bugün

şavkın vursun bacadan pencereden
işbirlikçi dolunay gözlerin mahmur
uykusuz mu kaldınız dünki geceden
acaba bu durumlar neden
dinsiz imansız densiz
işbirlikçi dolunay bakışın fersiz
güneşten al dünyaya sat ışığı
gmkyüzünde yalnız gezen aracı
hani ya da benim elli dirhem güvencem
şavkın vursun eşşolu ay
şavkın vursun bacadan pencereden
*
söndü elektrik sobası
yandı mum
beyoğlu'nda birden ceryan kesildi
gergin ipler koparak hırçın argın
giriyorum otuzbeş yaşıma
yorgun dargın özgür özgür
yürüyorum artık kasım yokuşunu
zincirlikuyu'da bahçe içinde müstakil bir ev
gogol mü
beylerbeyi'nde koru ve deniz manzaralı seksenbine
bebek'te garsonyer doksanbine
kiralık bir romanım var
gezdiririm istanbul'dan istanbul'a
kitaplar yeniden girecekler
hüzünlü mukavva kutulara
osuruk bir ev arıyorum efendim
evimize hoşgeldiniz ablalar
ömrümüzün bir baharı merhaba
çok yalnızken var olan
gizli ince bir iştir şiir
harfi harfe vuruyorum bir başıma
erkekler delikanlıca terketmeyi bilmelidirler
artık huzurun kol gezmediği evlilik evlerini
erkekler gider
kadınlarındır evler
iki don bir pijama bir daktilo
çok pahalı bir otele atıyorum sıkıntımı
aralığın beşi
bir yolculuğun başı

gündeste, sayfa 383
uyandık ki kar yağıyor
anayasa'nın evet'e sunulduğu gün
pijamanın üstüne giydik pantalonları

gündeste, sayfa 382
konsolosluk duvarı dibinde
sabah akşam araba yıkayan
ve karı sattıkları herkesce bilinen
sivaslıların ordan bindim bir taksiye
içim dışım içtima
ağaçlarda kestane
oktay akbal hapiste
fakirin derdi tezkere
kargalara boklarını ben yedirmekteyim
sabal bülbül vakitler harbiye'de

gündeste, sayfa 380
yatağa yatınca aklıma siz
geldiniz
kulağımda sesiniz
terbiyesiz
gecelerden bir selahattin pınar gecesi
biz ve siz ikimiz
cin gibiyiz
can gibiyiz

gündeste, sayfa 379
gittim urba aldım fakire
sevaptır diye
pahalısından aldım fakirim diye
taksim'de bir gökdelende
sefanın muhabbet tellalıyım
oda servis rakı getir buzu götür muzu getir
oda servis getir götür
lütfen rahatsız etmeyin
çok sevdiğim kendimleyim
taksim'de bir gökdelende
istanbul'u dinliyorum
gözlerim kısık
ses tellerim matine suare yorgunu
kimsenin agahı olmadan gah gah istimal
bunlar müstamel günler
müstamel yataklar
müstamel kadınlar
beğenirsek alacağız
müstamel istanbul

gündeste, sayfa 378
güller açtı nihayet yaşa kanmış gönlümüz
yağmur dindi ağbiler
bahar geldi kazancı yokuşu'na
saç sobanın içine fesleğen dikdik
kalın bir mumdu yalnızlık
onunla söndürdük
yanlış bitmiş bir güldü mutluluk
onunla soldurduk
tattık en baştan ve uzun yudum
tomurcuklanmasını aşkın
tattık kavga dövüş
kuruluşunu bir yuvanın
fakir leylekle sevgilisi
tattık acısını sancısını
en biberli yerlerini yaşamın

gündeste, sayfa 377
küçük sahne'de dekor telaşı
indra ghandi'nin öldürüldüğü gece
bu dekor gün doğmadan bitecek arkadaşlar
isterseniz şarap alalım
bana da soda

gündeste, sayfa 376
güneş denizden doğar denizde batar
eylül ile gelinir köhne bizans'a
buluşma evinde alınır soluk
fakirin karısı o yaz sevdiği kıza en benzeyen
beş dakikada edilir oluk
tüm bir yaz eda edilemeyen
paslı zincirli bir sifon
gürül gürüldür sular
evlerin damından
ağaçların içinden
camii minaresinden geçen boğaz vapurları
doğanın hovardalığı
sabahın dokuzu
herkes birinci derste
tepebaşı'ndayım
italyan konsolosluğunun en tepesinde
bir kitaplık görevlisi signora
bir de fakir
dinleyerek vivaldi
karıştırırım çok resimli italyanca kitaplar
bacalarında uçmayı unutmuş bir beyaz kuş
virginia ipar nezihi ipar mehmet ipar
kötürüm gemileri haliç'in
aralarından geçiyor camialtı ll
en yorgunu haliç vapurlarının
yosun tutmuş ipar'ların pervanesi
kasımpaşa hastanesinin saati dokuzu pek geçesi değil
pembe çiçekler hastane bahçesinde
istanbul'u dinliyorum
gözlerim vivaldi
cengediyorum canımın sıkıklığıyla
çok genç yaşta sıkıldım milli eğitimden
içime bu aykırı yargıları sen koydun
bana böyle düşünmeyi sen öğrettin galatasaray

gündeste, sayfa 373-374
isveçli kız uvonne
bir masaldan çıkmış gelmiş masama
lozan'dayız usta
mütareke yılları
dünyanın en güzel dili
senin gözlerin uvonne
tükenmez bir kalem tükenir
yazılmazlığın başlar uvonne
lozan'ın temmuzu da izmir'e böylesine benzermiymiş ki

gündeste, sayfa 372
bayrampaşa'da bilinmez fuhuşlara gidiyor çaycı yaşar
sabah firar akşam firar
işte buna bozuluyor laz sadık
sadık'ın aşk olsun insanlar olsun
çok değişik konularda şiirleri var
onları bir kitap halinde toplamak istiyor eyvah
dergilere göndermesini öneriyoruz
mutlaka basarlar mı
diyor
beğenirlerse basarlar
bi de unnara beğendürmek var yani
tümcesiyle suskunluğa geçiyor laz şair sadık
sanki şiirlerini kendisinin acayip beğenmesi
yetmiyormuş gibi
bi de unnara beğendirmek sorunsalı çöküyor haziran
sıcağı
özgürlükler edindikçe dahasını istiyor özüm
çok zamanlar askerim çok sıkıldım
ağustos'un biri pazartesi içtimada bayıldım
bir güzel asker arkadaşı avni çubukçu
orduevinde müzik yayıncı
girer koluma geliriz erat gazinosuna
orto statik hipo tansiyon
yıldırım düşmesi mecale
ayakkabımı diktirdim bir gezginci ve güvenilmez
onarıcıya
ağustosun yarısı bitti istanbul'un yazı
erat keneflerindekaçamak cıgaralar
aylak aylak dolaşmalar labirent koridorlarda
başçavuşu gördünüz mü ondokuzuncu katta mı

birden güzelim istanbul ondokuzuncu kattan
şimdi inmiş başçavuş ben birazdan inerim
uyumsuzlukları kanıksattırıyorlar
uyuyorsun
bu yılın anarşist yazarları metin toker'le nazlı ılıcak
gece iki gündüzün arasına sıkıştırılmıştır
diyor kadın sanki brecht

gündeste, sayfa 370-371
yarın ikide pariziyen'de olun
çok ayıptır tuvalet aralarında
başkalarının karılarını araklamalar
merak etmeyin yarın ikide pariziyen'de olurum
bir drink atar hidromel'e ineriz
kusura bakmayın bütçem bu kadar
öpüşmeler akşam olur çıkarız ki hidromel'den kar
yağıyor
meğer üsküdar'da oturuyor jane birkin
elimi cebime atıyorum para yok gibi
bir dolmuş karaköy bir vapur kadıköy bir dolmuş
üsküdar
bırakıyorum jane birkin'i evine cebimde otuz kuruş
kar yağıyor gecenin onu
yürüyorum kadıköy'e bir karşıya geçebilsem
gerisini yürürüm ben
ve fakat karşıya geçmek elli kuruş
bir tanıdık arıyorum vapur girişinde yok
yanaşıyorum büfeye
şu yarım cıgara paketini sana vereyim
bana elli kuruş ver
karşıya geçeceğim param çıkışmıyor
büfeci laz bir süre bakıyor yüzüme
sosyolojik açıdan bir güzel inceliyor ki beni
çıkarıp bir lira veriyor
cıgaramı almıyor karadenizli
bir geçtiğinde verirsin borcun olsun aşık

gündeste, sayfa 369
şu uzaktan gelen ahmet olmasın
siz kalkmayın ağbiler
uyanmayın sakın zahmet olmasın
uzat boynunu dostum cellat önüne
cellat ağbim evine geç kalmasın
üzüldüğünüze çok sevindim

gündeste, sayfa 368
şah çeker kadının biri
bir de bakarsın yitip gitmiş vezir
kalelerine güvenir hesaplar yaparsın
meğer atların gider ardından filler
şah çeker kadının biri
aptallaşırsın
düşündü mü yani bu kadın bir çırpıda
otuziki hamleyi
yoksa satranç ondan mı yana
zor geldi sövmek sana
sevdim seni suç fakirin hü
birden açılır sustalı parlak çakılar
faytonlar geçer üstümden tekerlekleri çamurlu
özüm çamursuzdur inan
bir el atların yağız kıçlarına kamçılar sövgüyü
damarlarımda martılar kanat çırpmadan dolaşır
incecik bir kuş sesi miyim
ölüyor muyum
neyim

gündeste, sayfa 367
yürürdük biz bu yolu yokuş da olsa
ancak sizin gücünüz yoktu
bizde haddinden fazla
bir yağmur indi bahçeye karanfil sandım
ıslanıp boy atan görsel gülleri
yumurtasının derdine düşmüş anaç güvercin
ıslak kanatlarıyla geldi sizi söyledi
gözlerinizi getirip astılar duvara
hem yokluğunuz yaşama gücümüzdür
güvercin hüznüm sizin olmamanız ve özüm
bu eve zor sığıyoruz zaten
şişeler balkona çıktılar
bir de utanmadan hem de sık sık
yalnızlıktan dem vururum
oturup kalkıp
izmir'deyim
hava bir garip güzel
gasteleri aldım
oktay arayıcı ölmüş
bir garip oldum
*
al midye kadınlığım senin olsun çocuk
al beni sırtında taşı
yumurta küfen olayım çocuk
sen çok acayip bir çocuksun
*
sinirkent'teyim
özgürlüklerim sınırlı
özveriler uzun boylu
başı dertte gönlümün
derdimin başı büyük
korkuyorum bu sevgiden
bir bulanık ırmaktayım
el verin kavak ağaçlarım
duygularım buruşuk
adam boğar eski yunan bir ırmaktır yemyeşil
irmak denize götürür senden geri kalanları
yalanları
sinirkent'teyim
büyülü sopalarım evde kalmış
gökyüzüm kararmış
yağmurum gecikmiş
hacı bektaş'ın selamı
ömer hayyam'ın şarabı
mısır'ın güneş tanrısı
ve fakir ozan
aklımızdır bu menekşe kokulu düşü bozan
sinirkent'teyiz usta sinirlerimiz laçka
çekin tavşan ellerinizi hakim yakamdan
dergahtayım seher vakti
ali'yi gördüm
halimi gördü
incecikten incir düştü başıma
nirvana'yım sen şeytansın biliyorum
akşam akşam her yerimi okşamayın
yeter artık bir yeniden başlamayın
kimden kime yoldaş olmaz
sezgisiyle bilir ozan
ferhan şensoy'un çıkmasını dörtgözle beklediğim kitabı.
civciv sevisinin iyice dillendiği kitaptır.

--spoiler--
açın pencereleri
ayva ağacı hoş geldi sefa geldi
açın pencereleri
yapraklar bize oturmaya geldi
bir temmuz solgunuyum güneşten ırak
soluk kağıtlara soluk veririm
duygularımla devriye geziyorum
yedinci ayın yedinci günü
yıl yetmişiki
hem yoksulluğumuz kemirgen hem sevgimiz
öfkemiz şişelerce uyumsuzluğumuz
şarkıdan vazgeçip istek sahiplerini sayması radyodaki kadının
meze edip soframıza yokluğunun üç buutlu büyüsünü
yoksulluğumuza içmekteyiz
bir yar sevdim el aldı
elim gönlümde mahsur
biraz firar ve turfanda sessizlik
bir keten pantolonla bir yaz geçirdik
sanırım siz bizim güzel yoksulluğumuzu sevemediniz
solumak da güzel bir iştir bu kadar iş arasında
temmuzun yirmisi perşembe
civciv evleniyor izmir'de
ben çehof'la yaşarken babil sokakta
bir güvercin yuva yapmış balkona
iki küçük yumurta çatladı o gün
bir civcivi yitirdik iki civcivimiz oldu
boyumdan büyük sevgimin onuruna kalkıyor
boz bulanık kadehler
çamaşır asar gibi dört bir yana mandallarım
kirlettiğim kağıtları
kolay olmadı
sizi bekliyorduk mektubunuz geldi
götürmeyin bizleri yalnızca sizlerin sevinci olan törenlere
imecesi olmaz bohça dürmenin
--spoiler--
yok yok yok. bulunamayan bir kitap ve hatta daha fazlası
buldum ciddi ciddi buldum... 2 sene sonra son bulan hasret
emperyalizme karşı yalınayak mısır
üç sıfır yeniliyor israil'e
haziran altmışyedide
kopuk geceyi yapıştırmaya uğraşan
heybetli duvar saati
tik tak tik tak
bu sorumsuz arabesk gece bekçisi
yeni almış düdüğünü deniyor
dikkat dikkat
tavanda bir leke duvarda bir çatlak
uyumak uyumamak
bir boşluktan bir sırma ürettiğim akşamdı
anasını yitirmiş bir beşik çocuğu
sütsüz bir kadın memesini dişlemiş bırakmıyor
derken gök kütürdedi
ıslak sicimleri çekiyordu toprak sonsuz
sonra herşey duruldu
hırsı geçti tanrının
emperyalizme karşı

sayfa 366
prometheler bekliyor ülkem mumları sönük
gaz lambasında sainte-beuve okuyorum
pazartesi gecesi
yeşilırmak kudurmuş
çarşamba lisesinde arama olmuş
cebimde bir paket samsun bulunmuş
ne bu
cıgara
niçin
efkar-ı umumi için
kimin oğlum bu cıgara
benim yahu allah allah
içiyorum ciğer benim can benim
yönetmelik ne karışır
üç gün kadar okuldan uzaklaştırılmışım
çok teşekkür ederim postacı sana

sayfa 365
yarın istanbul'a dönüyorum
ayağım basar gibi
sürükleyebiliyorum
ölüm kavganın sonu
kavga etmek seviyorum
ölüm sesin sis olması
ben sesimi seviyorum
ölüm düşüncenin sonu
düşündükçe seviyorum
ölür müyüm hiç
çok yanıldın kahpe bizans
yaralandım geliyorum
hem yaramı pekiştirdim
tütün bastım uyuşturdum
kan yitirdim kan kazandım
kim yitirmiş ben kazandım
kazanmaya değil zaten
ben kavgaya geliyorum
dikil ulan köhne bizans
sabah oldu uyarmaya geliyorum
sait faik adası'ndan
pek timurlenk dönüyorum

sayfa 364
senin develerin de biter muammer
yaşamın bir mevlittir
erenler savaştılar da erdiler
ölenler ölüp dirilip öldüler dirildiler ölmez
gündestemden sorumluyum
sınıfbilinç kaat-helva sömürü sıla faşizm
dertten yana görgülüyüm
gündestedir yazılıp silinip yazıldı silinmez
yangın başlamış sazın içinden hü
sazı dara çekmeyin ağaçlar yanar
yangın deyip geçmeyin
bir orman yanar ormanlar yanar
köfteli dolmalı bir diyalektik semirmedir
sömürmede yeri var hü

sayfa 295