bugün

david lynch'in 2006 yılının sonunda vizyona girecek olan filmi.. sanırım filmi seyrettikten sonra, "film ne zaman, ne için, nasıl vizyona girmişde, ben nasıl bu filmin içerisine girmişim ve çıkış nerede?" sorularını da beraberinde getirecektir.
başrollerinde jeremy irons ve laura dern'in yer aldığı, 2006 yılı içinde çekimleri tamamlanması planlanan yeni david lynch filmi.

moriybund sez.
atilla dorsayın sinema dergisinde söylediğine göre ülkemizde vizyona girmesi şüpheliymiş. filmin 3 saat sürmesi, en önemlisi yönetmenin david baba olmasından dolayı diviks miviks bulup izleyecez artıkın.

trailerini izledikten sonra anlıyoruz ki yine rüyalar, yine karabasanlar, yine karmaşa, yine kaos. ama biz onu zaten buyüzden sevmiyor muyuz?

http://www.youtube.com/watch?v=X0ynOGSYQY4&mode=related&search=

edililen bilgilere göre her sahnenin senaryosunu o sahne çekilmeden yazmış, çekimler digital kamera ile yapılmış vs. vs. özetle lynch kardeşliğini kafa yorucu yıllar bekliyor. bulmak için de yorulacağız keza.

filmi bulduğumuza aşı olarak eski filmleri şöyle bir gözden geçirip vücudun lychian bağışıklığı kazandırıldıktan sonra filmi izlememiz tavsiye olunur. zira sinema onun için bir görüntüler sinsilesidir. diğer hollywood filmleri gibi girelim, izleyelim, anlayalım, unutalım değil.
!f Bağımsız Filmler Festivali'nde gösterime girecek olan, merakla beklediğimiz Lynch filmi.
boşa geçen 3 saat, deli saçması bir film. en anlaşılmaz lost highway de bile bir sürü taşı yerine oturtabiliyorduk ama bu film öyle bir film değil. david lynch, filmlerini kare kare izleyip bir şeyler anlamaya çalışanlarla t.şak geçmiş. mutlaka yapacak daha iyi bir şey bulursunuz, emin olun!
birgün'den lynch hayranı olan 'cüneyt cebenoyan' kısa ve öz bir kritik yapmış:

''bugüne kadar seyrettiğim en kötü Lynch'ti. Lynch filmleri beni hep bir şekilde derinden etkilemiştir çünkü bilinçdışımda karanlık bir yerlere dokunurlar. Anlamadan önce sarsarlar beni. Anlama isteği uyandırırlar. Bazen zaten kolay çözülürler Mulholland Dr gibi. Bazen kendilerini kolay açık etmezler lost highway gibi. Ama filmlerinde bazı sahneler vardır ki ruhuma kazınır, yıllar geçse de onları hatırlarım. ilk aklıma gelen isim olmuştur Lynch, sevdiğim yönetmenler sorulduğunda. 'Inland Empire'da böyle sahneler olmadığı gibi, her şey fazlasıyla karışık. Bir kimlik karmaşası yaşadığı açık filmin kahramanının, tamam da, bütün bu karışık yumağı çözme isteği uyandırtacak estetikten yoksun film. E, yarı-profesyonel bir kamerayla film çekerseniz belki de bu sonuç kaçınılmaz. Lynch'in kullandığı Sony PD-150 model dijital kamera, high definition bile değil. Bu kamerayla çekilen bir filmi büyük perdede seyretmek bana her şeyden önce zevk vermedi. Bu tarz bir etkilenme yoksa anlama isteği de olmuyor. Kısacası 'Inland Empire' benim için seyredildi ve bitti. Üzerine Zizek de yazsa, merak etmiyorum.''

not: fatih özgüven'e göre ise '!f 2008'in en iyi filmi. karar sizin.
turkiye de ne vizyonda ne de vcd-dvd de izleme imkanimiz olan bir filmdir.
sırf o kafa karıştıran sahnelerdeki rahatsız edici keman seslerini gecenin bir vakti çıkarmak için keman alıp komşuları kendinize küfrettirip başka bir kendinizle yarın veya dün hepsini öldürmek için neden yaratma şansı için ilham veren film.
kendisiyle filmlerini izlerken hep "sen mi zekisin, ben mi?" şeklinde saçma bir ego yarışına girmem nedeniyle, izlemek için kafamın rahat olmasını beklediğim (3 yıl olmuş) bugün nihayet huzura erip izleyebildiğim , tüm kritiklerin tersine, izlediğim en iyi david lynch filmi olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğim 3 saatlik arıza.

film; ilk saniyesinden itibaren, ekrana kitlenmenizi sağlıyor ki sanıyorum çok sevmemin nedenlerinden biri dijital kamera ile çekilmiş olması. lynch nihayet kamerasını bulmuş, arızasına arıza, sürrealliğine sürreallik katmış bu sayede.

--spoiler--
lynch filmlerinin çözümlenmesini sevmese de, kolaylıkla filmin kadınlar ve içlerine düştükleri buhranlar hakkında olduğu söylenebilir. özellikle değer yargıları ve ahlak üzerine çok fazla gönderme var.

filmde; iyi ev hanımı imajı çizen bir kadının içinde ki fahişeye ve polonya'da bir fahişenin içinde yatan ev hanımına yönelik bir öykü çatısı var. aslında muhtemelen bu ablalar aynı kişiler, zaten ortada sayabildiğim kadarıyla 9'a bölünmüş bir kişilik var. bu bölünmüşlüğün ya da içte barındırılan farklı kişiliklerin eleştirisi kesinlikle kadın üzerine değil, mecbur bırakılmak üzerine. top biraz da evlilik kurumuna gidiyor. (korkutucu betimlenmiş koca, arkadaşları ve de ebeveynler)

sokakta ablamız ölürken, çinli ablanın yaptığı diyalog'ta akıllara kazınır cinsten. yanında ki iri yarı zenci erkek arkadaşı, aşırı dominant karakteri sebebiyle ablanın kafasında bir mit kurmuş, ve vajinasında fahişeler olan bir kuzeninden bahsetmesine neden olmuş. Bu fahişeleri ameliyatla almak çok pahalıymış. ahlak kavramının dayatımına bir gönderme olsa gerek bu.

filmde güzel bir süpriz de lynch'in eski bir kısa filminden alıntı yaptığı (bkz: rabbits), tavşan adamlar tarafından canlandırılmış sitcom tarzı televizyon skeçleri.

aslında film ile ilgili anlatılabilecek, tartışılabilecek pek çok şey var, en iyisi bir kaç kez izlemek, sonra da arkadaşlarla üzerine konuşmak olur. yine her zaman ki gibi postmodern bilmeceyi atmış önümüze çözelim diye bekliyor.

son not : film sonunda yazılar akarken ki dans ve müzik mükemmeldi. lakin ilginç olan, bu filmde müzikleri angelo badalamenti yapmamış. umarım küsmemişlerdir.

son not 2 : laura dern için tek diyebileceğim, bir insanın bakışları bu kadar mı anlamlı olur.

--spoiler--
kapaginda hicbir oyuncusu yer almayan film.
Tavşanların mantığıyla düşünen köpeklerim,ışığı sonsuza dek sönmeyecek ateşböceklerim...
david lynch daha iyisini yapana kadar lynch başyapıtı, opus magnum'u, şaheseri; avangart sanatın * en muhteşem, en etkileyici, en ilham verici, harikaötesi yapıtlarından birisi.

lynch artık amerikan kasabalarından, americana'dan uzaklaşarak; eski doğu bloğuna uzanmış, doğunun soğuğunu üstüne uzakdoğu baharatları serperek hollywood'a getirmiş; sefaleti, ihtişamlı zenginlikle; aşkı nefretle; ölümü doğumla; kurguyu gerçekle; düşü kabusla dans ettirerek biz seyircilere sadece görsel değil tam anlamıyla düşsel, ruhsal bir şölen sunmuş. çok hayatlı, çok dilli, çok ülkeli bir kadınının bilinçakışından ve bilinçdışı yansımalarından; yaşanmışlıklarından, yaşanamamışlıklarından; topyekün kozmopolit bir insanlık dramını, trajedisini ya da gerçeğini; durmaksızın akan çarpıcı ve heycan verici, estetik bir yaratıcılıkla perdeden dünyalarımıza uçurmuş. karşımızda gerçekten aşmış, kelimenin tam anlamıyla usta bir yönetmen, psikanalitik sembollere indirgenemeyecek; insanlara ve dünyaya bütünsel ama derinlikli ve çok katmanlı bakışlı, felsefik ve avangarde bir sanatçı ve sanat eseri var. hem de bağımsızötesi bir kural yıkıcı; yerleşik kalıplara karşı anarşist bir yaratıcı ruh; hipnotize edildiğimiz dünyadan bizi düşlerin ve sanatın özgürlüğüne çağırmakta.

bu şaheser üstüne sayfalarca yazılır ancak yaşanmadan anlatılamaz ve kesinlikle yaşanmazsa eksik kalınır...

nikki'nin süper bir sözüyle tüm maskelerin* düştüğü; maddi, manevi ezilen, sömürülen tüm insanların gerçeklerle yüzleşip, özgürlüklerine uçtukları bir varoluş dileyelim; en azından bunu düşünmeye, düşlemeye cesaret edebildikleri...

--spoiler--
Bir sürü adam değişir. Değişmezler maskeleri düşer. Gerçek yüzleri zaman içinde ortaya çıkar.
--spoiler--

inland empire& nina simone; sinnerman

http://www.youtube.com/wa...Ny17-Yg&feature=share
bir david lynch filmi olduğu için tek seyretmeye mabadımın yememesi sonucu sağlam olduğunu düşündüğüm birkaç adam toplayarak izlediğim filmdir. filmin başlarında sanırım bu sefer bu adamın ne demek istediğini anlayacağız gibi bir hissiyata kapıldıksa da yanıldığımızı anlamamız fazla uzun sürmedi. özellikle filmin sonunda filmden o kadar kopmuşuz ki, kendi beyin hücrelerimizce tasarladığımız şeylerin filmin sonunda çıkıp çıkmadığını dahi anlayamadık. 300 ayküyla başladığımız bir lynch filmi daha kırk ayküyla bitti. teşekkürler david lynch.
aşmış film. boşa geçen üç saat yazan, bu üç saatte yapacak başka bir şeyler bulabileceğimize bizi ikna etmeye çalışan dal yaprak umarım kendinden sonra girilen entry'leri okumuştur da kafasında ampul yanmıştır.
Lynch'in filmlerini anlamak için harcadığım zamanları kuantum fiziğini anlamak için harcasam heralde evrenin sırrını çözmüştüm şimidiye amk. Nasıl bir kurgudur nasıl bir dehadır bu adam arkadaş. insan hayret ediyor.