bugün

utanmış bir şekilde ''abi sen de küçükken bir yerde çalıştın mı'' diye bir soru yöneltti bana, yaşına göre kısa boylu, altıncı sınıfa giden, yorgun bakışlarına inat gülen gözleri ile bügün gittiğim berberin çırağı.

belli ki çalışmanın fakirlik göstergesi olduğunu düşünüyor, çekiniyor, kendine göre işini meşrulaştırıyordu, yalan söylemeliydim.

f628-evet çalıştım tabi, kim çalışmaz ki çocukken...

gülümsedi ama daha fazla sallayamazdım, konuyu değiştirmeliydim.

f628-söyle bakayım dersler nasıl senin?

çırak-(yüzünü buruşturarak)iyi işte abi.

f628-(piç gülüşü ile)kötü mü yoksa... kötüyse üzülme benim de senin yaşlarında derslerim kötüydü daha sonra lisede toparladım.(bu gerçek)

çırak-bende öyle yaparım inşallah abi.

f628-nerede oturuyorsun sen?

çırak-şu aşağıda gecekondular var yaa abi orada oturuyorum, annem söğütlerde oturuyor...

içses-(demek ki babası ile yaşıyor)

çırak-...babam da sincanda oturuyor abi. annemle babam ayrıldılar ikisi de benim velayetimi almak istemedi bende o yüzden burada babannemle yaşıyorum.

gözlerinin içinde bir gülümseme vardı hala bense gözümü kaçırmak için saçımı sanki önemsiyormuş gibi aynaya bakıyordum, hayat adına senden özür dilerim demek istedim ama ağzımdan hiç bir kelime çıkamadı, üzülmüştüm.

not: kobedb.
sabahtan akşama kadar camları temizleyip bir kez bile şikayet etmemiş vatos balığının, dipte cansız yattığını fark etmektir.
(bkz: yunanistanda çocukların sokağa bırakılması)
çevrenizde kitaplarınız dışında sevilecek hiçbir şeyin olmamasıdır.
biz sıcak evlerimizde karnımız tok otururken dışarda binlerce insanın aç olduğu soğuktan donduğu gerçeği. Biz sağlık sorunlarımızla paramızla başa çıkarken onların hasta çocuklarına bile derman bulacak güçlerinin olmayışı. Kısacası bazıları açken bazılarının hiç bir şey yapamaması.
en yakın arkadaşını kaybedip toprağa verdikten sonra sevgilisinin sana ilgi duymaya başlaması. acı bir şey, hem de çok.
aslında o kişiyi çok sevmek ama mantığın duygularının önüne geçmesi. kafada her şeyi bitirip bunu söyleyememek. cesaretsiz olmak.
Sevgiliyle biraz mandalina, biraz elma, biraz ıvır zıvır almaya pazara çıkarsınız. Kalabalıktır. Pazarlık yapan kadınlar, bağıran pazarcılar. O esnada sırtında küfesiyle yanınıza bir adam yaklaşır. Dehşetle fark edersiniz, adam dedenizden daha yaşlıdır. Taşıtacak bir şeyiniz olup olmadığını sorar. Elinizdeki mandalina poşetine bakarsınız, amcaya bakarsınız. Taşıtsanız, ayrı sızı. Taşıtmayıp amcaya bir miktar para verseniz ayrı sızı. Teşekkür edip yanından ayrılırsınız, bu sefer de hiçbir şey yapmamış olmanın yarattığı sızı. Sevgiliniz yüzünüze bakar, " Çok kötü oldum be " der, " hadi eve mi gitsek ne yapsak? "
Eve gidersiniz.
bir il merkezine bağlı köyde ücretli öğretmenlik yaparken, asil öğretmenler kendi aralarında parti gibi birşey düzenlemişler ve bu partiyi okulda düzenleyiyorlar. bu partiye okuldaki ücretli öğretmen olan imkansizligin kekremsi tadini (beni) davet etmemişler; asil öğretmenler okulun konferans salonunda eğlenirlerken, ben bahçede öğrencilerle yürüyor sohbet ediyorum.
ve işte o can alıcı detay geliyor.
öğrencilerden biri bana soruyor.
Hocam, siz niye onlarla birlikte eğlenmiyor sunuz?
şu an sıcak ortamda klavyeme dokunurken Van'da soğuktan donan insanların olduğu gerçeği bu detaylardan biridir.
en yakın arkadaşının eski kız arkadaşına aşık olmaktır. kızın karşılık vermesi bir nebze daha iç burkar. kızla sevgili olup yakın arkadaşla -arkadaşın karşı çıkmasına rağmen- konuşmamak. ben değilim, bir arkadaşım.
otobüs dopdoludur. on beş dakika ayakta gidersiniz, zaten yorgunluktan öleceksinizdir. durakta tam bir yer boşalır, oturacaksınızdır. otobüse şipşirin, yusyuvarlak, bembeyaz bir teyzecik biner. yeri ona vermek zorunda kalırsınız. gözleriniz hafiften dolar. on beş dakika daha ayakta yolculuğa mecbur kalırsınız.
yaşanan tüm felaketlerin, yapılan tüm yanlışların, siyasetin ve savaşların bedelini hep çocukların ödemesi.
löpür löpür sıçtığını zannettikten sonra, ayağa kalkıp tekrardan klozete bakınca azıcık bokumsular olduğunu farketmek.
ağlarken onun seni sevdiğini düşündüğün insanın umrunda olmamaktır.
siz bir uçak dolusu neşeli insanları bir bayram günü sevdiklerine uçurursunuz, ama siz o bayram boyunca nefes almadan çalışırsınız. sevdiklerinizle kucaklaşamazsınız bile.
ESARET

Ulaşamadıklarımızın esiriyiz. Bir gülüşü, bir bakışın esiri. Yıllarımızı hapsetmiş nice bakışlar bilirim.

Yaşamadıklarımızın, hayal bile edemediklerimizin esiriyiz. Zihinde bir fotoğraf gibi gelen hayallerin gözlerde yarattığı ışıltının esirleriyiz. Düşünmekten korkarken düşlerin ortasına bıraktığımız bedenlerimizin. Avuntularımızın, avuttuklarımızın, geleceğin ve geçmişlerin esirleri.

En çok da dile getiremediğimiz nice duyguların. Hallerin, hayallerin, korkuların esirleri. Baskının tam göbeğindeyken ruhumuz; herkese, her şeye inat yaşamaktan korkmadığımız "an" ların sadece "an" ların esirleri.

Yazarken bile yazdıklarımın ve kalbimi zırhla kuşatan zihnimin esiriyim.
5 kere kpss' ye girip atanamayıp, 6. sefere de bir umut belki olur diyerek hazırlanmak.
şırnak'ta 2 yaşındaki bir çocuğun menenjit teşhisi konulup tedavi edilmediği için hayatını kaybetmesi. şırnak'taki hastanede aileye sıra bekleyin denmesi, hastalık ilerleyen safhada olduğu için diyarbakır'a gönderilmesi. oradaki hastaneye de "yer yok" diye alınmaması ve çocuğun vefat etmesi. imkansızlık, parasızlık, göz göre göre küçücük çocukların kaybeden bir aile... bu, türkiye'nin sağlık sistemine dair utanç verici detaylara da girer. acil müdahale edilmesi gereken bir hastayı yer yok diye geri çeviren hastanelerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz, yazık.
içimin burkulmadığı gün
detaydı
hatırladığım
yaşamadığım,
bir kahkahaydı detay
atamadığım.
ruhumun içine işlemişken kokun; bendeki seni, sen bile öldüremezsin..
hatırlarımda birgün tasolar için para biriktirmiştim. Bi arkadaş 60-70 taso falan verecekti paraya karşılık. bende biriktirdiğim parayı bakkaldan kağıt paraya çevirip okula gittim tabi

Eee tabi bide yanıma çirkinmi çirkin bir kız oturdu. Çok çirkindi gerçekten. Alay etmek istedim. Ama hocada gözünü dikmiş bana bakıyordu. Ben yazı yazarken tenefüste koşuştururken tenefüs bitiminde kız yanıma gelip=Bu para seninmi? sıranın altındaydı düşmüştü dedi....

O an çok utandım kendimden... Kıza titrek bir sesle:sa.. Sağol.. diyip parayı aldım. Yüzüm kızarmıştı. Parayıda cebime atmıştım haliyle. O gün bugündür insanları dışına göre yargılamam be sözlük.

Belki o parayı bulmasaydı sınıftan biri alıp cebine koyardı. Yada orada dururdu orda hizmetçi ortalığı süpürürken çöpe bile atabilirdi.

Çok acı birşeydir bu sözlük. insanı dışına göre yargılamak çok yanlış birşeydir. Bu olayda hayata dair iç burkan detaylardan sadece "biridir"

edit=eksileyen insanı merak ediyorum. Bunda eksilenecek ne var söylermisin?
Gectigimiz gunlerde hayat dair ic burkan bir detay ogrendim. Aslinda benim hayatimin merkezinde olan ancak bircok insan icin onemsiz belki de siradan olabilecek bir sey.

Evet gozumden sakindigim biricik sevdicegimin bir 'fuckbuddy' si oldugunu ogrendim. Bu tabiri aciklayamayacagim okadar uzgunum sozluk. Yikildim bildigin hayat tersine dondu. Bir hayattan soguma,bir ruh yoksunlugu,bir halsizlik,bir mide bulantisi. Berbatti. Umarim bu durumdan biran once kurtuluruz.
her bir bireyin iyi bir hayat yaşayabilmek için hayatı boyunca çabalaması... ve bu amansız çabalamaya kendini kaptırırken hayatın, gençliğin ve anın akıp gittiğinin farkına varamaması...
Hiçbirimiz süperman değiliz.