bugün

Gelmiş geçmiş en karizmatik ve en komplike anti-kahramanı bünyesinde fazla role boğmaksızın barındıran dostoyevski şaheseri. Kitap zaten aman aman uzun değil, nikolay vsevolodoviç stavrogin de bir ara ortadan kayboluyor. Dolayısıyla okuyucu olarak ona doyduğumuzu söylemek mümkün değil. Tabii yerini dolduran çok müthiş başka karakterler var. bir profesör müktesebatında ve aynı zamanda bir çocuk saflığında stepan trofimoviç verhovenski mesela ki en az stavrogin kadar önemlidir. Onun oğlu bir milyon kelle projesini yürüten anarşist nihilist pyotr stepanoviç verhovenski. Adamın tek zaafının, düşkünlüğünün stavrogin'e karşı olması ilginç. Demek ki karizmaya, mükemmelliğe tapıyor. Sonuç olarak değer verdiği hiçbir şeyin olmadığının yalan olduğu anlaşılıyor. Nihilizmin ölü doğmuş bir düşünce akımı olduğu onun üzerinden anlatılıyor. Siyaset, din, felsefe, sosyoloji, psikoloji ne ararsan kralından var. Komedi unsurları da yaratılmış her zamanki gibi. Dostoyevski'nin en derinlikli diyemesem de en 'bütün' kitabı. Karamazov kardeşler uzun metraj olması sayesinde bir adım öne geçiyor yoksa bu eserden önce anılmayı hak etmezdi.
Dostoyevski'nin en iyi ikincisi.

Bir karamazov kardeşler, üç suç ve ceza.
Yazılmış en derin ve içerikli siyasi romandır.
-Birbirinin aynısı, fakat birbirinden farklı olduğunu düşünen aptallar yığını, yaşayan ölüler.
(bkz: dostoyevski)
dostoyevski'nin siyasi romanıdır. hararetle tavsiye edilir.

****alıntılar****

-karakterimin değersiz olduğunu biliyorum, ama ben de güçlüler arasına sokulmuyorum.

-azizim, bugüne kadar seni yalnız seviyordum. şimdi sana saygı duyuyorum.

-insan yaşamayı ve yaşamamayı aynı şey diye saydığı zaman özgürleşir.
Bu eserdeki Kişilerin her biri o dönem Rusya’sındaki bir siyasi düşünceyi temsil ediyor.
Batılılaşma yanlıları, Slavcılar/ Rus milliyetçileri/ Nihilistler/ Ateistler / Sosyalistler v.b düşüncelerin çatışmasıyla şekillenen o dönem Rusya’sını eleştirel bir gözle yansıtmış.
başlık solda görünsün diye yazdım. kitap gibi kitap çünkü, unutulmamalı.
spoiler

Pyotr stepanoviç'e karakterine hayran olduğum dostoyevski eseri. Diğer karakterler kendisi kadar soğukkanlı olmadığı için şatov'un ölümüyle hücre üyeleri aklını kaçırmış ve hücre dağılmıştır. Kirilov'un intihar hakkında düşünceleri de beni etkiledi. Keşke kendi özgür iradesiyle intihar etseydi. Stavrogin ise kurtuluşu ölümde buldu. Liza'nın ölümü çok ani oldu. Beni en çok büyüleyen olay balodaki alay ve lebyankinlerin ölümü oldu.
spoiler
cin topluluğu. dostoyevski'nin bir kitabına da isimlerini vermişlerdir.
dostoyevski'nin nihilistlere roman boyunca çattığı muhteşem eser. harika bir ironi şelalesi, derin bir cemiyet analizi, bir devrin psikolocyasını resmettiği eser.
yerinde tespitlerle sol fraymı aydınlatmak için çabalıyor.
başarılı.
Bunu ilk duyduğunda:
"He nasıl film ben çok korkarım he yeni mi girdi vizyona" şeklinde cümleler sarfeden insanlar var onlar için üzülüyorum.
"Var olamaz ama tanrı'dır. Bir taş acı duyamaz ama taşın düşmesinden duyulan korkuda acı vardır. Acı ve korkuya üstün gelenin kendisi Tanrı olacaktır. O zaman yeni bir hayat başlayacak, yeni insanoğlu doğacak ve her şey yenilenecek. Ondan sonra da tarih ikiye ayrılacak. Gorilden tanrı'nın yok edilemesine kadar olan çağ ve Tanrı'nın yok edilmesinden yeryüzünün ve insanoğlunun fiziksel değişmesine kadar olan çağ. insanoğlu Tanrı olacak. Fiziksel yapı da değişecek. Dünya da değişecek. Her şey değişecek... Düşünüşler ve duygular bile. Ne zannediyorsunuz: insanoğlu o zaman fiziksel olarak değişmeyecek mi?"
Kitaptaki değerlendirmeler günümüz türkiye'sine çok uygun. Avrupa aydınlanmasını bir trajedi olarak değerlendiren karakter ondan yola çıkarak taklitle oluşan rus aydınlanmasını ise bu trajedinin parodisi olarak görüüyor. Bir yerde geçen eğer bu alçak gördükleri millet kendileri gibi olsa milleti aydınlanmayı görev edinmiş bu sözde aydınların yine de memnun olmayacaklarını hatta kendi kendilerine verdikleri değerin kaynağı olan toplum aşağılama masturbasyondan olduklarından daha da çileden çıkacakları söylenir.

Kitaptaki karakterler rusya'nın anolojisi diyemem çünkü bir analoji bu kadar net resimler veremez karakterlerden yola çıkarak sefilliği gözler önüne sermek için. Biraz karikatürleştirilmişler ama dost vermek istediği mesajı çok iyi vermiş bu karikatürlerle okuruna. Zengin dulun oğlu olan karakter mesela tam bir rus genci karikatürü. Günümüzde baksan her tarafta her türlü kaynağa rağmen olumlu hiçbir varlık ortaya koyamayan, biraz iyi görünüp bir anda çıldıran dengesizlikler içinde ruhunun en ilkel kısımları onu nereye sürüklerse oraya gidenleri görürsün. Onların karikatürü olan bu karakter de ruhunun hep en ilkel kısımlarının kontrolündedir ve hiç mutlu olamaz.

Ayrıca hayatın sefaletini politikayla bu kadar iç içe geçmiş bir şekilde anlatmasından dolayı bu kadar herşeyin politize olduğu bir memleket olan türkiye'de tutmaması, pek bilinmemesi ilginç. Kesinlikle olmalı okunacak top 100 kitap listenizde.
Varolan en iyi politik roman.
Henüz yeni başlayacağım kitabın adıdır.bu kitaptan beklentim yine diğer eserlerinde olduğu gibi şahane anlatımlarıyla beni içine sürüklemesidir.hadi bakalım yeni maceralar bizi bekliyor ,gidelim dosto amca.
okumaya başladığım kitap.
entrika, ihanet, sadakat, soyluluk, devrim dolu siyasi roman.

bir iki alıntı yapayım dedim de kitabı yazmaya gider iş diye vazgeçtim.

dostoyevski büyük adamsın vesselam.
bazı yayınevlerinde "cinler" olarak da karşımıza çıkabilen dostoyevski romanıdır.
--spoiler--
"ayda yaşadığınızı ve orada bu aşağılık ve gülünç suçlardan birini işlediğinizi kabul edelim. şimdi siz buradayken aydaki insanların, ay var olduğu sürece size yüzyıllar boyu güleceklerini ve sizi lanetleyeceklerini çok iyi biliyorsunuz. orada yapmış olduğunuz pisliklerin sizin için ne önemi var. varsın yüzyıllarca tükürsünler üstünüze aydaki insanlar."
--spoiler--
--spoiler--
"eğer birisi bir suç işleyecek olsa daha da önemlisi yüz kızartıcı bir şey yapmış olsa, bir hainlik, bir alçaklık yapmış olsa... yaptığı, insanların yüzyıllarca unutamayacakları, bin yıl sonra nefretle anacakları bir şey olsa... sonra ardından şöyle bir düşünce: "kafaya bir kurşun ve her şey bitiyor." o zaman insanların ve attıkları çamurların ne önemi olabilir."
--spoiler--
--spoiler--
"bütün halkların iyilik ve kötülük kavramları ortak olmaya başlarsa, bunlar yok olma yoluna girmişlerdir. o zaman iyilik ve kötülü kavramı arasındaki ayrım silinir ve yok olur."
--spoiler--
--spoiler--
"yahni pişirmek için tavşan gereklidir. tanrıya inanmak için de tanrı gerek."
--spoiler--
--spoiler--
tanrı'yı ulusun basit bir eşyası düzeyine mi indiriyorum ben? tersine halkı tanrı'nın düzeyine kadar yükseltiyorum. başka türlü de olabilir mi zaten? ulus tanrı'nın bedenidir. eğer kendi tanrısı varsa, bir ulus kendi tanrısıyla dünyayı yeneceğine ve bütün öteki tanrıları kovacağına inandığı sürece gerçek bir ulustur. bütün büyük ulusların inancı bu olmuştur. hiç değilse tarihte belli bir rol oynamış ve insanlığa yol göstermiş olan ulusların. gerçeklere karşı çıkmak imkansızdır. yahudiler gerçek tanrıyı bulmak için yaşadılar ve gerçek tanrıyı dünyaya bıraktılar. yunanlılar doğayı tanrılaştırdılar ve dünyaya kendi dinlerini bıraktılar, yani felsefe ve bilimi. roma devlet içinde ulusu tanrılaştırdı ve uluslara devlet düşüncesi bıraktı. fransa uzun tarihi boyunca yalnızca bu roma tanrısı düşüncesini geliştirmekten başka bir şey yapmadı ve sonunda roma tanrısını bir kenara atarak dinsizliğe yöneldi. bu şimdi sosyalizm adını alıyor.bunun nedeni dinsizliğin her şeye roma katolikliğinden daha sağlıklı olmasıdır. eğer büyük bir ulus kesin olarak gerçeğin yalnız kendisinde olduğu inancını, dünyayı kendi elinde olan bu gerçekle kurtarmaya, öteki ulusları yendiden canlandırmaya olan inancını kaybederse, o ulus büyüklüğünü kaybeder ve basit bir etnografya konusu olur. gerçekten büyük bi ulus insanlık tarihinde ikinci bir rol oynamakla, hatta birinci derecede bir rol oynamakla yetinmez, o, en ön safta bulunmalı ve tek olmalıdır. bu inancı kaybeden ulus artık ulus değildir.
--spoiler--
--spoiler--
"beş altı saniye süren öyle anlar vardır ki birdenbire sonsuz huzuru bulduğunuzu hissedersiniz. onu yakaladığınızı anlarsınız. dünyevi bir şey değildir bu. bunun tanrı'yla ilgili bir şey olduğunu söylemek istemiyorum. ama bu dünyadaki görünümüyle insan böyle bir şeyi kaldıramaz. fizik olarak değişmeli ya da ölmelidir. açık, tartışılmaz, mutlak bir duygudur bu. birdenbire bütün doğayı kavrıyor ve diyorsunuz ki: evet işte böyledir, gerçektir. tanrı dünyayı yarattığı zaman her günün sonunda demiştir ki: "evet, iyidir, doğrudur, gerçektir". bu duygulanma değildir... başka bir şeydir bu. neşedir. hiçbir şeyi bağışlamıyorsunuz çünkü bağışlanacak bir şey yok.bu aşk da değildir... bu aşktan da üstün bir şeydir. en korkuncu bu kadar açık olması. bununla birlikte uçsuz bucaksız bir neşe. beş saniyeden fazla sürseydi, ruh dayanamazdı buna ve mahvolur giderdi. bu beş saniye içinde bütün bir hayatı gördüm ve bu saniyeler için bütün hayatımı verirdim. çünkü değer buna. buna on saniye dayanabilmek için insanın fizik olarak değişmesi gerekir. öyle sanıyorum ki insan doğurmaktan vazgeçmelidir artık. neye yarar çocuklar? amca ulaşılmışsa eğer insanlığın gelişmesi neye yarar? kutsal kitapta yazdığına göre hayata yeniden dönüldüğü zaman doğurma diye bir şey olmayacakmış ve herkes tanrının meleği olacakmış. bir ima. karınız doğuruyor mu?"
--spoiler--
(bkz: ecinni)

Andrzej Wajda tarafından çok zayıf bir şekilde sinemaya uyarlanmıştır. Filmin ismi Les possedes dir.

http://www.imdb.com/title/tt0093765

(bkz: izlediğime pişman oldum denilesi filmler)