bugün

(bkz: turk insani)
(bkz: tümdengelim)
şebnem ferah parçası sözleri:

bilgi sahibi olmadan
fikirlerle dolmuşuz
bir yerlerde bir çift elin tuttuğu
silahta kurşun olmuşuz

kalem sahibi olmadan
kılıçlar kuşanmışız
yaşanıp yaşatmak dururken
hem ölmüş hem katil olmuşuz

gözlerimiz var ama
görmek istemedikçe
yüreklerimiz var ama hissetmedikçe *
(bkz: fikri olmadan zikri olmak) *
bence türk milletine has bir durumdur. ne durumda olursa olsun bilgi sahibi olduğunu düşünüp hemen müdahale etme ya da yorum yapma gereği duyar bizim toplumumuz. örnek mi? al: meydana gelen bir trafik kazası sonucunda, neredeyse parçalanmış durumda olan arabanın başında arı kovanı gibi toplanmaları. yaa hadi arabanın içindeki adamı geçtim, araba patlayacak lan!!! uzak dursanıza. manyak mısınız?
türkiye'nin siyasi tarihini bilmeden, geçirdiği siyasal krizleri bilmeden, geçirdiği darbeleri bilmeden sağdan soldan duyduğu şeyleri bildiğini zanneden, siyaset ve politika konusunda ahkam kesenlerin yaptığı eylem. ülkemizde oldukça fazladır sayıları, bu eylemi gerçekleştirenlerin. ayrıca 1960, 1980 ihtilalleri ile 1971 muhtırasının öncelerini, nedenlerini, süreçlerini, sonuçlarını bilmeden, 28 şubat'a darbe diyenler de aynı eylemi yapmaktadırlar.
özgün bir düşünce sistemi geliştiren şahsın, bilgi sahibi kişiler tarafından ciddiye alınmaması durumu. negatif elektriğe yol açacak bir durumdan çok, düşüncelerin kesişmesi ancak farklı ifade edilmesidir.
her konu da iki kitap okuyarak, herkese fikirlerinin doğruluğunu kabul ettirmeye çalışan kişilerdir. kime hangi zihinlere hizmet ettikleri belli, 1923 'ten beri çok gördük böylelerini, çok da göreceğiz. ama ülke, anayasanın temel madddelerinde yazdığı gibi aynen yaşamaya devam edecektir.
bilginin altı halindeki tanıma gore bilmedigini bilmeyen insandır. yani notu -0 olarak verilir.
dusunmeden ogrenmek faydasız, ogrenmeden dusunmek tehlikelidir sözünü bundan 2500 yıl önce söylemiş olan konfucyusu* bile hayrete düşürebilecek insanların yaptığı eylem. adama sorarlar adam 2500 yıl önce söylemiş sende hiç mi değişim yok diye?

(bkz: 2500 yil sonra turkiye)
(bkz: elestiriyi saldiri zanneden zihniyet)
teorik olarak mumkundur. ancak teorik olarak sicip batirabilirsiniz de...
(bkz: sözlükte çok olan varlıklar)
son dönemde özellikle siyaset konularında genel anlamda türkiye'de, özel anlamda da uludağ sözlük'te bolca yapılan aktivite...

hele ki; bir cumhurbaşkanı'nı halk seçmesi olayı hakkında yorumlar var ki evlere şenlik... tutturmuşlar, "halk seçsin demokrasi var" tamam güzel kardeşim halk seçsin de, öyle sistem analizi yapmadan, daha önceden ve şu anda bu sistemleri uygulayan ülkelerin siyasal sistemlerini, toplumsal yapılarını ve siyasal kültürlerini analiz etmeden, şak diye tepeden inme şekilde "cumhurbaşkanını halk seçsin" demek, kusura bakmayın ancak andavalıktır...

bir de işin ironik yönü var... erkan mumcu 2 senedir dile getiriyor bu fikri, akp sempatizanları o zaman karşı çıkarken şimdi birden demokrasi savaşçısı olmuş durumdalar... hani diyorum ki; erkan mumcu hazırlığını yapmıştır adam 2 senedir söylüyor, peki anayasa mahkemesi kararından 2 gün sonra halk seçsin fikrini benimseyen ve hiçbir hazırlık yapmadan, bilgi edinmeden yasa çıkarmaya çalışan akp'ye ne demeli?

şu var, günlerdir sözlükte okuyorum cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesi yazılarını... hani halkın seçmesini eleştiren kişileri eleştirenler sadece "chp'nin isminde halk var ama halktan korkuyorlar" gibi basit ve ucuz cümlelerle eleştiriyorlar, bir tane adam da, halkın seçmesiyle sistemde oluşacak olumlu veya olumsuz değişikliklerden dem vurmamış, bir tane adam da, fransa'nın bu sisteme nasıl sancılı şekilde geçtiğinden dem vurmamış, bir tane adam sosyo-kültürel farklılıklardan dem vurmamış, bir tane adam da okumamış... çok afedersiniz ama, bir şey bilmiyorsunuz anladık, bari okuyun öğrenin, adam gibi her şeyi ortaya koyun da eleştirecek bir şey bulalım... şahsen "chp'nin isminde halk var halktan korkuyorlar" eleştirisine karşı bir yazı yazmak içimden gelmiyor... çünkü, konuyu eleştirdiğimde, sanki adam bana tırnak çakısı çıkarmış, ben tankla saldırıya geçmişim gibi hissediyorum... düşünün yani, cumhurbaşkanını halkın seçmesine karşı çıkanlara karşı getirilen eleştiri bu kadar basit... deyin ki; sistem bakımından şu anki sistemden artıları şunlardır, eksileri de şunlar olacaktır ancak artıları eksilerinden fazladır... hadi geçler sizleri biraz düşünmeye davet ediyorum...

belki lazım olur; (#1677714)
okur yazar tarifinin şeklinin değişmesiyle de yakinen ilintili -pişmeden yandım- bilgi(!)de doz aşımı. tanım ve tarifin günümüz hali ile son şekli: yazar okur. önce yarım yamalak bilgisi ile azar yazar, ardından sağlam temelli bir ayar ile göt üstü oturduğunda kucağında konu ile ilgili bir eser bulur. sonra kendisi de bir eser neşreder: "meğer öyle değilmiş."
insanın iç düşüncelerini, kurgularını bilinçsizce yansıtması da denebilir. hayır dahası, bu genellikle insanlar tarafından müthiş özgüvenle yapılan talihsiz bir hadisedir. insanlar arası ilişkide vuku bulduğu vakit; üste çıkmaya çalışma, hırs peşi sıra gider. bilinç fakiri insanların en güvendikleri kaynaktır ve kendilerine sonsuz sayıda ürün bulabilirler. sevimsizdir, zararlıdır, sinek kovucu sıkınca gitmez, kaçınalım.
tanım yapılmadan girilen entrylere bakılarak, ayrıca girilen entrylere de baktığımda sık sık aklımdan geçen deyim.
sözlükteki bir çok yazarın yaptığı olay.
+yahu ginenin iç yapısı biraz farklı
-aynı yapı kongoda da var abi
+görsen insanlar nasıl aç
-sadece aç olsalar iyi bi de aids millet..
anlamadan dinlemeden konuşma hastalığıdır. düşünce kısırlığından ileri gelir. bir lafı dümdüz duyma ya da okumadır. beyni basmamaktır. empati kuramamaktır. kendi başına gelir mi diye düşünmeden yargılamaktır. haddini bilmezliğin daniskasıdır. kendini bir şey sanmaktır. * * * * *
(bkz: on yargi)
türk insanın her durumda uyguladığı ve bunu yaptığınız büyük bir rahatlıkla söylediği eylemdir. zannımca uğur mumcu bunu gördüğü için bu güzel tespit cümlesini söylemiş/yazmıştır. fikirlerimizin karşısına dünyanın bir çok yerinde bilgiyle geldiklerinden ve biraz da yöneticilerimizin basiretsizliğinden hala üçüncü dünya ülkesi olarak anılıyor/biliniyoruz.
(bkz: uğur mumcu dan bihaber olmak)
baskasinin bilgisini ve fikrini duyup benimsemek olabilir bazen. ozaman niye yasiyosun varliginin farkinda ol dedirtir insana dusunemiyosun madem o halde yoksun. baskasinin fikrine sahip olmaktansa fikirsiz olurum daha iyi.
genel yöntem budur. hayatım boyunca hiçbir insan tanımadım ki -mesela- tüm dinleri araştırıp, öğrenip ondan sonra birini seçmiş olsun, veya tüm düşünce sistemlerini okuyup-öğrenip kendine yakın hissettiğini tercih etsin. hepimiz, önce kendimize uygun bir düşünce beğeniyoruz sonra da uyarına gelirse altını dolduruyoruz. doldurmaya üşenenler kurtlar vadisi izleyip, türkiye ve dünya gerçeklerini çözüyor. kısaca, farkında olmadan bile olsa ve hatta çok küçük konularda bile olsa hepimizin zaman zaman yediği nanedir bu.
tabii bunları söylüyorum diye, öğrenmeyi-bilgi edinmeyi küçümsediğim varsayılmasın. aksine bilgi edinmek-öğrenmek ve tam olarak özümsemek çok önem verdiğim şeylerdir. sürekli bir şeyler öğrenen insanlar da zaten zamanla gelişecek, değişecek, yaşayacaktır. mesele, bilgi sahibi olmadan fikri sahibi olmak değil, inandığın veya inanmadığın fikirlerle ilgili bilgi edinmekten kaçınmamak, kolaycılığa kaçmamaktır.
sonuçta insan beyni dediğimiz şey de pek öyle kutsal ya da kusurca işleyen bir sistemden mürekkep filan değil ki. yönlendirmeye, telkine pek yatkın varlıklarız. aynı zamanda da duygusalız. sevdiğimiz, öncesinde çok defa haklı olduğunu gördüğümüz, etkisinde kaldığımız insanların düşüncelerinden etkileniyoruz ve işin garibi biz de insanları etkileyebiliyoruz. bu denli çapraşık etkileşimler aleminde yaşarken, sahip olduğumuz her fikirle ilgili, yeterli bilgi sahibi olduğumuzu düşünmek biraz çocukça değil midir ey sözlükçü?
onyargıya sebep verir.