bugün

Bu da böyle bir hayat işte. Her şeyi sana bağlamamışım gibi görünse de her şeyim çoktan sana bulandı bile. Lütfen özgür bırak kalbimi... sevdiğin kızın yokluğunda sığındığın Limanın olmak istemiyorum. Her şeyin olmak istiyorum. Bunu yapamayacaksın. Bu yüzden lütfen özgür bırak beni ki alışabileyim sensizliğe.
Keske gelsen artik, keske yaralarimi, yaralarimizi beraber sarsak. Ben seni sevmeye doyamasam, ben sana bakmaya doyamasam keske.
çok incesin. beni düşündüğün için teşekkür ederim.
Geri döneceğinden o kadar emindim ki, döndüğünde söyleyeceklerimi, alacağım tavrı en ince ayrıntısına kadar planlamıştım.
Hatta döndüğün an bu sefer sırtını dönen ben olacaktım.
Şimdi ise başkasıyla nişanlanıyorsun şerefsiz herif. Asdfgjk.

Kursağımda kalan diğer hayallerden biriydi, sağlık olsun.
Hep öyle olur.
Giden geri dönmez tükürdüğünüzü yalamayın.
açık açık yazmak istiyorum sana,
yazmak sana dair..

her şeyden önce seni seviyorum demekle başlamak istiyorum. Bunu sanki bazen unutuyormuşsun gibi hissediyorum ya da unutmasan da hissetmediğini hissediyorum. Buna neden olan birtakım sebepler var elbet, bunlar yadsınamaz. Bunlardan biri de en başta olmak üzere tabi ki de kendi kendine yaptığın stres. Öncelikle stresi yenmeni istiyorum. Bunu bir emri vaki olarak görme. Sadece psikolojik sağlığın için faydalı olan bir şey öneriyorum. Stressiz olduğun zaman bizim ne kadar mutlu olduğumuzu gördün ve biliyorsun, o halde neden bilhassa bilvasıta bizi mutsuzluğa ve bedbahtlığa itiyorsun?
Nikbin olalım sevgilim.

Güzel günler göreceğiz,
güneşli günler.
Motorlu maviliklere süreceğiz,
ışıklı maviliklere...
üstüme alınıp başlığa girdim. bir dahaki başlığında 'ona' diye hitap edersen seviniriz sayın yazar. teşekkürler.
e o 4 yalnışın 1 doğruya düşmanlığı ne de o bir doğrunun çaresizliği bildiğin x e değer vererek doğru değerimi bulmaya çalışıyorum.
hey uzun uzun yazanlar az ozet gecin be okuyasim gelmiyor. bu yaziyi sana yazdim p*st hocam ne vardi okadar kazik soracak?
kimseye yazmıyorum amk.
bugün ergenliğim tuttu hadi bakalımmm.
kızına tecavüz eden adama damadım diyebilecek kadar godoş musun lan orospu çocuğu!
düş yakamdan artık.
Bazı geceler uzundur..tıpkı o gece gibi.saatler uzar zaman genişler. Nefes alışverişler derinleşir, senin nefesin onun nefesine karışır an be an hissedersin..kalp atışlarınızın ritmi aynıdır..nefes almak hiç bu kadar gerekli olmamıştır..
Hakikatte nefes almak nedir.. size biçilen ömrü doldurmaya yarayan istemsiz solunum sistemi hareketi mi.. muhtemelen çoğunlukla öyleydi.. belki de hep öyleydi.. ama o an nefes alıp vermek bi ritüeldi.. kutsal bi eylem.. unutulmaz anların en kısa ve en anlamlı sessiz mottosu..
Sarılışın yerli yersiz uyanışlar ve derin nefes alıp sarılışlar.. ben o güne değin hiç öyle bir gökyüzü görmedim.. güneşin doğuşunun kızıllığı hiç bu kadar bir tabloyu andırmadı..gökyüzü hiç bu kadar dolmadı içime, hiç bu kadar yakın olmadım daha önce.. gökyüzü altımızdaydı.. biz üzerinde gökyüzünün..aramızda hava boşluğu yoktu hiç öyle. Birbirine kenetlenmiş milyonlarca atom.. öylece havada.. görüntü orada öylece asılı kaldı adam.. görüntü o gece orada.. ne zman başımı kaldırsam orada olacak gibi.. biz o gece gökyüzünde kalmışız gibi..sonzuzluğa karıştı o gece görüntümüz hislerimiz ve güneşin doğuşunu birlikte izleyişimiz.. sonsuza kadar içimize işleyen bi anımız var artık.. seni bilmem ama bende artık yeri çok derin.. ben artık ne zaman gökyüzüne baksam ve tek başına bi yıldız görsem bizim yıldızımızı hatırlayacağım.. öyle ciddi bi hatıra seçmişim ki bilmeden.. sen olmasan bile bu gökyüzü ömrümün sonuna kadar tepemizde olacak ve her yıldızımızı gördüğümde sen aklıma geleceksin.. sen olsan da olmasan da hep iyi geleceksin...
O kahve fincanını bana hiç vermeyecektin.

Biliyorsun, ben senden önce kahveyi seven bir adam değildim. Tutturmuştun oysa, epicenter'da, dandik bir kafede adım atmıştık bu yola. Çok sıcaktı hatta hatırlarsın, seni yadırgamıştım içten içe, anlamış gibi solgun bir gülümseme bıraktın ve "ne kadar koyu olursa rengi, o kadar güzeldir" demiştin, "bunu unutma." Bak unutmamışım, zaten unutacak olsam kendime kızarım, bilirsin; ben geçmişi yeniden yaşamayı severim.
Yıllar geçti, daha iyisini içtim bu kahvenin, gün oldu bağımlısı oldum, hiçbirinin tadı seninle doksan sente içtiğimiz gibi olmadı/olmayacak. Ne kadar geçti bilmem, elinde o üzerinde deniz kızı olan fincanla çıkıp geldiğinde, içine küçük bir notla "gün ışığıma" diye yazdığında; bunları hak edecek ne yapmıştım, bilmiyordum. Bak bu gece oldu, hala bilmiyorum.

Sabah kalkar kalkmaz, deniz kızına bakıyorum, o sana benziyor ve gülümsüyor, onunla konuştuğum ve delirdiğim zamanlar oldu; şimdi daha iyiyim. Tek eksik kahve de değil hem, senin olmayışın, daha acıtan ise olmayacak oluşun. Geçenlerde fark ettim; o kahve fincanını bana hiç vermeyecektin.
iyi hadi o kadar sene aşkımın yansıması oldun madem;

dgko.
sana verdığım degerın ustune yanımda değılde yanında oldun ya bı an olur da pişman olursan o kalbını sökup at. cunku eger pısman olduysan bı kalbın vardır ve bı kalbın varken benı bu durumda bıraktıysan sanada yazıklar olsun banada.
Beni buraya yazmak zorunda kalacak kadar yalnız bırakma.
Ben bu yazıyı en yakınlarıma ithafen yazıyorum.

Yok yere kalp kırdınız, kendinizden uzaklaştırdınız. Bu dökülen göz yaşlarım siz yaptıklarınızdan dönmedikçe kurumayacak. insan kaybetmek çok kolaydır, bu kadar kırmasaydınız belki de siz bana tek bir iyi şey söylediğinizde benim kalbime dokunacaktı. Ancak şimdi karşınızda kalbinde zerre merhamet duygusu kalmamış biri var. Eserinizle iftihar edebilirsiniz.
Allah belanı versin.
yokluğun cehennemin öbür adıdır,
üşüyorum kapama gözlerini..

ahmet arif

güzel söylemiş. sen ki maria puder i kıskandıran kadın. gözlerin... daha da sözüm kalmıyor onlara dair. gözlerin... diyorum aklıma gelince nutkum tutuluyor. kelimelerim far görmüş tavşan gibi zank diye kalıyor olduğu yerde. vur istiyorum beni. öldür. bitsin artık bu sensizlik. sensizlik nefesimi tıkıyor. soluk alamaz hücrelerim. öznesiz kalır cümlelerim. ben sana çok geç kaldım biliyorum. elimden bir şey gelmiyor. çaresizliğin vücut bulmuş haliyim. çaresizliğin dikâlâsı hatta nirvanasındayım. atlayıp intihar edeceğim bu sefer de ellerin... tutuyor beni.

Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi..
Ellerinden belli olur bir kadın.
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların.

Sezai Karakoç

allah a soruyorum. neden diyorum açık açık yahu ben onu çok seviyorum. ama neden şimdi karşıma çıkardın onu diyorum. susuyor tanrı. ona da kızıyorum. de ki su bre zındık geber git. gebermezsem namerdim. yeter ki al şu canımı. kurtar beni bu dengesizlikten. ya bana onu ver ya da öldür beni. tehdit sayma bunu. ama allahım allah seni inandırsın ki çok seviyorum. bildiğin ayar değil bu sevgi. mecnun kulun öldü yanındadır muhakkak onu sevdiğin bir kulunun hatrına yanına çağır ona bir sor nasıl oluyor bu işler. ben mecnun çarpı bir milyon falanım.

bende mecnun'dan füzun aşıklık istidadı var
aşık-ı sadık benem mecnun'un ancak adı var

Fuzuli

ey sevdiğim. ulan insan ey sevgilim demek istiyor lafın gelişe voleyi çakmak gibi bir şey bu. ama olmuyor. cümlenin önüne setler örülmüş. engeller kat kat. en büyük engel kendim. ve sonra ailem. ve sonra toplum. toplum ve ailen senin sen olmanı istemiyor. benim de ben olmamı istemiyor. onlara göre olmamızı istiyorlar. iyi çocuk hayırlı evlat en klasik Türk aile isteği gibi memur olmak. biz bunların hepsini de yaptık. sorsak toplum ve ailemiz bizden memnundur. amma ve lakin bu yetmez senle benim mutlu olmamız için. senle ben yan yana olmalıyız. çok güzel oluruz ikimiz. bu bizim hakkımızdır. her insan gibi hakkımızdır haklıyızdır. ama unutma sevdiğim haklı olmak mutlu olmak için yetmez.

Aklımdan çıkmıyorsun dedim.
Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya.

Cahit Zarifoğlu

ve gidiyorsun. zor geliyor ağırıma gidiyor. oturup ağlayasım geliyor. düğümleniyor boğazım. elim ayağım tutmuyor. yüzüm bir torba kireçle sıvanmış gibi bembeyaz. manzaram zifiri karanlık. çivileniyorum bir kaldırımın ortasında dünyanın kalbine. dünya ağır yaralı. her yerine kan bulaşıyor. kan tutuyor beni bayılıyorum. öldüm sanıp seviniyorum. sonra kafamda matkaplar çalışmaya başlıyor. orayı orayı hedef gözetmeksinin delik deşik ediyor hatıra denilen mendeburlar. bir sürü cebelleşme... annemin sesi uyanıyorum. ağlıyor kadın. ve dünya bin kez daha kötüleşiyor. o gece yıldızlar ve ay utancından bulut perdelerini çekip evde yokuz numarasına yatıyorlar. ve sen gidiyorsun...

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü.

Cemal Süreya
içimi rahatlatacak bir şeyler söyle bana ;
Her şeyin düzeleceğine dair her şeyin güzel olacağına dair beni tekrar seveceğine dair bir şeyler.
Nasıl böyle oldu bilmiyorum,neden böyle oldum bilmiyorum.
Okyanusun ortasındayım kıyıya kilometreler var muhtemelen öpemeyeceğim toprağı ama ben yaşamak umuduyla çırpınıyorum hala, üstüne üstlük kendimi o okyanusa bırakanda benim .
Aptalım ben,olmayacak duaya amin dedim kendimi kaybettim o duada,sürüklendim sonra. Rezil olmak uğruna yaptım bunu.Kendimi öyle suçluyorum ki bu yüzden,sense uzaklardan gülüyorsun bana bakarak.Ulaşamayacağım bir hayal gibisin ama bir hayalden çok hayallerimi benden koparansın.Onların önüne konan bir gölgesin.Onlara dahil ettiğim ve ayırmayı başaramadığım bir gölge.
Hiç bu kadar çaresiz hissetmedim kendimi biliyor musun? Elimi kolumu bağladın, Sensizlikle işkence ediyorsun ve aldırmıyorsun çektiğim acıya.

bir anlık umutsuzluğumu "öfke" olarak görmen ne senin suçun ne de benim. işte bu yüzden sen Her "istemiyorum" dediğinde içimde bir volkan patlıyormuş gibi acı çekiyorum.

Belki bir gün Ayrılığa, sensizliğe alışırım ama yargılamadan infaz ettiğin sevgimi de sana inat kalbimin en güzel yerinde yaşatırım.

Çünkü ben seni Korkmadan, korkularıma esir olmadan sevdim. Sevgimi de senin korkularına esir etmeyeceğim.
yanımda kal.
beklemek ve özlemek güzeldir.
beklenen ve özlenen güzelse...

bir nefese kadar yakında olmak ile;
uzak ara olmak fark etmez.
seninle benim aramdaki mesafe.

nedemiş nazım en uzak mesafe fikirlerin uzaklığıdır.
gerisi teferruat.
sen orada gülerken;
ben burada gülüyorsam olmuşuz biz....
Mutlu olduğun ama içinden çıkmaya çalıştığın kuyudan çıkıp mutsuz olduğun ama mutlu olduğuna inanmak istediğin kuyuya atladın. Şimdi o yalana kendini inandırmak için debelenip duruyorsun aylardır... Yoruldun görüyorum, haklısın çünkü insanını kendine yalan söylemesi dünyanın en yorucu işidir. Kolay gelsin.