bugün

Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu da gösterir ki, zaman ve mekan, insanla mevcuttur...
"Bir erkek ancak iyi bir kadının aşkını , güvenini kazandığı ve koruduğu sürece erkektir. Bunları başarana kadar erkek falan değilsin."
görsel

"...hayat bir başkasının karman çorman ettiği bir yumaktır. Yerde yuvarlarsanız, sonuna kadar açarsanız ya da özenle sararsanız bir anlam kazanır. ama kendi halindeyken, özgün düğümleri olmayan bir mesele, merkezi olmayan bir karmaşadır..."
görsel
(bkz: turgut uyar)
sinan canan - kimsenin bilemeyeceği şeyler:

görsel
"Hislerim ve arzularım değişmedi, ama ağzınızdan çıkacak bir söz beni ebediyyen susturabilir.. "

"Seni anlamak için senin sevdiğin herşeyi bilmek istedim. senin gördüğün gözlerle bakmak istedim, sevmek istedim onları da ve sevdim."
görsel
(img:#1091985)
görsel
görsel
"insanlar! yaşamı ölüm için yitiriyoruz, gerçek olanı, imgelemsel olan için tüketiyoruz, günlere, salt bizi onlara benzer başka günlere taşımaktan başka hiçbir değeri olmayan günlere götürdükleri için değer veriyoruz... insanlar! yaşamınızın tümü sizin kendi kendinizi lanetlemek için tasarladığınız korkunç bir oyundur; sizin bu kaçan aynaya doğru koşuşunuza yalnızca şeytanlar güler!"

!!
"Delikanlı, sen yaşlı Goethe'yi fazla cid­diye alıyorsun. Ölüp gitmiş yaşlılar ciddiye alınmamalıdır, yoksa kendilerine haksızlık edilmiş olur. Biz ölümsüzler ciddiye alınmayı sevmeyiz, şakadan hoşlanırız daha çok; ciddilik, deli­kanlı, zamana bağlı bir şeydir. Sana bir sır vereyim mi, ciddilik zamana aşırı değer verilmesinden kaynaklanır. Ben de bir vakit zamanın değerini gözümde fazla büyütmüştüm, yüz yıl yaşa­mak gibi bir isteğe yer vermiştim gönlümde. Yaşamda ise, bili­yor musun, zaman diye bir şey aranmaz; sonsuzluk dediğimiz yalnızca bir an'dır, bir şakanın yer alacağı kadar uzun bir süre yani."
Bazen en büyük öfkeyi en çok sevdiklerimize duyarız....
Bazen en yakınlarımız en çok acıtır canımızı...
Bazen en tutkulu aşkla bağlı olduğumuzdan en vahşi intikamı almak isteriz...
Bazen kendi duygularımdan bile kuşkuya düşeriz...
Bazen sevdiğimiz kuşkulandırır bizi...
Bizim yaşadıklarımızı başka yaşayanlar var mı merak ederiz...

Kristal Denizaltı, Ahmet Altan
''1. Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?

2. Yükünü senden alıp atmadık mı?

3. O senin belini büken yükü .

4. Senin şânını ve ününü yüceltmedik mi?

5. Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.

6. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.

7. Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul,

8. Yalnız Rabbine yönel.''
"Boşuna heveslenmemekte yarar var, insanların aslında birbirlerine söyleyecekleri hiçbir şey yoktur, karşılıklı olarak yalnızca kendi acılarını anlatırlar, bu böyledir. Herkesin derdi kendine, dünyanınki de hepimize... insanlar o acılarından kurtulmaya çalışırlar çalışmasına, sevişme sırasında, onu ötekinin sırtına yıkarak, ama beceremezler tabii ve ne yaparlarsa yapsınlar, sonunda tüm acılarıyla baş başa kalırlar ve bir daha denerler, bir kez daha acılarını kakalamaya çalışırlar. ‘Çok güzelsiniz, Küçükhanım’ derler. Ne ki yaşam onları yeniden yakalayıverir, aynı küçük numarayı bir kez daha deneyinceye kadar. ‘Ne de güzelsiniz küçükhanım!...’
Bu arada acılarından kurtulmayı başardıklarını söyleyerek böbürlenirler de. Gel gelelim herkes gayet iyi bilir değil mi, bunun hiç doğru olmadığını, o acıyı bal gibi bütünüyle kendi içimizde sakladığımızı."
ara ara kafam attığında "bütün bu vallıklar?" moduna bağladığımda beni sakinleştiren, hiçbir şeyin tahmin ettiğimiz kadar derin anlamlara sahip olamayabileceğini ve yine farkında olamadığımız basit durumların da nasıl yerine göre derinlemesine içimize işleyebileceğini gösteren bir alıntı:

james joyce - sanatçının bir genç adam olarak portresi

görsel

"hayatı biraz görürdük"
Ne tuhaf değil mi ?sevdiğimiz insanların her yanlışında bir doğru, sevmediğiz her insanın doğrusunda bir yanlış ararız.
Yapamiycam çünkü uzun zamandır kitap okuyamıyorum.

Ama şey var... çayırda buldum seni ellere vermem seni...
görsel
"Bedenimden önce ölmek..."
“Bizim oraların insanının çoğu köyden istanbul’a yoğurt ve boza satmaya geldi, ama işin aslına bakarsan bizim köyde ne boza bilirdik ne de yoğurt.”

Orhan Pamuk- kafamda bir tuhaflık.
uzaktan gelen hanım kızın içli türküsü,geldiği yol üzerinde bütün acıları içine alan ve insanda en ufak bir sızı bırakmayan o ses,belki bende seviyorumdur.
eve geldiğimde düşünmemeye çalıştım yaşadıklarımı çünkü bu gecenin hadiseleri, onlara hatıralarımda bile dokunmaktan ürkecek kadar kıymetliydiler.

sabahattin ali.
içinden susmayı öğrenip dışında bangır bangır Ferdi Abi çalan insanlar tanıdım. Susmayı yaşayıp ölmeye susuyorlardı. Bugün onlardan kimse, belki bir yerlerde ölümü bekleyenler haricinde, kalmamıştı. Her susadığında sigara yakan ben bu insanlara imrenerek yaşarken onların toprak altında fısıltılatına kulak vererek azımsanmayacak bir acıda çırpınıyorum. Birgün benim acım dindiğinde sohbetlerine beni kabul etsinler belki de en son dileğim.
Bu saatler dünyanın bir yerinde huzurun adıydı. Ve biliyordum ki o yer benden çok uzaklarda uyanan insanların istirahatgahıydı.