bugün

memleketi eskişehir olan herkes.
eskişehir'in yerlisine manav derler...

eskişehirliyim denilince herkesin aklına tatar mısın sorusunu sormak gelir. öyle ya: neredeyse 100 yıldan fazla süredir, eskişehir'de kırım tatarları yaşar. (hatta sivas kongresi'ne katılan 40 delegeden 2'si eskişehir'den gelmiştir ve birisi kırım tatarıdır.)

macırları (muhacir'den bozma - yerel deyiş) meşhurdur; sobacılığı, kuzineciliği eskişehir'e onlar getirmişlerdir. ama bu arkadaş eskişehir merkezden bir manav olmakla 'övünür'. (nesiyle övünüyorsa işte...)
odunpazarlı değilse çakma eskişehirlidir.
olmaktan gurur duyarım.
tepebaşı derim ve giderim. bana her türlü mahalle adı saydırmayın şimdi.
güzel insandır severim es-es'lileri ben.
tanım: vatandaş.
diyince akan sular durur. şehir milliyetçiliğim tavan yapar.
özet:özet geçemeyeceğim kır dizlerini oku.

üniversite hayatımda tanıdığım en adam gibi adam eskişehirli bir adam. adı soner ve can yoldaşım, fikir arkadaşım.

peki neden soner : üniversite hazırlık sınıfında tanıdığım soner, en parasız aynı zamanda da en bonkör insandır. o kadar yürekten o kadar içten konuşur ki daha 19 yaşında baba olabilecek konuma gelmiş bir insandır. 4 yıl önce aldığı borç parayı belki de 4 yıl sonunda ancak ödeyebilmiştir ama adamdır işte ötesi yok. çünkü her seferinde senden şu kadar borç almıştım ve iyiki varsın demeyi bilir. kirayı ödeyemediğinden ötürü evden atıldığında bizim evin salonuna yerleştiğinde o kadar erikir(utanır) ki evin temizliğini yapmayı ve bulaşık yıkamayı borç bilir.

hiç bir zaman da yalan söylemez ve gülümsesini eksik etmez. onun elinde mi abisinin girdiği kumar batağı yüzünden tarlaların satılması beş parasız kalmaları. part time iş bulur, eşşek gibi çalışır, gelir eve başı öne eğik bulaşık yıkar(onca yıkama ısrarıma rağmen) parası ekmeğe yeter, gider ekmek alır. bunca derdin içinde geçer dersine çalışmaya çalışır.

ve bir akşam gelir ki elimden gelen herşey sona erer. ev arkadaşlarım beni yanlarına çağırır ve derki.

-soner iyi çocuk kabul. ama salonu kullanamıyoruz. ve yemek masrafına da ortak olmuyor. ne zaman gidecek soner evden?

işte bu acı haberi benim söylediğim zamanlar izmirdeki yaşamımdaki en kötü, en aşağılık zamanlarımdı. keşke benim elimden bir şey gelebilseydi. ben de anne baba öğretmen 3 kardeş bir ailenin çocuğuyum. çok şükür kendi kendime yetebiliyorum. ama soner'e bu haberi söylerken ve onun evden ayrılışını izlerken hissettiğim duygular şu an klavyemin üstündeki ıslaklığa neden olan duygulardı.

şu an soner'in durumu gayet iyi ve zaman buldukça konuşuyoruz, dertleşiyoruz. ev arkadaşlarımdan biri de bu olay için çok çok pişman; çünkü soner onu çok alakasız bir yerde gördüğü halde selam gürhan nasılsın? bana yaptığınız iyilikler hep aklımda hakkınızı helal edin diyebilen bir insan olduğu için. ve bunları söylerken ev arkadaşıma bir birayı zorla ikram ederken yaşattığı içtenlikti.

bu olayı bana soner hiç anlatmadı. ev arakdaşım anlattı.

bir eskişehirli denince aklıma hep bu adam gibi adam aklıma gelir, bu gün simit ve bimden alınan krem peynir yeriz, yarın havyar kemiririz soner'im asıl sen hakkını helal eyle...
eğer uçak geçerken konusmasını kesip uçağın geçmesini bekliyorsa eskişehirlidir. uçak geçerken sesini yükseltip bağırarak konuşmaya çalışıyorsa misafirdir.
kendilerine bakmadan bursalı ile sidik yarıştırmaya kalkan tatarlar.
hacım diyen, esnaf sarayının kasetci dönemlerini yaşamış kişidir.

benimdir.
içinde bulunduğum grup. evet bir başkadır Eskişehir.
izmirlinin deniz görmemiş halidir.