bugün

çift kişilik insan yoktur. özgüven eksikliği ve ayırd edilemeyen tip vardır. genelde öğrencilik yıllarında görülür iş hayatında ve ilerleyen yaş tecrübesine göre karakter özellik kazanır. şu ana kadar çift karakter insan görmedim.
Başlıkta anksiyete bozukluğu yazıyor herkez şizofreni hastalığını açıklama gereği duyumuş hiç alakası yol ikisinin birisi direk kalıcı beyin hastalığı diğeri ise düzenli tedaviyle geçebilecek bi rahatsızlık.
Paranoya gibi bişey kesinlikle şizofreni ile yakından uzaktan alakası yoktur.
diğer bir adı türkiye'li olma sendromu. kaygı ve tasaların yaşandığı bir ülkede, kendini doğal olarak düşünme hastalığı. kaygı yaşamın normal bir parçasıdır. herkes günlük yaşam içinde değişik konularla ilgili kaygı duyabilir. yetişmesi gereken bir iş, işsizlik, sınav, sağlık, para, darbe, fetonun yaptıkları, çocuklar ve aileyle ilgili sorunlar birçok insanı kaygılandırabilir. Aslında kaygı, bir ölçüde bizim günlük sorunlarla baş edebilmemiz için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar verip kurtulmamızı sağlar. Normalde bu tür kaygı hafiftir ve baş edilebilir düzeydedir.
bazen; çalan telefonları açamamak, en yakın arkadaş ile bile buluşmaktan çekinmek, buluşma öncesi gerginlikten ve heyecandan kusmak, eve gelen misafire ayıp olmasına rağmen odadan çıkamamak, ailenin yanında oturamamak, yataktan çıkamayacak halde olmak, yolculuk yapamamak, kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunamamak bulununca da terlemek, titremek, her şey için aşırı derecede endişelenmek, her şeyin yersiz olduğunun farkında olmak ama yine de engel olamamaktır.
korkunç bir rahatsızlıktır.
sadece çeken bilir. bazı insanlarda daha hafif bazılarında daha ağır olmakla birlikte, yaşama hevesinizi, isteğinizi her bokunuzu bitirir.
sürekli bir endişe, telaş...
antidepresan kısmen çözümdür. en azından panik bozukluğa dönüştürmez işi.

ileri safhalarda maalesef fizyolojik belirtiler gösterir. Bulantı, kusma, göğüs ağrısı, titreme, el ayak çekilmesi, taşikardi vs...
amcuk gibi bişeydir, evet birazdan bi haber alacaksın ve dünyan yıkılacak.
çekmeyen bilmez hastalığıdır.

(bkz: #31094309)
hayatı kontrol etmeye çalışan, belirsizliğe tahammül edemeyen ve geleceğe hapsolmuş insanların hastaligi.

anksiyete bozukluğu tanısı almış kişilerin ebeveynlerinden biri sıklıkla kaygılıdır ve ruhsal öyküde tamamlanmamış yas, zorunlu göç gibi hikayelere sık rastlanır.

psikoterapiden çok fayda görürler. ilaç tedavisi gerekli olduğunda bile, farmakoterapi muhakkak psikoterapiyle eşzamanlı yürütülmelidir.

ekside bi psikiyatristten (ç)alıntıdır.
Bir kaç yıl önce tedavisini olduğum ve huzurlu geçen bir kaç yıldan sonra yeniden başıma çöreklenen ruhsal bozukluk... Öncekinde yemin ederim disipline girmiş bir kadın olarak tedavimi olmuştum ama bu defa biraz cozuttum galiba. insanoğlu çok nankör. Hemen biraz iyi gibi oldum diye alkolle kullandım bi kaç sefer. Bi kaç sefer de almayı unuttum ilaçlarımı ve bu gece cortladım. Yine sırtımdan soğuk terler, titreme ve felaket senaryolarıyla kapımı çaldı. istifrağ ettim ve şimdi adaçayımı yudumlarken hepsinden kurtulmaya çalışıyorum. Yazıyorum ki kafam dağılsın biraz normalleştireyim şu an yaşadıklarımı. Yazıyorum ki tedavisini gören bir başka kişi benim gibi aksatmasın ciddi ciddi olsun tedavisini. iki ileri bi geri gidersiniz yoksa aman deyim şakaya gelmez. Allah dermansız dert vermesin.
Psikolojik olarak rahatsız edip o an ölecekmiş korkusuna kapıldıkça nefesin daralıp kalp çarpıntısının daha da arttığı durumdur.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB) olan kişilerde “sürekli, aşırı ve durumla uygun olmayan bir endişe durumu” söz konusudur. Aşırı endişe, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler ve hatta olağan yaşam etkinliklerini sürdürmesini engeller. Bu kişiler her durumda olası en kötü sonucu düşünürler, herşey kendi denetimlerinin dışındadır, iyi bir olasılık ya da geriye dönüş mümkün değildir. YAB’da aşırı endişe ve kaygı genellikle sağlık, aile, para ya da iş gibi konularla ilgilidir. Denetlenemez nitelikte olan endişe hali en az altı ay boyunca hemen hergün vardır ve gün boyunca sürer.

YAB’nun yaşam boyu görülme sıklığı %5-6’dır. Başka bir deyişle, her 100 kişiden 5-6’sı yaşamlarının herhangi bir zamanın bu rahatsızlığı yaşayabilir. Yaşla birlikte kaygı duyarlılığı artar. YAB yaşlılıkta en sık görülen anksiyete bozukluğudur.

http://www.psikiyatri.org.tr/pagepublic.aspx?menu=18
6-7 çeşidi varmış bu hastalığın, insanın ruhunda taşıdığı bir çeşit parazit. bundan muzdarip 10 kişiden 9'u ilaçları hemen önermiyor, kapıdan adımınızı atamayacak kadar etkiliyorsa tabii uzmana görünün fakat istemeyerekte korkarakta olsa baş edebiliyorsanız korkularının üstüne gitmek en etkili ilaçtan çok daha güçlü oluyor.

kendimden örnek verirsem, sosyal anksiyete gibi birşey yaşıyordum. yargılanma, iletişim kuramama vb. korkular uykularımı kaçırıyordu. endişelendim, korktum, çarpıntım oldu ama elinde sonunda ne yargılandım ne de başarısız oldum. insanların önüne çıkıp sunumda yaptım ödev grubuda buldum. Hala okula giderken biraz geriliyorum. ne yaparım ne ederim kaygısı hep oluyor ama inanın insanın kendini telkin etmesi çok daha kolay ve etkili. korkuları hissediyorsunuz geliyor yaşıyorsunuz ve en sonunda günlerce endişelendiğiniz sizi yiyip bitiren olayı yaşayıp iyisiyle kötüsüyle geçmişe gömüyorsunuz. işte o zaman anlıyorsunuz ki ayakta kalan anksiyete değil siz olmuşsunuz. savaşın kazananı sizsiniz.

Edit: Sanırım yendim sözlük, eskisi gibi endişeli değilim artık hayat öyle yada böyle akıp gidiyor
(bkz: #31094309)
112 i arayanların %80 ini kapsayan hastalık.

kardeşim kendiniz yeneceksiniz.

hastalıktan korkup eve kapatırsanız kendinizi ilerler.

spor yapın, müzikle uğrasın, manita yapın.
Çok iğrenç bir illet.
Dün gece anksiyete atağı geçirdim, ilaç kullandığım için ataktan da şüphelenmedim. 2 saat şiddetli kalp ağrısı hissettim, eve giderken polis eşcinsel sanar kaygısı ile yardım da isteyemedim. ( Tanıdık polisti, eve götürmek için koluma girecekti, iş atıyorum sanar dedim ) içimden düşüp bayılırsam, ambulansı arar en azından diye geçirdim ) 2 saat sonra şiddetli kalp ağrısı ile ambulans geldi, iyi olduğumu psikiyatriste gitmemi ilaçlarımı değiştirmesi gerektiğini vurguladı.
Bu homofobiklik değil, anksiyete bozukluğudur. Derininde de elbette bu konu da hassas olmam yatıyor. Sevgilimle de aramı bozdu hastalığım, bende de hata var tabi.
Her 1 kişiden birinde bulunan psikolojik problem.
Cehalet mi ? eşcinselliği biliyorsun diye psikolojiyi falan mı çözdün ?
allah başka dert vermesin, ilerlemesin, panik atağa dönüşmesindir.
Her on kişiden beşinde görülen kaygı bozukluğu.
genelde dış görünüşünden dolayı diğer insanlar tarafından yargılanan kişilerde sıkça görülür.
sırf bu yüzden zamanında okulda zorbalığa uğrayan kişileri savunmuşumdur. zira bu ciddi bir durum.
Bende olmayan bozukluk. Enteresandır ki artık sahip olmayınca daha marjinal oluyorsunuz.
bende geçen sene olduğunu düşündüğüm saçma salak psikolojik gerginlik.
rutinlikten kaynaklı olan hadisedir. bütün gün evde yatıp yada her gün aynı şeyleri yapıyorsanız (iş okul vs şeylerde olabilir) bir gün biri gelipte size ''abi bu akşam konser var ve sahneye çıkacaksın '' dese şok olursunuz yani sizin sahne olayı yok tabi ama sahne olayını uçağa binmek yada alışageldik şeylerin dışında yaşadığınız veya yaşayacağınızı düşündüğünüz şeyler olarakta düşünebilirsiniz.
bu çok normal aslında bir nevi korku hissiyatıdır.

çözümü ;
''korku iyidir korku sizi hayatta tutar'' dağ 2

-bunları yaparken hiç korkmuyormusun ?
-korkuyorum tabiki en güzel yanıda bu zaten (adrenalin filmi)

bu benim görüşüm tabi
ben çözümü kendimde buldum umarım ilaç kullanma salaklığını yapmazsınız, yapmayın.
Kiskirtici bir ismi var. Etkileyici bir telafuz.. siz sebepsiz ve gereksiz yere tedirginlik yasayip 3 bucuk atarken birinin ''neyin var'' sorusuna:

-anksiyete bozuklugu..

diyorsunuz ve o tirsak haliniz sizde batman' in can dusmani joker karizmasina donusuyor.

Heyyt be adam kaygidan gerim gerim geriliyor ama soyleyin hangimizde anksiyete seysi var ki? Picak gibi delikanli masallah!!
özgüven eksikliği yaşayanların çektiği bozukluk.

iradesine söz geçiremeyen bir insanın yaşayacağı bir hastalıktır kendisi. içindeki düşünceleri kontrol edemeyen birisi kendisini çok kolay düşüncelere kaptırıp, içinin sesini susturamayacak ve daha da mutsuz olacaktır. genelde çekimser olup, fazla ortamlara girmeyen, genelde içine kapanıp yaşayan insanların muhtemelen yaşacağı özgüven eksikliğinin sonucu olarak genelde başlarına bu hastalık gelmektedir.

en temel ilacı kendi düşüncelerinizi kontrol etmeyi bilip, güçlü olmayı, korkmamayı, çekimser olmamayı sürekli olarak kendinize tekrar ederek söyletmeniz ve kendinizi buna inandırmanızdır. bunu yapabildiğiniz anda cidden kendinizi mutlu hissedip, böyle şeylere kafayı takmayacaksınız.

özgüveninizi yükseltmek için kendinize bir kişisel gelişim kitabı alın ve onu dikkatlice okuyun. cidden kendinizi mutlu hissedeceksiniz ve bu düşünceleri atmanız daha da kolaylaşacak.

bu arada antidepresan, sizi hepten bozacak bir öcü değildir. antidepresanlar size bu konuda çok yardımcı olacak ve kendinizi mutlu hissedeceksiniz. antidepresanlar sanıldığının aksine beyni uyuşturmaz, nasıl bir yerinizi yaraladığınızda oraya ilaç sürüyorsanız antidepresanları da öyle düşünün. onlar size yardımcı olacak ve size hayatınıza büyük bir etki edecek olan "ben güçlü birimiyim, yoksa değilmiyim? ben artık kendi ayağımın üstüne durabilir ve hayatımı nasıl yaşamak istiyorsam öyle yaşayabilirmiyim?" sorusuna sizi hazırlayacaktır. kendinizi hazır hissettiğinizde bu ilaçları bırakacak ve eskisi gibi bir hayat sürebileceksiniz.

not: bir anksiyete bozukluğu mağduru.