bugün

her neslin sevdiği bir şairdir.
(bkz: mehmet kaplan)
mevsimi sonbahardır..
renkleri güneşin rengidir, ancak yerini akşama bırakan soluk güneşin..
suları akşam vakitleri annesiyle gittiği dicle'nin sularıdır..
fiziksel görüntüsüyle ilgili kendisiyle dalga geçebilen bir şairdir aynı zamanda;
güzel bir bayanla aralarında şu diyalog geçmiştir:
haşim:nasılsınız efendim?
bayan:iyilik, güzellik ahmet bey siz efendim?
haşim:bende yalnızca iyilik.
çirkin olmayıp, güzel gözleri vardır..
yüzündeki yara izi yıllar geçtikçe daha da derinleşmiş ve yazarı insanların arasına karışmaktan alıkoymuştur..
bir de kısa evlilik geçirdiği bilinmektedir, birkaç ay kadar..
belki de küçük yaşta kaybettiği annesini ve onun verdiği şefkati başka hiçbir kadında bulamamasından mütevellit, kadınlarla arası iyi olmamıştır..
GELMEDEN EVVEL



Kalbim

Benim bir ormandı,

isimsiz, asude,

Bir büyük orman;

Ve gölgelerinde revan

Olan hafi suların aks-i şevk-i müttaridi

Dağıtırken sükutu bihude,

Düşünürdüm ki, hangi gün, ne zaman,

Ne zaman

Girecektin o kalb-i mes'ude?



Etmeden zehr-bad-ı fasl-ı elem

Reng-i eşcar ü abı fersude,

Dolacak mıydı seslerin, bilmem

O tehi saye zar-ı mesdude?



Sanki hicrana bir teselliydi

Şeceristan-ı kalb içinde revan

Olan hafi suların musiki-i nevmidi.
şiirlerinde genellile akşam vaktini ve akşam vaktinin getirdiği kızıllığı konu almıştır. Şiirlerindeki hakim renk ise kırmızıdır.
\at siirinin basini ve sonunu, daraltma anlami, soylemek istedigini boyle daha guzel soylersin\ diyen buyuk sair.
"iyi ki yürüyen merdivenleri görmeden bu dünyadan göçmüş" dediğim hüzün insanı.
kadınlara düşkünlüğü ile de anılmaktadır. bir rivayete göre başından iki kere evlilik geçmiştir fakat bunun doğruluk derecesi bilinmiyor.
arap kökenli olduğu için türkçülük akımının öne çıktığı günlerde çekimser ve ferdiyetçi davranmış şairdir. ruh hali de ferdiyetçi olmaya müsaittir. (kendini çirkin bulması, çok düşkün olduğu annesinin ölümü..)
şiirlerinde akşam ve akşam kızıllığının önemli yer tutmasının sebebi, bağdat gibi sıcak bir yerde büyümesidir. burada insanlar sıcaktan gündüz dışarı çıkamaz, ancak akşamları serinleyebilmek için göl ve deniz kenarlarına giderlerdi. dolayısıyla şiirlerinde çocukluğunu çağrıştıran göl ve havuz kenarları, akşam kızıllığı&serinliği önemli yer tutmaktadır.
bir gün o çok sevdiğimiz merdiven şiirini bir edebiyat hocasının ''çok güzel yazmışsınız nasıl da güzel anlatıvermişsiniz duygularınızı hislerinizi bu kadar iyi'' demesi üzerine
''ben sadece merdivenleri hızlı hızlı çıkarken yorulduğum için ağır ağır çıktığımı yazdım bu şiirde '' demiş
edebiyat hocalarını hiç sevmezmiş ki bu tam aksine edebiyat hocalarının duygularıyla doğru orantılıdır.onlar benim şiirlerimi hangi duygu ve hislerle yazdığımı nerden bilecekler,neyi anlatmaya çalışıyorlar şiirlerim üzerinde dermiş. şiirleri ise hayatının yansımalarını taşıyor.günbatımı şairlerinden ahmet haşim...
sembolist olarak bilinmesine rağmen tam manasıyla sembolist olmayan, ekspresyonizme yaklaşan şair.
sembolizm akımının öncüsüdür. şiirlerinde duygusallığı yakalamak için romantik anları seçer. fecr-i ati yazarlarındandır. fecr-i ati edebiyatı sonrasında milli edebiyat dönemine dahil olmayan şairdir.
nesri ile nazmı arasında çok büyük farklar bulunan şairdir. nesirlerinde kullandığı dil olmasa bile anlatışı sadedir. şiirlerind ise aşırı dercede somboliktir.

akşam ile bütünleşmiştir. aşırı derecede yeisle kaplı bir adamdır. çirkin olduğunu düşünerek kendisini dış dünyaya kapatmıştır. kendisini seven tek kadın olan annesinin hastalık dolayısıyla onu erken terketmesininj hıncını kadınlardan çıkartmıştır. şiirlerindeki akşam ve göl çocukluğunda annesi ile yaptıkları akşamüstü gezilerinden kalmıştır. onun için tek rengi vardır akşamüstü kızılı. arap kökenli olduğu için edebiyat dünyasındaki pekçok kişiyle anlaşamamıştır. dili oldukça ağdalıdır.
sembolist şair.
henüz daha 10'lu yaşlarındayken, babası bir göreve gider ve haşim ile annesini yanlız bırakır. bu dönemde annesi fenalaşır ve ölür. haşim bir kaç gün evde annesinin cesediyle yaşar, babası eve döndüğünde ceset kokmaya başlamıştır, bunun üstüne çocuk bu travmayı atlatsın diye haşim'i alan babası bağdat'tan istanbul'a taşınır. sanıyorum ki haşim travmayı atlatamaz.
dönemin melankolik şairi. karanlık, melankoli, karamsarlık onu anlatır.ayrıca kendisini çok çirkin gördüğü için de sokaklara suratı görünmesin diye geceleri çıkarmış bu zât.
fecri ati dediğimiz akımın son yazarlarındandır..çirkin olması hasebiyle insanlar tarafından dışlanmıştır..depresif dediğimiz melankoli bir hayatın akımında edebiyatımıza zengin şiirler hediye etmiştir..saolsun..varolsun..
''bir mana bulmak için şiiri deşmek güzel bir kuşu eti için öldürmeye benzer''

''şiir ne kadar anlaşılmaz olursa o kadar şiir oluyor'' sözlerinin sahibi olan şairimiz.

fecr-i atinin kuruluş toplantısında encümene önerdiği isim kabul edilmeyince küsüp bir daha toplantılara katılmamıştır. başlangıçta ağır ve sanatlı dil kullanmayı seven haşim, son dönemlerinde milli edebiyat akımının da etkisiyle dilini nispeten sadeleştirmiştir.
haşim, sembolizmin, alacakaranlığın şairdir. güneşin hiçbir zaman tam anlamıyla doğamadığı bir evrende yaşar. kızıl ve kırmızı renklerle örtülü bir coğrafyala çevrilidir, izlenimlerini de buna uygun olarak şiire döker. kullandıığı dili anlamak bazen tam bir muamma ise de, biraz çaba ile kendini ele verir. çirkinliğini kendine dert yapan bu insan yaşamını kendini suçlayarak ve aşağılık hissi ile geçirmiştir. kendine dönük yaşamış, bir anlamda kendi kendini tecrit etmiş bir insandan dış dünyaya yazılmış mektuplar gibidir şiirleri...
anlamak zordur ama anlanınca tadından yenmez.

yeraltından notlar ama çok estetik hallisi.
"Kahramanı zevce ve konusu evlilik olan hikayeden daha tatsız ne olabilir?"

"birbirleriyle evlenmemesi lazım gelenler varsa onlar da yalnızca sevişenlerdir." sözlerinin sahibi.
Kendisini çirkin bulur, yüzünü beğenmezmiş. Bu yüzden ömrü boyunca ıstırap çekmiştir; ama o, ne yüzüne bakılmayacak kadar çirkin bir adamdır ne de çirkinliği yazdıklarına bir gölge düşürür. Bilseydi ki kıyamete kadar bu sıfatla anılacak; herhalde o meşhur başım şiirini yazmazdı.

Başım şiirinde şöyle der:

Bî haber gövdeme gelmiş, konmuş
Müteheyyic, mütekallis bir baş,
ayırır sanki bu baştan etimi,
Ömr i ehrama muâdil bir yaş!
Ürkerim kendi hayalâtımdan,
Sanki kandır şakağımdan akıyor.
Bir kızıl çehrede âteş gözler
Bana gûya ki içimden bakıyor.
Bu cehennemde yetişmiş kafaya
Kanlı bir lokmadır ancak mihenim,
Ah Yarabbi, nasıl birleşti
Bu çetin başla bu suçsuz bedenim.
kendisini çirkin bulmak da ne demek? herkes tarafından kabul edilmiş bir tescilli çirkinliği vardır. yahu adam kurbağaya benziyormuş. sadece geceleri dışarı çıktığı anlatılır. kimse görmesin yüzünü diye. o derece yani.
hece ölçüsünü köylü ölçüsü olarak nitelendirdiğinden hiçbir zaman aruzdan vazgeçmemiştir ve ömründe heceyle şiir yazmamıştır. *
bağdat doğumludur. fecr-i ati sanatçılarındandır. fecr-i ati'de yalnız kalmıştır; kendi çağdaşlarının * * * * fecr-i ati'yi bırakıp milli edebiyat'a geçmesine rağmen kendisi asla fecr-i ati'den vazgeçmemiştir.
çirkinlik-güzellik görecelidir; lakin fotoğraflardan bakıp karar vermek zor değildir. yalnız yaşamasının tek sebebi çirkin olması değil; arap olmasıdır. üst çevrede arap olduğu için dışlanmıştır.

eserleri şunlardır:

(şiir)
(bkz: göl saatleri)
(bkz: piyale)

(nesir/düzyazı)
(bkz: Gurabâhâne-i Lâklakan) (deneme)
(bkz: bize Göre) (deneme)
(bkz: frankfurt Seyahatnamesi) (gezi yazısı) (hastalığı sebebiyle frankfurt'a gitmiştir)
an itibariyle kafanın içinde dönen muhteşem şiiri o beldeden tek bir cümle... fakat öyle bir cümledir ki bir kez söylendi mi, kendi tekrarını doğurur;
'...
melali anlamayan bir nesle aşina değiliz...'