bugün

"aşk tanımsız bir obsesyon nedeni yaşanamayanlar
hastalık bu biliyorum o kadar salak değilim
hastalık bu yavaş yavaş ortaya çıkmasında
şarkıların, çiçeklerin ve saçlarının eşit payı var
hadi sen uyu sevgilim uyumadığın zamanlar
başkalarını düşündüğün gibi tuhaf düşüncelerim var"
"belki yağmur yağar bugün, çıkıp dışarı dolaşalım
sen bir ucundan başla şehrin ben diğer ucundan
ortada buluşalım
şemsiye alma yanına bütün tüylerin ıslansın
saçaklardan da uzak dur onlar seni koruyamaz
buluşalım ortada ben seni kurutayım"
helal olsundur, harbi güzel yazıyor.
Görüyor musun? Bir tırnak kendi etini parçalıyor.
Sen kalkmış beni üzmemekten bahsediyorsun.
ali ıldır zannedip yorum yapacaktım az daha.
(bkz: ali ıldır)
Tabi başka şeyler de girdi araya. Acıkıyor insan, uykusu geliyor.. Ben de yemek yedim, uyudum, kitaplar okudum. Ama bunların hepsini aradan çıkarır gibi yaptım. Hızlı hızlı yaptım. Az yedim, çok uyumadım, kitaplara da eskiden olduğu kadar hırsla saldırmadım. Benim asli görevim seni sevmekti, hiç aklımdan çıkarmadım. Ciddiyetimi hiç kaybetmeden sadece seni sevdim. Başka her şeyi 'aradan çıkardım'. Ciddiye almadım hiçbirini..
Bugün, çıkan kitabının imzalisini hediye aldigim, yazıları, şiirleri kalbime, ruhuma dokunan insan. alllaaaaaaam cildirdim mutluluktan yaaaağ.
''Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil.'' dizesine sahip değerli bir şairimizdir.
ne eksikse sen tamamla,
son derece yorgunum
çok uykum var öp beni
öpersen daha güzel uyurum.
yeter ki uyuyabilelim çünkü beraber uyumak
her türlü ön yargının üstesinden gelebilir..

adın üç kere geçti saçma sapan bir filmde
yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu
otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime
anne dedim, hadi çay koy da içelim..

dizelerinin sahibi, eskişehirde bir zamanlar felsefe öğretmenıydı şimdi devam ediyor mu bilmem. ne zaman okusam gözlerimi doldurn şair.
hadi geçtim her şeyden gözlerine nasıl kıyayım?
pera'ya

Caddebostan'da üçüncü sınıf bir pastanenin önünde
Son bir umut diyerek etrafa bakınan orospuların önünden geçip
Pera'ya, otele doğru yürürken kafam öyle karışıktı ki!
O an, aklımda ne hastalığım vardı ne para
O an, yanımda ne sen vardın ne bir dost
O an, içimde bir garip ontolojik kaygı
Caddebostan'dan, üçüncü sınıf bir pastanenin önünden
Pera'ya, otele doğru yürürken aldırmadan yağan yağmura

Bir tek şey vardı aklımda
Sevdin mi benim kadar
Sevgilim dediğin herkesi?
bir gün hepsi birden bozacak bu oyunu.
hepsi birden, birbirlerinden habersiz delirecekler.
yüzüne bakmadıklarınız, yüzünüze tükürecek sizler ne olduğunu bile anlamadan...
alış veriş merkezinde tuvaletleri temizleyen abla, sabunluğu kezzapla dolduracak. otobüs şoförünüz kırıverecek direksiyonu şaranpole... güvenle boynunuzu sunduğunuz berber çırağı, usturayı daldırıverecek derinizin altına. çay getiren garson, fare zehiriyle tatlandıracak bardağınızı. köy pazarından aldığınız organik domatese bir şırınga siyanür zerk edecek köylü teyze. sitenizin kapısındaki güvenlik görevlisi jopuyla kafatasınızı paramparça edecek.

son anınızda yüzlerine bakacaksınız o ana dek yüzlerine bakmadıklarınızın... ve onlar hep bir ağızdan diyecekler ki; oyun bozuldu, artık beraber kaybedeceğiz!
--spoiler--
adın üç kere geçti saçma sapan bir filmde
yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu
otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime
anne dedim, hadi çay koy da içelim..
--spoiler--
tesirsiz parçalar isimli kitabını raflarda görür gömez aldığım kişidir.

daha okumaya başlayamadım bakalı neler yazmış.
kocaman adam ah muhsin ünlü'ye özeniyor lan hala, şaka gibi. ben utanıyorum kendisi adına. çay edebiyatının yarattığı biri işte, bugünkü çoluk çocuklar büyüyünce sizi kimse sevmeyecek öğretmenim, haberiniz olsun, bir de dük esprisi hiç komik değil vallahi.
ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil.
CEVABINI iKiMiZiN DE BiLDiĞi SORULAR

burası çöl
nerde saçların nerde kesildiği yer
nefesimizin
cevabını bildiğim sorular soracağım sana
hazırlan
kalk ve itaat et yazgımıza
biriktirdiğim ne kadar keder varsa
saçmaya karar verdim
ortalığa
ağarana kadar gün anlatacağım
dinlersen sana
olmazsa yıldızlara
suyun buz olmadan önceki son akışıklığı
sonunu bile bile iğneler saplamak kalbe
bazen haklı olmak haddinden fazla can yakar
ve ben
çoktan vazgeçtim haktan hukuktan
sen haklı ol
ben gideyim
bu park ikimiz için çok dar
için buza kesmişken ateşi avuçladın
niye
sonunu bile bile uçuruma doğru koştun
neden
ağrılardan ağrı seçtin her türlü yardımı reddedip
iskambil kağıtlarından yuva yapmaya kalktın
iki baş sığarız diye içine
iyi de görmedin mi
vantilatör dönüp duruyordu tepemizde
şimdi ne yana baksak aklımız bakmadığımızda
ağır aksak ilerleyip iki ileri bir geri
tutunmaya çalışıp kendimizden kalanlara
hatırla ama unutma hatırla ama unutma
ateşle buz neyse seninle ben de oyduk
ayrı ayrı çok güzel
birlikteyken ölümcül..
Kendisiyle konuşma fırsatı bulabildiğim mükemmel insan.

yazdığım yazıları göndermiştim de ayıp olmasın diye «güzel yazıyorsun» demişti.
Bu ayki ot dergisinde neden cocuklugu hakkinda yazdigini aciklayip,kendimi ozetlemis.

Ne gelecege dair inancim ne de dusunup heyecanlanabilecegim bir hayalim kaldi.ne ulkenin gidisatinda bir hayir var ne ne benim gidisatimda. Bunun nesini yazayim.yazmak bir yana oturup aglasam yeridir.
nam-ı diğer dük.
Şahane bir yazar, yerli değer. Tesirsiz parçalar adındaki içeriği başka, kapak tasarımı bir başka harika olan kitabının 3. baskısı dolaşmaktadır ortalıkta. Ayrıca tam bir yazar kafası var. Yani gerçek anlamda, kıvırcık saçlarıyla falan tam bir yazar kafası. *
An itibariyle yarın saat 19:00' da 27. Kitap Fuarı dolayısıyla odtü'de bulanacak olan şahane yazar.
Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardi , kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı.
bugün ODTÜ ye söyleşiye gitmiş yazar.