bugün

Dolaştığım denizlerce düşünüyorum,
Bineceğim son gemi değil midir
Hayır sahibi omuzlarda giden tabut.
Herkes gibi teselliye muhtaç olsaydım eğer,
Derdim ki: "Elbet bir ağlayanım olur benim de;
Ramazan geceleri Yasin okuyanım,
Baharda kabrime menekşe getirenim de."

Fakat bütün bunlar da olur,
Yine tasa etmem,
Yine kırılmam kimseye.
Ben aşk adamıyım,
Sevmeye geldim insanları,
Gönlümle, elimle, kafamla sevmeye;
Hesapsız, karşılıksız,
Ayrılık gayrılık gözetmeden.
Gün gelip gidersem şayet,
Öyle severekten gideceğim ki,
Karanlık kıyılardan bile olsa,
Candan selamlarım,
Civarımdan geçecek gemileri;
Güneşli gemileri;
Şarkılı gemileri;
içlerinde kendim varmışım gibi!

(bkz: Cahit sıtkı tarancı)
(bkz: Ben aşk adamıyım)
'Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim', dedin
'bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.
'Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.

Bu şehir arkandan gelecektir.

Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma-
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.

Konstantinos kavafis.
Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...

Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde.

Demiştim sana hatırlarsan:
“Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil,
‘zamanla bırakmamak’tir..”
Şimdi bana, geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır

Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...

nazım hikmet
Ben seni seviyorum ve sanırım toplum buna hazır
Umurumda bile olmaz nükleer denemeler
Bıraktım Nietzsche'yi Kant'ı kafam hiç karışık değil
Ruhum en güzel yaşında ve sen yeterince büyüksün
Kitaplarda tanıdığım tüm kadınlardan güzelsin..

Ben seni severim ve ikimiz de bundan yararlanırız
Şiirler demlerim sana otlar yetiştiririm
Beşiktaş'ın maçı olur mesela
Diğer kanalda da senin sevdiğin dizi
Maç için öbür odaya geçmem
Seninle dizi izlerim..

Ben seni severim ve rabbim buna razı olur
Diyalektik dediğin zaten kanıtlanmamış bir varsayım
Kanıtlansa da fark etmez şu dakikadan sonra
Olsa olsa aşkımıza teorik gerekçe olur
Ben seni severim gülüm hadi bana iş çıkar
işim gücüm sen ol benim, ben seninle çok güzelim.

ali lidar

(bkz: alengirsiz şiir)
Gecenin şiirini bilemem ama gecenin şarkısı
Joan Baez - Donna Donna.
--spoiler--
Kapılar tutulmuş neylersin ?
Neylersin içerde kalmışız ?
Şehir yenilmiş, açlıktır başlamış,
Neylersin ?
Neylersin karanlık da bastırmış ?
Sevişmezsin de neylersin?
--spoiler--

(bkz: paul eluard)
Ben seni ne aklım ile sevdim nede kalple.
Birgün olurya akıl unutur kalp durur.
Sevgim ne akılda idi nede kalpte.
Ruhumla sevdim.
Budiyardan göçüp gitsede.
Unutulmayacaksın selametle.

(bkz: unutulmussair)
Ben bendim,
Sen de sen.
Sonra sen ile ben,
ikimiz bir olduk.
Derken çoluk çocuk.
Hepimiz biz olduk.
Geçti günler geldi bahar.
Uçtu bütün yavru kuşlar.
Arkasından kavurucu bir yaz.
Kaldık bir köroğlu bir ayvaz.
Derken her yer oldu bembeyaz.
Keskin kıyıcı bir de ayaz.
Ben gidersem senden önce,
Bakma hiç bir zaman evlat eline,
Sakın düşme eller diline.
Her şeyi boş ver,
Sen sadece iyi bak kendine.

Bana ait.
Ben aşk nedir bilmem eski kafalıyım. Bir seni bilirim, birde adın geçince sıkışan kalbimi.
Aklıma Ne Zaman Gelsen..

ellerini…
sonra sustuğun yerleri…
en uzun sessizliğin ardından ellerini ve gözlerini…
karanlığa bırakmadan…
karanlıkta bırakmadan…
o filmi hiç unutmadan…
tatlının ardından tuzlu, tuzlunun ardından tatlı, sonra tekrar tatlı, ardından yine tuzlu yer gibi...
susmadan…
susayarak…
iştahla…
göğsümden açılarak…
tekrar tekrar eve dönerken…
gece gündüz evleri tekrar tekrar yıkarken…
evsiz kedilerin arasında boş bir bankı izlerken…
yatağı toplamadan…
yastığımdan vazgeçmeden…
perdeleri açarak...
pencerelere sırtımı dönerek...
saymayı unutacak kadar çok…
ağrıların, uyuşan ellerin, tutulan omuzların sayısını hatırlayacak kadar az…
sevmesini bildiğim için…
sevmesini bildiğin için…
kedileri, köpekleri ve en çok…
tatlı tuzlu...

aklıma ne zaman gelsen, gökyüzüne kadar zıplamak istiyorum!
.
sesini duyunca daha çok özlüyorum...
Ustam!
Aklım firarda.
Gözbebeklerimde müebbet hüzün,
Dilimde ay kesiği bir yara,
Düşüm kırık dökük,
Umudumun boynu bükük,
Bir öksüzün omuzlarında sukut.
Yüreğim sana emanet sıkı tut.
Tut ki; kancık pusulara düşmesin.
Bir hain kurşunu gelip deşmesin.

Ustam,
Ne zaman o senin bildiğin zaman,
Ne sevda gördüğün masallardaki.
Eskiden,
Halı tezgahında dokunurdu aşklar,
Nakış nakış, körpe kız ellerinde.
Mendillere yazılırdı isimler,
Yüreklere kazılırdı gizlice.
Sevdalılar asil ve de yürekli
Sevdalar, kavgalar iki kişilik.
Oysa şimdi;
Çorak gönüllere ekiliyor sevdalar seher vakitlerinde.
Meşru sevdalardan,
Gayrı meşru acılar doğuyor kundaklara,
Günahkar gecelerden.

Beni herkes sevdaya asi sanır,
Oysa aşk, beni nerde görse tanır,
Hasret tanır,
Zulüm tanır,
Ölüm tanır,
Yüzüm yüzümden utanır.

Yorgunum ustam;
Ne katıksız somun isterim senden,
Ne bir tas su,
Ne taş yastıkta bir gece uykusu.
Var gücünle asıl sükunetime,
Çığlığım kopsun,
Uzat ellerini güneşe dokun,
Uyandır uykusundan,
Tut yüreğimden ustam tut,
Tut beni, sür güne…
Ben size ne yaptım
Çağrı mı, armağan mı, ceza mı
Ne vardı böyle karşıma geçecek
Ben ne yazılar ne çizgiler yitirdim hatırlamadım
Ne var ki sizinki onlar gibi gitmeyecek

Artık olan oldu
Gitmeniz gitmeseniz bir
Ben de düş kursam da kurmasam da
Aklıma yüzünüz gelecektir

Ben size ne yaptım,
Ne kötülüğüm dokundu size
inanın - hoş niçin inanacaksınız-
Sizi şu ana kadar tanımazdım
inanmak, bilmek yakışmaz size
Karşıma çıkmayacaktınız.
Karşımda bir resim gibi şimdi
Kuramadığım düşlerin çizdiği, siz
Hem gözüme hem düşüme
Çakılıp kaldınız
Renklerinize ve biçimlerinize
Düş dışı gerçeklerin çizdiği siz

Beni benden çıkardınız
Beni benden aldınız
Göz görmeye-görmeye
Bir uzağa bıraktınız
Kendime dönmeye artık çok geç.

Özdemir asaf.
dün gördüğün rüyanın tesiri,

bugün yandığın dünyanın resmi..

hani ardı arkası kesilmeyen kırık yalanlar gibi,

leş gibi bir yaşama doğan sessiz umutlar misali..

yaşamaktan usananların hata gezegeni..
Bir ip, öylesine basit bir ip.
Ne kadar da masum, nasıl da hallice.
Uzun upuzun, ince ipince.
Sakladığı bir sırrı yok, her şey göründüğünce.
Gözünün gördüğü kadar bir şey işte.
Uzar da gider bazen kendi halinde.
Yok kimseyle kavgası her şeyi sade.
Sonra bir gün nasıl olduysa artık,
Ya bir parmak dolanır ya da bir kol dürter.
Bazen de biri çeker, diğeri anlamadan büker.
Değişmiştir her şey olanlar olmuştur.
Kendi halinde ki zavallı masum ip,
Artık bir düğüm olmuştur.
Masum değildir şimdi her tarafı karma karışık.
Ne ucu belli ne de başı tam bir perişanlık.
Her önüne gelen kurcalar onu artık.
Düz bir yeri yok, kıvrım kıvrım her yeri.
Didik didik edilir, ellenir en mahrem yeri.
istemese de kendisi açılır her bir yeri.
Düğüm bile olsan buna dayanılmaz.
Olur sonun da olacaklar, olanlar olur.
Olacakların belki de en kötüsü olur.
Zavallı düğüm en sonunda kör olmuştur.

Bana ait.
Ve insanlar, ah, benim insanlarım,
yalanla besliyorlar sizi,
halbuki açsınız,
etle, ekmekle beslenmeye muhtaçsınız.
Ve beyaz sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya,
göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.

nazım hikmet ran.
Gözlerinin rengini karanlığa çizdim.
düşünce insanların ve kaderin gözünden
afarozlular gibi, yapayalnız ağlarım:
irkilir sağır gökler çığlıklarım yüzünden,
bahtıma lanet okur, yüreğimi dağlarım;
talihi yaver giden herkese gıpta eder,
şu denli güzel olsam, dostlarım olsa derim;
şunda sanata, bunda dehaya içim gider,
oysa solda sıfırdır yapmak istediklerim;
kendimden iğrenirken aklım sana doğrulup
gönlüm kara dünyayı gerilerde bırakır,
gün doğarken yükselen bir tarla kuşu olup
cennet kapılarında kutsal ezgiler şakır;
öyle bir servettir ki sevgini anmak bile,
sultanlarla yer değiş deseler de nafile.

29.sone. favorilerimdendir.
sus be kadın!
sen adamı aşık edersin.
az kaldı,
şimdi alacağım seni kalbime,
allah yarattı demeyeceğim,
eşek sudan gelinceye kadar seveceğim!
halbuki
ismail devrimler, devrim yapamadı.
ölümü bekleyemedi.
ne de güzeldi, eski günler
umutlar falan vardı.

derya vardı kıyıların ardında
özlem vardı hedeflerin ardında
ezgi vardı söylenmemiş şarkılarda

ulan kardeşim
yaşamak istediğim
hayat bu değildi be sanki
Dilaver Cebeci - Uçlarda Dolaşan Bir Çakırkuşunun Yakarışı

Konuş benimle ey Hümeyra
Seratan Burcuna dokunuyor kanatlarım
Oysa bir evim var yeryüzünde
Sabah akşam güneşe karşı gerinen
Yakala beni teleklerimden çek beni aşağı
Konuş benimle Hümeyra

Biliyorum dün gece odanda o eski yağ lambası yanıyordu
Pencerenden taşra kaçmış bir kaç ışık hüzmesi
Kumların üstünde can çekişiyordu
Uzaklarda kasemli zeytin dalları üşüyordu
Keşke ben de yanında olsaydım
iki keman kaş boyu yaklaştırıp gözlerimi lambaya
Fitilin ucunda raks eden aleve dalsaydım
Işık sana ne dedi gökyüzü ne fısıldadı
Konuş benimle Hümeyra

Işık sana ne dedi
Geçmişten mi haber verdi gelecekten mi
Yoksa küflü ekmek dilimine benzeyen halden mi
Gel sabah olunca seninle
Nisbetsiz bir savaş hazırlığına koyulalım
Korku kurnaz bir çöl tilkisidir sen aldırma
Konuş benimle Hümeyra

Bu çıplak tepeler bize çok lazım
Sonra Semave Deresi
Birşeyler umuyorum göllerden, ağaçlardan, kuşlardan
işte onun için iniyorum burçlardan
Asya`nın ortasında bir ormana iniyorum
Şimdi bir atım var
Kalkan döşlü, çekiç başlı bir atım var
Sağrısını okşarım sabah akşam
Gözlerinden öperim
Bir göğrek at üç ayağı sekili
Sonrası Allah Kerim

Onunla geçiyorum ipek Yolunu baştan başa
Beni saygıyla karşılıyor kervansaraylar
Ufuklara ümitle kakıyor bezirganlar
Işık yollar için ne dedi
Atlar için ne söyledi Hümeyra
Şol atlar hakkı için ki
Seğirtirler ve soluklarıyla avaz verirler
Çünkü poyrazdan yaratılmıştır onlar
Kuruyup kökünden ayrılmış gevenler gibi
Rızkı önlerine katıp getirirler

Kararım yok durağım yok Hümeyra
Şimdi yeryüzündeyim
Medine önlerinde bir hendekteyim
Hendeğin ta dibindeyim
Bir kemend gibi uzat bana sesini
Vaha rüzgarlarını andıran nefesini
Hışımla seğirtip üstümüze gelen
Ulu fırtınalar görüyorum
Konuş benimle ey Hümeyra
Burada kalmak istemiyorum.
Sessiz bir şarkının çalınamayan notası ve en sevilen şiirin mısrasıydın. Şarkı bitti, şiir tükendi, dil söylemez, el yazmaz, ateş yanmaz ve sen eskisi gibi yakmaz oldun.
Ahmed arif, Hasretinden prangalar eskittim.

Seni, anlatabilmek seni.
iyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.

Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

Şu ~https://youtu.be/eKNGEoWcVLg~ müzik ile dinlenip okunursa daha güzel olur.
gözlerin gözlerime değince,
felaketim olurdu ağlardım.
beni sevmiyordun bilirdim,
bir sevdiğin vardı duyardım,
çöp gibi bir oğlan ipince,
hayırsızın biriydi fikrimce,
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım,
felaketim olurdu ağlardım..

ne vakit maçka'dan geçsem,
limanda hep gemiler olurdu,
ağaçlar kuş gibi gülerdi..
bir rüzgar aklımı alırdı,
sessizce bir cigara yakardın..
parmaklarımın ucunu yakardın,
kirpiklerini eğerdin bakardın,
üşürdüm içim ürperirdi.
felaketim olurdu ağlardım..

akşamlar bir roman gibi biterdi,
jezabel kan içinde yatardı,
limandan bir gemi giderdi,
sen kalkıp ona giderdin,
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın,
hayırsızsın biriydi fikrimce..
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı,
felaketim olurdu ağlardım..
Düşünmeden, acımadan, utanmadan
kocaman yüksek duvarlar ördüler dört yanıma.

Ve şimdi oturuyorum böyle yoksun her umuttan.
Beynimi kemiriyor bu yazgı, hep bu var aklımda;
oysa yapacak bunca şey vardı dışarıda.

Ah, önceden farketmedim örülürken duvarlar.
Ama ne duvarcıların gürültüsü, ne başka ses.

Sezdirmeden, beni dünyanın dışında bıraktılar.

konstantinos kavafis.
Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda,
Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma, ellerinizle,
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var biliyorum,
Herşeyi söylemek mümkün,
Epeyce yaklaşmışım duyuyorum.
Anlatamıyorum.

O. Veli