bugün

yürüme mesafesine uzak olan yere giden otobüsün gelmemesi mal gibi kalıyosunuz afedersiniz.
gecenin son otobüsünde uyuyakalıp bir anki heyecanın uyku sersemliğini bitirememesi ile ilk durakta inmek. hayır orası da o kadar tenha mı olur arkadaş. 20 dk yürüdüm sırf nerede olduğumu öğrenmek için. işin kötüsü cepte para da yok ve taksiden başka çözüm yok. neyse ki taksi ile eve gelindiğinde evden alınan para taksiciye şükür ile birlikte verilip olay tatlıya bağlanır.
Polislik için fiziki yeterlik mülakatında sağ dizimin ön çapraz bağlarını koparmıştım o halimle 4 km yürürken dizimin çok acimasi. O yolda sakat, ağrıyan dizimle topallayarak yürürken kendime çok acımıştım.
üzen bir olay karşısında bütün umutlarını kaybetmek en büyük caresizliklerden biridir.
şehir dışında sapa yerde lastiğin patladığı an.
also falso ışınlarına maruz kalındığı anlar. *
sokak lambalarının yanmadığı bir yolda 3 köpek ile karşılaşmak.
(bkz: sözlükte başlık açılabilmesi ama kolluk açılmaması)

Böyle espriler karşısında ne yapacağınızı bilemeyip mal gibi kalınan anlar.
görsel
ölüm.en çaresiz anımız bu.kalan her şeyin bir çaresi olur gibi geliyor.
Bir subay için yakında bir yerleşim yerinde askere gitmiş kişinin şehit düşmesidir. O kara haberi vermek, bir subay defterinde şöyle anlatır;

Siz hiç şehit haberi vermeye gittiniz mi ailesine? Sabah daha mesaiye başlamadan bir mesaj düşer önünüze..

Yukarı köyden/mahalleden Ahmet Oğlu Mehmet şehit düşmüştür. Gereği.. Yarabbim dersin, dağa çıksam üç gün aç susuz kalsam da şu haberi vermesem ama giyersin tören üniformanı, birkaç Mehmetçikle birlikte, hastaneden gelen ambulansı da alırsın arkaya, düşersin yola.. Vatandaş da öğrenmiştir artık, önde bir askeri araç arkada bir ambulans geliyorsa bir eve ateş düştü demektir.. Yaklaştığın her kasaba veya köyün buz kesildiğini hissedersin… içinden geçtiğin her yer rahatlar… Varırsın köye.. Askerde evladı olan her haneden inceden bir sızının yükseldiğini, aman bizim eve doğru gelmesin diye dua edildiğini neredeyse duyarsın..
Bütün köy donmuştur adeta, herkes büyülenmiş gibi izler seni, hangi eve gidilecek diye ızdıraplı bir merak sarar ortalığı.. Şehidin evine doğru yaklaşmaya başladığında, bahçedeki ihtiyarın büyülenmiş gibi sana baktığını, bacaklarının titremeye başladığını, elindeki bastondan güç alarak zar zor ayakta durmaya çalıştığını görürsün..
Ayakların geri geri gider.. Bahçede ki çocuklar eve doğru koşar. Pencerelerde bir hareket başlar ve kapının önüne telaşla bir anne çıkar, bir sana, bir arkanda yere bakan mehmetçiklere, bir de ambulansa bakar, atar kendini yere.. Oğlu daha toprak altına girmeden o ana düşer toprağın üstüne.. Öyle bir vurur ki yeri zelzele oluyor sanırsın... Konu komşu yığılır, bin feryat bin figana karışır, dersin ki kıyamet bu.. Kimi ana önce sana doğru koşar, ellerine sarılır, son bir umutla yüzüne bakar "yaralı, yaralı değil mi komutan" der, başını öne eğersin, hiçbir şey diyemezsin, dizlerinin bağı çözülür, çökersin anayla birlikte yere, o ağlar sen ağlarsın, gözyaşları birbirine karışır, hemşire elinin titremesinden, gözünün yaşını silmekten sakinleştiriciyi yapamaz bile.. Baba.. O babalar, fidan gibi evlatlarını feda eden o babalar.. Sicim gibi gözyaşları dökülürken gözünden, acıya garkolmuş bir gururla, "vatan sağolsun, vatan sağolsun şehit babasıyım ben" dediğini duyarsın.. Kimi içine akıtır gözyaşlarını, kimi donar kalır, kimi günlerce konuşamaz.. Kimi dua eder kimi beddua.. Kimi kendi saçlarını, kimi saçlarımızı yolar, ne şapka kalır başınızda ne rütbe omuzlarınızda, söker atar.. Asıl büyük kıyamet bir-iki gün sonra kopar..
Gerçekle yüzleşme günüdür. Bu sefer cenazeyle birlikte varırsın köye.. Tören mören hakgetire.. Köylü alır şehidini omuzlarına, yer yerinde oynar, ne protokol kalır ne düzen.. Tekbir sesleri feryada karışır.. Kimi evladımı en son haliyle hatırlamak istiyorum der, görmek istemez cenazesini.. Kimi de illede göreceğim der, gösteremezsin ki; ya yüzü yoktur ya da bacağı.. Bir Üstteğmen elinde daha önce de okuduğu, sadece isim hanesi değiştirilmiş standart metni okur, "kanı yerde kalmayacak" der bitirir konuşmayı, tabuta sarılı analar, babalar, bacılar gardaşlar duymaz bile bunu, duysa da inanmaz..
Orada bir mezar, bir bayrak, bir ana kalır...

https://www.youtube.com/watch?v=id_mAMobzjY
Sevdiğin bir insanın kollarında can vermesi. Umarım kimse yaşamaz. O acıyla nasıl devam edebileceksin ki hayatına ?
Boynun tutulur da dönmemen gereken taraftan bir ses gelir ve refleksle dönüp bakarsın ya; işte orada milisaniyeler içinde yaşanılan andır. Saniye bile geçmeden canının acıyacağını bilirsin ve çaresizsindir, işte o an.
Otobüste kusmak. Yıllar önce ankara Kütahya seyahatimde yolun uzun ve kıvrımlı olmasından mütevellit midemin menemene dönmesi sonucu dayanamayıp bunu onca insanın içinde koridorA, koluklara, cama, muavine sıçratmamla anladım çaresizlik ile kimsesizliği.
çalışmadan girdiğin sınavda kopya çekecek bi arkadaşının olmaması.
(yaşayan bilir)
Telefon rehberini temizlerken kaybettiğin babanın numarasını görüp dokunmaya kıyamamak.

Uzunca bakmak,sadece bakmak.
inflamasyon, yara iyileşmesi.
Elinin kolunun bağlandığı anlardır.
Böbrek taşı sancısı geldiği an. Kendi karnını deşmek istiyor insan. Hastaneye gidip iğne yaptırmaktan başka çaresi de yok.
Annenin hasta olduğu anlardır.
Son birkaç entry'yi okudum, elim kolum titredi. Benim de kötü anılarım oldu, ama okuduğum anılardaki gibi ç aresiz duruma düşmedim şimdiye kadar çok şükür. Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Birini çok sevmek ve sevilmemek insanın en çaresiz kaldığı anlardan biridir.
Kızının veya eşinin bi hastalık nedeniyle yavaş yavaş eridiğini görüp hiçbir şey yapamamak olabilir.
soğuk ve sert ameliyat masasında anestezinin yapılmasını beklenen andır. artık geri dönüş yoktur. yeşil önlüğün altında çıplak beden soğuktan mıdır heyecandan mıdır bilinmez, tir tir titremektedir. o ana kadar yaşananlar ve yaşanacak olduğu düşünülen hayaller yok olmuştur. hayata adeta 'reklam arası' verilmiştir. fakat bu reklam arası sonsuza kadar devam edebilir. dua ederken samimiyet yerlerdedir. suçluluk duygusu vardır. insanın kurbanlık koyundan bir farkı yoktur. olacakları beklemektedir.

daha kötüsü de bu hastanın yakını olmaktır.
Düğünler yaklaşırken çeyrek altın fiyatının görüldüğü an.