bugün

Şu en içten "Sevgilim" lafı
Kimlerin şımarıkça agzına doldu,
Kimileri agzına almaz oldu,
Bazen söyleyen sevgiyi bilmezdi,
Bazen de söylenen sevgiyi hak etmezdi.

Ama ben sana "Sevgilim" diyorum,
duya duya, doya doya,
Bağıra bağıra..
Sımsıcaklığımdan daha bir ateşim sana,
Senden daha vahşiyim düşmanına,
Benimlesin, benim içinsin, bende senin için.

"Sevgilim" diyorum sana
Kelimenin manasını bile bile,
Sindire, sindire
Bağıra bağıra..
Sevgilimsin
Seni deli gibi seviyorum.
Ve biliyorum,
Ancak sen bu sevgiye layıksın
Sevgilimsin,
Ve ancak sen böyle sevilirsin.
Yaşadığım çocuksu bir bela,
adı aşk olan,
Başlayamayıp ızdırapla kalan,
Maziye karışan,
içinde sadece sen barındıran,

Masum bir düş ,
Büyülü gözler ,
Bir ilkbahar sabahı gibi,
Sesimi çoğaltan,
Bir Sonbahar akşamı gibi,
Yoksunluğunla kırılan,
Hasret sana,
Güzel kokuna,
Belkide bir nasılsına,
Seslenirim senin sonsuzluğuna,

Senin nefesine,
Belkide ufak bir sesine,
ihtiyacım var bu gece..
adın üç kere geçti saçma sapan bir filmde
yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu
otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime
anne dedim, hadi çay koy da içelim..
Şahsıma yazılan şiirdir. Sigara eşliğinde okuyorum.
Şehrime gel sevgili.
Yarın çık gel.
Bırak her şeyi, bir bekleyenim var de gel.
Gel ki bu şehir adımlarınla anlamlansın.
Gel ki bu şehir nefretim olmaktan çıksın.
Gel ki nefes alayım.
Gel.

Nazım Hikmet
... Bekledim
Çünkü sevmiştim.
Seversin diye ümidi ettim

Şimdi her gece seni yazıyor kalemim
Kağıda kafa tutarak
Kağıt senin hatrın için kahrını çekiyor kalemin.
Ben ise
Bir köşede
Sessizce
Kendi halinde
Usülce
Sevmeye devam ediyorum.
Ötüken'de arslanlar var.
Kür Şad onlardan biridir.
Çok yiğitler vardır ama
Kür Şad erlerin eridir.
Acunda var nice çeri
Kimi üstün, kimi geri
Kür Şad adlı Gök Türk eri
Anadan doğma çeridir.
Kılıcı yıldırım çeler,
Attığı ok demir deler,
Ölüm gelse Kür Şad güler
On sekiz yıldan beridir.
Yiğitlik en ileri,
Kalacak on bin yıl diri
Gök Türkler'in gönülleri
Şimdi Kür Şad'ın yeridir.
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
yaprakla yağmurun aşkı meselâ
kim olsa serpilen coşturuyor bizi
imreniyoruz başkalarının mahvına.
Yağmur mahvoluyor çarparak
kendini parçalıyor mâşukunun açılan kıvrımında
yaprak dirimle irkiliyor nazlı ve mağrur
silkiniyor vuran her damlayla.

Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya
aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı
ilkönce damarlarımızda duyduğumuz çağıltısını
uzak iklimlerin
kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden
bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda
sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz:
Bize ait olan ne kadar uzakta!

Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
başkalarının düşünceleriyle değil.
"Üstümde yıldızlı gök" demişti Königsberg'li
"içerimde ahlâk yasası".
Yasa mı? Kimin için? Neyi berkitir yasa?
ister gözünü oğuştur, istersen tetiği çek
idam mangasındasın içinde yasa varsa.
Girmem, girmedim mangalara
Yer etmedi adalet duygusu
içimde benim
çünkü ben
ömrümce adle boyun eğdim.
Yıldızlı gökten bana soracak olursanız
kösnüdüm ona karşı
onu hep altımda istedim.

Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz
siz gidin artık
düşman dağıldı dedikleri anda
anlaşılıyor
baştan beri bütün yenik düşenlerle
aynı kışlaktaymışız
incecik yas dumanı herkese ulaşıyor
sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda
tek başınayız.

Diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek
belki çocuk ve ihtiyar, belki kadın ve erkek
hepimiz, herbirimiz gizli bir isimle adaşız
yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı
hayatımıza kendi adımızla başlardık
bilmediğimiz bir isim, hesaptaki bu açık
belki dilimi çözer, aşkımı başlatırım
aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine
adımı aşkın üstüne kendim yazarım.
ismet özel-sebebi telif
https://youtu.be/0SUylH7v7yo
kırlarda geziyorum laylaylom
ah yoksa o bir meşe ağacı mı inanmıyorum
kırlarda sekiyorum rayrayrom
ah şurada bir mavi göl varmış
laylaralaylaylaralaylom
çok mutluyum çünkü her şey çok renkli
rayrayrararayrayrayrom
anladım ki şiir yazmayı şiirden anlayanlara bırakmak lazımmış aşkitom.
Gece diyorum,
Ne güzel kucaklıyor hüzünleri.
Ya yalnızlık?
Siyah bir iplik gibi sarıyor yürekleri...
Peki ya dua?
Ah! Dua olmasa, nasıl görürdü umutlarımız güneşi?
Nur Hayat Şuara
anna-tarik tufan
biz her şeye, esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan, hep esirgeyen ve hep bağışlayan rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.
büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.
piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde. kalbimiz derken, ilk gençliğimiz, sakalımız, bir kasetin iki yüzüne de ardarda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum aslında.
Gesi bağlarında dolanıyor
Ve yitirdiklerimi, yitirmediklerimi,
Aranıyorum...
Çünkü insanlar arasında engel,
Yalnız dağlar değildir;
Bazı anılar, bazı ölülerle sağlar,
Göz önündekileri bile
Ayırabilir bizden.
Gesi Bağları, bazan Taksim
Bazan Limmat kıyıları,
Bazan Berlin veyâ başka şehir,
Olabilir...
Ben bugün beynimin Gesi bağlarında,
Bir tek selâmına göneniyorum;
Selâm geliyor arasıra Ölümden,
Senden bir ses geldiği yok
hüsrev hatemi...
Bildik bir nefes bekledim,
Düşlerime en büyülüsünden gözler ekledim,
Seni sevdim sadece seni sevdim,

Aklımı kaçırdım kendimi yine gülüşlerini izlerken buldum,
Bambaşka düşünceler bulutlarının içinde yine kayboldum,
Seni umdum,
senin için deli oldum,
Seni sevdim sadece seni sevdim,


Canıma dokundu sessizce geçtin önümden,
Konuştun bir şeyler söyledin kırdın yine yeniden,
Olması gereken aslında buydu zaten,
Seni sevdim sadece seni sevdim,

Yandım belkide küllerimin içinde kayboldum ,
Ne yapsam bilemedim kahroldum,
Canımı atamadım yine sarhoş oldum,
Seni sevdim sadece seni sevdim..
Dünyanın en uzun hüznü yağıyor,
Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne.
Kar yağıyor ve sen gidiyorsun,
Ağlar gibi yürüyerek gidiyorsun,
Belki bulmağa gidiyorsun kaybettiğimizi
O insan ve tabiat çağını.

Dön bana ve dinle!
Kuşlar uçuşuyor içimde.

Loş bir keman solosu gibi
Kuşların uçuştuğunu içimde,
Dön bana ve dinle.

Karanlık denizlerin dibinde,
Birtakım incilerin olduğunu
Birtakım incilere ve hatıralara
Neden bağlı olduğumuzu unutma.

Duy beni ve dinle!
Denizler boğuşuyor içimde.

Unutma diyorum ama sen anla,
Anlat bizim de yaşamak istediğimizi onlara..

Erdem BAYAZIT - Kar Altında Hüzün Denemesi
Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin, yorulmuşsundur;
Nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını,
Ne gül suyum, ne gümüş leğenim var, susamışsındır;
Buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim, acıkmışsındır;
Beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam,
Memleket gibi yoksuldur odam.

Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin,
Ayağını basdın odama,
Kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi,
Güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde,
Ağladın, avuçlarıma döküldü inciler,
Gönlüm gibi zengin,
Hürriyet gibi aydınlık oldu odam.

Hoş geldin, kadınım benim, hoş geldin...

Nazım Hikmet Ran
Küçük çocuklar yapıp geceleri kendimden,
Seni öpsünler diye getiriyorum sana.
Bana, kucaklarında seni getiriyorlar;
Ben de sonra o seni getiriyorum sana.
cemal süreyya nın en güzel şiirlerinden biri

biliyorum sana giden yollar kapali
ustelik sen de hic bir zaman sevmedin beni

ne kadar yakindan ve arada ucurum;
insanlar,evler,aramizda duvarlar gibi

uyandim uyandim, hep seni dusundum
yanliz seni, yanliz senin gozlerini

sen bayan nihayet, sen olumum kalimim
ben artik adam olmam bu derde duseli

simdilerde bir kopek gibi kosuyorum ordan oraya
yoksa gururlu bir kisiyim aslinda, inan ki

animsamiyorum yari dolu bir bardaktan su ictigimi
ve icim goturmez kenarindan kesilmis ekmegi

kac kez sana uzaktan baktim 5.45 vapurunda;
hangi sarkiyi duysam, bizimcin soylenmis sanki

tek yanli ask kisiyi nasil aptallastiriyor
nasil unutmusum senin bir baskasini sevdigini

cocukca ve seni uzen girisimlerim oldu;
bagisla bir daha tekrarlanmaz hicbiri

raslasmamak icin elimden geleni yaparim
bu boyle pek de kolay degil gerci...

alisirim seni yalniz duslerde oksamaya;
bunun verdigi mutluluk da az degil ki

cikar giderim bu kentten daha olmazsa,
sensizligin bir adi olur, bir anlami olur belki

inan belli etmem, seni hic rahatsiz etmem,
son istegimi de soyleyebilirim simdi:

bir geceyarisi yaziyorum bu mektubu
yalvaririm onu okuma carsamba gunleri
eyvallah
bardakta dinlenen son duble rakıya,
kül olup boynunu büken sigaraya.
geceye,
takip eden sabaha,
artık uyanınca günaydın demeyen sana,
sarhoş uyuyan bana,
bana gönül verene,
verip de almayana..
eyvallah.
Sana uzanamadığım gün
Ellerim yok sanıyorum
Senin bakışlarını yakalayamadığım gün
Gözlerim yok..
O zaman bir yumruk
Bütün gücüyle vuruyor
Eski bir piyanonun tuşlarına
Binlerce martı
Kayalıklara çarparak ölüyor
Ayışığı tutkal gibi
Yapışıyor pencereme
Açamıyorum perdeleri
Şiir yok artık
Türkü dindi...
gecenin hal ve ahengine uygun şiirdir. özel olduğu için değişiklik gösterebilir.
Coşkun Büktel'in "Bir intihar mektubu teşebbüsü 2" şiirinden,

"Sizler ki en güzel çocuklarımsınız
o büyük aşklar kadar haklı ve imkansızsınız

Sarışın alevlerle rüzgarları deli eden kucak kucak saçlarını anneniz
Neden kısalttıysa
Sahihlik ne yüzden tedavülden kalktıysa
bütün iyi edebiyat üç bin yıldır ne yüzden hep hüznü anlattıysa
siz çocuklarım
siz o yüzden doğmadınız."
Ne zaman bir umduğu ölse birinin,
Onu yok-ölüm duyar kalır o.



Ne zaman bir her şeyi ölse birinin,
Kendini ölümlerle yaşar kalır o.
Ne zaman bir kendisi ölse birinin,
Ölümlerde kendini yaşar kalır o.

özdemir asaf.
Küçük bir çocuk gibi koştum sadece aşkla,
Sadece sana sarılmaya,
Sahici bir söz istedim umutsuzca,
Bir gün süründüren bir gün güldüren bakışlarınla ,
Ellerinden tutup yürümek istedim yanında,
Sana seni sevdiğimi anlatmak istedim masallarda ,
Yazdıklarımla ,konuştuklarımla seni sensiz yaşadığımla..
beni vurun,
onun yeşil gözlerinde ölmek olsun sonum..
görsel