapmis ve abd'nin notasina nota ile karsilik vererek "yenilmez" imajini yerleyeksan etmistir. eh askeri yolla yapilamayan sanatsal propaganda ile yapilmistir diyebiliriz.

ancak bizim hapishanelerimizde bugun bile iskence olmadigini iddia etmek oldukca komik. bu da bir gercek.
oliver stone'u üne kavuşturan filmlerden biridir.
Yasaklanınca Çok mühim bir film zannettik meğer olayı olan bir film bile değilmiş.
Aslında abd nin o zamanlar iran türkiye üzerinden yürüyen uyuşturucu trafiğinin parasının tadını almaya başladığı yıllar esas kötü karakter abd türk makamlarının ruhu duymuyordu bir haşhaş serbestisi getirmeye kalktılar abd burunlarından getirdi diyememiş güya solcu yönetmenimiz Oliver stone.
Yapsaydın ya camgöz gary nin filmini..
filmi abartı bulmadım. cezaevi ortamında yaşamamış olsam da o dönemler için anlatılanlar genelde benzer şeyler.
son dönemlerdeki ayrışmış toplum yapısına bakılırsa filmdeki rıfkı ve hamit karakterlerinin toplumun geneline hakim olduğu görülebilir. ayrıca rüşvet konusunda değinilen dürüst olunmadığında kaybedilmesi durumu da bana çok yabancı gelmedi. tabii batılılar da çok matah sayılmazlar. keza buna benzer eleştirel bir çok filmleri var. o bakımdan çok da şeyetmemek lazım.
bu bana Schopenhauer'ın, 'Her halk diğer halkları kötüler ve hepsi de haklı.' sözünü hatırlattı.
izledim de ne sanat adına ne de mesaj adına bir şey var. saçma bir film işte. bunu izleyeceğine git cumali ceber izle daha iyi.
türkiye nin gerçek yüzünü göstermiştir.
iğrenç bir ucuz probaganda filmidir.

aynı filmi türkler; ermenistan - ermeniler ya da yunanistan - yunanlar üzerinden çekseler şahsi kanaatim aynı şekilde iğrenç bir yapımın ortaya çıkacağıdır.

koca bir millete yapmadıkları şeyler üzerinden hakaret etmek şerefsizliktir.
Uzun uzun zaman önce televizyonda izlediğimden film ile ilgili hiç bir şey hatırlamıyorum ama Türkiye'nin imajı hala daha benzer argümanlarla ele alınıyor.

Türkiye'de geçen son dönem dizi ve filmleri izlerseniz hala istanbul gibi bir yer Avrupa'da bir yerden çok Arap yarımadasında bir ülke izlenimi ediniliyor.
Bu filmi eleştirenler olmuş, eğer bana aynısı amerikada olsa bırak siktiğim domuzları demeyi, ortalığın amınakorum. Ayrıca o bize sövdüğü mahkeme sahnesinde avukata "bu" diye çemkirmesi de gayet güzel bir sahneydi.
Turk polisi neden rum gibi konusuyor acaba? O kadar oscar al,yillarca konusulsun tartisilsin boyle bir hata bastan falso.
Yabancıların Türkiye ya da Türkler denince ilk akıllarına gelen sikko film.

Zeka seviyesi normal bireylerin çok çok altında olan birisi bile bunun karalama olduğunu anlar. Filmde açık açık Türk nefreti görülüyor. Baş kahraman yani olayın gerçek kahramanı Bill lavugu mahkemede alenen Türklere domuz demiştir. Sizin bacinizi çocuğunuzu sikeyim ulkenizden de milletinizden nefret ediyorum demiştir. Bu düpedüz nefret gösterisi iken sevgi pitircigi fransa bu filme tapar..

Durun daha bitmedi filme göre bizim havaalanı tuvaletlerinde bile Atatürk ve padişahlarin portreleri yer alıyor. Yoohamina derler adama.

Kalitesiz bir karalama örneğidir ki Türkleri canlandıran elemanlar türkçe diye saçma bir dil konuşmakta..

Velhasıl kelam; Türkiye'de turizmi mahvetmis dünyaya Türkleri birer pislik olarak tanıtmış saçma film.

Ayrıca oyuncuların içinde bolca yunan ve Ermeni bulunması da gayet niyeti açıklar..
Pezevenk bir uyuşturucu tacirinin iyi, bizim kötü olarak gösterildiğimiz kitap ve film.
Tam bir Amerikan götverenliğidir.
hapishanelerimizi övecek halimiz yok ama amerikada insanların hapse gireceğini anladığı anda hapse düşmemek için trafik kontrolünde bile tam silah kullanma yetkisi (bizim poliste nerde o yetki ahmet şahbazı bi sikmediği kaldı göstericilerin herif canını kurtarmak için bakmadan bir iki sıktı anasının amını gördü hala hapiste artı siyasi fraksiyonların ömür boyu ölüm listesinde neyse konumuz bu değil) olan polisin silah kullanacağını bile bile kaçma teşebbüsüne girmesini yani ölümü bile göze aldığını düşünürsek amerikan hapishanelerinin nasıl yerler olduğu ve amerikanların götverenliğinin bizden ışık yılı ilerde olduğu zaten bariz çıkıyor ortaya.
"Bir virtüöz olarak nuno bettencourt" başlığı Altında okullarda ders olarak okutulabilitesi olan parçadır. Nefis bir versiyonu için;

http://youtu.be/TTpyRCNbqy8

Film olanın ise kafamdaki imajı şu şekildedir; 5-6 yaşlarındayken bir aile sohbetinde Lafı geçmişti ki o zaman kafa haliyle böyle şeylere basmıyor... Eve döndüğümüzde babama sorduğumda o yaştaki bana utana sıkıla "Türk'leri oldukça aşağılayan bir film" diye anlattığı ve 25 yaşına gelipte o bahsin geçtiği gerginlikle - darlanmışlıkla hala izlemediğim filmdir.
ünlü yönetmen ve senarist oliver stone tarafından senaryolaştırılan, türkiye polisi ve hapishanalerinde bir yabancıya karşı uygulanan baskı ve işkenceleri anlatan film.

olayın kahramanı billy hayes 1970 yılında esrar kaçakçılığından tutuklanmış gay bir kişidir. yanlış anlaşılmasın gayliği üzerinden vurmuyorum filme asla, sadece filmde kız arkadaşıyla tatile gelmiş gibi gösterilmişti bunu hatırlatıyorum. ilaveten billy hayes türkiyede hapishanedeyken hiç bir zaman işkence gördüğünü ve cinsel istismara uğradığını söylememiştir ama filmde cinsel istismardan ve işkenceden dem vurulur.

film 1978 yılında tahmin edildiği gibi en iyi uyarlama senaryo oscar ödülünü oliver stone'a getirdi. bu bile türkiye karşıtı lobinin ne kadar güçlü olduğunun göstergesi. tıpkı türkiyeyi her fırsatta eleştiren yılmaz güney in ne hikmetse cannes film festivalinde ödül kapması gibi. ne tesadüf değil mi?

ama gerçekler yerini bulmuş ve 2004 yılında türkiye ziyaretinde oliver stone ''kitabı abarttığını, olmayanı yazdığını'' söyleyerek türkiyeden özür dilemiştir. bu özürden hemen sonra billy hayes ''çarpıtılan türkiye görüntüsü yüzünden vicdan azabı duyduğunu' açıklamıştır.

hemen hemen her ay 1 defa amerikan polislerinin zenci ya da müslüman vatandaşlarına yaptığı zülum ekranlara gelirken, dünyanın tamamında ''hapishane'' denilen tutukevlerinin hepsinin sıkıntılı yerler olduğu bilinirken böyle bir film üzerinden benim esmer-güzel ülkeme vurmaya çalışmak beşeri anlamda bir ihanettir. neyseki özürler dilenmiş, gerçekler ortaya dökülmüştür.

bu utanç kaynağı film yüzünden hala kötü olan imajımızı geçen ay bir arkadaşın ingiltereden gelen kadın arkadaşının yüzünde görmüştüm. havaalanından aldığımız bu ingiliz kadın ''midnight express'' içeren bir cümle kurdu arabaya biner binmez. benim ingilizcem çat pat seviyesinde bile değil, yani çat var pat pek yok kalmadı ama anladım kadının kötü bir şeyler söylediğini. hemen arkadaşa ne dediğini sorduğumda türkiye nin geceyarısı ekspresindeki gibi bir ülke mi merak ettiğini sormuş. arkadaş gereken cevabı verdi gerçi ama bu tip filmler ne kadar özür konusu olsa da bilinç altlarına yerleşiyor malesef.
http://galeri.uludagsozlu.../midnight-express-730461/
yönetmeni alan parker'ın çekmekten pişmanlık duyduğu tek film.