bugün

Başkent olmasa hiç gelişemeyecek ildir.
la angara şeklinde isminin değişmesini istediğim şehircik.
Bu şehri gri yapanlar sahte Ankaralılar aslında. Binalar değil, müteahhit suçlu. O yüzden çimentoyu serbest bırakın! Ben, Ankara’nın içinde yaşamıyorum. Bu şehrin insanları ikiye ayrılır. Bir, Ankara’nın içinde olanlar, ikincisi ise içinde Ankara olanlar. Benim içimde öyle büyük bir Ankara var ki, milyarlarca kez küçültülse bile sığmayacak Dünya haritasına. Benim gibi Ankaralılar var az sayıda. Bizler son otobüse koşmayanlarız. Bizler Kennedy caddesinden Atatürk Bulvarına 3 saatte yürüyen insanlarız. Acımasın diye şehrimin kaldırımları, sert basmayız ayaklarımızı yere. Çünkü bizim şehrimiz çırılçıplak. Çünkü bizim şehrimiz sahil giymez, deniz giymez! Bizim şehrimiz suyla temizlenemeyecek kadar kirletildiğini bilir de ondan. Başkent olduğu gün politikacıların tecavüzüne uğradığını bilir çünkü! Tecavüzün izleri yıkanarak geçmez. Ankara’ya yapılan bu tecavüzün çocukları, bakanlıklar adı altında yan yana duruyorlar şimdi şehrimin her yerinde. Bombalayacağım, hepsini bombalayacağım da Ankara’nın bozkırına zarar veririm diye tutuyorum kendimi. Tutuyoruz kendimizi içimizdeki Ankara üzülmesin diye. Bizler, Aralık ayı yaklaşınca alırız sevgimizin karşılığını. içinde Ankara olan evsizler, geceyi geçirmek için üstü kapalı biryer aramazlar Antalyalı otobüs durağı evsizleri gibi. Ankara’nın sevgisi soğktur. Ankara sana dokunursa üşürsün. Çünkü Ankara’nın kendisi üşür çıplaklığından. Öyle çok üşür ki, sana dokunduğunda kanın donar. Çekmesin istersin ellerini ellerinden. Öyle bir sıkarsın ki Ankara’nın ellerini ısınsın diye, o ısınmaz sen üşürsün. “Olsun!” dersin. “Olsun ulan! Seviyorum ben seni, öyle çok seviyorum ki sıkılırsan soğuktan ateşe veririm kendimi. Güneş olurum!” dersin. Fakat Ankara’nın üşüse de sıcağı sevmediğini bilirsin. Gevşek değildir bu şehir, içindeki takım elbiseli gevşeklere inat bir kez olsun salmaz kendini! Yay gibi gergindir bu şehrin yüzü çünkü ağır bir yükü var sırtında. Ankara öyle büyük bir yük taşır ki, Atlas’ın sırtına versen böcek gibi ezilir. “Seviyorum seni!” dersin Tunalı Hilmi’nin kalabalık kaldırımına da bir cevap alamazsın. Tecavüze uğramış birini nasıl ikna edebilirsin ki bu sefer herşeyin çok farklı olacağına? Ankara’nın tecavüz çocuklarının arasında en büyüğü Belediyesidir. Odtü’yü yıkmak istediğinde o kadar çok heyecanlandım ki yıksın diye. içimden dedim ki Ankara Üniversitesi’ni de yıksın! Bilkent’i, Gazi’yi, Başkent’i hepsini yıksın. Yeter bu şehri tanımayan kimse gelmesin artık buraya diye! Öyle bir seri katil çıksın ki Ankara’dan, herkes korkup kaçsın, terk etsin burayı! Bursa’yı tekrar başkent yapsınlar istiyorum her gece. Yazdıklarımın bir önemi olmadığının farkındayım, çünkü gitmenizi istiyorum artık. istanbul’a gidin mesela, yedi tepeye kurulmuş. Herkes seviyor bi’ gidip bakın. izmir’e gidin ya da kızları çok güzel oranın. Güney’e gidin, Doğu’yu gezin mimarisi etkileyici, Ege’ye gidin balık yiyin. Adalara gidin. Lütfen artık bizim şehrimizden siktirip gidin! Aradığınız hiçbir şeyi bulamayacaksınız burada. Burada bir kez olsun sıkılmış insanlar, her daim sıkılacaklardır. Lütfen gelmeyin artık. Politikacılar gitmeyecek bari siz gidin. Her gün tecavüze uğramaya devam edecek Ankara, orada oturup da seyrederek daha fazla utandırmayın bizi. Bizi bizimle bırakın da her gün bir yenisi açılacak olan yaralarını saralım şehrimizin. Lütfen gidin, bir daha da dönmeyin.
gri şehir.

off of yine yollar gözükecek bize.
Salı günü yine buruk bir şekilde arkamda bırakacağım şehir.
insan doğduğu büyüdüğü şehre yalnızca tatil için gelince kötü oluyormuş meğer.
la benı yedı bıtırdı bu bayramda arkadas.
herkes mı bı cehenneme gıder, la hıc mı kımse olmaz anaaa patladım sıkıntıdan lan. bu ne boyle sehır resmen terk edıldı arkadas saka gıbı...
Vega şarkısıdır efendim.
dört tarafı karalarla çevrili şehirdir. memur şehri olması sebebiyle hiç sevemedim. bir kere hayattaki en büyük fobim memuriyet. anlayamazsınız.
boklu su da aksa musluklarından seviyorum ankara'yı.denizi olmadanda sevilen bir şehir ankara. gözünüzde istanbul'u çok büyütüyorsunuz genjler.
Konya'yı gördükten sonra 8 yıldır alışamadığım Ankara'ya aşık oldum. Döner dönmez şükür namazı kıldım.
Şiirlerle, kitaplarla, program veya dizilerle değil sokakları ile konuşunca insanı kendine meftun eden şehir.
bokunda boncuk bulunamayan şehir.
Şu sıralar sabahları yaz akşamları kış olan şehir.
iki buçuk ay sonra bir buçuk yıl için gelme ihtimalim olan şehir. sevmem ama şu an çok çok cazip..
laf söyletmezdim kendisine. en güzel benzetmeleri, en güzel övgüleri hakeder diye düşünür dururdum. son 1 yılda ömrümden ömür aldın be, neden böyle yaptın. sen de mi vefasız çıktın be güzelim şehir ?
her yolun kızılay£a çıktığı şehir.
2014 ün ortasın da ulaşımı rezil olmuş şehir.
Ne enteresan bi kent be arkadas. Brn hep bakiyorum mesela herkea biseylerden takiniyor, biseylerine hasta oluyor biseylerine ozlem duyuyor. Yasiyor gibi... sanki burada yasayanlar icin (ben de dahil) insan gibi bise ya. Hayir hep bakiyorum.sozluge gun icinde sol tarafta hep duruyor basligi. Istanbul a dikkat ediyorum ama istanbul basligina kimse bi entry girmiyor.
Hakikaten neden bu kadar cok ankara icin yazilip cizilmesine ragmen istanbul icin hic kimse iki kelam etmiyor?
Bozkır , memur şehri. Başkent olmasından başka herhangibir getirisi yok. Büyükşehir ollması birşey değiştirmiyor. Însanı kaba. Herhangi bir büyükşehirden farksız.
deniz arayanlar bu başlığa tıklamasın bile. Ankara'nın yerlisine yani harbisine denk geldiğiniz zaman tüm düşünceleriniz değişebilir. yok efendim benim gözlemim değişmez diyorsan, yapılacak bir şey yok.
Bu aralar sabah evden çıktığımda "hay ayazini seveyim Ankara'm" dedirten aşık olduğum şehir.
Kışını özlediğim nadide şehirdir. soğukta karlı havada moskovaya benzemektedir luna parkı falan. e özledim..
şu sıralar terk etmeyi düşündüğüm -iş imkanları, kariyer hedefleri- ancak cesaret edemediğim şehir.

ankara'ya sonradan gelenler sevemediklerini iddia ederler, farkında olmadan insanın içine işler ankara.
sevilmez ama deli gibi özlenir.
Yağmurlu havalarda çok sevdiğim sıcak günlerde ise nefret edip bir köşeye çekildiğim şehirdir. Bir yıl yaşadım ankarada yaşarken sevmezdim kendisini ama şimdi bakıyorum da hakikaten kendince ayrı bir albenisi varmış.
o eski yapı devlet binalarında, mesai saatleri dışındaki bomboş sokaklarında garip bi hüzün kokan şehir. yeni semtlere alışkın değiliz biz.