bugün

yazın, bu bünyeye teşhisi konulan hastalık.

--spoiler--
ramazan ayında psikoloğa gitmiştim,

doktor: intahar etmeyi düşünüyor musun?
ben: ramazandan sonra inşallah**
--spoiler--

--spoiler--
akabinde selectra isimli sikko bir ilaç verdi. 1 ay kullan gel dedi. hani pazartesi gel başla derler ya işe ilk girişte o derece sevindiydim amk.ilk içtiğimde ertesi gün öğlen 5 idi uyandığımda. sanki gülle vardı omuzlarımda.
uyandığımda yorgun ve bitkindim. yüzümü yıkadım ve kendime geldim. çiçek gibi açtım sanki amk. sokağa çıktım her yere toz pembe bakıyordum artık. ilaçlar ne zaman bitti, sanki boyalı kalemlerin mürekkebi bitmiş gibi etraf siyah beyaz oldu.
--spoiler--

özet: ilaç kullanmadan da geçer kanımca. ben kullandım geçmedi hala bozuğum çok şükür.
polat alemdarın savcı arkadaşında da bu rahatsızlık varmış geçmiş olsun zor. dizi icabı tabi gerçekte yoh ha.
Anksiyete ve ya endişe, canlılarca deneyimlenen kaygı, korku, gerilim, sıkıntı halidir. Canlıların dış ortama uyum çabasında koruyucu bir tepkidir. Denetim dışına çıkıp kişinin işlevselliğini aksattığında Anksiyete bozuklukları olarak incelenir. Psikiyatride bir grup hastalığın genel adıdır.

Terleme, titreme, çarpıntı vs. gibi bedensel belirtileri görülebilir. Başına kötü bir şey geleceğini düşünme, rezil olmaktan veya komik duruma düşmekten korkma gibi bilişsel (düşünsel), fakat çoğu kez nedeni belirsiz, tanımlanamayan bir gerginlik durumudur.

Anksiyete, genelde kavramsal, somatik, duygusal ve davranışsal bileşenlere sahip olmak biçiminde tanımlanır (Seligman, Walker & Rosenhan, 2001). Kan basıncı ve kalp atışının artması, terleme, ana kas gruplarına ani kan akışının hücum etmesi nedeniyle kaslarda gerginlik, bağışıklık ve sindirim sistemi fonksiyonlarının yavaşlaması gibi fiziksel etkileri vardır. Bunlara ek olarak mide bulantısı, el ve ayaklarda soğukluk, titreme -üşüme hissedilir.

Duygusal açıdan ise hastalık korku ve panik hissine neden olur. Kişi her şeyi olabilecek en olumsuz yönüyle ele alır, moral seviyesi en alt düzeydedir. Davranışsal olarak ise hasta, anksiyete kaynağından kaçma eğilimi gösterir. Yine de anksiyeteden sadece patolojik bir durummuş gibi bahsetmek yanlış olur. Bu his, korku, kızgınlık, üzüntü ve mutluluk gibi duygularla beraber gelen, insanoğlunun hayatta kalmasıyla bağlantılı temel duygulanımlardan birisidir.

Anksiyete tedavisi en az bir yıllık ilaç tedavisi şeklinde seyreder. Bunun yanı sıra derin nefes alıp vermek endorfin salgılanmasına neden olduğu için hastaları rahatlatır. Masaj, aromaterapi, telkin gibi yöntemlerin de işe yaradığı bilinmektedir.http://tr.wikipedia.org/wiki/Anksiyete
ne yazık ki yaşadığım ve illet sınırına dayanmış hastalığımdır. neyin nesidir kendi çapımdan anlatayım.

anksiyete bozukluğu: sürekli kaygı ve bir şeyler olacak korkusu, "acaba?" diye yaşamaktır. anksiyete bozukluğu asla iyileştirilemeyen, ama en ufak dereceye indirgenebilen bir hastalık olup tedavisi oldukça zordur... böyle 2-3 psikolog seansıyla geçmez, bakmayın. ayrıca anksyete bozukluğu dediğimiz olayın bir sürü türü vardır. bunlardan en yaygın olanı ise panik atak'la başlayan anksiyete bozukluğu ve sosyal fobi anksiyete bozukluğu olarak adlandırılır.

yaygın olanlardan bazıları;

sosyal fobi, bir topluluk içinde diğer insanların onu gözünün üzerinde olduğu korkusudur. bu fobiye sahip olan kişilikler sosyal etkinliklerde yemek yeme, ortama kaynama ve konuşma gibi eylemlerden çekinirler, gerçekleştirmezler. bir topluluk içinde, kalabalık bir mekanda bulunurlarsa sıkıntı ve ruh hali dengesizliği baş gösterir ve bu fobiyi iyice tetikler.

panik atak, panik atağa bağlı anksiyete bozukluğu olarak adlandırılan illet de ise. hastalık sırasında hastada çarpıntı, nefes darlığı, aşırı terleme, titreme, baş dönmesi gibi şiddetli bedensel sorunlar görülür; hastalar panik atak sırasında bu belirtilerin yanında ufak bir ölüm korkusuda yaşarlar... aşırı derecede bir korku olursa genellikle kalp krizine bağlı ölümler gerçekleşir. ya da hasta 'delirir'. bazı anksiyete bozukluğuna bağlı panik ataklarda ise hastada kalabalık bir yere gitme korkusu ya da yalnız başına kalma korkusuda görülebilir...

özgül fobi, anksiyete bozukluğu yaşayan insanlarda baskındır. bir nesne/durumla karşılaştırılldığında mantıksız olan fobidir, çünkü korkunun bir amacı yoktur. bu fobiyi yaşayan şahıs o nesneden korksa bile bu korkunun gereksiz olduğunu bilir, fakat korkar.

kedi-köpek gibi hayvanlardan korkmak buna örnek sayılabilir.
3 sene boyunca gördüğüm tedavi ile atlatmaya çalıştığım, bol prozac ile önüne geçilmeye çalışılan büyük gerginlik hali.
bir nedenide (bkz: mobbing) dir.
yalom'un temel kaygılarıyla freud'un dürtülerinin çarpıştığı saha. ufak ataklarla freud rakibini yoklamaya başlıyor ve diyor ki "doğuştan getirdiğimiz dürtülerimiz farkında olmadan bizde anksiyeteye neden olur." buna karşılık booş durmayan yalom ise "hayır ulan kişinin farkındalık hali ve dört temel kaygıdan herhangi birisi ölüm ya da yalıtım ya da efendime söyleyeyim özgürlük düşüncesi buna neden olur."
yalom iyidir hoştur tatlıdır ama freud'da neticede küçük tanrıdır vardır bir bildiği deyip bu konuyu şimdilik burada kapıyoruz.
bir çok hastalığa eşlik edebilir, belki de bir çok hastalık buna eşlik edebilir.
mercimekli köfte gibidir, içinde yok yok. duyduğunuz hemen hemen çoğu hastalığı kapsar. doktor size bu tanıyı koyduğunda ilk aman boş ver, herkeste var denilen; içeriğine bakıldığında amanın mmm migros gibi kocaman denilen hastalık.
en sık mitral kapak prolapsusu olan hastalarda bulunur.
aynı ilgi alanına sahip kişilerle zaman geçirerek yada onlarla tanışarak tabi bu hastalığın sahibi için zor birileriyle tanışıp arkadaş olabilmek ama atalatılacağına inandığım ruhsal rahatsızlık.
her insanın bazen yaşadığı bozukluklardır aslında. endişe, kaygı, huzursuzluk, iç sıkıntısı, korku, stres, endişe bunalım gibi anlamlarla da ifade edilebilir.

kişi bu hastalığın pençesinde ise kendini her zaman bir korkunun ortasında hisseder. hep bir alarm durumunda tetikte bekler. başına kötü bir şey gelecek gibi hisseder. kişinin sosyal aktivitelerini, kişiler arasındaki iletişimini, aile hayatını da olumsuz yönde etkiler bu hastalık. kişide ruhsal bozuklukları doğuran bir hastalıktır.

anksiyetenin oluş sebepleri ise; kişideki bunalım sebeplerine karşı savunmasız olmasından kaynaklanır.

başlıca semptomları ise;
1- huzursuzluk
2- kaygı
3- korku
4- aşırı endişe
5- insomini (uykuya dalamama)
6- irritabilite (aşırı huzursuzluk)
7- obsesyon (takıntı)
8- kompülsiyon (takıntının eyleme geçmesi)
9- depersonalizasyon (parçalanma hissi)
10- zihinde evirip çevirmek
11- panik
12- terleme
13- çarpıntı
14- idrara sık çıkma
15- göğüste sıkışma hissi
16- nefes darlığı
17- baş ağrısı
18- kuvvetsizlik
19- çıldıracağını düşünmek ve elinde olmadan bir şey yapacağı korkusu
20- ölüm korkusu.
nickimden de anlaşıldığı üzre...
kısaca (bkz: ank)
herkeste bir parça var olduğunu düşündüğüm bozukluk.
ergenlik dönemindeyken bana da teşhisi konulan bozukluk. her insan hayatının bir bölümünde yaşıyormuş mutlaka, küçük çaplı depresyonmuş kendileri.
şu an kendisiyle boğuştuğum bir hastalık. öyle ki hayatın anlamını, böyle saçma bir sorunun cevabının olmadığını bilmememe rağmen cevabını aramaktan vazgeçemiyorum. alfed Adler'e "hayatın anlamı nedir" diye sorulduğunda "havucun anlamı neyse odur" demiş. buradan da anlaşılacağı üzere çok büyük bir boşluk içindeyim, sürekli karamsarım... allah düşmanımın başına bile vermesin...

bakın şu an bile herkese kendimi acındırmaya çalışıyorum, yokluğumun etrafımdakileri üzeceğini bildiğimden yok olmak istiyorum. beni hedefime ulaştırmak için şevklendirecek herhangi bir hedefim yok. herkes acısın bana, bunu istiyorum bazen.

bazen böyle yaşamaktansa en iyisi yok olmak diye düşünüyorum...
insanın yaşam sevincini yok edendir. kişi, yaşayan ölüye döner. bir kere saplanıldığında çok zordur bu bataklıktan çıkmak, fakat imkansız da değildir.

(isteyen kişiler mesajla ulaşabilirler, tavsiyelerle yardımcı olurum)
Başlarda kendi belli etmeyen sinsi bir hastalıktır.
Hasta olduğunuzu fark edene kadar aşırı endişe durumunuzu, bir çok şeyi kafanıza takmanızı ve çeşitli korkularınızı kişiliğinizin bir parçası zannedersiniz. Zaman geçtikçe bu korkular ve kaygıların katlanarak çoğaldığını fark edersiniz ve:

-Başkaları benim hakkımda ne düşünüyor?
-Başarılı olabilecek miyim?
-Acaba deliriyor muyum?

gibi soruları sıkça kendinize sorduğunuzu fark edersiniz. Her hangi birinin sizin için söylediği bir şeyi "Acaba gerçekten de öyle mi? Ben öyle miyim?" diye düşünürsünüz. Öyle ki karşı cinsten size ilgi gösteren biri olursa "Yok canım benden hoşlanmıyordur, amacı başkadır." gibi düşüncelere kapılırsınız.Kısacası gün geçtikçe "Pireyi deve yaparsınız."

Hastalık beyinde seratonin adı verilen sıvının az salgılanmasından dolayı ortaya çıkar. Hastalığın fark edilmesi için öncelikle hasta olduğunuzu kabul etmeniz ve doktora gitmeniz gerekir. Belirtileri arasında vücudunu kontrol edememek durumunda içten gelen bir titreme ile karşılaşmanız söz konusudur. Vücudunuzu kontrol edemediğinizi düşündükçe daha çok kaygılanıp "Acaba hep titreyecek miyim? Ya bir daha titrersem, acaba delirdim mi?" gibi sürekli beyninizin içinde konuşan olumsuz bir ses olması durumudur. Tedaviye başladıktan sonra hemen iyileşmeyi düşünmek ve hemen sonuç alamama durumunda yine kaygılanıp "Acaba bu ilaçlar bana yaramadı mı? Neden ilaçlar etki etmiyor?" gibi de kaygılar söz konusudur.
Kalpte aşırı çarpıntı ya da duracakmış gibi olması, genel bir huzursuzluk, aşırı kaygı, endişelenme, vücudu kontrol edememe, ölüm korkusu, yakınlarının ölmesi korkusu, nefes alamıyormuş gibi hissetmek ya da aldığınız nefesin size yetmediğini düşünmek, uyumadan önce gün içinde yaptıklarınızı düşünmekten dolayı uyuyamamak, beyninizin içinde sürekli konuşan bir ses, kendinizi mutsuz hissetmek vs vs.. gibi belirtileri mevcuttur..
Kısacası anksiyete bozukluğu aşırı kaygı, korku ve takıntıdan kaynaklanır ama zamanla tedaviye uyarak bu kaygıların, korkuların ve takıntıların geçmesi mümkündür buna inanıp sabırlı olursanız hastalığı yenebilirsiniz.
Türklerin 'içim sıkılıyor ya' diye ifade ettikleri psikolojik durum.
bazılarının kendisini gözlemleyerek keşfedebildiği, bazılarınınsa pek de kendine dönüp bakmadığı için varlığından haberdar olmadığı psikolojik sorun. ikinci tip kişilerin durumu daha vahim olabilir, çünkü içlerinde bulundukları durumun farkında olmadıkları için kendilerine zarar vermeleri bir yana çevrelerine verdikleri zararın da farkında değillerdir. birinci durumda ise kişi kendisine de çevresine de zarar verdiğini fark edebilir, fakat bunu fark etmiş olması anksiyetenin üstesinden gelmesine yardımcı olamayabilir. eğer yakınındakiler kişinin durumunun farkında olmazlar, yardım etmezler ve sebep olan unsur(lar)ı değiştirmek konusunda eşlik etmezlerse, psikiyaristin eşlik etmesi gerekebilir. zira daha önceki entrylerde de bahsedildiği gibi, huzursuzluk, kaygılar ve endişe artar, ortaya çıkan takıntılar eyleme dönüşür, zira kişi baş ağrılarından, nefesinin kesilmesinden, bitap geçirdiği vakitlerden bıkmıştır. bütün bunların devam etmesi kişiyi panik atağa kadar taşıyabilir.
intihara kadar götürebilir. düşünsenize bu hayata başlamışsınız bütün yakınlarınız mutlu, sosyal bir hayatları var rahatça yaşıyorlar siz ise sadece yaşıyorsunuz. böyle ot gibi yaşamaktansa intihar etmek ve bu rezil hayattan kurtulmak aklınıza gelebilir.
size en az hastalık kadar acı veren bir diğer tarafı da çevrenizdekilere turnusol kağıdı oluşudur. etrafnızda "ben seni anlıyorum" diyen kaç kişi olmuşsa olsun zamanla hepsinin bi sikten çakmadıklarını görüyor olursunuz. kendinizi yalnızlaştırdığınız yetmediği gibi üstüne adam sandığınız çevreniz insanlarının yeri geldiğinde belden aşağı vuracak kadar çirkinleşebildiğini görürsünüz. hayat bazen ibnedir derler ya işte bence hayatı ibne kılan biraz da bu orospu çocuğu insanoğlu.
aşırılık durumudur, panik yapmayın ve sakin olun.
dsm4'e göre 12 tanedir ama bir psikiyatr ile bu konuyu konuşursanız size "siktir lan başlatma dsm4'üne zibilyon tane anksiyete bozukluğu var kategorilendirmek sayı belirlemek o kadar kolay mı" diyebilir.