bugün

amerikancıların hala olmamalı diye gürlediği borçtur. he canım he sen en iyisini bilirsin. zaten kurtuluş savaşını bizi kazandıran her türk asker doğar anlayışı değildi.
Bitmesine çok az bir zaman kalan vatani görev adı altında silah altına alınıp, götü kalkık insanların egosunu tatmin etmektir.
daha önce belirtmiştim bunları lakin başlık sol frame'de canlanınca, yinelemek isterim.

2011/2012 tarihleri arasında kıbrıs çamlıbel/er bulduk polat kışlasında askerlik görevimi ifa etmekteyken, çarşı iznimde isim ve rütbe belirterek, taburumuzda bulunan 343. kısa dönemler adına sayfalarca pasajlar oluşturmuştum. hepimizin belirli şikayetleri ve ifrit olduğu durumlar mevcuttu. kışlamızda yaşanan akıl dışı olaylar, türk ordusunu küçük düşürecek nitelikteki uzman/subay/astsubay tutum ve davranışlarını konu alan yazıyı dilekçe halinde genelkurmay'a bildirmiştim.

yaklaşık 10/15 gün sonra kıbrıs'ın komutanı, tümgeneral kışlamızı ziyaret etmiş, bütün kısa dönemleri kışlanın en donanımlı odasına toplayıp, oluşturduğum yazıyı cümle cümle duraksayarak, gözlerimizin içine bakarak okumuştu. cümlelerim de yer alan, dilime pelesenk olan kelimeler okundukça da arkadaşlarım dönüp bana bakıyorlardı. zira yazı oldukça ağır içerik barındırıyordu. buna rağmen tümgeneral, yazılanları dikkate alacağını, olumsuzlukları biz terhis olana kadar gidereceğinden bahsetmiş, tabur ve bölük komutanlarına muhtelif emirler yağdırmıştı.

ilerleyen haftalarda isim ve rütbelerini açıkça bildirdiğim kişilerin hal ve hareketleri büyük ölçüde iyileşme göstermişti.

geceleri yatağımda uyurken, 20 yaşındaki çocukların ağladıkları anda kimse farketmesin diye büründükleri halleri artık görmüyor, hissetmiyordum. hepimizin yüzü gülüyordu.

samimi bir dostumun kardeşi bu yıl askerliğini kıbrıs semalarında yapmakta, en son telefon görüşmesinde,
- 2012'de bir şikayet/olay olmuş, bu sebeple rütbelilerin eskisi gibi sert/lakayt olmadığından bahsetmiş.

onur duydum.

sorumlu bireyler olarak bizlerin askerlikten korkmaya, ürkmeye yaşanacak detaylara pandomim sanatını icra ettirmeye hakkımız yok. askere gideceğiz ki ordu sorgulansın, demokratikleşsin ve elbette ki arınsın.

beyninizi korku hissinden soyutlayıp fütursuzca üzerine gideceksiniz. rutine dayanıklılık ölçünüzü belirleyecek, sıramatik ve numaratör'ün olmadığı sıralarda haftalarınızı geçireceksiniz. ihtiyaçlar piramidinin en alt basamağında yaşayacak, zaman yönetimini öğrenip, sabır yetkinliğine erişeceksiniz.

konuşacaksınız zira,

" sadece konuştuklarınızdan değil, sustuklarınızdan da sorumlusunuz. "

biz bugün soluduğumuz nefesi,

gözü yaşlı annelerimizin yavruları, küçük tavşancıkları, evlatları, oğulcukları,

çoğu daha üzerinden çocukluğunu bile atamamış,

şimdilerde yüksek yerlerde açan çiçeklerimiz,

" öl " emrine gözü kırpmadan " emredersiniz " diyen

yüce mertebe sahibi şehitlerimize

borçluyuz.
(bkz: paralel evren)
hayatının 1 senesini tüketmekten başka birşey olmayan kölelik biçimi .
Mutlaka yapılması gereken görevdir. Mecburiyeti ayrı bir mevzu ama anlayana çok şey öğretiyor.
yeni mezun bir işsiz olarak gitmek konusunda kararsız olduğum görev. şimdi gidersem kpss den falan uzaklaşırım kafam komple dağılır iş bulmam zor olur diye korkuyorum. 6 ay başka şeylere kafa yorup döndüğümde de 1-2 ay oyalanırsam bir senem daha kaybolur memurluk adına.
Gitmeden önce çok büyük dert edersin...

Ordayken lanet eder bitsin artık diye dakikaları sayarsın...

Bittikten sonra "herşeye rağmen iyi ki yapmışım" dersin...
6 ay kadar bile bekleyeniniz yoksa çok daha zordur. başınızdan geçenleri heyecanla anlatabileceğiniz ve size destek olacak bir insan kesinlikle olmalı. ama olmayınca da olmuyor işte. ne yapalım.
insani vatandan milletten sogutan gorev. acemi birligimdeyim amasyada, günün her vakti askerlerin ülkeye bayrağa orduya kufretmesiyle geçiyor. savaş çıksa karsi tarafa geçip aminakodumun komutanını bombalarım diyenler de çoktur. ayrıca ülkücülerin de turklukten soğuduğu yerdir.
Kardeşim gidicek , arkada üzülen aile bırakmaktir
mallıktır. böyle bir hükumet için değmez. Sizi sikine bile takmayan birkaç kişinin başlattığı savaş(lar)da ölmektir.

Ne zaman "askerlik" kavramını duysam, matrix'in bu harika sahnesini hatırlarım.

http://www.youtube.com/watch?v=zDO1Q_ox4vk
her türkün 1 günlüğüne de olsa yapması gereken devlet hizmeti.
militarist devletlerde yapılması zorunlu, demokratik ülkelerde ise profesyonel olarak yapılan hizmet.
Saçmalıklar silsilesi.
Dipçik : Hayır güzel kardeşim patates soyarak askerlik yapmadım, Suriye sınırında karakol komutanı olarak yaptım.
Uzun bir süre tecilli olan vatan borçum.
Savaşı bilmeyenler savaşmak isterler diye bir söz vardır. Yani kimi zaman ne olduğunu bilmediğin bir şeye özenirsin, fena halde yapasın gelir.

Yaptıktan sonra ise fikirler değişir, tövbe bir daha dedirtir. işte askerlik bu cins bir olaydır.
her türk erkeğinin yapması gereken bir vazifedir. gittikten sonra aradığını bulamadığın tek yer olarak da tanımlanabilir.
Genel anlamıyla mantıksızlığın baş gösterdiği, ülke savunmasında fiziksel öğe olan insanın bizzat kendisinin pek gerekmediğini düşündüren durumdur.
zor meslektir. askerliğe gidecekler başvurularını geri almasın. savaş çıkarsa genel seferberlik ilan edilir o yüzden sike sike herkes gidecek boş lafları duymayın. gidin yapın gelin ayak bağından kurtulun.
yıkansana oğlum deyip ısrarla 1 hafta boyunca yıkanmayan ve koğuşun kokmasına sebep olan arkadaşın bana bunları yaşatmasına sebep olan yerdir fik yu.
3 hafta sonra yapacagim gorev. zaman mekan fark etmez cagirdiysa vatan gidecegiz. duzenimiz bozulacak belki ama yapacak birsey yok yapanlar bosuna yapmadilar heralde.
mantıksızlık tanımını baştan aşağı karşılayabilen bir eylem.

bu topraklarda zorunlu hizmettir. çocukluktan itibaren gaz verilir, askerlik şöyledir böyledir vatan borcudur denilerek.
hayatı öğrettiğine inanılır çoğu kişilerce.
kız bile verilmez çoğu zaman, askerliğini yapmayana.

dedik ya, mantıksızlık işte. ama vatana hizmet! gidilecek.
istense de istenmese de..

zordur, öncesi de zordur, yaparken de zordur, yaptıktan sonra da zordur, yapılmadığı zaman da zordur.
bir şey ancak bu kadar "zor" olabilir, sıfatını bu kadar hak edebilir.

gitmeye karar verirsin, bin türlü teferruat çıkar.
celp dönemi diye, sevk diye birtakım tabirlerle tanıştırır adamı.

az daha bekleyeyim dersin, iş güç peşinde koşayım hesabına...
ama bu sefer ayak bağı olur, iş bulamazsın, pek çok yerde karşına çıkar.
yine zor.

ee hadi gidelim, vatana hizmet edelim madem dersin.
sorarsın ilgili memura, ben ne zaman asker olurum?
cevap net: belli olmaz!

nasıl belli olmaz dersin?
nasıl?

örnek verelim; üniversite okudun, okul bitti, askerliği bir süre erteledin.
evet, şimdi ayvayı yedin!
karar verdin, gideceksin, başvuru yapacaksın.
ama ne zaman gideceğin belli değil!
otur bekle diyor sana devlet.
hem mecburi hizmet, senin hayatını engelliyor.
iyi lafımız yok! ee hadii gidelim?
yok, otur bekle!

beklersin, zamanın gelir, bir sürü kovalamaca, tuhaf bir psikoloji...
ortalık zaten karışık, nereye gideceğin belli değil.

sonrasında zaman geçer, gidersin görev yerine, başlar enteresan olaylar.
gün sayarsın!
bir mahkum gibi gün...
sayarsın.

sorgularsın, seversin, nefret edersin...
düz gideceğin yolunda bir virajdır askerlik.

vatan millet ayağına boş bir zaman dilimi,
eğreti bir kamburdur hatta.

ama dedik ya, vatan hizmeti! diye...
vatana hizmet ederken dengelerini sorgular halde bulursun kendini.

şanslıysan vietnam sendromu hesabı, kısa sürede atlatırsın askerlik sonrası psikolojiyi.
yok şanssızsan vatana hizmet etmenin karşılığında bir madalya misali bozulmuş bir denge, sarsılmış bir benlikle uzun yıllar problem yaşarsın.

işin sonunda anlatılacak ve sınırsız ölçüde anı sahibi olursun.
ve yad ederek " askerlik mantıksız aga" der geçersin.
349. kısa donem er olarak yaptığım şey.gidin erkenden yapın bitirin fazla uzatmaya anlam yok
-benim mesala tertibim vardı,gerci tertip diyorum ama adam benden 10 yas buyuk 35-36 yasında falan.herif neredeyse kendini asacakti mk.
zorunluluk.