bugün

şairin ses verdiğim şiirlerinden mürekkep çalışmama bu link üzerinden erişilebilir.
ses verdiğim bazı şiirlerinden mürekkep çalışmama aşağıdaki link üzerinden ulaşılabilir.

https://www.youtube.com/w...DXn-EDNPqCRmmp1uC0TRYaG9u
hiçbir şey hissetmediğim bir insana, senin güzel şiirlerini saatlerce bir deftere doluşturmaya çalışarak en sonunda hissettiklerimin defterden taşması suretiyle hediye etmemdi tanışmamız.
aslında seni tanıyordum. o şiirleri de.
ama ilk defa ne demek istediğini o zaman anlamıştım.
teşekkür ederim.
sen bir dağsın esmer adamların durmadan kazdığı.
KUŞLARI SiKTiR ET

gel geri dönelim dünyaya aşkla; kuşlar
gagalıyor üzüm salkımlarını; kuşlar
kanatlarına, incecik parmaklarına
kuşlar hepimize yabancı
sevmek bir başkasının yarasına dokunmaksa
kuşları siktir et! anne ol bana bu gece
karanlığa sürtünmeden usulca geç eşiğimden
kapıyı çalmana gerek yok, yumruklamana
omuz atmana gerek yok, sabret
nasılsa bir serseri kurşun gelir bulur beni
bir bıçağa hasret karnım, yumuşak karnım
ve kanım dondurucu soğuğa gebe
sen sadece anne ol bana bu gece

tuhaf bir türkü söyle erzincan yöresinden
içinde kuş olmayan, kan ve karanlık
kapı eşiği olmayan eğlenceli bir türkü
bakarsın eşlik ederim, bakarsın küserim
ne söylesem yalan olur, ne söylesem asılırım
eski ahit yazıcısı kadar asık bir yüzle
önemseme...sen sadece anne ol bana bu gece

bir tren makas değiştiriyor kalbimde
bir vapur yan yatarak eğleniyor denizle
sanki iki sevgili Beşiktaş motor iskelesinde
karşılaşmış gibi tuhaf bir his var, kırgınlık var
sevinç de var aksi gibi içimde
yürürken çalılara sürtünüyorum sanki
elini tutarken üstünkörü bir diken
gülün ömrünü kısaltıyor, gülün azmini, gülün
zerre kadar yeri yok hayatımda
sevmek sahiden bir başkasının
yarasını yalamaksa kuşları siktir et
gülü siktir et, sen sadece
anne ol bana bu gece.
''Her ilişki tek geceliktir.gerisi o gecenin tekrarıdır.''
keşke unutulsa denilesi yazar. çünkü unutulmak için hatırlanmak gerekir. zira bu yazarın hatırlandığı bile yok. ayrıca iyi bir şairdir. neyse ahmet batman okumaya devam çocuklar.
şiirlerini okumaya doyamadığım güzel insan, iyi şair.
Keyifli bir Altay Öktem ropörtajı için:
http://soylesigunlugu.blo...13/03/altay-oktem_26.html
ismi altan öymen'i çağrıştıran kişi.
üsküdar'da her an karşınıza çıkabilen güzel insan.
vertigo müdavimi, sağlam 46, güzel adam vesselam.
Güzeldir, farklıdır.

yüzümde metresine dantelli don almış
taşralı tüccar mutluluğu var
yüzümde kırık bir şişeyi andıran
yanık izi var baba beni tahrik et
yaralı bir kuşun yanına göm beni
tek koluyla savaşarak tarihe geçen
bir halk kahramanı gibi abart kendini

acı dediğin yaşadıklarının izi değil
yaşamayı ıskaladıklarındır asıl
baba beni ahşap bir ev gibi düşün
yıkık dökük bir han gibi
uyurken saçımı okşa, uyanınca kundakla

herkes bilir; iki kişi sohbet edebilir ancak
bir kişi daha girmezse hayatlarına
aşk falan yoktur. aşk üç kişiliktir baba
cinayet içinse yüzlerce kişi gerekir

metresine molotof kokteyli taşıyan
pis bakışlı kambur bir oğlan kadar mutluyum
dönmemi bekleme boşuna, vuracaksan
sırtımdan vur beni baba
ne yana dönsem arkamda kalıyor hayat
ne yana dönsem sütü taşırmış
bir kadın telaşı. yüzüme bak baba;

sapından koparılmış gül kırmızısı..

Altay ÖKTEM
Filler çapraz gider ile bu adam sadece şiir de değil her konuda iyi dediğim yazar.
"Gündelik hayatın tekdüzeliğinden kurtulmak için yalnızca iki seçeneğimiz var: Ya aşık olacağız,ya delireceğiz."
Türkiye yeraltı edebiyatının süreç olarak öncülerindendir.
mükemmel biridir. edebiyata olan ilgimi o sağlamıştır. karakalem dergisini aratıp, özlettirmektedir zat-ı muhterem
Özledim demek doğru değil aslında.Nedensiz öpmek de doğru değil.Adım gibi biliyorum bunları.Çünkü "özlemek" yanlış bir kavram. Özleyen kendini özler yalnızca. Bir başkasını özlediğini iddia etmek hayatı yanıltmaktır. Zamanı kışkırtmak ve asla geri dönemeyeceğini bildiğin günlerin ıstırabını yok saymak için kendine yalan yanlış bir duygu uydurmaktır. Özlemek ahlaksızlıktır.
Annen dahil, herkesi öpersin zaten. O yüzden bu kavram da yanlış. Nedenli öpmek yoktur ki nedensizi olsun. Her öpüş nedensizdir. Öpüşmek, dudağın travmasıdır.
Yaram yanlış yerde.
Penguen ile keşfettiğim, "Bu kitaptan kimse sağ çıkamayacak" romanı ile kalbimi fetheden yazar. "Yaram Yanlış Yerde", "Hayat Bazen Çentiklidir" kitapları ile kendimden geçmeme sebep olan yaratıcı kişilik.
şöyle de süper tespite sahip bir adamdır kendileri :

aşk filmine iki kişilik bilet alınmaz, zaten iki kişilik aşk da olmaz. iki kişinin birbirine aşık olabilmesi için üçüncü bir kişi şarttır. ıssız bir adada iki kişi sevişebilir, kavga edebilir, yemeklerini paylaşabilir, beraber şarkı söyleyebilir ama "aşık" olamazlar. aşk "bir başkasına rağmen" yaşanan bir duygudur. düşünebilecek başkaları da varken yalnızca onu düşünmek, sevişebilecek başkaları da varken yalnızca onunla sevişmeyi istemektir. bu yüzden aşk, "en az üç" kişiliktir. *
bu dönemin en önemli şairlerinden biridir. henüz anlaşılmış mıdır? onu bilemem. ama gerçek sanatçılar döneminde değil, sonrasında anlaşılmıştır. sadece şair değil yaram yanlış yerde adlı deneme kitabıyla da yeraltı felsefesine de imzasını atan şair, yazar, filozof...
dün eskişehir'de 6 45 bar'da gerçekleşen kandil şiir buluşmaları'nın ikincisinde gerek sohbetiyle gerekse şiirleriyle geceye anlam katan, kalemine sağlık şair, yazar.
--alıntı--
Her erkek, sevdiği kadınlar kadardır. Ne bir gram eksik, ne bir gram fazla! Hepsi hepsi, sevdiğin kadınların toplamasındır, o kadar. Her kadın yedeğinde bambaşka bir dünya taşır. Gerçi o dünyanın çok azını gösterir sana. Küçücük bir parçasını bırakır, terkedip giderken. Parçaları tamamlayabilirsen, hiçkimsenin bilmediği, hiçkimsenin farkında bile olmadığı, bambaşka bir dünyan olur. Ve o dünyanıntek sahibi, tek kahramanı olmanın keyfini sürersin.Ta ki başka bir kadın, ellerini kollarını sallaya sallaya, özenle yarattığın o dünyaya girene kadar.Elbette o da kendi dünyasını getirmiştir yanında ve küçücük bir parçasını sana uzatır. Onu da alıp kendi dünyana eklediğinde, dünyan, o eski dünya değildir artık. Yenilenmiştir, farklılaşmıştır, laf aramızda eskiden biraz daha çılgın, ama biraz daha tehlikeli olmuştur.O yüzden her kadın, her erkeğin dünyasını değiştirme gücüne sahiptir. Ha, bu gücü kullanır ya da kullanmaz; o bizim bileceğimiz iş değil.Sözünü ettiğim, insanın hayatına keskin bir kılıç gibi ani, bir o kadar da acıtarak giren; çıkarkende şarıl şarıl kanatan kadınlar, yani sevgililer değil yalnızca. istisnasız bütün kadınlardan söz ediyorum. Tanıdığımız, karşılaştığımız, öyle ya da böyle hayatımıza giren, bizi bir şekilde etkileyen bütün kadınlardan...Annemiz olabilir bu, teyzemiz,anneannemiz ya da babaannemiz olabilir. Kimi zaman kapı komşumuz, bizim dünyamızın bir parçası olma, daha doğrusu; bizim dünyamızı oluşturma gücü var.Az ya da çok, bizde payı var hepsinin...
Ayrıca şaftımızı kaydıran kadınların ille de sevgilimiz olmasına da gerek yok. Hiç tanımadığımız, şöyle oturup iki muhabbet bile etmediğimiz, hatta yüzünü bile göremediğimiz kadınlar, yeri gelir, tam ortasından girerler hayatımıza. Kendimize yeni bir dünya yaratmamıza neden olurlar.Hatta, dünyamızın asıl sahibi olur çıkarlar ! Janis Joplin gibi mesela...
Bir baktım; saymakla bitmiyor şaftımı kaydıran kadınlar. Terk edilmiş bir vapur iskelesini gizlice ateşe verir gibi seviştiğim kadınlar değil sadece; bambaşka bir dünyanın sırrını; dillerini ustaca kullanarak ağzıma fısıldayan kadınlar da değil... Onlarala sınırlı değil içimde haylaz bir çocuk gibi büyüttüğüm , içimde sessizce çağlayan bir dünya! Minik bir esintide bile, üşümeyeyim diye sırtındaki hırkasını çıkarıp omuzlarıma atan annem de var aralarında; küçücük bir çocukken, oyuncak arabaları yerde sürter gibi yapıp bacaklarının arasını göz ucuyla süzdüğüm kapı komşumuz da...

Hepsi de bir parça koparmış kendi dünyalarından, cömertçe sunmuşlar bana .Tuhaf ama, Janis Joplin'in dünyasından da katmışım kendiminkine, Björk'ün dünyasından da... Böyle böyle bir dünyakurmuşum kendime.Demek hırkayla, dille ya da dokunmakla, bakmakla bitmiyor iş. Sesiyle de duruşuyla, gülüşüyle ya da aniden bir poster olup duvarına yerleşmesiyle de dünya kurabiliyor kadınlar.O yüzden, kendi Janis'imi anlatan bir yazıyla yetinmedim. Yazarken kendimi de tarttım, ölçtüm, biçtim kendimi... Baktım ki; sevdiğim kadınlar kadarım. Sevdiğim kadınların toplamıyım sadece .
--alıntı--

bu yazının sahibidir. saygıyla ceketimi ilikliyorum önünde.
bakış açısına hayran oldugum mütiş yazar.Ayrıca Doktorluk yapmaya devam etmektedir.
sevdiğim bir şair ve yazardır.
en sevdiğim şiirini de yazmalıyım fikrimce:



Açık Kalp Ameliyatı

hepimize yeter bu aşk aralık tut kalbini
üşürsen temmuz tut, kar tanesinin
yumuşacık süzülüşü gibidir sevişmek bu kalabalıkta
her aşk biraz yaklaşmaktır kansız bir cinayete
her aşk taslaktır, tasadır belki de
yalnızca 5'i olan bir saate bakıp bakıp
ağlamamaktır, tutmaktır kendini boşalırken bile

kaybolan ya da ne bileyim güpegündüz çalınan
kum saatidir, çingene sesidir, hepsidir.
neşter girdi mi kalp guguklu saatin
ötmesini öğretir zamana; hasrettir zaman
kırılan aynaya. hepimize yeter bu aşk
neşter yetmez ama; tahta bir kazık, kızgın yağ
bir poşet tiner, yeni çekilmiş
ayak tırnağını yalamaktır
kapana uzatmaktır dilini
işlenmemiş suçları itiraf etmektir aşk

herkes birbirine fazla narkoz versin lütfen
rica ederim zorluk çıkarmayın baltaya
korkuluklara saygılı olun mesela, tırmanmayın
direklere neye yarar bu; neye yarar ısıtmak
dün ölen bir kadavrayı mor bir aşk uğruna

açık bırakıp bu kalbi ameliyat masasında
resim yapmalı, deli gibi resim yapmalı
kayıp bir turuncu kokusu var havada

Altay Öktem
http://www.turkedergi.com/okuyorum.php?sayfa=210 adresinden Türk E-dergi ile yaptığı röportaj okunabilen yazar.