bugün
- mert hakan yandaş19
- sözlüğün en iyi yazarı olmak9
- y kuşağını sevmemek8
- abberrline9
- mauro icardi22
- 2023 2024 sezonu süper lig şampiyonu galatasaray17
- kur an çevirisi yapmanın haram olması19
- israil'in refahta sivil çadırlarını vurmasi27
- fransız kızın üzerine işeyen göçmen8
- sevgiliyle uyumak9
- hadise'nin külotla marş söylemesi11
- online 28 yazar şu an ne yapıyor22
- fenerbahçe'nin gs'nin balonunu patlatmış olması20
- müslümanların anadili arapçadır10
- icardi190511
- astrolog meral güven20
- galatasaray ın verilmeyen penaltısı9
- dilan dere ile evlenmek10
- hamas9
- para bok huzur yok10
- albay kemal11
- okan buruk'un rakiplerine küfür etmesi10
- galatasaray'ın hakemleri kutlamalara çağırması11
- neden yazarlık yapıyorsunuz23
- true karı mı9
- satrançta oyuna beyazın başlaması8
- 195 lik erkek olarak 150 lik kızla çıkmak12
- fenerbahçe14
- emre belözoğlu14
- galatasaray19
- ismail kartal11
- ergin ataman13
- pornhub com10
- fenevin üzerindeki trabzonspor laneti8
- fenerbahçe taraftarı12
- evlenmelik sözlük erkekleri27
- beşiktaşın en kötü sezonunda bile kupa alması9
- ikizler burcu erkeği10
- karşı cinste çekici gelen özellikler12
- hangi süper güce sahip olmak isterdiniz12
- aslolan fenerbahcedirin anlık suratı10
- nihavend longa8
- sokak hayvanları uyutulacak8
- yazarların bugün içtiği sigara sayısı12
- 26 mayıs 2024 konyaspor galatasaray maçı10
- mika raun'un gelinlik giymesi12
- istanbul'a taşınmak isteyenler için tavsiyeler14
- true bekarsa ispatlasın13
- sözlükteki en sapık 10 yazar16
- fettullah gülen'in ölmesi22
En güzel dünyaları
yaktık ellerimizle
ve gözümüzde kaybettik ağlamayı :
bizi bir parça hazin ve dimdik bırakıp
gözyaşlarımız gittiler
ve bundan dolayı
biz unuttuk bağışlamayı...
Nazım Hikmet Ran- Zafere Dair
yaktık ellerimizle
ve gözümüzde kaybettik ağlamayı :
bizi bir parça hazin ve dimdik bırakıp
gözyaşlarımız gittiler
ve bundan dolayı
biz unuttuk bağışlamayı...
Nazım Hikmet Ran- Zafere Dair
ISSIZ
Sokaklarda sessiz sedasızım
Bir ağır yürek ellerimde
Kulağımda çığlığı yalnızlığın
Bugün günlerden pazar diyor
Giderek artıyor ıssızlığın.
Nostradamusunkabusu
Sokaklarda sessiz sedasızım
Bir ağır yürek ellerimde
Kulağımda çığlığı yalnızlığın
Bugün günlerden pazar diyor
Giderek artıyor ıssızlığın.
Nostradamusunkabusu
Denize dönmek istiyorum!
Mavi aynasında suların:
boy verip görünmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!
Gemiler gider aydın ufuklara gemiler gider!
Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder.
Elbet ömrüm gemilerde bir gün olsun nöbete yeter.
Ve madem ki bir gün ölüm mukadder;
Ben sularda batan bir ışık gibi
sularda sönmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!
NAZIM HiKMET RAN
Mavi aynasında suların:
boy verip görünmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!
Gemiler gider aydın ufuklara gemiler gider!
Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder.
Elbet ömrüm gemilerde bir gün olsun nöbete yeter.
Ve madem ki bir gün ölüm mukadder;
Ben sularda batan bir ışık gibi
sularda sönmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!
NAZIM HiKMET RAN
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaya binemedim
Laleli'den Kabataş'a kadar seni izledim
Sen ki
Çemberlitaş kaldırımlarına nüfuz etmiş sevgili
Sirkeci'den kutsal raylarca uzaktaki
Sarayburnu ve boğaz arasındaki
ilk bakış çizgisi
Galata kadar heybetli
Balat kadar unutulmuş
Haliç'in suları kadar eski
Eski.
Sonra bir balıkçı teknesi yanaştı kıyıya
istanbul yanıyordu
Karanlıkta seni arıyordum
Sen neredeydin?
Yıldızları bulutsuz bir gecede görememek nedir bilir misin?
Hiç eline kalem almaktan korktun mu?
Boş bir sayfa gördüğünde kaçtın mı?
Gece vakti yürürken adımlarını
kalbinden hızlı attın mı?
Senin gözyaşların dalgalara karıştı mı?
Söyle?
Ben o dalgalardayım
Ben Sirkeci'den Sultanahmet'e çıkan o yokuştayım.
Ben girmekten vazgeçtiğin sokaktayım
Ben neredeyim?
Sen neredesin?
Laleli'den dünyaya doğru giden o tramvayı kaçırdım.
Gözlerim düştü Haliç'e
Haliç ağladı
Ben ağladım.
Laleli'den Kabataş'a kadar seni izledim
Sen ki
Çemberlitaş kaldırımlarına nüfuz etmiş sevgili
Sirkeci'den kutsal raylarca uzaktaki
Sarayburnu ve boğaz arasındaki
ilk bakış çizgisi
Galata kadar heybetli
Balat kadar unutulmuş
Haliç'in suları kadar eski
Eski.
Sonra bir balıkçı teknesi yanaştı kıyıya
istanbul yanıyordu
Karanlıkta seni arıyordum
Sen neredeydin?
Yıldızları bulutsuz bir gecede görememek nedir bilir misin?
Hiç eline kalem almaktan korktun mu?
Boş bir sayfa gördüğünde kaçtın mı?
Gece vakti yürürken adımlarını
kalbinden hızlı attın mı?
Senin gözyaşların dalgalara karıştı mı?
Söyle?
Ben o dalgalardayım
Ben Sirkeci'den Sultanahmet'e çıkan o yokuştayım.
Ben girmekten vazgeçtiğin sokaktayım
Ben neredeyim?
Sen neredesin?
Laleli'den dünyaya doğru giden o tramvayı kaçırdım.
Gözlerim düştü Haliç'e
Haliç ağladı
Ben ağladım.
En sevdiğim şiirlerden biri , Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak (M. Akif Ersoy).
mevsimidir
müphem bir meltem yoklar dal uçlarını
gizlice ürperir yaseminler
körfezde deniz dalgın
bilinmez hangi aşktan arta kalmış
vahim bir yalnızlığı dinler
mevsimidir
artık erken kararır sular
her biri bir bulut ardına sinmiş yıldızların
korular terk edilmiş
ağaçlar duman duman
yalılar tenha ,
kanlıca ilk yağmurla serinler
mevsimidir
nedense ölmeye heveslenir insan
uzaya
bir avuç yıldız tozu gibi savrulmaya
rayından çıkmıştır yaşamak
bir eskimişlik duygusu nereye baksan
gücü yetmez kimsenin kimseyi kurtarmaya
çünkü ne güzeller
zehir zemberek güzeldir artık
ne zehir zemberek çirkindir
yeni çirkinler.
Atilla ilhan
müphem bir meltem yoklar dal uçlarını
gizlice ürperir yaseminler
körfezde deniz dalgın
bilinmez hangi aşktan arta kalmış
vahim bir yalnızlığı dinler
mevsimidir
artık erken kararır sular
her biri bir bulut ardına sinmiş yıldızların
korular terk edilmiş
ağaçlar duman duman
yalılar tenha ,
kanlıca ilk yağmurla serinler
mevsimidir
nedense ölmeye heveslenir insan
uzaya
bir avuç yıldız tozu gibi savrulmaya
rayından çıkmıştır yaşamak
bir eskimişlik duygusu nereye baksan
gücü yetmez kimsenin kimseyi kurtarmaya
çünkü ne güzeller
zehir zemberek güzeldir artık
ne zehir zemberek çirkindir
yeni çirkinler.
Atilla ilhan
Belki de konuşuyordur gözlerin,
ama ben gözce bilmiyorum ki;
Sessizce biliyorum,
Usulca biliyorum,
Masumca biliyorum.
(bkz: cemal süreya)
ama ben gözce bilmiyorum ki;
Sessizce biliyorum,
Usulca biliyorum,
Masumca biliyorum.
(bkz: cemal süreya)
Gözyaşlarım kelimelerle sevişirken düşer gözlerimden.
Seni yazdığım her hece mutluluk,
Sensizliği anlattığım her satır burukluk,
Ölüm dediğim her an yorgunluk,
Sonbaharı anlattığımda bir solmuşluk
Olur gözyaşlarımda.
Eğer 'sen' varsan o gözyaşımda,
Mavi yazar kalemim, bırakmaz umudu geçen yaşlarımda.
-BK
Seni yazdığım her hece mutluluk,
Sensizliği anlattığım her satır burukluk,
Ölüm dediğim her an yorgunluk,
Sonbaharı anlattığımda bir solmuşluk
Olur gözyaşlarımda.
Eğer 'sen' varsan o gözyaşımda,
Mavi yazar kalemim, bırakmaz umudu geçen yaşlarımda.
-BK
Yol bitti
Ardımda sahtekar duraklar kalacak...
Ardımda sahtekar duraklar kalacak...
Şehir bana ağlıyor,
Ben şehirde Ağlıyorum!
Senin için.!!!
Ben şehirde Ağlıyorum!
Senin için.!!!
--spoiler--
Deniz cıvalı, uçsuz bir cam gibi
yansıtır levhasını çinko bir gökyüzünün,
uzak kuş sürüleri kirletir
cilalı tabanını solgun grisinin.
Güneş toparlak ve donuk bir vitray gibi
hasta adımıyla yürür doruğa;
dinlenir gölgede deniz rüzgârı
yastığıdır kara trompeti.
Kurşuni karnının dalgaları salınır
iskelenin altında inlercesine.
Düşünür bir denizci, Kaf diyarının,
uzak sisli bir ülkenin sahillerini
bir halatın üstüne oturmuş, tüttürürken piposunu.
şu ihtiyar deniz kurdu. Kavurmuş yüzünü
Brezilya güneşinin yalaz ışınları;
görmüşler içerlerken bir şişe cinini
çin denizlerinin yaban tayfunları.
iyot ve güherçileden kökü kokan köpük
tanır öteden beri kırmızı burnunu,
kıvırcık saçlarını, atletik pazularını,
yelken bezinden kepini, pamuklu yeleğini.
Tütünden çıkan duman bulutunun ortasında
görür o ihtiyar uzaklıkları, sisli diyarı,
sıcak ve altuni bir akşam
yelkenleri salınmış çektirgeyle çıktığı.
Tropik siestası. Uyur deniz kurdu.
Ve sarıp sarmalar onu grinin tüm tonları.
Sanki yumuşak devrisi bir gölge kalemi
siler ufuğun kavisli çizgisini.
Tropik siestası. ihtiyar ağustos böceği
dener boğuk sesli, emektar gitarını
ve ses verir çekirge tekdüze bir solodan önce
kemanının tek teli üzerinde.
--spoiler--
ruben dario
Deniz cıvalı, uçsuz bir cam gibi
yansıtır levhasını çinko bir gökyüzünün,
uzak kuş sürüleri kirletir
cilalı tabanını solgun grisinin.
Güneş toparlak ve donuk bir vitray gibi
hasta adımıyla yürür doruğa;
dinlenir gölgede deniz rüzgârı
yastığıdır kara trompeti.
Kurşuni karnının dalgaları salınır
iskelenin altında inlercesine.
Düşünür bir denizci, Kaf diyarının,
uzak sisli bir ülkenin sahillerini
bir halatın üstüne oturmuş, tüttürürken piposunu.
şu ihtiyar deniz kurdu. Kavurmuş yüzünü
Brezilya güneşinin yalaz ışınları;
görmüşler içerlerken bir şişe cinini
çin denizlerinin yaban tayfunları.
iyot ve güherçileden kökü kokan köpük
tanır öteden beri kırmızı burnunu,
kıvırcık saçlarını, atletik pazularını,
yelken bezinden kepini, pamuklu yeleğini.
Tütünden çıkan duman bulutunun ortasında
görür o ihtiyar uzaklıkları, sisli diyarı,
sıcak ve altuni bir akşam
yelkenleri salınmış çektirgeyle çıktığı.
Tropik siestası. Uyur deniz kurdu.
Ve sarıp sarmalar onu grinin tüm tonları.
Sanki yumuşak devrisi bir gölge kalemi
siler ufuğun kavisli çizgisini.
Tropik siestası. ihtiyar ağustos böceği
dener boğuk sesli, emektar gitarını
ve ses verir çekirge tekdüze bir solodan önce
kemanının tek teli üzerinde.
--spoiler--
ruben dario
A. Ilhan - Kimi sevsem sensin. Okunası ve dinlenesi eser.
Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Yüz yıldır bekliyor beni
bir şehirde bir kadın.
Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
yol yüz yıllık.
Yüz yıldır alacakaranlıkta
koşuyorum ardından.
nazım hikmet. evet.
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Yüz yıldır bekliyor beni
bir şehirde bir kadın.
Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
yol yüz yıllık.
Yüz yıldır alacakaranlıkta
koşuyorum ardından.
nazım hikmet. evet.
biliyorum gelmeyecek...
Bir kadının bana gelecek olması, bir rüzgarı geçerek
Bir şarkıyı geçerek, saçlarının uçuşunda
Bir kadının bana gelecek olması, bir ömür geçecek
Aşkın buruk tadında, buluşması iki yalnızlığın
Bir akşamı geçecek
Belki de dağılan sesleri hüznün ve akşamın
belki de
Bir kadını geçecek
Bir kadını bekliyorum
Eteklerini ve saçlarını uçurarak gelecek…
Ataol Behramoğlu
Bir kadının bana gelecek olması, bir rüzgarı geçerek
Bir şarkıyı geçerek, saçlarının uçuşunda
Bir kadının bana gelecek olması, bir ömür geçecek
Aşkın buruk tadında, buluşması iki yalnızlığın
Bir akşamı geçecek
Belki de dağılan sesleri hüznün ve akşamın
belki de
Bir kadını geçecek
Bir kadını bekliyorum
Eteklerini ve saçlarını uçurarak gelecek…
Ataol Behramoğlu
Şarapla tütünle açtım arayı,
Bir de sen terk ettin bahtı karayı,
Bir seni düşündüm bir sigarayı,
Demek ki şeytanca bir tuzak kurdun.
Sen beni en zayıf anımda vurdun.
Cemal Safi - En Zayıf Anımda
Bir de sen terk ettin bahtı karayı,
Bir seni düşündüm bir sigarayı,
Demek ki şeytanca bir tuzak kurdun.
Sen beni en zayıf anımda vurdun.
Cemal Safi - En Zayıf Anımda
Sonunda buldun büyük suçluyu
Yüzünü yıkadığın o soğuk aynada
Sevdalarını kundaklayıp
Her şeyini bir mısraya saklayıp
Sonra kendini didik didik arayan
Kelimelerin yetmediği
Zaten yok bir dilde
Tercümansız kalanı buldun
Kendini bakır renkli dağlara demlemiş
Şarabi bir denizi içip
her akşam
Söylene, söylene
Evine bin parça dönen
Adamı buldun
Ah benim iki şekerli demli çayım
Ah benim yürek tıpırtım
Biliyordun sen de bu şehirde
Bütün trenler ayrılığa gider
Oysa bir salıncak kurup
iki mısra arasında
Yalın ayak koşar gibi
Hışırtıya saplanan korkular gibi
Mor entarine saklanıp
Bir beyaz gülün üşümesinden
Farksız titreyen dişlerinle
Parçalamak istiyordun
Bütün çare/sizlikleri
Ah benim iki şekerli demli çayım
Ah benim yürek tıpırtım
Biliyordun sen de bu şehirde
Bütün otobüsler ayrılığa gider
Böğrüm…
Böğrüm yanıyor
Kendimi demirleyip bir limana
Kürek kemiğime yelkenler sarıyorum
Hani birazdan belki bir rüzgâr çıkar
Hani o şarkı çalar
Hani kan beynime sıçrar
Bomba olur patlarım
Yıkılır sinemaları şehrin
Kurtulur içimizdeki
Haylaz çocuklar
Ah benim iki şekerli demli çayım
Ah benim yürek tıpırtım
Biliyordun sen de bu şehirde
Bütün gemiler ayrılığa gider
Sonunda buldun büyük suçluyu
Yüzünü yıkadığın o soğuk aynada
Yüzünü yıkadığın o soğuk aynada
Sevdalarını kundaklayıp
Her şeyini bir mısraya saklayıp
Sonra kendini didik didik arayan
Kelimelerin yetmediği
Zaten yok bir dilde
Tercümansız kalanı buldun
Kendini bakır renkli dağlara demlemiş
Şarabi bir denizi içip
her akşam
Söylene, söylene
Evine bin parça dönen
Adamı buldun
Ah benim iki şekerli demli çayım
Ah benim yürek tıpırtım
Biliyordun sen de bu şehirde
Bütün trenler ayrılığa gider
Oysa bir salıncak kurup
iki mısra arasında
Yalın ayak koşar gibi
Hışırtıya saplanan korkular gibi
Mor entarine saklanıp
Bir beyaz gülün üşümesinden
Farksız titreyen dişlerinle
Parçalamak istiyordun
Bütün çare/sizlikleri
Ah benim iki şekerli demli çayım
Ah benim yürek tıpırtım
Biliyordun sen de bu şehirde
Bütün otobüsler ayrılığa gider
Böğrüm…
Böğrüm yanıyor
Kendimi demirleyip bir limana
Kürek kemiğime yelkenler sarıyorum
Hani birazdan belki bir rüzgâr çıkar
Hani o şarkı çalar
Hani kan beynime sıçrar
Bomba olur patlarım
Yıkılır sinemaları şehrin
Kurtulur içimizdeki
Haylaz çocuklar
Ah benim iki şekerli demli çayım
Ah benim yürek tıpırtım
Biliyordun sen de bu şehirde
Bütün gemiler ayrılığa gider
Sonunda buldun büyük suçluyu
Yüzünü yıkadığın o soğuk aynada
ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki
parlıamanet’i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..
ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
işin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
küsmesi,barışması,ayılması,bayılması
hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
hepsi ağzıma sıçtı..
ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
ben seni severim sevmesine de
iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim
nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki
parlıamanet’i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..
ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
işin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
küsmesi,barışması,ayılması,bayılması
hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
hepsi ağzıma sıçtı..
ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
ben seni severim sevmesine de
iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim
Geyikli Gece
Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Herşey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.
Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak
Bir yandan toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut dövüşerek
Geyikli geceyi kurtardık
Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden
'Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ay ışığı'
ister istemez aşkları hatırlatır
Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli...
Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.
Biliyorum gemiler götüremez
Neonlar teoriler ışıtamaz yanını yöresini
Örneğin manastırda oturur içerdik iki kişi
Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
Koltuk altlarımız gitgide tatlı gelirdi
Geyikli gecenin karanlığında..
Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unttuğunu biz hatırlamasak
Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondanmı diyeceksiniz
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı...
Ama ne varsa geyikli gecede idi
Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecendan
Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
Büyük otellerin önünde garipsiyorduk
Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
Yahut bir adam bıçaklasak
Yahut sokaklara tükürsek
Ama en iyisi çeker giderdik
Gider geyikli gecede uyurduk
'Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
imdat ateşeleri gibi ürkek telaşlı
Sultan hançerleri gibi ay ışığında
Bir yanında üstüste üstüste kayalar
Öbür yanında ben'
Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
Domino taşları ve soğuk ikindiler
Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
Gölgemiz tortop ayak ucumuzda
Sevinsek de sonunu biliyoruz
Borçları kefilleri bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
Bir bardak şarabı kendim için içiyorum
'Halbuki geyikli gece ormanda
Keskin mavi ve hışırtılı
Geyikli geceye geçiyorum'
Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
turgut uyar
Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Herşey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.
Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak
Bir yandan toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut dövüşerek
Geyikli geceyi kurtardık
Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden
'Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ay ışığı'
ister istemez aşkları hatırlatır
Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli...
Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.
Biliyorum gemiler götüremez
Neonlar teoriler ışıtamaz yanını yöresini
Örneğin manastırda oturur içerdik iki kişi
Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
Koltuk altlarımız gitgide tatlı gelirdi
Geyikli gecenin karanlığında..
Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unttuğunu biz hatırlamasak
Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondanmı diyeceksiniz
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı...
Ama ne varsa geyikli gecede idi
Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecendan
Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
Büyük otellerin önünde garipsiyorduk
Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
Yahut bir adam bıçaklasak
Yahut sokaklara tükürsek
Ama en iyisi çeker giderdik
Gider geyikli gecede uyurduk
'Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
imdat ateşeleri gibi ürkek telaşlı
Sultan hançerleri gibi ay ışığında
Bir yanında üstüste üstüste kayalar
Öbür yanında ben'
Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
Domino taşları ve soğuk ikindiler
Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
Gölgemiz tortop ayak ucumuzda
Sevinsek de sonunu biliyoruz
Borçları kefilleri bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
Bir bardak şarabı kendim için içiyorum
'Halbuki geyikli gece ormanda
Keskin mavi ve hışırtılı
Geyikli geceye geçiyorum'
Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
turgut uyar
sen el kadar bir kadınsındır
sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
bazı ağaçlara kapı komşu
bazı çiçeklerin andırdığı
iş bu kadarla bitse iyi
bir insan edinmişsindir kendine
bir şarkı edinmişsindir, bir umut
güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
saçlarınla beraber penceredeyken
besbelli arandığından haberli
gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
sevgili.
sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
bazı ağaçlara kapı komşu
bazı çiçeklerin andırdığı
iş bu kadarla bitse iyi
bir insan edinmişsindir kendine
bir şarkı edinmişsindir, bir umut
güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
saçlarınla beraber penceredeyken
besbelli arandığından haberli
gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
sevgili.
geceler kapkaranlık
kızılca kıyamet kopar sanki
yürek yanmış can kararmış
ister durur bir dost anlık
işte her şey boştur bomboş
kalp daralır ister yare koş
yoktur bir yar ışıklar loş
gene tek başıma yapayalnız bomboş....
geceye bir şiir bırak...
kızılca kıyamet kopar sanki
yürek yanmış can kararmış
ister durur bir dost anlık
işte her şey boştur bomboş
kalp daralır ister yare koş
yoktur bir yar ışıklar loş
gene tek başıma yapayalnız bomboş....
geceye bir şiir bırak...
AYAKKABILARINI KAPIMIN ÖNÜNDE GÖRMEYi iSTiYORUM
Çünkü bu,
Seni seviyorum içine nal salmak demektir.
Ve hareketinin bana durduğunu akla uydurur.
Oysa seni sevmem toplumu meşru kılar
Ve gitmen beni dile indirger sevgilim.
Zaten kırılmış bir kızsın şimdi dövülmüş bir av
Yanmış ırmaklar öneriyorsun toy bedenine
Kavmin yanlış tufanlardan geçip duruyor
Gözlerime baka baka ağlayıp aşk diyorsun
Bir tekkenin ortasına sirk treni devriliyor.
Ki hala çocuk övmeye duruyorsam bu
'Şehrin en uzak yerinden gelen o'nunla
Ve izmit’le ve Fargo’yla ve Horasan’la
Ve Hafıs’ın beni eve götürdüğü kınla ilgili bir matkabı
Girdiği çene kemiğiyle birlikte söküp
Şu karşıki düğün salonuna ilave edemememdendir.
Yoksa lar ve ortaokul öğretmenleri giremesinler diye
Babam ve bilhassa dedem
Mahallemize yeterinde toplu polis gönderilmesi konusunda
Gerekli telefonları etmiş durumdalar sevgilim!
Ama yine de sırf sen sürdürebil diye ayın alnında melekçe
Ve şüpheye düşmeden kelebek besleyebilsin diye bir padişah açıkça
Benim alıp kını
Öte yana geçmem gerektir
içinden memleketi çekeyim diye.
Hem düşünsene;
Bu bizi nasıl imparatorluklaştırır!
Yoo, hayır! omzunu açma. Omzun ideoloji taşır.
Ve fakat ‘dil’e rağmen bütün bunlar sevgilim
Ayaklarına beyaz çoraplar giydirmek istemediğim anlamına gelmeyebilir.
Çünkü bak Süleyman bu sayfadan henüz geçmiş gibi gül lekesi
Ve apaçık kudüsmüş bir zebrayım ben uzun menzilli şiirlere şikar!
Elbet bir gün batar, kuşlar döner, çarmıh baştan düzenlenir
Ve bana tertemiz eller verir Cezayirli O tüccar.
O vakit sana bakıyorum kadar büyür akdeniz
Cumhuriyetin tersinden tertib ettiği çarşılar gibi
Sonra uzun süre bir takibediliyormuşum hissi…
Siz hiç yahudi bir minibüs şöförü düşlediniz mi?
Çünkü bu,
Seni seviyorum içine nal salmak demektir.
Ve hareketinin bana durduğunu akla uydurur.
Oysa seni sevmem toplumu meşru kılar
Ve gitmen beni dile indirger sevgilim.
Zaten kırılmış bir kızsın şimdi dövülmüş bir av
Yanmış ırmaklar öneriyorsun toy bedenine
Kavmin yanlış tufanlardan geçip duruyor
Gözlerime baka baka ağlayıp aşk diyorsun
Bir tekkenin ortasına sirk treni devriliyor.
Ki hala çocuk övmeye duruyorsam bu
'Şehrin en uzak yerinden gelen o'nunla
Ve izmit’le ve Fargo’yla ve Horasan’la
Ve Hafıs’ın beni eve götürdüğü kınla ilgili bir matkabı
Girdiği çene kemiğiyle birlikte söküp
Şu karşıki düğün salonuna ilave edemememdendir.
Yoksa lar ve ortaokul öğretmenleri giremesinler diye
Babam ve bilhassa dedem
Mahallemize yeterinde toplu polis gönderilmesi konusunda
Gerekli telefonları etmiş durumdalar sevgilim!
Ama yine de sırf sen sürdürebil diye ayın alnında melekçe
Ve şüpheye düşmeden kelebek besleyebilsin diye bir padişah açıkça
Benim alıp kını
Öte yana geçmem gerektir
içinden memleketi çekeyim diye.
Hem düşünsene;
Bu bizi nasıl imparatorluklaştırır!
Yoo, hayır! omzunu açma. Omzun ideoloji taşır.
Ve fakat ‘dil’e rağmen bütün bunlar sevgilim
Ayaklarına beyaz çoraplar giydirmek istemediğim anlamına gelmeyebilir.
Çünkü bak Süleyman bu sayfadan henüz geçmiş gibi gül lekesi
Ve apaçık kudüsmüş bir zebrayım ben uzun menzilli şiirlere şikar!
Elbet bir gün batar, kuşlar döner, çarmıh baştan düzenlenir
Ve bana tertemiz eller verir Cezayirli O tüccar.
O vakit sana bakıyorum kadar büyür akdeniz
Cumhuriyetin tersinden tertib ettiği çarşılar gibi
Sonra uzun süre bir takibediliyormuşum hissi…
Siz hiç yahudi bir minibüs şöförü düşlediniz mi?
--spoiler--
Duvara, bir titiz örümcek gibi,
ince dertlerimle işledim bir ağ.
Ruhum gün boyunca sönecek gibi,
Şimdiden ediyor hayata veda.
Kalbim, yırtılıyor her nefesinde,
Kulağım, ruhumun kanat sesinde;
Eserim duvarın bir köşesinde;
Çıkamaz göğsümden başka bir seda...
--spoiler--
Necip Fazıl KıSAKüREK
Duvara, bir titiz örümcek gibi,
ince dertlerimle işledim bir ağ.
Ruhum gün boyunca sönecek gibi,
Şimdiden ediyor hayata veda.
Kalbim, yırtılıyor her nefesinde,
Kulağım, ruhumun kanat sesinde;
Eserim duvarın bir köşesinde;
Çıkamaz göğsümden başka bir seda...
--spoiler--
Necip Fazıl KıSAKüREK
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar