bugün

(bkz: hayat kısa kuşlar uçuyor) gibi bir söze sahip. Sevda sözleri kitabını baş ucumdan ayırmadığım yazardır.
güzelsin sevgilim,
ama çok yakından!

kısa ve öz olarak özetlemiş üstad.
1931'de doğdum. 1948'de dostoyevski'nin bir kitabını okudum. o gün bugündür huzurum yok demiştir. tahminimce bahsettiği kitap yeraltından notlar' dır. *
(bkz: emmanuelle)
sol frame'de görünce heyecan yaptıran şair adam.

"Yemek yemek hakkında ne düşünürsünüz bilmem;
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı."
sol frame'de her gördüğümde bir an geri mi geldi acaba diye düşündüğüm şairdir.
--spoiler--
Sen el kadar bir kadınsındır
Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
Bazı ağaçlara kapı komşu
Bazı çiçeklerin andırdığı
iş bu kadarla bitse iyi
Bir insan edinmişsindir kendine
Bir şarkı edinmişsindir, bir umut
Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
Saçlarınla beraber penceredeyken
Besbelli arandığından haberli
Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
Sevgili
--spoiler--

her yazdığını insana sahipleten adam, kelime cambazı.
Yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
"Nerede olursa olsun / bir ısırganı bile koynuna alıp yatabilir insan."
Ayışığında oturuyorduk, bileğinden öptüm seni. Sonra ayakta öptüm, dudağından öptüm seni. Kapı aralığında öptüm, soluğundan öptüm seni.
gölgene bak, beni anlamak istiyorsan ;
sana o kadar yakın, ama asla dokunamayan.
korkar olduk artık "seviyorum" demeye... kimi sahiden değiyor sevmeye, kimi ise pişman ediyor insanı sevdiğine.
ince parmaklarıyla aralamaya çalışırken kederini sen yitip giden aşkta, senin kahkahanın boğumlarında söz temiz değil.
ELiF.

Elif diye bir kızımız olsun.Romantik bir filmin gösterildiği bir sinema dönüşü olsun o da. Ya da bir bale dönüşü. Bunu istiyorum ben. Mali durumumuz her şeyi elverir şimdi. O yönlerden hiç bir kaygın olmasın. Elif.

* Sen ne güzel bir Elif doğurursun. Başına kurdeleler bağlarsın.

* Evet, Elif.

* Şiir yazacaksın. Öyküler,anılar...ve Başkent'in en çekinilen resim eleştirmeni olacaksın. Ol!

* Ve bir gün Türk Dil Kurumu gibi birleşmemizin 40. yıldönümünü kutlayacağız. Mutlaka!

* Yarın devam ederim. Gözlerinden öperim. Oğlumuz "eşkiya" Memo ellerinden öper.

* Kalbim seninle gümbür gümbür.

* Güneş yükseliyor.

* Hadi!

Senin

Cemal Süreya'n
Yalnız seninle güçlüyüm. Sen olmasan bir anlamım olmaz. Sev beni.
*
Yaşayacağız.
*
Her şeyimi sana borçluyum. Sana rasladığım sıralar yıkıntılıydım. Sen onardın beni. Tuttun elimden kaldırdın. Ben de ekmek gibi öptüm alnıma koydum seni, kutsadım.
*
Aşk büyüdü, aşk!
*
Sen hastanedeyken her gün yazacağım sana. Seni nice sevdiğimi anlatacağım.
*
Yüzüğünden öperim.
sol framede adını bile görmek güzel iken kendisini göremeyecek olmak çok acı.
üvercinkayı yazmamalıydı. uyandığımda okuyunca günümün iyi geçtiği şiiri ama öldürücü etkisi yüksek şiiri yazmamalıydı. sana çok kızdım süreya.
can kenarıdır.
"yaşadım, tanrım,
yarım ve uluorta,
bi' dahaki hayatta,
varsa öyle bi' hayat,
şiir yazar mıydım,
bilmiyorum.

ama kadınlar, tanrım,
öyle sevdim ki onları,
gelecek sefer
dünyaya kadın olarak gelirsem
eşcinsel olurum."

demiş. ne güzel de demiş.* *
'' yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi bir şey. ''
büyük kurmarbaz. şiirleri bir yana karakterine hayranım. bir bahiste adının bir harfini ortaya koyan ve kaybeden adama ben hayran olurum. düşünürde hayran olurum.
--spoiler--
Karşıdan karşıya geçer gibi sev beni: Önce bana, sonra bana sonra yine bana bak.
--spoiler--
büyük şair. yaşarken sigarası aksesuarı olmuş adam. keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

iki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
iki kol.
Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde kazanması zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.

Kuşlar toplanmış göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
kendi ağzından mastürbasyon sayısını şöyle hesaplayabiliriz:

�çok mastürbasyon yaptım. uzun yıllar, özellikle de 12 - 25 yaş arası, hayatımın en önde gelen işi oydu. iğrenirdim kendimden. her başarısızlığımı ona bağlardım. her seferinde bir daha yapmamaya yemin ederdim yine de günde 5-10 defa yapmaktan kendimi alamazdım...

bir kitap vardı, onu okuduktan sonra o iğrenme duygusuna bir de korku eklendi. verem olmak vardı işin sonunda, erken yaşta cinsel güçsüzlük, beyin sulanıyor�

lokman hekim´in kitabından sonra işi daha sıklaştırmıştım. sapık olarak görüyordum kendimi. kısacası, büyük bunalım.

bir gün, bir gazete ya da dergide küçük bir yazı gördüm. mastürbasyonun zararsız olduğu anlatılıyordu. bir anda her şey değişiverdi. bir aydınlanma oldu. bir sevinç gelip şurama kondu. kestim o yazıyı. aylarca cebimde gezdirdim. günde beş vakit çıkarıp okuyordum. mastürbasyon sıklığında bir değişiklik olmadı. daha doğrusu hemen olmadı. ama o bunalımdan o saat kurtulmuştum.�

bu durumda kendisi yaklaşık olarak 30000 kere*~ mastürbasyon yapmış yani erkeklerin deyimiyle 31 çekmiştir.
oha lan. ne desem boş.
Ne zamandan beri görmüyorum Cüneyt Arkın ı. Son olarak Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ün sanatçılara verdiği kokteylde karşılaşmıştık. En az on iki yıl eder. Ama ondan önce de uzun süre görüşememiştik. Ayrı dünyaların insanlarıydık da ondan mı?

Cüneyt Arkın'ı adı henüz Fahrettin Cüreklibatur'ken tanımıştım. 1957'de Eskişehir'de vergi dairesini teftiş ediyordum. Edebiyat ve şiir meraklısı arkadaşlarıyla beni bulmuşlardı. Dostluğumuz daha sonra istanbul'da surdu. O zaman tıp öğrencisiydi. Öyküler yazıyordu. Bunlardan birkaçını Ankara'ya, Muzaffer Erdost'a yollamıştım Pazar Postası'nda yayınlanması için.
Evin önünde kız kuyruğu vardı. Öylesine yakışıklı bir delikanlı bizim Fahrettin! Hepsi onun eve girip çıkışını kolluyor... Fatih'te şair Cengiz ı Çelikten ile (şimdi dişçi) bir ev tutmuşlardı. Bir iki kez gitmiştim o eve. Yanımda Muzaffer Buyrukçu da vardı. Ama asıl şunu unutmam:

Cüneyt Arkın 1937 doğumlu. Hekim. istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde numarası: 1172. Tıp öğrencisi albümünde şöyle yazıyor: "60-61 stajyeri. Uzunca boylu, esmerce, yeşil gözlü, yüzünde üzgün, alaycı bir gülümsemeyle etrafında çekingenlik yaratan ve bu yüzden kadını dövenden çok nefret eden dostumuz, aşkı çirkin, bilgisiz, küçük, kötü bile olsa, insan denen canlının büyük güzelliği, hayatın tek cevabı diye tarif ediyor." Cümle dolaşık, ama bir şeyler anlatıyor. Öyküler yazan ve tiyatroyla ilgilenmek isteyen bir delikanlı. Ama yazgısı sinemaya götürdü onu. Tıptan da kopardı.

Hava Kuvvetleri'nde yedeksubaylığını yaparken Halit Refiğ'in dikkatini çekti. Halif Refiğ, Şafak Bekçileri'ni çevirirken bu yakışıklı asteğmenden de yararlanmak istedi. Ancak yönetmelikler izin vermiyordu buna. Bir süre sonra, yani Fahrettin terhis olduktan sonra gidip Halit Refiğ'i bulacak ve Onun Gurbet Kuşları adlı yapıtında rol alacak. Baylan'da rastlamıştım. Sanki daha incelmiş, boyu da sanki daha uzamış...

Fahrettin adının Cüneyt'e nasıl dönüştüğünü de dostum Halit Refiğ' den öğrendim. Gazeteci Vecdi Benderli bulmuş bu adı. 'Cüneyt', Cüneyt Gökçer'in adından, Arkın' da Ramazan Arkın'ınkinden alınmış.' Böylece genç Fahrettin'deki tiyatro ve edebiyat tutkusu sinemada biraraya getirilmek istenmiş. Önce duygusal filmlerde boygösterdi. Tango duygusu...

60'lı yılların sonlarında vurdulu kırdılı kurdelelerde, serüven filmlerinde görünmeye başladı. Malkoçoğlu dizisi, sözgelimi... Tango duygusallığı içinde yetiştirilmek istenen gençteki değişimi nasıl tanımlayabiliriz? Önce tam anlayamamıştım. Sonra öğrendim. Cüneyt Arkın bir ara Medrano Sirki'ne girmiş. Bedava çalışmış bir süre orda. Ağları, ipleri kaldırma işini üstlenmiş. Bu arada parende atmayı, hareket olayını öğrenmiş ve geliştirmiş. Ben Jean Marais'nin Fantoma dizisindeki ortada görünüşüne benzetiyorum. Halit ise başka şey diyor: "ilk filmlerinde Alain Delon'a benziyordu; ama vurdulu kırdılılardan sonra onu Avrupalılar Burt Lancester'a benzettiler." Galiba bunların hepsi doğru.

işaret dile yöneldi.

ipek Yolu'ndaki süpermen. Böyle diyorum.

Jean Marais dedim, ne var ki öykünmeci bir sanatçı değil Arkın. Benzer ama taklit etmez.

Yineleme kötü. Ama zorunluysa, yinelernede iyi yanlar da vardır. Yineliyorum. Ulysseus'un doğudaki karşılığı Denizci Sinbad'dır. Ya da Denizci Sinbad'ın Akdenizdeki karşılığı Ulysseus. Sinbad'ın daha çok akrobasi planında varolduğunu belirlemek istemiştim. Bir çeşit karacı Sinbad oldu Cüneyt Arkın.

Evet, Medrano Sirki'nde bir yaz bedava çalıştı. Ata da en iyi binen, binmesini bilen sinema oyuncusu. O karateyi, o hareket niteliğini öyle kolay bulmadı. Öz olmadan o iş olmaz. Sağ'a kaymış gibi göründü. Biraz öyle. Ama tam da öyle değil. Atilla Dorsay'ın da belirttiği gibi, Maden gibi filmlerde toplumsal eleştiriye de girdi. Son yıllarda yönetmenliği de denedi. Reklam filmlerinde göründüğü için eleştiriliyor. Bence bir sinema sanatçısıiçin büyük bir kusur değil bu.

Gök Bayrak adlı romanda bir Can Bey vardır. Bence o kitabın bir ikinci cildi yazılmış olsaydı Cüneyt Can Bey'i kimbilir nerelere götürürdü?

cemal süreya .