bugün

tanrının oyuncakları olduğumuzun kabul edilmesi gereken kavram.
bugün kayda değer birşey yapayım dedim,bugünü de böyle öldüreyim,felekten bir gün çalayım dedim ve oturdum kaderi izledim,felek benden bir gün çalmış oldu böylece..işte bunun fotoğrafı çekilir dediğim birçok kare kaldı aklımda parça parça.kader dediğin şey soyağacından başlıyor insanın,nasıl başlarsa öyle gidiyor,oldukça arabesk deyimler barındıran bir film,gerçekçiliği ise çırılçıplak utandırıyor,yer yer, insanın canı sigara istiyor,insanın canı cigara istiyor,bekir'in sıkıntıdan çay kaşığı ile elektrikli sobaya çay damlatması ve oradaki tıss sesi belki de onun durumunu en güzel açıklayan görüntü..

hiçbir repe ihtiyacı yok o görüntünün, anlıyorsunuz, anlıyorum, anlıyorlar. karanlık bir film, karanlıkta izlenmesi ise daha da karartıyor insanın içini yalnızca bir kez geçiyor kader sözcüğü, bir kez bekir söylüyor bir kez de uğur içli içli.izlerken ağlamak mümkün değil,izlerken anlamak mümkün yalnızca,çıkar yolları düşünürken bütün yolların bir saplantıya çıktığını görmek...

müdahale etme isteği geliyor,dram izleyip ağlayan yetmişli yılların teyzeleri gibi hem de..bir yandan "yahu bekir boşver dön bak karın da güzelmiş,baban da yardım ediyor,yazık etme kendine" demek geliyor insanın içinden öbür yandan çay bardaklarında dönüp duran çay kaşığının tekdüze tıngırtısında bile bir imkan-sız-lık seziliyor,detaylar alıp götürüyor izleyiciyi,sahiden de böyle oluyor diyorsunuz içinizden,öyle uzun bir sessizlik çöküyor ki insan huzur mu duysun,korksun mu bilemiyor ve genelde korku kalıyor,her an herşey olabilirli anlarda ve en güzelini bekir açıklıyor;

--spoiler--

herkesin inandigi bir şey var bu .mina kodugumun hayatinda, benimki de sensin ..

--spoiler--

peki tüm bunlar tercih mi yoksa kader mi?
kader çabalayınca mı atıyor orospu kahkasını, yoksa çabalamayı bıraktığınız anda mı?

aklıma takıldı yalnızca.
geçmişte kalmış her şey.
başımızdan kötü bir olay geçtiğinde, bir başarısızlık yaşadığımızda, sevgiliden ayrıldığımızda, " aslında hayatın akışı insanın elinde değildir" manasına geldiği için ezikçe sığındığımız kelime.
örnek: "kader! elden ne gelir ki..."
zeki demirkubuz un kader filmi ile ne olduğunu çok iyi anlattığı şey.

argonun çok olduğu ama taşı gediğine sokan bir film.
doğumdan ölüme kadar, daha önceden belirlenmiş hayatı yaşamaktır.
şöyle ki;

bir insan kaderinden kaçamaz. kaderi neyse onu yaşar. buna karşıt olarak kadere inanmayanlar ''eee o zaman ben arabanın altına atlayayım kaderde yoksa ölmem'' diye düşünürlerse kadere inanmayıpta birgün arabanın altına atlayacaklarıda kaderlerinde yazılmaktadır. ecel kaderin son sayfasıdır.
hayatta tesadüf olmamasına denir..

büdüt:ayar değil güzel kardeşim , bakış açısı *
bir yelkenli için rüzgâr neyse, kader de bir insan için aynı şeydir. Dümen başındaki insan rüzgârın nerden eseceğine karar veremez, ne şiddette eseceğine de, ama kendi yelkenini yönlendirebilir. Ve bu da kimi zaman inanılmaz derecede fark eder. Aynı rüzgâr deneyimsiz ya da ihtiyatsız ya da yanlış karar veren bir denizciyi felakete sürüklerken, bir başkasını sakin bir limana ulaştıracaktır
bir bayan ismidir. ayrıca bu isme sahip bir bayanın yanında "kadeerr.. kahpe kadeerrr!!!" şeklinde şarkı çığırırsanız hoş olmaz. ayıptır, yazıktır.
kaçıncı dereceden olduğu meçhul bir fonksiyon.

ô=ax^n+by^m+cz^o.......+c= ve akla gelebilecek diğer tüm varyasyonlar. bu varyasyon çokluğu durumu kaotik ve öngörülemez yapar.

en basit haliyle

ô=px+q dersek ô=sonuç ise (bu sonuç(-) veya (+) olabilir) bilinmeyen (x) haricindeki katsayılar (p,q) seçimler olabilir. hani şu özgür irade dedikleri şey sanki. eğer fonksiyon değiştirilemiyorsa seçimler sonucu(ô) belirleyecektir.

diğer taraftan öyle bir fonksiyon oluşturulabilirki sonuç (+) yada(-) olablir. katsayılar ne kadar değiştirilse değiştirilsin sonuç değişmeyecektir. illaki ben değiştircem baba diye kasarsak bilinmeyenden bağımsız olan (q) sabitine bel bağlarız. q sabiti ne kadar büyük olursa yırtma şansınız o kadar yüksek olur. sorun şudur q sabiti var midur yok midur. haçen varsa kim belirlemektedur, bilinememektedur.

(bkz: orucun yan etkileri)
(bkz: atlı karınca dönüyor dönüyor)
(bkz: shuffle)
bekir, uğur, zagor aşk üçgeninde kimsenin sevdiğine kavuşamadığı; sarsıcı, vurucu, kalıcı izler bırakan bir zeki demirkubuz şaheseridir.
beyaz bir kağıda sütle yazılmış yazı.
''herkesin inandığı bir şey vardır şu .mına koduğumun hayatında benimki de sensin, napıyım...''
bu filmi izledikten sonra eminim ki biz hic sevmedik. sadece asik oldugumuza inandik, inandirildik. kimsenin sözde ask sendromlarina saygim yok artik.

--spoiler--
Öyle özlemişim ki seni, dönerken bir meyhane gördüm. Bi tek içeri girdiğimi hatırlıyorum bi de rakıya yumulduğumu. Arkasından en az dört cigaralık... Sonra gözümü bir açtım karşıdan karlı dağlar geçiyor. Bir daha açtım başımda bir çocuk, kalk abi diyor Kars'a geldik. Otobüsten indim, yürümeye başladım. Dedim Allahım nerdeyim ben, burası neresi. Sonra güç bela burayı buldum. Kapının önünde durup düşündüm. Dedim Bekir, bu kapı ahret kapısı, burası sırat köprüsü. Bu sefer de geçersen bir daha geri dönemezsin, iyi düşün dedim. Düşündüm, düşündüm. Ama olmadı. Dönemedim.
--spoiler--
ingilizce karşılığı fate olan kelime.
(bkz: yok öyle bişey)
--spoiler--
küstüm be badi.
o mekana, alçak patronuna, ibne ismaile..

orospuya zaten küskünüm...
--spoiler--
kadin adaylari destekleme ve egitme dernegi.

--spoiler--
http://www.ka-der.org.tr
--spoiler--
insan yaptığı seçimlerle kendi kaderinin belirleyicisidir.
bilinçaltından bilincimize çıkara-madığımız şey yaşamda karşımıza "kader"olarak çıkar demiş C.G.Jung
sonlara doğru bekir'in uğur'a söylediklerini dinlerken mahvolduğum filmdir. aşk odur işte. başka da bir şey değil. o adam anlatıyor orda aşkı. ciğerleri söküle söküle.
kader çoğu insanın anladığı şekilde ''e zaten yaşayacağım şeyler önceden belirlenmişse benim irademin ne önemi var ki?'' ya da ''sadece üç şey kader: evleneceğin kişi, ölüm anı, önemli hastalıklar'' gibi daha da garip yorumlarla yakından uzaktan ilgisi olmayan bir olgudur.
allah katında geçmiş, gelecek ve şimdi diye üç farklı an yoktur; hepsi tek bir andır. allah için dünyanın var oluşundan, kıyamete kadar bütün olaylar zaten olup bitmiştir. bizim beynimiz üç boyutlu olup, zamana bağlı olduğundan böyle birşeyi anlamakta güçlük çekebilir; ama zamanın göreceli olduğu (özel görelilik kuramı), evrenin sadece üç boyuttan ibaret olmadığı; dördüncü,beşinci boyutlar olabileceği, bunlara ulaşabilmek için evrenler arası köprüler olan karadeliklerin ışık hızında geçilmesi gerektiği gibi daha bir cok yaklaşım ilk olarak albert einstein tarafından tohumları atılan paralel evrenler kuramında açıkça ifade edilmiştir. allah da zamandan ve mekandan bağımsız bir varlık olduğundan dünyaya geldiğimiz andan, öleceğimiz ana kadar olan tüm olaylar o'nun bilgisi dahilindedir ve o'nun katında yaşanmıştır. allah bizim hangi olay karşısında nasıl tepki vereceğimizi bizden de fazla bilir ve kaderimiz ona göre yazılır. bir boeing 757'i tasarlayan mühendis onun hangi dış etkenlere karşı nasıl tepki vereceğini çok iyi bilir.
(bkz: sigmund freud analyze this)
butun kitaplarda tanrinin bilgisinin sonsuz oldugu herseyin onun emri ve izni dahilinde oldugu yazilmakta. burdan haraketle tanrinin butun canlilarin geleceginin ne oldugunu bilmesi gerekmektedir. eee zaten kendisi ol dedigi icin hersey olmaktadir. sonuc olarak bazilari cennete bazilari cehenneme gidecektir ve de bu o'nun istegi ve iradesiyle gerceklesmektedir. -uyy kafam karuştuu-
bir zeki demirkubuz filmidir. vildan atasever başarılı bir oyunculuk çıkarmıştır. filmin büyük çoğunluğu istanbul da ve izmir de geçer. bu filmin devamı niteliğin de ki masumiyet de izlenmelidir peşine. belirtmeyi unutmusum ufuk bayraktar bu filmde olağanüstü oynamıştır.