bugün

Yeri geldiğinde onlar için kendini feda edersin.
Bi futbolcunun her maç 2 gol atıp, kendi kalesine de 2 gol atması gibidir.
allah'ım çok şükür böyle bir ailem var.
hayattaki en önemli şeydir. onu koruyup saklamak önemlidir.
Bazen yıkıcı bazen yapıcı. çok garip bir kavram genelde yakıcı. şimdi bunu bir olay üzerinden anlatacağım. Arkadaşım yemeğe çağırmış. Beraber hazırladık ailesiyle beraber oturduk. Benim boğazımda bir yumru. Onlar güldü, yemek yedi ben izledim. içimden ne güzel dedim beraber oturuyolar. Hiç o kadar gözyaşımı tuttuğum olmamıştı. Eve geldim ağladım sabaha kadar. Beraber bir sofraya oturmak bile bazen üzebiliyormuş. Aile can yakar. Onların mutluluğu daim olsun. Aile kuracak yaştayım umarım güzel sofralar kurup gülerim bundan sonra.
Evde dolaşan iki yabancı gibiyiz bazen.
karşılıksız tek sevginin anne-baba sevgisi olduğu ya da bizi tüm hatalarımızla sevip kabul eden her durumda ve şartta yanımızda olacak kişilerin aile fertlerimiz olduğu söylenir. külliyen yalan.
Onlar, onlara uyumlanabildiğimiz onları bir eş bir evlat olarak tatmin edebildiğimiz ölçüde bize fedakarlık yapmaya hazırdırlar. ve hatta size sevgileri bile sizin evlatlık başarısına bağlıdır.

aile (anne, baba, kardeş, gözlemlerime göre eş de) senin en gerçek varlığını yok sayan, seni kendine ve topluma uymaya zorlayan, ve de senin onlarla uyuşmayan hallerini asla kabul etmeyendir.
Ve biz ne trajikomiktir ki en büyük rolü dışarda bizi tanımayan insanlara değil; hep ailemize keseriz. Sözüm ona bize en yakın- hayatımızın bir kısmını geçirdiğimiz/bir kısmını geçireceğimiz- kişilerin yanında asla özümüzle var olamayız.
Anne, baba, kardeşe göre hep kabul görme ve uyumlanma çabasını partnerlerimiz izler.
Ne acıdır ki insan yine yanında kendisi olarak var olamadığı birini kendine partner seçer. Ve bu değirmen hepimizi öğütür.
ne yaşarsanız yaşayın geride bırakılmayacak olandır. şahsen ben tercihen ailemle yaşıyorum. istesem kırklareli'de kirada da hazır bekleyen bir ev var. bırakamayacağım şeylerden ve uğrunda her şeyi yapabileceğim bir kurumdur.

edit: bir de müstakil evimiz var boş. orada da yaşayabilirim ama psikoloji sarsıyor. en son kadimlerle konuşuyordum orada.
ailelerinden alışagelinen şekilde kopamayanlar (okuma, evlenme, iş vb), ilerde herkes için sorun olurlar.
hiç sanmıyorum.2 yıllık adalet mezunuyum. klu'da da turizm rehberliği okuyorum. deprem dolayısıyla ailemin yanındaydım bu dönem. yaz tatilinde de işe girdim. bence her şey okey biçimde yürüyor, iş okul filan.

evlenmeye gelince hiç aram yok. srf'ye adanmış bir svami yaşamı hayal ediyorum.
insanların büyük bölümü için, diğer insanları tanıdıkça, en güvenilir ve sevgi dolu limandır.
Tüm kötülüklerin iyi niyetle yapılmadığı yerdir.
Çokta abartmamak gerekir.

Bir yerden sonra terk etmek gerekiyor bunaltıyor.

Gerçekten yani yetiyor belli bir yaştan sonra.

Ben bile rahatsız olmaya başladım 2 seneye giderim galiba.

intihar etmez isem...

Hele küçük mikrop kardeşin var ise balkondan atma isteği oluşturuyor.

Bir balta ne kadar haklı olduğunu daha iyi anladım sonralarda.
Mutlu aileler aslında bir noktada birbirlerine benzerler ancak her mutsuz ailenin kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.
16 yaşından beri telefon ve tatil dışında pek de varlığını hissedemedipim durumdur.
ne onunla oluyor ne onsuz.
Galiba nur sürer i öldürecekler sonunda. ismiyle bu kadar tezat olur bir insan. Ay hadi inşallah. Senarist azrail yakasını bırakmaz.
türkiye'de hukuk ve medya vasıtasıyla kademe kademe çökertilen kurum.
içinde anne baba ve çocuk harici akraba gibi insanların bulunmaması gerektiği kurum.aksi olunca kavga çıkıyor.
Annem Kendine hiç değer vermiyor. Hiç konfor alanının ve standartlarının üstüne çıkmadı. Kendini iyileştirmek için bir çabası olmadı. Tansiyon, şeker, kolestrol, anksiyete, hipotiroidi, huysuz ayak sendromu ve vertigosu var. 2 kez anjiyo oldu bir kere de beynimdeki damar tıkanıklığı yüzünden yoğun bakımda kaldı. Hep hasteneye gider ve günde 8-10 ilaç alır. Hala berbat beslenir ve sigara içer. Ms olabileceğini söylemiş doktor beyninde iki adet lezyon varmış. Hayatına ilaç kutusuna birkaç ilaç daha eklenmesinden fazla değişiklik yapmayı planlamıyor. Berbat bir çocukluk geçirmiş ve hala kabullenemedi. Değiştiremediği şeyleri unutmayı başaramadı.

Babam cahil bir adamdır. 16 yaşında annesini kaybetmiş ve 5 kardeşine dedem yalnız bakmış. Sevgi görmemiş. Özgüven, özsaygı, hak, değer bilmeyen bir adamdır. Dünyaya geldiysen başkasına boynunu eğip hizmet etmek, fizyolojik ihtiyaçlarını minimum düzeyde karşılamak ve ibadet etmek için varsındır. Hiç unutmuyorum pandemide üniversiteden geldim depresyonum 10/8 kadar kötü. Evde kötüyüm ve yüzüm asık. Bana senin ne derdin olabilir ki evde oturuyorsun demişti. O gün bütün saygımı kaybettim ona karşı. işten çıktım kızdı. Gül gibi işin vardı dedi. Gül gibi iş dediği elden maaş yarım sigorta günde 10 saat çalışma saati ve pasifize edilmeye çalışmam. Bunları ve aşağılanmayı kabul etmediğim için kavga edip çıktım ve bu onun için yanlış bir şey çünkü ona göre maaşını veren adam efendindir ve ne olursa olsun boynunu eğip tamam efendim diyip işime devam etmelisin. Kendine aldığın 2. Bir çift ayakkabı ya da pantolon aşırıdır. iş çıkışı yorgunlukla içtiğim bir bardak kahve israftır.

Ablam 15 yaşlarında tarikatlarda büyüdü. Hafız olucam diyip kafayı sıyırıp çarşaf giydi ve eşi onu hafız ve çarşaflı olduğu için “aldı”. 18 yaşında evlendi 19 ve 27 yaşında doğurdu. hiçbir el becerisi yok. Hayatta tek başına kalamaz.

Aileme ve tüm aşağılık akrabalarına tek teşekkürüm aşağılık bir hayat gözlemlemesini bana sunmaları. Hepsi o kadar ve yanlıştı ki sıyrılmaya ant içmiştim.