bugün

kumral ada - mavi tuna ;

"Halbuki aşk... aşk imkansızın zaferi olduğunda doruğa ulaşır ! "
...Sorun seçimlerini hep iki kötü arasında yapmak zorunda kalmandaydı ve seçimin ne olursa olsun bir parçanı daha kesiyorlardı. Kesecek bir şey kalmayana dek. insanların çoğu yirmi beş yaşında mahvolmuştur. Araba süren, yemek yiyen, çocuk sahibi olan, kendilerine en çok benzeyen başkan adayına oy vermek gibi her şeyi yapılabilecek en kötü şekilde yapan götlerden oluşmuş bir toplum. ilgi duymuyordum. Hiçbir şeye ilgi duymuyordum. Nasıl kaçabileceğime dair hiçbir fikrim yoktu. Diğerleri yaşamdan tat alıyorlardı hiç olmazsa. Benim anlamadığım bir şeyi anlamışlardı sanki. Bende bir eksiklik vardı belki de. Mümkündü. Sık sık aşağılık duygusuna kapılırdım. Onlardan uzak olmak istiyordum. Gidecek yerim yoktu ama. intihar? Tanrım, çaba gerektiriyordu. Beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi…” (Charles Bukowski)
Bazen en komik olanınız en üzgün kalbe sahiptir...
müezzin:yaşam insanoğlu için bir armağan mıdır, yoksa ceza mı çözemiyorum.
padişah:hiç kuşkusuz yaşam bir armağandır.ama biz insanlar o kadar aciz yaratıklarız ki, bize sunulan bu armağanın tadını çıkarmak yerine kendimizi acılara boğuyoruz.

(bkz: masal masal içinde) (bkz: ahmet ümit)
“…Uzaktan da sevilirdi yar. Mümkündü. Hem mümkün hem imkansızdı aşk. Hayatın bir parçasıydı dokunmadan sevmek. Yaklaşmadan. Aşk bugün var, yarın kaçtı kaçacak bir ada tavşanıydı sanki. Öylesine ürkek. Kimse yüzde yüz emin olamazdı aşka “sahip” olduğundan. Mülkü yok, tapusu yoktu.”

Elif Şafak - Anarşist Aşklar
Sayfa 103.
Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var.

Elif Şafak-Aşk.
en karanlık an şafak dökmeden önceki andır.
-gökyüzünü hedefliyorsan, tanrıya saldırmalısın.

(bkz: goriot baba)
insanların ayrıntılara boğulmadığı günlerden kalma, güzel bir cümle vardır;
"göz gördü, gönül sevdi.."

muhsin ünlü - ah
'' Kelebekler rüyalarında sana dönüşmek istiyor mudur? ''

iskender pala- şah ve sultan.
"Hep yanlış zamanlarda doğru yerde, doğru zamanlarda yanlış yerdeydik. Hep kıl payı kaçırmıştık birbirimizi. Gerçeği yakalamaya hep birkaç santim uzakta kalakalmıştık. Bence işin özeti bu. Bir dizi kaçırılmış fırsat. Bütün parçalar ta baştan beri ortadaydı, ama kimse onları nasıl birleştirip bütünleştireceğini bilemiyordu."
paul auster
Can Dündar- savaşta ne yaptın baba

Siz; "Savaş olmasa iyi olur, ama ille de olacaksa..." diye başlayan cümlelerin sahipleri...
"Harita yeniden çizilirken masanın dışında kalmamalıyız" diyen fırsat cengaverleri...
Barış yanlılarını "saflık" veya "ultra - demokratlıköla suçlayan savaş tacirleri...
Amerika, petrol yataklarına sahip olacak diye çocuklar ölecek orada; farkında mısınız?
Amerikan propaganda makinesinin gizlediği katliamın suç ortaklığına gönüllü olacak mısınız?
"...Kendi gururumdan daha yüce bir efendiye hizmet ediyorum.Gerçeğe."

Da Vinci Şifresi
her zaman, birisi sizden önce davranır. oysa, gelip geçici biridir bu. sinemada, sizden önce, son boş koltuğu alan kör bir yabancı..
oğuz atay - tutunamayanlar.
dünya bir tezgahtır. tezgahın hangi tarafında hayat olduğuysa ancak ölünce anlaşılır.

malafa - hakan günday.
Tek akılcı davranış sevgidir.
"aklımızın ardından gidelim . insanların takdiri de canı isterse arkamızdan gelsin."
en sonunda nöbetçi çavuş, başında miğfer, elinde kılıcı ve peşinde iki gardiyanla geldi. yatağa yaklaştıkça adımları daha da yavaşlıyordu, bir yandan da her köşeden durmuş kendisine haşin haşin bakan sessiz tutukluların yer aldığı çevresine şaşkınlıkla bakıyordu. ölünün tam yanına gelince, ürkmüş gibi, olduğu yerde çakılıp kaldı. üzerinde yalnızca prangaların bulunduğu tümüyle çıplak ve sıska kurumuş gövde onu iyice korkutmuş olmalıydı. birden çenesinin altında miğferini tutan bağı çözdü, miğferi çıkardı- buna gereksinimi yoktu- ve geniş hareketler yaparak haç çıkardı. kendisi yaşlı bir askerdi, saçlarına ak düşmüş, ağırbaşlı bir ordu mensubuydu. kır saçlı yaşlı bir adam olan chekunov' un da orada bulunduğunu çok iyi anımsıyorum. sessizce ve inatla gözlerini kırpmadan çavuşun yüzüne bakmayı sürdürüyor ve garip bir dikkatle onun hareketlerini izliyordu. sonra bir an göz göze geldiler ve herhangi bir nedenden dolayı chekunov' un alt dudağı titremeye başladı. dudaklarını ısırdı, dişlerini sıktı, başını ölüye doğru sallayarak ve bağıra bağıra çavuşa şöyle dedi:
"onun da bir anası vardı!" ve oradan uzaklaştı.
bu sözler yüreğime hançer gibi saplandı...
fyodor mihailovich dostoyevski- ölü evinden anılar
Aylak Adam - Yusuf ATILGAN

" sustu. konuşmak lüzumsuzdu. bundan sonra kimseye ondan bahsetmeyecekti. biliyordu; anlamazlardı. "
eğer toprak gebe kalsaydı kadınların gözyaşlarından, bu kadının akıttığı her damla bir timsah doğururdu. -w.shakespeare-othello
ah aşk!
bir topluluğun fotoğraf çekildikten sonra
dağıldığı
an.
“istediğim bütün kitapları okuyamam; olmak istediğim bütün insanlar olamam ve istediğim hayatları süremem. istediğim bütün becerileri edinemem. Öyleyse ne istiyorum? Yaşamak ve hayatta olabilecek bütün zihinsel ve fiziksel deneyimlerin bütün renklerini, tonlarını yaşamak ve duyumsamak istiyorum. Ve berbat bir şekilde kısıtlıyım.”

orijinali için;

I can never read all the books I want; I can never be all the people I want and live all the lives I want. I can never train myself in all the skills I want. And why do I want? I want to live and feel all the shades, tones and variations of mental and physical experience possible in life. And I am horribly limited.

sylvia plath-sırça fanus
... ama hangi büyük şiir, gerçeği soldurmaz ki ?
Murathan Mungan - elli parça( şairin romanı)
bizimki gibi parlak vakalarda
sıkça rastlanabileceği gibi
ayrı ayrı kıstırıp yendiler
sonradan bizi,
en yenilmez olduğumuzu
sandığımız sırada...
ve yenilebilir olduğumuzu anladığımda
savaş benim için yeni başlamıştı.
"kişi hiç sahip olmadığı şeyden vazgeçemez." *