bugün

Söylenir ve yarım kalır
bütün aşklar yeryüzünde,
bir kaktüs bol sudan nasıl,
nasıl çürürse, öyle.

En sevdiğim temmuzdu aylardan,
hazirana benzediği için biraz,
biraz da kendiliğinden,
belki de müşteriye iyi davranan
efendi bir bakkal kimliğinde.

Nasıl mutlu oldum iki yaz,
nasıl mutlu oldum kardeşler.
Salkımsöğüt bir, ben iki,
bir üçüncü var mıydı bilmiyorum.
Üçüncü vardı elbet,
bir yaban ördeğinin sevincini taşıran,
bir sonbahar gibi köpüren,
Temmuza benzese de,
öyle oldum ki anlatamam.
Sıcak yaz
solgun bir coğrafya gibi belleğimde,
şapkalar, çiçekler, eski elbiseler,
geçmişi olan eski elbiseler,
denizden çıkan bir ışık,
unutulmuş bakımsız arka bahçeler,
öyle oldum ki anlatamam.
Her mevsimde sonbaharı taşlayan
bir çocuk nasıl olursa, öyle.
Belki de bitip tükenmeyen
bir fetih döneminde
atlar nasıl kişnerse,
yani durgun bir suyun
erguvandan aldığı renkle,
gidip geldim caddelerde.
Fatih nerdeydi, Samatya nerde,
nerden gidilirdi Üsküdar’a,
düşünüp durdum günlerce.

Anlatamam ormanların ettiğini,
nasıl dayandım o mutluluğa,
tükenmez bir ışık olan mutluluğa,
deniz ve ışık olan
karmakarışık bir mutluluğa,
nasıl..

Şimdi bir şarap gibiyim,
coğrafyasız,
eskimeye bırakılmış fıçısında...

Turgut Uyar
sana uzak kentlerden birinde zamanın bi yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi

onca zamanın içinde eskimeyen bir düşüncesin şimdi

insan her gün anımsarmı aynı gözleri.

edit:tam doğru yazmamış olabilirim.
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç
Yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de
Bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle
Ve yarışırsa ancak Monet'nin
Kadınlarına yaraşan giysilerinle
Gördüm de
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

Öyle kısaydı ki adımların, diyelim bir yaz tatilinde
Bir otel kapısının önünde, tahta bir köprünün üstünde
Bir demet çiçekle paslanmış bir kedi arasında
Öyle kısaydı ki adımların
Şöyle bir bardak yıkayışının vaktiyle
Ölçülür ve denk düşerdi ancak
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

Yok bir yanıtın "nereye" diyenlere
Bir buz titreşimi gibi sallantılı ve şaşkın
Ve çabuk bir merhaban vardır bir yerden gelenlere
O bir yerler ki, diyelim çok uzak olsun
Sen gelmiş gibisindir oralardan, otobüslerden
Yollardan, deniz üstlerinden topladığın gülüşlerle
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

Seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki
Hani Etiler'den Hisar'a insek bile
Bir küçük yaşındasın, boyanmış taranmışsın
Çok yaşında her zamanki çocuksun gene
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

Mart ayında patlıcan, ağustosta karnıbahar
Mutfağın mutfak olalı böyle
Bir adın vardı senin, Tomris Uyar'dı
Adını yenile bu yıl, ama bak Tomris Uyar olsun gene
Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma
Oysa güneş pek batmadı senin evinde
Söyle
Ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç.
yaş değiştirme törenine yetişen öyle bir şiir edip cansever
Buralara yaz günü kar yağıyor.
Anlamı çok derin yaz desen yaz değil kış desen kış değil.
...
ömrüm, orospu çocuklarının boynuna tasma takarak
şehir şehir, patron patron ve pazar pazar dolaştırdığı
bir şansızlıktı
bir mazot kokusuydu
bir çaresizlikti
ille gerek mi özlediğimi söylemek
Ya da sevdiğimi seni
Hem gelecek günlere bıraktım seninle olmayı
Seninle ölmeyi bir güzel
Seninle.
Anlatması imkansız olan öyle bir an ki, 
hülyadaki ses varlığının gayesi sanki... 
bak emrediyor:daldığın alemden uyan ki, 
mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... 
(bkz: hüseyin nihal atsız)
Ve hemen gidemedim
ve artık gidemedim
ve sonra hiç gidemedim...
"sevmedim ülküden başkasını
bir de seni çok seviyorum..."

dilâver cebeci üstada rahmet olsun.
Gül kokuyorsun nefes nefese.
bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını.
insanlar birbirine yasaktır, canım çekiyor diye öpemem seni çocuk.

Sait Faik Abasıyanık
Su akar basamak basamak benimse kaderim basamaklarda susamak.

Necip fazıl kısakürek.
nasıl bir gönül yorgunluğudur ya Rabb!
Kerbela'yı içimde taşır gibiyim.
bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı.
düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
sen şehit oğlusun, incitme yazıktır atanı.
verme dünyaları alsan da şu cennet vatanı.
Ne Zaman Değişti Ne de insanlık! .. Menfaatler Değişti, Ondan Bu Karışıklık...
ben ne yazmışım ne kışmışım
ama bak gözlerime ışıl ışılım
ayın on dördünden nur çalmışım.
"Sana gelince...
ne ben sezar'ım
ne de sen brütüs'sün.
ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün.
artık seninle, düşman bile değiliz."
hayat bi mesele gel sırtımı kesele .
haber saldım dört bir yana

karanfiller susuz kalmış

muhabbete dost aradım

bu şehri periler salmış.

bitip tükenmez sigaram

ciğerim nefessiz kalmış

herşey yalan olsa bile

en güzel aşk zor olanmış.
Kabiliyetsiz olmak bir kusur degildir, ama karaktersiz olmak cok buyuk kusurdur.
bir acım var anlatsam önünü göremezsin.
Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata.. Varsın yara içinde kalsın dizlerim, Yüreğim kadar acımaz nasıl olsa.
Duvarlarımı aşmış bir aşkın içindeyim,
Yol bilmezken ışık olmuş gözlerin,
Geç doğmuş bir güneşin gölgesindeyim,
Savrulur bedenim tut ellerimden kaderim,
Mahkum kaldım gözbebeklerinde,
Ayaklarım dudaklarına dolandı,
Şiirlerimden taştı tüm bedenin,
Ben yine de seni yazacak kalem bulamadım..
(bkz: melankolik zorba)
Vicdanın oldum
Merhametin oldum
Pişmanlığın oldum
Yeri geldi ;
Arkadaşın oldum
Kardeşin oldum
Sevgilin oldum
Söylesene kaç kez ben oldum
Kaç kimliğe büründü bedenim
Sırf sen mutlu olasın
Sırf benimle olasın diye…

alıntı.