bugün

insanlardan nefret ettiğim için tüm gün uyudum. uyandığımdaysa herkesi kucaklamak istedim. insanları kırmak istemediğim için kimseyle konuşmadım. -kafamın içinde yaşayan bir canavar var sanki. kontrol edemiyorum.- konuşmaya başladığımda da susmadım. gitmek istiyorum bu şehirden ama bir o kadar da hiçbir yere gitmemek. daha önce, gitmek istediğim yerde bulunmak isteyip istemediğime de emin değilim. üç dakika önce ne kadar da mutluydum. şimdi ölmek istiyorum.
Saat 00.32 ve ben birine yazmamak için parmaklarımı ısırıyorum.
Ya şimdi bu tip başlıklar ve altındaki hedef kitleyle dalga geçmek istemiyorum ama buna zorlanmış hissediyorum kendimi. Birazcık sabredip kendimi altındaki entrylere okumaya zorladım. Yok yani kendini amerikan filmi karekterli gibi hisseden ama sabah annesi kahvaltı hazır deyince lök diye kalkan kendi başına herhangi bir şey yapmamış içselliğini yaşamayı hastalık olarak gören bide bunlar sosyal medyada dram olarak kullanan beyni durgun insanlar gibi görüyorum ciddi olanı bir yana kendini tribe sokanlara lafım. Yok dersaneye gidecekmiş sınavı kazanacakmış stresi varmış bipolarmış bik bik bik.
Ya bu hastaliktan da ne eppek yendi.
Al depakinini lityumunu otur kardeşim.
işıklar, kamera, motor. başlıyoruz.
gün? geçmek bilmeyen bir günün, geçmek bilmeyen saatleri. ama yine de bitti, zehir olan günün, zehir olan saatleri.
ve yaşam. asla acımadı bizlere. bugün yine bir "davranışa" aşık oldum. gece uyanan uykulu bir kızın, uyumaya çalışmasına şahit oldum. her ne kadar aynı evin içinde olsakta, farklı yataklarda uyuyoruz. bu benim kararım ve öyle olacak. aksi düşünülemez.
uykudan uyandığında, salona geldi ve kocaman gözlerini bana çevirdi ve "selam dost" dedi, saat 3 de.
laptop a bakmayı bırakıp gerisin geriye, bu kısa saçları dağılmış, kocaman gözleri olan, tek gözü uykususluktan kapalı bu canlıya "derdin ne senin, yatıp uyusana" dedim,
fakat o yanıma geldi, koltuklardaki yastıklardan birisini bana fırlattı. gecenin üçünde.
tuhaf tuhaf bana bakmaya devam ediyordu, "soğuk oldu yaa, üşüyorum" dedi o gözleri ve burnu çizgi olan emoji gibi bana bakmaya devam ediyordu. "kombiyi daha fazka yak ve üzerine kalın bir şeyler giy" dedikten sonra işimin başına döndüm.
ve ardından gelen bir yastık darbesi ile birkez daha arkamı döndüm.
-bir anı. gerçekliği bilinmeyen bir anı. belkide yaşanmadı böyle bir anı, belkide yok böyle bir çift? benim bile kanıtlamadığım olayları, yaşıyorum.
belkide yazdığım bir olay gerçek, ve o kız şuanda bana bakıyor. uykulu gözleri, vücudu ve elinde yastığı? kim bilebilir? belkide bu yazı, tamamen sahte. yalan, gerçek değil.
belkide bu yazı bir kurgu? belkide değil, ve o kız ile birlikte oturmuş yazıyorum bu yazıyı? kim bilebilir?
belkide, o kız hayallerde, ve ben hayallerimi yazıyorum? yaşatmadığınız hayallerimi?

bir bipoların günlüğü. eğer bir gün, günlüğümdeki her şey doğru olursa, o gün yazacağım. fakat, eğer her şey doğru olursa, bu seferde bipolar olmayacağım?
hangisi gerçek, hangisi hayal?
Bugün bir doğum gününe gittim. Bir kafe.
Her zaman olduğu gibi soyutlamaya çalıştım kendimi, toplumdan, insanlardan.
"Arkadaşlarım" dediğim insanlar eğlendiler, hatta birisi zorla beni sahneye çıkartmaya çalıştı. Direndim. Bilmiyorum, hastalığım bu denli ilerlemese ve ben bu denli düşünmeye başlamasam yaşam, daha kolay olabilirdi. Bilmiyorum.
Ölüm, o An istediğim tek şey, kanına susadığım bir "eylem" oldu.
Ve nefret. Kendime karşı olan nefret. Tavan yapmıştı.
Sonra bir kız çıktı sahneye, arkadaşlarımın, arkadaşıydı.
Ve harika görünüyordu.
Gri/ela gözleri, kahküllü, ve Çerkes oyunu ile beni kendisine büyülemişti. Sanırım aşık oluyordum, ve şu içimdeki ses bana bunları yazdıran ses orada dahi rahat bırakmadı beni. Fakat anın tadını çıkartmak istedim. Eriyordum.
Bir sigaradan sonra çıkmak istedim oradan. Kendime karşı olan nefretim beni eritiyordu.
Arabam olmasına rağmen eve kadar yürümek istedim. Arabayı alacak birileri vardı.
Soğuk havanın yüzüme her çarptığında intiharı bir kez daHa kurtuluş olarak görmeye başladım. Belkide 1 aydır bıraktığım şu hapları yeniden içmeye başlamalıyım.
Soğuk hava yüzüme vururken artık bir şeyden kesinlikle emindim. Aşık olmuştum.
Ama kişiye değil, davranışa aşık olmuştum.
(bkz: kişilere değil de davranışa aşık olmak)
Sesine, davranışına, oynadığı oyuna, dumanını dışarı verirken hafiften gülmesine aşık olmuştum.
ismini sonradan öğrendiğim bu "varlık" diğerleri gibiydi aslında. Güzeldi, fakat bu bir kişiydi, bir insan. Ve ben kişilere aşık olamıyorum.
yaşam güzeldi, onu yaşayabilene.
18:34 de sızıp 23:46 da uyanan,
03:16 da yatıp 09:34 de uyanan,
Bir vücudum, ve buna bağlı bir beynim var.

Raporlu olmam gayet normal değil mi?
bipoların günlüğü olarak okuduğum ve poların kaleminden yazılmış bir günlük aradığım başlıktır.

(bkz: yaran yanlış okumalar)
yine psikolog koltuğunda buldum kendimi. sol elini çenesine götürüp, sağı ile anlat işareti yapıyor. başlıyorum konuşmaya, hafiften kapatıyorum gözlerimi. bi yandan da heyecan içindeyim, gömleğimi düzeltiyorum çaktırmadan. sanki kürsüde durmuş, milyonlarla insana acımı anlatacakmış gibi derinden nefes alıyorum.

yarıda kesip sorular soruyor, yayılmış sandalyesine. eli hala çenesinde, ses tonundan anlaşılıyor dalga geçtiği. parasını ödedim nede olsa, rahat davranıyor göt!
hala gözlerim kapalı ama bıyık altından güldüğünü hissedebiliyorum.
benim için önemli, çünkü ilk..kimseye anlatmaya cesaret etmediklerimi açıklıyorum. oysa dinliyormuş gibi yapıyor, parasını ne zorlukla ödediğim umrunda değil. o koltuğa oturana kadar neler çektiğimle ilgilenmiyor, bir gözü saatte, bu ahmak ne zaman kalkar gider diye düşünüyor. bi de içinden gülüyor anlattıklarıma, bu siktiğimin şizofreni ne zaman susacak gibi sorular geçiyor aklından.

aynı heyecanla anlatıyorum, babamı anlatıyorum ona. benzerliklerinden bahsediyorum, o da beni dinlemezdi mesela. dinlediği zaman dalga geçer, zevke gelir döverdi. gözlerimi açıyorum, yumuşak koltuktan kalkıyorum ve doktorun yüzüne bakıyorum.
-babam sonda döverdi ama sen dinlemek ve beni gülümseyerek yolcu etmek zorundasın. paranı verdiğim için, kafanı sikmeme müsade etmen hiç adil değil ama biliyor musun? bu hayatta adil olan hiçbir şey yok zaten, o yüzden gülümse doktor! seni böyle hatırlamak istiyorum ölürken..

giderken mutlu görünüyordu.
yüzünde yavşak bir ifade, bu sefer bıyık altından değil sahiciydi gülüşü. koridordan geçiyorum adım adım, duyduğum sesler doktorun artık dalga geçmediğini söylüyor..
eminim böyle uslu oturup gülümsemek, onu görenleri de mutlu edecek!
sözlükte ne kadar çok bu hastalığa yakalanmış insan var. gencecik çocuklar. aman ihmal etmeyin. tedavisi var.
ben bunda dalga geçilecek bir şey görmüyorum.
Tesavisi yoktur, her kim çekiyorsa alışmaya başlasa iyi eder..
Bu yolun bi sonu yokh..
günlük yazacaklarına lityum a düşsünler, gerçi benim de almam lazım ama almıycam lütyum falan banane banane...
bir dönem sayfaların yetmeyeceği kadar enerjik, sonraki dönem tek satır yazmayacak kadar içine kapanık ve sonrasında uyku, uyku,uyku..

zordur bipolar hastasının yaşamı. ailesi ve çevresi için de çok zordur. ilaçlarla ömrünün sonuna kadar yaşamayı öğrenecektir.

hastalığın atak dönemlerinde çevresinde hiçkimse kalmaz. görünce herkes yolunu değiştirir. elde avuçta ne var ne yok satıp yeni bir iş kurmaya çalışır. sabahları ezanla birlikte evden çıkıp gider, gece 2 ye kadar ortalıkta görünmez. neredeyse hiç uyumaz. hırsını alamadığı için alkolden medet umar. tanımayan bilmeyen kişi alkolik zanneder. çünkü sabah başlar içmeye. ta ki çöküş ve depresyon evresine kadar. sonra yatağa bağlanır ve haftalarca uyur.
Bu benimdir gunde 4 tane lityum 3 tane depakin 4 senagual ve dideral iciyorum. Allah kimsenin basina vermesin bu hastaligi gercekten cok zor.
Herşeyin çaresi ilaç değil dostum sorun yaratıyorsa doktor kontrolünde bırak git biraz ufkunu genişlet.

Edit: bende hayatımda ilk defa ilaç kullandım ama sadece bir ay kullandım ve faydasını gördüm doktorum fazla doz kullandırdığını anladı kestim, elinde olsa yine ilaç yazacaktı ama hayır dedim ilaç yazarsan almam, gel dersen gelmem artık dedim rahat bıraktı şuan mutluyum neden mi hayatımı benim anlattıklarım kadarıyla bilen bi insanın bana ne halt edeceğini bilmediğim ilaçları kullandırması. Mantıken düşünürsek tabii. Senin sinir olayın bitmiş artık başka ne bekleyebilirsin bir ilaçtan çevrenide mi değiştirsin arkadaşım.
shamelessdaki ian Gallagher karakterinin sorunudur. bir günde hayatı boka sarabilmektedir.
saçmalama lan döşü kıllı adanalı..bipolarları kötü tanıtıyorsun insana çok ayıp.
sabret . sonu iyi olur inşallah. aileni ve sevenlerini düşünerek sabret. her sırrınıda burada paylaşma. burası sırtlanlara dolu yer.
niye bu kadar duygusalım allah kahretsin dedirtiyor insana.
ian callagher
Geçmiş olsun kardeş umarım iyileşirsin.

Elimden başka birşey gelmiyor üzgünüm
zor hastalık. allah bu hastalığa yakalananlara şafi ismi hürmetine şifa verir inşallah.
- bugün de şımardım, bipolarım ayağına yattım.
Duygudurum bozukluğu ve manik depresif kişilik bozukluğu olarak da bilinen bipolar bozukluk tam anlamıyla tedavisi olmayan bir hastalık. Duygu ve düşüncelerin iki zıt uç arasında belirli sıklıklarda dalgalandığı bipolar bozukluk, bu bakımdan kişiden kişiye farklılık gösterebiliyor. Bu durumdan muzdarip olan insanlar için hayatı oldukça zorlaştırabilen bipolar bozukluk farketmeseniz de aslında sizde de olabilir. Peki belirtileri nelerdir derseniz eğer şöyle lanse edebilirim.

1- Alışılmışın dışında fazlasıyla neşeli/hüzünlü olmak
2-En ufak şeyleri bile çok fazla kafaya takıp mutsuz olmak
3-Madde bağımlılığı
4-Çok az ya da çok fazla uyumak
5-Başlanılan işleri bir türlü bitirememek
6-Daha sonra pişmanlık yaratabilecek oldukça ani kararlar almak
7-Odaklanma ve dikkat sorunları yaşamak
8-Aniden çok seri şekilde konuşmaya ve düşünmeye başlamak
9-Ürkek olmakla sinirli olup etrafa çatmak arasında sık sık gidip gelmek
10-Aşırı alıngan olmak, her denileni yanlış anlamak
11-Aniden gelen kendine aşırı güven ve kendini aşırı sevme durumu

bu maddeler kişiliğin temellendirilmesinde yaşanan sıkıntıların dışa vurumu olarak görülür.
duygusal bunalım diye lanse edilse de manik depresif bir problemdir.
tedavisi tam olarak bilinmemekle birlikte temelinde neler olduğu az çok bellidir.
erğenlik döneminde veya çocukluk döneminde yaşanılan aşırı streslı evrelere destek görememe, aile içi şiddet, cinsel baskılar, yaratılmış ve öngürülen sorunlara çözüm bulamama, ebeyn eksikliği gibi sorunlar bu kişilerin çözümü zor olan bu sürece itmektedir.