bugün

birgün yazıişleri müdürü barış ince, nazlı ılıcak ve nagehan alçı'nın "birgün az satıyor" eleştirisine twitter hesabından şu yanıtı verdi: "kendimizi düzene satarak 500 bin de satabiliriz. ama biz; nazlı'ya, nagehan'a attırdığımız o çığlıklarla mutlu olabilenleriz."

http://www.birgun.net/act...2&month=04&day=11
sosyal alemde ülkücüler için yazdığı yazı ile tanınmış kişi.

Siz hiç Kürt oldunuz mu? Bahçelerde tüm gün çim yolup sonra bir bardak su beklerken üzerinize küfür boca edildi mi mesela? Ana yurdunuzda başka oldunuz mu? Çocukken sağır, ihtiyarlayınca dilsiz oldunuz mu? Evsiz oldunuz mu, sürgün oldunuz mu? Yaşarken ölü, ölüyken mezarsız oldunuz mu misal?

Siz hiç delikanlı oldunuz mu? 10 kişi olmadan sokağa çıktınız mı hiç? Birinin karşına dikilebildiniz mi? Büyük patrondan para almadan “şekil” yapabildiniz mi? Arkadan vurmak dışında “karizma”nız oldu mu? Değerleriniz oldu mu mesela? Mazlumu korudunuz mu? Rüzgar yönünde değil de tersine yürüyebildiniz mi siz?

Siz hiç kadın oldunuz mu? Güvercin gibi yürüdünüz mü geceleri? Sağınıza solunuza bakarak sürekli… Laflarınızın, küfürlerinizin muhatabı oldunuz mu? Kaldırımda oturan değil de kaldırımda oturanların içinden geçen oldunuz mu? Tek kalabildiniz mi, az olabildiniz mi hiç?

Siz hiç Türk oldunuz mu? Ana vatanda değil de acı vatanda mesela? Yandınız mı Solingen’de misal? Babanız tuvalette, ananız ‘madam’ların evinde, siz ayakta sabahın köründe… Kalabildiniz mi? Aşağılandınız mı hiç, sadece öyle doğduğunuz için? Kendi memleketinizde gurbetçi oldunuz mu peki? Buraların tarihsel gurbetçilerini anlayabildiniz mi?

Siz hiç vatanınızı sevdiniz mi? Uğruna şiirler yazabildiniz mi? Savaşabildiniz mi onun için? Teksaslının suratına tükürebildiniz mi mesela? Umumhaneleri mi boyadınız yoksa sürsün diye bir sefa… Uşak değil de efendi olabildiniz mi kendi yurdunuzda? Herkesi efendi yapabildiniz mi? Güldünüz mü yoksa hem de ağız dolusu, üzerinde varken ağlayan birileri?

Siz hiç Müslüman oldunuz mu? “Mazlumun bedduasından sakın”dınız mı mesela? “Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takvâ iledir” sözüyle yürüdünüz mü? “Komşunuz aç” diyenlere kulak verdiniz mi? Filistin’e düştü mü yolunuz hiç? Ya da düşer mi bundan sonra? “Oku”dunuz mu peki?

Sizin hiç babanız yandı mı? Etrafı sarıldı mı zalimlerce, bu dünyada cehennemi tattı mı? Civarındaki iblisler Allah’ın adıyla saldırdı mı ona? Deyyus-u Ekber’ler korunurken yüreğiniz lal oldu mu? ibadetinize küfür edildi mi? Dedeleriniz vuruldu mu sokak ortasında misal? Siz hiç Can oldunuz mu?

Siz hiç işçi oldunuz mu? Mecburen değil ama farkına vararak… Masmavi tulumlardan gökyüzünü görebildiniz mi? Aynı yemeği yediniz mi? Arkadaşınız için işsiz kalabildiniz mi, kapıyı çarpıp çıkabildiniz mi? Teriniz toprağa karışırken güneşin kızıl olduğunu fark edebildiniz mi?

Sizin hiç vicdanınız oldu mu? Vurduğunuz her günahsızın öfkesinin yerden fışkırır gibi yayıldığını görebildiniz mi? Patenti başkasına ait nefret tohumlarını ekerken kendi genetiğinizi de bozduğunuzu fark ettiniz mi? Söyledi mi kimse ne hale geldiğini yüzünüzün şeklinin? Aklınızın, dilinizin, sesinizin? Kullanılmamaktan mesela? Paraya taparken aslında bu düzen için bile beş para etmediğinizin? Farkına vardınız mı?

Sahi siz?

Siz hiç adam oldunuz mu?

BARIŞ iNCE
sohbeti dünyaya bedel genç ve başarılı devrimci gazeteci.

birgün'de olmasından dolayı gurur duyulan saygı değer kişi.
bu gece aYKIRI SORULARA KATILAN SOL görüşlü arkadaş.

sol görüşün gündeme dair tespitlerini söyleyecek gibisinden bir şey duydum tanıtımda ve merak edip izledim programı.

ilk tespitim şudur, eğer aşırı heyecandan düşüncelerini toparlayamadıysa yada sorular düşündüğü gibi gelmediyse ve gerçekten söyleyecekleri bu kadarsa solun niye bu durumda olduğunun sebebini açıklamaktadır.

açık konuşayım, ne bir siyasi eğitimim var, ne bir siyasi birikimim var. sadece okuyan ve az çok haber izleyen birisiyim * ama bu arkadaşla her platformda tartışır ve söylediklerini çürütebilirim *. hemde seçim sonuçlarına güvenerek yada basit kazandım kaybettim söylemleri kullanmadan.

hele programın finalinde erdoğan'a şunu yapacaz bunu yapacaz gibi atarlanması yokmu * güldürdü gerçekten.
Bugün alper taş ve süleyman solmaz'la istanbul üniversitesi'ne panele gelmiş birgün gazetesinin yazı işleri müdürüdür. Genç bir devrimci ve oldukça samimi dinlenesi kişiliktir.
''ceplerine duble yol yapmışlar'' haberi nedeniyle recep tayyip erdoğan ve bilal erdoğan tarafından dava edilen barış ince, akrostişli savunmasını mahkeme heyetine sunmuş.

o savunma;
http://t24.com.tr/haber/b...akrostisli-savunma,274490
candır, abidir, kardeştir, güzeldir.

sosyalizm nedir?
iyilik güzelliktir… nikbinlik olmasıdır baş felsefenin. hani şimdi bizim soframıza haftada bir et gelmemesidir, çocuklarımızın eve sapsarı iskelet gelmemesidir. maviliklere sürülen motorların da benzinin bitmemesidir.

sosyalizm nedir?
bebelerin kürtçe gülmesidir. türkçe emeklemesi, arapça anne deyip çince mama yemesidir. ortada övünülecek bir şey olmaması, herkesin zaten herkese güvenip öyle çalışmasıdır. dağlara yazılmasıdır “ne mutlu türkü söyleyene” diyene… varlığımızın börtü böceğin varlığına armağan olmasıdır. o da sadece ecel geldiğinde…

sosyalizm nedir?
depremlerin takdir-i ilahi değil “ilahi sen, pek ömürsün” olmasıdır. kimsenin ölmemesi, sallanan evlerdeki çocukların bunu bir lunapark oyunu zannedip gülmesidir. kardeş kokusunun bir gün değil her gün gelmesidir burnuna. sızlamamasıdır yüreklerin enkaz altındaki son bakışlarla…

sosyalizm nedir?
sevgiliye karanfil almasını bilenlerin, aç kalıp da karanfil parasını yememesidir. zaten her yanının karanfil kokmasıdır vatanın. ülkesini terk etmemesidir bunu söyleyen çirkin kralların, topuklayarak kaçtığının görülmesidir güzel kralların. intiharlar kuşanmamasıdır gerçek delikanlıların, “hastir” çekilince uzaya karışmasıdır onlara çatal fırlatanların…

sosyalizm nedir?
suçun yok olmasıdır, cezanın da… çalacak bir şey olmamasıdır. suların şişeden değil musluğa ağız dayayarak içilmesidir. boşalan hapishaneleri annelerin kiler zannetmesidir. eskiden taş atan çocukların artık suda taş sektirmesidir.

ama sosyalizm nedir?
samanın zamanı gelir diye saklanmasına gerek kalmamasıdır. samanlıkların hep seyran olmasıdır. her koyunun beğendiği koyuna asılmasıdır. kısa çöpün uzun çöple dans etmesidir. alacak bir hakkının da kalmamasıdır.

peki sosyalizm nedir?
hiçbir mahalle maçında, hiç kimsenin, topunu alıp gidememesidir. maçta herkesin mutlaka bir kez kaleye geçmesidir. atari salonundaki çocuğun jetonsuz kalıp da, “abi sana bu turu atlatayım mı” dememesidir.

orası tamam da sosyalizm nedir?
sıra dayağı yerine sıra geceleri olmasıdır sınıfta… kulakların çekilmemesidir sırayla. kulak çekenin de eşek kulaklı midas’a dönüşmesidir anında. aşık olunmasıdır ön sıradaki kıza ve o her güldüğünde, “iyi ki geldin devrim” yazısının kazınmasıdır sıraya.

iyi, güzel de… sosyalizm nedir?
tüm ağaçların yemiş vermesi ama tek bir dalın bile eğilmemesidir. barış ince
bu gün itibari ile 11 ay 20 gün tutuklanma kararı çıkmış kişi.
mahkeme kararı ertelemiştir.
tayyip e hakaretten 21 ay ceza almıştır.
ince’nin 21 ay ceza almasına neden olan, 20 Ekim 2014’te BirGün’de “Barış ince: Savunmamdır*” başlığıyla yayımlanan akrostişli savunması:

Barış ince: Savunmamdır*

Hakim bey, savcı bey ve avukat beyler..

Israrla ve şaşılacak bir sabırla Recep Tayyip Erdoğan beyefendi ve şürekası tarafından hakkımda davalar açılıyor ve bana Beşiktaş’ın galibiyet sevincini yaşamam gereken şu nadide dakikalarda bu savunmayı yazdırtıyor.

Ruhumu sıkmak için gönderildiğini düşündüğüm bu beyefendi sürekli benimle uğraşıyor, beni içeri tıktırırsa olimpiyatları kazanan Japonların sevincini yaşayacağını sanıyor.

Suçlamaya konu olan “Ceplerine duble yol yapmışlar” başlıklı haberim, TÜRGEV fezlekesindeki iddiaları yayımlamaktan ibaretti ve bu fezleke, biz yayımlamadan bir gün önce internet ortamında onlarca sitede yayımlanmıştı yani gizliliği ihlal gibi bir suçlamaya dayanak olacak bir durum bulunmuyor.

Ismarlama haberlere alışmış olan muhterem beyefendi, 300 sayfalık fezlekelerin içinden yediği naneleri bulup çıkarmama pek bir hiddetlenmiş olmalı, olabilir, belki benim kağıt param döne dolaşa birilerinin cebine girmiştir, olabilir, ancak bu naneleri kendi üstün zekalı ailesinin küçük sırrı sanıyorsa pek bir yanılıyor.

Zira bu fezlekeler ve tapeler çıkmadan önce de benim gazetem, onun bu küçük sırlarını Sayıştay raporlarıyla manşetlere taşıyordu ama itiraf etmem gerekir ki kimse okumuyordu, satışlarımız da yerlerde sürünüyordu.

Tabi şimdi iyi satıyoruz da kağıt pahalandı biliyor musunuz, dağıtım masrafları falan derken, ne diyorum ya ben, savunma yapıyordum ben, başlarım savunmaya, içimden kendimi savunmak bile gelmiyor, hatta hiç bir bok yapmak gelmiyor!

Aslında ben ve benim gibiler bu hayatta sizin gibilerin yediklerini saymaktan, çok affedersiniz o işi bile rahatça yapamıyor.

Yani demem o ki polis elinizde, yargı elinizde, savcılar emrinizde, bu davanın sonucu belli, ben de oturmuş savunma yazıyorum, üstelik açtığınız davaya haber olan fezlekeyi sürekli güvenmemizi telkin ettiğiniz “güvenlik güçleri” hazırlamıştı.

Yılda ayda bir kere güvendik o da başımızda patladı.

iletin beyefendinize söylediklerimi, açın kulağınızı; sonra ne yaparsanız yapın ama şu bir gerçek ki TÜRGEV adlı bir vakıf kurdunuz, o vakfa bağış adı altında rüşvet aldınız, o rüşvetler karşılığında memleketin arazilerini eşinize dostunuza peşkeş çektiniz, imara açık olmayan yerleri imara açtınız, medya patronlarına maden hediyesi verdiniz, sonra da karşılığında yayın yönetmenlerini arayıp istediğiniz haberleri girdiniz, istemediğinizi yediniz, yedikçe semirdiniz, iktidarınız elden gidecek diye memleketi savaşa sokmak istediniz, bizimse bunların karşısında el pençe divan durmamızı beklediniz, direnince biz, çoğalınca biz, susmayınca biz, gencecik çocuklarımızı toprak ettiniz!

Polisiniz söyledi neler yaptığınızı, savcınız söyledi hatta bakanınız söyledi, ben söylemişim nedir ki, benim söylediğim, bu savunmadaki safiyane cümlelerin, ilk harflerinde gizli…

*BirGün gazetesinde yayımlanan ve TÜRGEV fezlekesindeki detaylardan hazırlanan Ceplerine Duble Yol Yapmışlar haberi ile ilgili dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından açılan “gizliliği ihlal” ve “hakaret” davası 21 Ekim saat 10’da Çağlayan Adliyesi'nde görülecek. Okuduğunuz bu savunma, mahkeme heyetine sunulan savunmadır. (EA)
Ceza almasına üzüldüğüm gazeteci. Doğru haber yapan az gazete kalmışken, bir çok yere kayyum atamaları yapılırken artık gerçekten araştırmadan doğru haberlere ulaşamayacağız galiba.
Twitter'da şöyle yazmıştır:
"21 ay hapis! Biz yine çıkacağız, güleceğiz, konuşacağız. Ama ileride çocuklarımız onların isimlerini hep hırsız olarak faşist olarak bilecek"