bugün
- uzay pornosunun adı ne olmalı17
- beyler moralim bozuk yardımcı olur musunuz9
- cinlerin musallat olma sebepleri21
- hangi yazar hangi burç14
- gideon reid morgan jj25
- anın görüntüsü12
- 4 israilli rehine için 274 filistinli ölmesi8
- türbanlı bacımızın milletin ortasında öpüşmesi22
- kur koruma ne demek14
- çağırılan yere gitmemek için bulunan bahaneler9
- galatasaray'ın ünlü bir hakemle anlaşması10
- kalp krizi8
- tehlike içermeyen köpeği götüreni durdurmak11
- kuduz karantinası olan bölgeden 35 köpek almak9
- yalnguk oglu12
- herkesle iyi geçinmek11
- sokak köpekleri9
- magicovento25
- 25 yaşındaki kız 38 yaşındaki erkek ilişkisi15
- kız arkadaşı yüzünden kendini asan genç8
- tebliğcilerin insanların giyimine karışması10
- özgür özel8
- lise mezuniyet törenleri10
- istanbul10
- kürt milliyetçiliğinin çok komik olması21
- tezgahtarlık yapan doktora mezunu28
- su faturasının elektrik faturasını sollaması9
- sözlükten hatun kaldırmak19
- ali koç da bizim aziz yıldırım da bizim22
- gavsın 4 büyük meleğin özelliklerini taşıması13
- irem derici'nin erkek sevdası17
- akraba evliliği bir özgürlüktür19
- savaştaki ülkelerden daha fazla enflasyon olması16
- rte türkiyenin geleceğinin garantisidir15
- bizi tanrı değil bilim kurtaracak16
- hiç yaşamadığın şeyi hatırlamak11
- ali koç12
- kadının kocasına ismi ile seslenmesi mekruhtur18
- ellerim bos gonlum hos9
- jose mourinho8
- küresel ıkınmanın yahudi olması gerçeği14
- islam10
- meral akşener12
- bir insanın sizi sevmediğini nasıl anlarsınız12
- ctrlx ile adana sokaklarında gece vakti gezmek9
- üstteki yazar hakkında fikrini söyle13
- allah'ın bizi yobazlarla imtihan ettiği gerçeği15
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı8
- saraca silsüpüroğlu14
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi26
Daktilo başlığında spoiler olur mu demeyin olabilir. Das Leben der Andrew filmi için önemi büyüktür ki aslında spoiler da yokmuş. Zamanında çok önemli imiş. Yapımı, kullanımı, tarzı vs.. izleyen anladı sanırım.
(bkz: beyaz oje) yoklukta tabi.
"kafa" ile birlestirince nick'im olur. daktilokafa
Tom sawyer daktiloda yazılan ilk romandır.
Ne yazarsanız yazın her zaman cümlelere bambaşka bir atmosfer katmayı garantileyen nostaljik masaüstü yazı makinesi.
görsel
görsel
Kökü daktil dir. Latincede parmak anlamına gelir daktil de.
Nota yazmak için kullanılan bir daktilo.
görsel
görsel
yaz kızım.
rahmetli dedem fındık tüccarıydı. giresun belediyesi binasının orada, küçük de bir dükkanı vardı. (az önce dükkanın olduğu yere street view'den baktım. gratis olmuş...)
babası da fındık tüccarıydı. bahse dükkan babasından dedeme devredilmişti. her şey antika ayarındaydı. hesap makinesi hariç dijital alet yoktu. telefon eski çevirmeli sistemdi*, eski, antika bi' kantarı vardı. çelik kasa da antikaydı. gömmeydi. duruşunda bi' azamet vardı. velhasıl böylesi tatlı, küçücük, güzel bir dükkandı.
bu sempatik dükkanın bana göre (dedeme göre de öyle) en güzel ve kıymetli eşyası daktiloydu. o da çok eskiydi. sonradan üretilmiş plastik daktilolardan değildi. her yeri demir, sapasağlam bir yapıydı. tuşlara bastıkça usul usul sola doğru giden şaryosu en sona varınca zil sesi çıkartırdı. tekrar başa sarmak için sol köşesinde bir kol vardı; o kola basılır ve başa çekilirdi. "şırkkk" diye, güzel bir ses çıkarırdı. işin en keyifli ve büyüleyici yanıysa, tuş sesleriydi. dedem ne zaman daktilonun başına geçip de bir şeyler yazsa, hemen kantarla oyun oynamayı bırakır, popomdan düşmeye teşne şortumu bir hışım göbeğime kadar çeker, dişlerimle kırıp da yediğim fındıkların karnımı ağrıtmasını umursamaz ve dedemi izlemeye koyulurdum. tuşlara bastıkça dükkanın içini çıt çıt sesler sarardı.
dedemin güzel, kemik bir gözlüğü vardı. onu takıp da yazardı. şimdi hatırlıyorum da, parmakları pek yavaştı. 5-6 satır yazana kadar, karnımdaki fındıklar erir, giderdi.
dükkanda dokunamadığım tek şey daktiloydu. dedim ya, kıymetliydi. dedemin teknolojide çığır aştığına inandığı bir yapıydı. her gün düzenli olarak temizlerdi. bazen bana yemek almaya gittiğinde (üzüm ve ekmek alırdı. cimriydi ama çok tatlıydı. canım benim) yine popomdan düşen şortumu göbeğime doğru bir hışım çeker ve terliklerimle şap şap daktiloya seğirtirdim. tuşlara bastıkça gülümserdim. baktım ki şaryo sola kaymış, baştaki kola basar ve eski vaziyetine getirirdim. dedemin geldiğini uzaktan görünce hiçbir şey olmamış gibi kantarın yanına gider ve onun silindiriyle falan oynardım. geldiği zaman daktiloyla oynadığımı anlardı sanki. ters ters bakardı gözlerimin içine. ürkekleşir ve elimdeki fındıklara bakardım. evde olsam halı desenine bakardım. aynı kaçış yöntemi.
neyse, sonra ters bakışlarının yerini afili bakışlara bırakır ve somunu yarıp, içine üzümü katardı. kendisine de yapardı. karşılıklı oturur ve afiyetle yerdik.
böyle işte. benim daktiloyla ilişkim çocukluğumda olmuştu. hem de en hasıyla.
şimdilerde bu daktilonun peşine düştüm. dayıma ve teyzeme sürekli taciz atışı yapıyorum. köydeki evin deposundadır muhtemelen. şayet bulunursa dünya'nın en mutlu insanı olurum diye düşünüyorum. gözüm gibi bakar, baş köşemde muhafaza ederim. tahmin ediyorum o daktilo beni de gömer. hatta birkaç nesil gömer. umarım bulunur.
(dedem şu an bulutların üstünde sandalyesine oturmuş, bacak bacak üstüne atmış ve elleri dizinde bana ters ters bakıyormuş gibi hissediyorum. ne daktiloymuş be dede..)
babası da fındık tüccarıydı. bahse dükkan babasından dedeme devredilmişti. her şey antika ayarındaydı. hesap makinesi hariç dijital alet yoktu. telefon eski çevirmeli sistemdi*, eski, antika bi' kantarı vardı. çelik kasa da antikaydı. gömmeydi. duruşunda bi' azamet vardı. velhasıl böylesi tatlı, küçücük, güzel bir dükkandı.
bu sempatik dükkanın bana göre (dedeme göre de öyle) en güzel ve kıymetli eşyası daktiloydu. o da çok eskiydi. sonradan üretilmiş plastik daktilolardan değildi. her yeri demir, sapasağlam bir yapıydı. tuşlara bastıkça usul usul sola doğru giden şaryosu en sona varınca zil sesi çıkartırdı. tekrar başa sarmak için sol köşesinde bir kol vardı; o kola basılır ve başa çekilirdi. "şırkkk" diye, güzel bir ses çıkarırdı. işin en keyifli ve büyüleyici yanıysa, tuş sesleriydi. dedem ne zaman daktilonun başına geçip de bir şeyler yazsa, hemen kantarla oyun oynamayı bırakır, popomdan düşmeye teşne şortumu bir hışım göbeğime kadar çeker, dişlerimle kırıp da yediğim fındıkların karnımı ağrıtmasını umursamaz ve dedemi izlemeye koyulurdum. tuşlara bastıkça dükkanın içini çıt çıt sesler sarardı.
dedemin güzel, kemik bir gözlüğü vardı. onu takıp da yazardı. şimdi hatırlıyorum da, parmakları pek yavaştı. 5-6 satır yazana kadar, karnımdaki fındıklar erir, giderdi.
dükkanda dokunamadığım tek şey daktiloydu. dedim ya, kıymetliydi. dedemin teknolojide çığır aştığına inandığı bir yapıydı. her gün düzenli olarak temizlerdi. bazen bana yemek almaya gittiğinde (üzüm ve ekmek alırdı. cimriydi ama çok tatlıydı. canım benim) yine popomdan düşen şortumu göbeğime doğru bir hışım çeker ve terliklerimle şap şap daktiloya seğirtirdim. tuşlara bastıkça gülümserdim. baktım ki şaryo sola kaymış, baştaki kola basar ve eski vaziyetine getirirdim. dedemin geldiğini uzaktan görünce hiçbir şey olmamış gibi kantarın yanına gider ve onun silindiriyle falan oynardım. geldiği zaman daktiloyla oynadığımı anlardı sanki. ters ters bakardı gözlerimin içine. ürkekleşir ve elimdeki fındıklara bakardım. evde olsam halı desenine bakardım. aynı kaçış yöntemi.
neyse, sonra ters bakışlarının yerini afili bakışlara bırakır ve somunu yarıp, içine üzümü katardı. kendisine de yapardı. karşılıklı oturur ve afiyetle yerdik.
böyle işte. benim daktiloyla ilişkim çocukluğumda olmuştu. hem de en hasıyla.
şimdilerde bu daktilonun peşine düştüm. dayıma ve teyzeme sürekli taciz atışı yapıyorum. köydeki evin deposundadır muhtemelen. şayet bulunursa dünya'nın en mutlu insanı olurum diye düşünüyorum. gözüm gibi bakar, baş köşemde muhafaza ederim. tahmin ediyorum o daktilo beni de gömer. hatta birkaç nesil gömer. umarım bulunur.
(dedem şu an bulutların üstünde sandalyesine oturmuş, bacak bacak üstüne atmış ve elleri dizinde bana ters ters bakıyormuş gibi hissediyorum. ne daktiloymuş be dede..)
Artık nostalji hakeza asırlık ise antika.
evde süs olarak bulundurmak isterdim.
Telgrafa benzer.
eski bir alet.
güncel Önemli Başlıklar