bugün

--spoiler--
-siz benim anamı gözden çıkardınız herhal
--spoiler--
'darbe günlerinde sen ne yaptın anne/baba?' sorusuna 'bez bulamadım, bir şey yapamadım' cevabını vermek zorunda kalanların da izlemesi gereken; yürek acıtan, yürekli bir türkiye gerçeği filmi...
kadroda o kadar usta ve kıdemli sanatçı dururken oktay kaynarca'nın adının casting de en sona ve oktay kaynarca biçiminde süzülmesine acayip bozulmuş olduğum filmdir. zira kendisi vadiden oldukça aşina olduğu sert bir mizaçla oynamaktadır.*
esas şovu yapanlar özgü namal ve meral okaydır.
Tarsus ta çekilmiş olmasına rağmen mekanın Adıyaman diye aktarılmasıyla ve hevesimin kursağımda kalmasına yol açmış bir filmdir. Zira o ünlü eski Tarsus evlerini gözümüze sokup da burası Adıyaman'dır demek hiç olmamıştır.
Mekan karmaşasını atlarsak, Özgü Namal'ın oyunculuğu şaşırtıcı biçimde iyiydi, diğer iyi oyuncular zaten elnden geleni yapmış gibiydiler; fakat filmdeki komunist delikanlı, Haydar karakterinde filmin senaryosu itibariyle de çok ciddi eksikler vardı. Umut Kurt'un performansı aslında kötü değil,çünkü elinden geleni yapmış olduğunu anlayabiliyorsunuz, ama Haydar'ın karakteri senaryo tarafından iyice çizilmediği halde onun üzerine büyük bir yük bırakılmış, yani senaryo, Haydar karakteri üzerinde fazla durmamış, onu iyi anlatamamış, daha sonra filmin sonunda ona ani ve saçma sapan bir ölüm hazırlayıp, onu en öne taşıyarak filmi bitirmiş. Belki de daha farklı bir oyuncu seçimi yapılarak bu hatanın üstesinden gelinebilirdi, mesela Umut Kurt'un yerine daha tanınmış bir oyuncu seçilerek; ondan sahne çalması ve filmde daha öne çıkması beklenebilirdi ve muhakkak bu filmi olduğundan daha iyi yapardı.
Keşke bu anlattıklarım filmin tek hatası olsaydı fakat, yine filmin gidişatını çok beğenmiş olarak sonuna geldiğimizde karşımıza çıkan o kopukluk, yani film boyunca kurmakla uğraştığı o sağlam yapıyı bir anda abuk bir şekilde sırf olayı daha dramatikleştirmek adına baltalaması Vizontele filminde de karşımıza çıkmış önemli bir hata. Birden filmi o ana kadar üstü üste koyduğu şeylerin üzerine çıkıp aşağıya atıyor, elki de öldürüyor. Aynı hatadan dolayı Vizonteleyi de beğenmemiş bir kişi olarak, aynı hatanın 2. defa aynı sinemacılar tarafından tekrarlanmıasını garip buluyor ve şu son aylarda yakaladığımız kaliteyi düşürdüğüne inanıyorum.

Türk sineması zaten çok iyi oyunculara sahip, iyi oyunculuklar bizi şaşırtmasın, bizim yapmamız gereken daha iyi senaryolar yazmak, daha iyi çekimler, daha iyi anlatımlar, unutmadan daha iyi oyunu seçimleri yapmak olacaktır. Ama eğer yaptığımız hatalardan ders almaz 2. defa aynısını tekrarlar isek, sinema sanatında yine geri düşer, tekrar olduğumuz yerde saymaya devam ederiz.
konusu ile, insanları ile bize ait, bizden bir film. baştan sona hiç bir sahnede kopmadan izleniyor. izlediğim en güzel türk filmi. tamamen güldürme amacı ile yapılmış, iddialı bir komedi filminde gülmeyeceğiniz kadar güldüren, hüzünlü bir dram filminde hissedemeyeceğiniz kadar içinize oturan derin bir sızı. ikisi birden çok iyi harmanlanmış, dozunda, göze sokulmamış.
cunta'nın karikatürize edilişi, devrimci gençlerin samimi ama halktan kopuk ütopyası, halkın ikiyüzlülüğü iyi vurgulanmış.
filmde akılda kalan o kadar çok sahne ve sözler var ki, izlenmeli, mutlaka izlenmeli.
oyunculuk iyi, mekanlar ayrıntılar iyi.
bu aralar vizyonda sömestr tatilindeki gençleri ve çocukları avlamaya yönelik filmler arasında kaynayıp gitmemesini arzu ettiğim film.

(bkz: anlatamam görmen lazım)
(bkz: beynelmilel münasebetler)
dilber ay "tavukları döndermi$em, hacıyı da çarşıya göndermi$emm" diye söylerken kalkıp oynayasımın geldiği filmdir.
18.ankara uluslararası film festivali nde,gösterilecek olan filmlerden bir tanesidir.son dönem türk sinemasını, (bkz: yüzakları)ndan birisidir.bütün her şey bir yana bırakılarak seyredilmesi gereken bir film olarak değerlendirilmelidir.
dev-yol ve türevi komünist akımları yansıtan izlenesi filmi.
tarsus ta çekilmiş son dönem Türk sinemasının en sıcak filmlerinden biri. zaten kanımca Türkiye de çekilmiş olan bir dönem filmi diğer türlere göre çok çok önde başlıyor "yarışa". kendi yakın, uzak, orta tarihimize o kadar uzağız ki bunu anlatan hele bi de dramatik bir şekilde anlatan bir film çektikmi çok seviniyoruz. babam ve oğlum buna büyük bir örnek oluşturdu. elin oğlu kendi dantel kahramanlıklarını görsel açıdan bir destana çevirebilirken, biz daha atatürk ün filmini çekemiyoruz doğru dürüst. yapmamız gereken şu batı özentici bir türk sinemacılığı yerine bu toprakların acılarını, sevinçlerini, tüm duygularını anlatan filmleri tercih etmek. american pie özentisi bilmem ne dershane yerine böyle filmleri izleyecez her ne kadar eleştirilecek binlerce yönü olsa da.
muhtesem repliklerin geçtigi trajikomik türk filmlerinden birisidir.

at arabası yolda gitmektedir , fakat yolda gevendeler durmaktadir. olaylar böyle gelişir;
- arabacı
+ gevende
--spoiler--
-lan gevendeler , hele bi kenardan yürüyün.
+(davulcu tokmagı ile hareket yaparak) ha buyur?
-o tokmagı varya o tokmağı.(sinirlen elemanın yakasına yapısır)
+şişttt. bu askeriyenin orkestrası , bi düğmem koparsa varya ananı yeniden evlendirirler.
--spoiler--
(bkz: tavukları döndermişem)
"sen misal çocuklar,kuşlar,baharı karşılama dedin ya ; allahıma demesen bile benim gözümün önünden öyle kuşlar filan geçti. aynı bahar gibi..."

bir gün bahar getireceğiz ellerimizle....

uyan artık uykundan uyan
uyan esirler dünyası!
" belki süpriz bir eylem yaparım" diye sevdiği çocuk için dedesinin sandıkta sakladığı kefeninden slogan afişi yapması ve o afişin kenarlarına işleme yapması güldüren bölümlerden biri.
eskişehir film festivali'nde izlediğimiz en iyi çalışmalardan biri *. her şeyi bir yana bırakın sırf baba-kız ilişkisi için bile gidilir. *
cenaze marşı öyle bir kıvamda remix edilmiştir ki adama 70 lik açtırır.
orijinal bir fikir etrafında oluşturulmuş, ancak sonucunun filmin ortalarından önce anlaşılması nedeniyle heyecanımızı yitirmemize neden olacak şekilde ilerleyen, özgü namal'ın ilk defa gözümde sempati kazandığı enternasyonal birşey işte...

esas oğlanın annesi ve yavuklusunun engels'in başyapıtlarından olan kitabının üzerine yaptığı yorum ve "senin üniversitede kız arkadaşın vardır" diyen kızın "yooo...ben devrimci oldum, kız arkadaş falan küçük burjuva alışkanlığı" cevabını aldığında "iyi yapmışın vallahi" demesi kahkahalar attırmıştır.

anasının gözden çıkarıldığı cezmi baskın ise çok başarılıydı.

olağanüstü bir film değil şüphesiz, sanki uluslararasının ulusal yorumu, bu nedenden dolayıdır izlenmeyi hakediyor...
adana altın koza film festivalinde aldığı 5 ödülle kalitesini ispatlayan film...
12 Eylül sürecini bir grup müzisyenin gözünden anlatan 'Beynelmilel' adına uygun olarak uluslararası festival turuna çıkıyor. Ankara ve Altın Koza Film festivallerinde en iyi film seçilen 'Beynelmilel'in yurtdışı turu 21 Haziran'da başlayacak Moskova Film Festivali'yle başlıyor. Moskova'da yarışacak olan film sonra Şanghay Film Festivali'nin Panaroma Bölümü'nde ve 23 Ağustos'ta başlayacak Montreal Film Festivali'nin 'Focus On World Cinema' bölümünde gösterilecek. Daha sonra Varşova Film Festivali'nde yarışacak olan film, turuna Selanik'le devam edecek. Selanik'ten sonra da Barcelona Film Festivali'ne katılacak. Filmin Edinburgh Film Festivali, Kopenhag Film Festivalli, Torino Uluslararası Film Festivali ve Montpellier Film Festivali'nden davet aldığını belirtelim.*
müziklerini aslında mersin belediye bandosu çaldığı, meral okay ve dilber ay'a altın koza ödülü kazandıran,değişik anlatımlı,muhteşem bir dönem filmidir.. son zamanlarda izlediğime hiç pişman olmadığım bir türk sineması yapıtı....
adana altın koza film festivalinde ödüle doyan film. ayrıca ödül töreninde sırrı süreyya önder'in korhan abay'ı azarladığı an da görülmeye değerdi.
(bkz: cuntalar olmasın sevenler ayrılmasın)
tavukları döndermişem hacıyı da çarşıya göndermişem dizelerini beynimde çınlatan film. özgü namal saftrik kız rollerini başarıyla icra ettiğini bir kere daha göstermiştir.
14 uncu altin koza film festivali inde başta en iyi film olmak üzere pek çok ödülü toplamış filmdir.
kaliteli müzikleri ve iyi oyunca kadrosuyla beni kah ağlatıp kah güldüren film.cezmi baskın, özgü namal ve umut kurt oyunun hakkını vermişler gerçekten