bugün

1987 yılında turgut özal'ın "siyasi yasaklar kalksın mı" referandumuyla uyguladığı taktiğin bir kopyasıdır. eğer darbe anayasası referandumda rahmetli olursa, akp genel seçimde ortalığı silip süpürür.
hukuku sonuna kadar siyasallaştırıp, hukuk siyasallaşır diye referanduma karşı çıkanların mat olacağı referandumdur.
(bkz: açılın halk geliyor)
tarih,bir nevi içerik olarak demokrasi namına hiçbişey vaad etmeyen,ayağının yavaş yavaş kaydığını hisseden hükümetin paçasını bi şekilde kurtarmak için halkın eline bıraktığı bombadır. insan hakları, kadın hakları, sendikal haklar konusunda hiçbirşey yapmayan;üstüne bir de yargı sistemini karıştıran bir girişimin demokrasiyi gerçek anlamda sağlayacağını, insanları daha da özgürleştireceğini düşünmek fazlasıyla(!) iyi niyetli bir tutumdur. kaldı ki 82 anayasası'nın belli maddeleri 50 kere değiştirilmiştir. asıl değiştirilmesi gereken maddelerse bu zamana kadar gelen hükümetlerin ve akepe hükümeti'nin işine gelmediği için olduğu gibi kalmıştır. 1982 anayasası'nı bu milletin başına örümcek ağı gibi ören 80 darbesinin mimarları olan başta "netekim kenan" olmak üzere, zamanın konutanlarının dizinin dibinden ayrılmayan insanların "demokrasi savaşçısı" olarak halkın önüne çıkarak, bu anayasayla özgürleşeceğiz demesi de abesle iştigaldir.
pkk'nın eylemlerini arttırmasının tek sebebidir. ergenekon abisi yargıdaki gücünü kaybetmemek için en sadık köpeği olan pkk'yı kullanıyor.
--alıntı--
12 eylül'de yapılacak olan referandum ile ilgili oy vermek için seçmen listeleri askıya çıktı.ve bu hafta sonu itibari ile askıdan indirilecek. bundan bir çok insanın haberi bile yok. akp yine bizleri oyuna getirip, seçmen listelerini gerekli duyuruyu yapmadan oldu bittiye getirip,cumhuriyetçi insanları referandumdan uzak tutup, kendi yandaşlarını sandık başına götürecek. ve onların arzu ettiği gibi referendumdan "evet" oyu çıkacak.
hep birlikte bu oyunu bozmak için lütfen aşağıdaki linke tıklayıp, adınızın seçmen listesinde olup olmadığını kontrol ediniz.
--alıntı--

[http://www.ysk.gov.tr/ysk/secmenBilgi.jsp]
bir yanı eksikti, anayasa mahkemesi tarafından biraz daha kırpılarak iyice piç edilen referandumdur. ben bu insanları gerçekten anlamakta zorlanıyorum. arkadaşım anayasaya konulmak üzere hazırlanan pakette askere sivil yargı yolunun açılması mı, geçici 15. maddenin kaldırılması ve 12 eylül darbesini yapan eli kanlı katillerin yargılanmasına olanak sağlanması mı, çatır çatır parti kapatılan ülkemizde artık önüne gelenin siyasi parti kapatmasının önüne geçilmesi mi, türkiye'nin demokrasi ile idare edilmesi mi rahatsız ediyor bu insanları, bunları rahatsız eden nedir? hemen her değişikliğe ve yeniliğe "kendileri için yapıyorlar bunları" diyerek karşı çıkmanın ve bunu sözde ilericilik için yapıyor olmak nasıl bir psikolojidir, nasıl bir beyin gerektiriyor?

(bkz: beyin bedava)

ben askere 70 kilo gittim 90 kilo geldim. 18 ay askerlik yaptım 20 kilo aldım. türkiye'yi 80 yıl öncesinin kanunlarıyla yönetmeye çalışmak 90 kiloluk bir insana 70 kiloluk insanın pantolonunu giydirmeye çalışmaktan daha vahim bir çabadır.
12 eylül çocuklarının var oldukları süreci kutlama ve ilerletme şekli.
halkımızın prangalarının bir kısmından kurtulacağı referandum olacaktır. budanan maddeler ise daha sonraki dönemde mutlaka yeniden düzenlenerek ülkedeki azınlık diktatörlüğü son bulacaktır.

daha fazla özgürlük için "evet".
tüm demokrasi isteyenlerin evet diyeceği referandum.

ayrıca yetmez ama evet http://www.yetmezamaevet.com/
(bkz: anayasa mahkemesinin anayasa değişikliği kararı)
bu anayasa için demokrasi güçlenecek, özgürlükler artacak diyen yazar kişiler varsa nasıl olacak zahmet olmazsa bilgilendirsinler beni; zira ben maddeleri okuduğum zaman tam olarak şu tepkiyi verdim: " gülü gösterirken kazığı sokucaklar herhal. "
"demokrasi güçlenecek, özgürlükler artacak" dediğimiz anayasadır.

neden mi? kanunlar millet adına yapılır. insanların uymayı kabul ettikleri yazılı belgelerdir. bu kanunlar demokrasilerde halkı temsil edecek meclis eliyle yapılır. uygulaması ise iktidar tarafından yapılır. iktidarın uygulamalarını ise yargı denetim altında tutar ki meclisin istediği kanunların dışına çıkılmasın. demokratik rejimlerde anayasa mahkemeleri demokrasinin sınırlarını çizer ve meclisi de denetler. ama bizim ülkemiz kanunlarında bu yok. yani anayasa mahkemesi sadece şeklen inceleme yapar.

pekala bizim anayasa mahkemesi ne yapıyor? halkın isteklerini yapacak bir meclis geliyor. iktidar yönetiyor. ama yargı; sadece iktidar üzerinde kanunlarla sınırlı yetkisi olduğunu unutup hem iktidarı olmayan kanunlarla kısıtlıyor hem meclis egemenliğinin üzerinde bir güç olmadığı halde meclisin yaptığı anayasayı denetleyecek bir madde varmışcasına anayasa değişikliklerinin aslına girebiliyor.

bizim anayasa mahkememiz hiçbir şekilde anayasa değişikliklerinin aslına giremez. başka ülkelerde girebiliyor ama bizim anayasamızda yok. varsayalım yetkisi olmadığı halde evrensel anayasa mahkemeleri gibi anayasanın içeriğine girebiliyor olsun. anayasamızın değiştirilemez ilk üç maddesinde "demokratik rejimin" nitelikleri yazılı. demokratik rejimlerin evrensel ortak noktaları vardır. insan hak ve özgürlükleri demokrasi kullanılarak çiğnenemez. başka ülke anayasa mahkemeleri demokrasi yoluyla bir insan hakkı çiğnendiğinde devreye girer ve kanunu iptal eder. bizim anayasa mahkemesi ise zaten temel hak ve özgürlükler kapsamına giren bir konu demokrasi yoluyla da desteklendiği halde ilk üç madde sanki insan haklarını çiğnemek için yapılmışcasına kullanarak buna engel oluyor.

yani neresinden baksan kanunları bizzat çiğniyor. pekala bu adamlar hukukçu olduğu halde nasıl hukuku çiğnemekten korkmazlar, ülkeyi bir kaosa sürüklemek umurlarında olmaz? adamların derdi hukuk değil. sanki iktidar partisi gibi ülkeyi yönetmek.

gücünü halktan almayan bir yapı demokrasilerde olamaz. bizim hukuk sistemimiz gücünü halktan mı alıyor?

özetlemek gerekirse demokrasilerde hukuk; halkın uymayı kabul ettiği kanunları uygulamakla yükümlü memurlardır. demokrasi yoluyla değiştirilen kanunları sadece insan haklarına uyumlu mu ve meclisin düzgün çalışması ile mi çıkmış diyerek denetleyebilir. çünkü demokrasinin tepesinde insan hak ve özgürlükleri vardır.

bir ülke ya demokratik ya demokratik olmayan ülkedir. ikisinin arası olmaz. biz demokratik ülkeyiz deyip ilk üç madde demokrasiyi kısıtlayacak şekilde yorumlanamaz. kaldı ki o maddeler demokrasiyi ve üzerindeki insan haklarını tarif eden maddeler. uzun lafın kısası anayasa mahkemeleri demokratik yollarla yapılan ve insan haklarını çiğnemeyen hiçbir kanunu engelleyemez.

ee. bizimkiler engelliyor, niye? çünkü halkın isteğiyle gelmemiş ve halkın egemenliğini tanımayan unsurlarca yargı işgal edilmiş. başka demokratik ülkelerde her zaman yargı gücünü halktan alır. bunun için farklı mekanizmalar olsa da her zaman halkın çoğunluğunu temsil eden insanlar o görevlere getirilir. halkından kopuk, onun isteği dışında şeyler yapan hukukçular sadece dikta yönetimlerinde olur.

demokratik rejimlerde çoğunluğu temsil eden yargı zaman zaman insan haklarını çiğneyebilen kanunlara olur diyerek azınlık haklarını çiğneyerek hata yapabilir. ama azınlık hakları bahanesiyle çoğunluğun haklarını engelleyen, demokratik sistemin önüne geçen uygulamalar hiç görülmez.

kabul edelim ki bizim yargımız bir dikta yargısı. gücünü halktan almıyor ve milletin egemenliğinin üzerine çıkıp, çiğnemekte sorun görmüyor. demokrasiyi tarif eden maddeleri kullanarak demokrasiyi çiğniyor. bu yüzden halkın egemenliğine bir ucundan bağlanması lazım ki halkına düşman kararlara rejimi koruyacağım diye imza atmasın. anayasa mahkemesi ve diğer yüksek yargının görevi rejimi korumak değil, demokrasi ve insan haklarını korumak. rejim ile demokrasi ters düşüyor diye düşünen yargıçlar varsa değiştirilecek olan demokrasi değil rejimdir. o yüzden rejimi korumaktan vaz geçip demokrasi ve insan haklarını benimsemeleri gerek. bu yapılan değişiklikler anayasa mahkemesi ve diğer yargı organlarını bir şekilde çoğunluğa eklemlemeye çalışıyor. halkından kopuk üç-beş dikta kalnıtısının işgal ettiği yerden uzaklaştırıp yerine halktan gücünü alan insanlar gelecek. böylelikle rejim martavalıyla demokrasi ve insan haklarının çiğnenmesinin önüne geçecek.

tabi dikta yanlıları buna sert tepki vereceklerdir, darbe yapmaya da kalkabilirler. ama demokratik bir sistemdeysek eninde sonunda bu kaçınılmaz sonu görecekler. yeter ki bunu değiştirmeye kalkacak cesarette bir iktidar çıksın. bu ülke yıllardır demokratik olmayan ülkeler sınıflandırmasındaysa bunun sorumlusu millet değil, buna engel olanlardır. milletin önüne her koyduğunda demokrasiden ve insan haklarından yana tavır koyar. bazılarına terör olaylarının anayasa değişikliği nedeniyle olduğu imajını yaratıp kandırabilirsiniz. ama bunlar sadece rahat koltuğunda olaylara uzaktan bakanlardır. acı çeken insanlar basitçe bakarak yaşadıklarının rejimin yarattığı sorunlar olduğunu biliyor. basit halktan hiçbiri kürtlerin dilini, kültürünü yasaklayın, onları asimile edin demedi, ama diyenler yüzünden yaşanan acıları çekti. allah'tan türkiye halkının % 70'i hala cahil. yoksa kavram kargaşaları içinde meseleelerin özünü unutanlarca, şu olur mu, bu olur mu ihtimalleriyle korkak analizler yapanlarca tam bir faşist ülke olurduk.

bu arada anayasa mahkemesini verdiği karardan dolayı kutlamak lazım. hiç hakkı olmadığı halde anayasa değişikliklerini incelemiş olsa da içeriğini iptal etmemiş, değiştirmemiştir.
tayyip hükümetine oy verenlerin hepsi evet diyeceğinden büyük ihtimalle evet çıkacağı düşüncesinde olduğum durum.
muhtemelen bayram tatili dönüşü yolda olacağım o gün.

ama eve gelince çantalarımı bırakıp, hemen ilkokula..

"evet" diyeceğim.

yetmez ama evet.
akp doğugüneydoğudan beklediği oyu alamayacağı için katılımın az olacağı ve bu gidişle hayır oylarının daha çok olacağı referandumdur.
abd'nin emri ile, onların istediği maddeleri barındıran emperyalist bir anayasadır.
yargıyı daha fazla akpleştirmek, himaye altına almak, hukuk ve demokrasiyi katletmek adına akp'nin yürüttüğü son hamledir.

böylece akp'nin habur'da ki teröristlerini, 2 ay sonra tutuklatacak yargı tamamen yok edilecek ve yerine bölücü ve teröristleri izleyen, dokunmayan ak yargı oluşturulacaktır.

zaten şerefi, vatan sevgisi olan herkesin hayır diyeceği ve büyük ihtimal hayır çıkacak olan referandumdur.

bi de pakette 26 madde var.
mesela ben 2 maddeye karşıyım; ne olacak.
bu bile hayır demek için başlı başına neden.
zira akp halkı düşünmeyip, anti demoratik fikri ile paketi dikte ediyor halka.
daha fazla ozgurluk ve daha fazla demokrasi isteyenlerin evet diyecegi referandumdur.
en az % 62 oy alacak referandumdur.geri kalan % 38lik faşist kesim içinde solcu olduğunu iddia edenler var. bunların bir kısmı gerçekten solcu ama ne kadar olduğunu bilemediğimiz için onların oylarını tahmin edemiyoruz. % 4-7 arası olsalar, %66-69 arası bir oyla kabul edilir.
http://secim2009.ntvmsnbc.com/default.htm
2009 seçimlerindeki il genel meclisi oyları dağılımından yola çıkıp, parti söylemleri ve parti seçmenlerinin özelliklerine baktığımızda %60 evet, %40 hayır sonucu çıkacağını tahmin ettiğim referandumdur. Tabi ki tek parametre geçmiş sonuçlar değildir. 2 ay siyaseten uzun bir süredir.
o tarihe kadar siyasi ortamı etkileyecek herhangi bir sıradışı gelişme meydana gelmez ise "evet" oylarının "hayır" oylarından fazla olacağı referandumdur.
bu referandumda ne oylanacak? çoğu insan adını koyamasa dahi içten içe laiklik mi demokrasi mi seçilecek onu biliyor. laikler 80 yıldır bu günün gelmesinden korkup demokrasiyi hep engellemeye çalıştılar. fakat kaçınılmaz son geldi. son koz olarak anayasa mahkemesi konuldu fakat aym'de mayıs ayında abdullah gül'ün atadığı son üye ile işlevsiz kalmıştı. 2010 yılı laiklik ve demokrasi açısından önemli bir milad. demokrasi ilk kez olması gerektiği gibi devletin % 50'sini ele geçirdi. şu an başa baş olsa da bu saatten sonra laiklik hızla güç kaybedip sıfırlanacak.

şimdi laiklik savunucuları tüm güçleriyle yüklenecekler. her türlü kirli propagandayı, çarpıtmayı yapacaklar. demokrasinin terörü artırdığı propagandası aylardır yapılıyor zaten. bu propaganda bazılarımızı inandırsa ve terör de bu propaganda için şiddetini artırsa dahi insanlar demokratik ülkelere bakıyor ve bin çeşit insanın nasıl bir arada barış içinde yaşadığını görüyor. zaten bu söylemde bulunanların koyabildiği delil de yok. bir demokratikleşme olmadığı halde demokratikleşme nasıl terörü artırmış olablir. pkklılar da aynı şeyi söylüyor demokratikleşme dediler bir şey yapmadılar. bizi bitirmek için sınır ötesi harekatlar yapıyorlar, tsk demokratik açılım diyerek son yılların en sert müdahalesini yapıyor diyorlar ve her gün doğu illerinde protesto gösterileri yapılmasını kışkırtıyorlar.

neyse laikler istediği propagandayı yapsın. kendilerinin de bildiği gibi %30'a %70 bir oran var ve %10'u kandırabilseler bile geriye % 60 kalıyor. ülkemizin kurulduğu günden beri uygulanan çarpık laiklik anlayışının sonu geldi. umarım bu sonu getirenler başka çarpık bir laiklik anlayışı dayatmaz.

aşağıdaki spoiler laiklik kelimesini kullanmama itiraz edenler içindir. herkesin okumasına gerek yok.
--spoiler--
uzun bir yazı olmaması için durum tespiti ve tanım yapmadan yazabilmek istedim. fakat mecburen durum tespiti ve laiklik tanımı yapacağız. gücümüzü zaten hep bu tanımları yapmakla geçirip asıl konuya hiç gelemedik. neyse ben önce asıl konuya başladım ki bir fark olsun. en başta yapmadığım tanımı burda yapayım. laiklik tanımını hepimiz farklı tanımlıyoruz. böylelikle farklı anlamda kullanılan bir kelime ile kafalar şişirilip ne olduğunu ne olmadığını bilemiyoruz. bu tartışmalar yüzünden asıl konuya hiç gelemiyoruz. yanar döner bir laiklik tarifi yapılıp duruluyor.

laiklik devletin her insanı inancına bakmadan vatandaşı kabul etmesidir. aralarında fark gözetmemesidir. fakat bizde uygulanan laiklik bu değil. türbanlı deyip, imam hatip'de okuyup dinini iyi öğrenmiş deyip vatandaşını okula almayan bir laiklik anlayışının tarafsızlık sağladığı söylenemez. birileri özde vatandaş birileri sözde vatandaş.

çok uzun yazmak istemedim ama bu konuda bir çok eleştiri geleceğini bildiğimden laiklik tanımınızı tamamen çürütmem gerektiğine karar verdim.

laiklik; hangi inançtan olursa olsun insanların inançlarının gereğini "kamusal alanda bile başkalarına zarar vermediği" sürece yapabilmesi,

laiklik; devlet ve dinin kurumsal olarak birbirine bağlı olmaması,

laiklik; devlet ve dinin farklı işlerle ilgilenmesi. sanırım bunu açmam gerek. devlet insanların inancını değiştirmeye çalışmayacak, kendi görevi olan maddi hayata yönelik görevleri yerine getirecek, din de devletin maddi hayatta yaptığı şeylere müdahale etmeyecek. devleti ele geçirmeyi değil insanların inanç dünyasıyla ilgilenecek. günümüzün laikleri bunu kullanıyorlar ama laiklik bir tek bu değil.

laiklik; demokrasiden etkileneceği için çoğunluk olanlar ne kadar tarafsız olmak isteselerde benliğinin bir yerinde inançlarına göre hareket edeceğinden azınlık inançlara devlet pozitif yaklaşacak,

laiklik; devletin her dine eşit mesafede durabilmesi.

bu yukarda yazdıklarımın hepsine birden laiklik denir. bunlardan bir tanesi eksik olursa o laiklik olmaktan çıkar. o türde laiklik; rejimin istediği bir dine iltimas geçtiği diğerlerine bağış yapar gibi isterse izin verdiği, isterse vermediği bir diktatörlük olur. oysa devlet insanlara karşı laik olmak zorundadır. bu bir bağış değil demokrasinin ve insan haklarının gereğidir.

bizim ülkemizin laikliği yukarda saydıklarımdan hiçbirine uymuyor, uygulamıyor. çoğunuz bilirsiniz. son kabul edilen ilkelerden biridir. türkiye cumhuriyetini kuranlar yeni bir "türk milleti" tanımı yaptılar. bu faşizan türkçülük geri kalanları zorla asimile etmeyi ve yok etmeyi istiyordu. fakat bir avuç insanın kocaman bir milleti değiştirmesi kolay olmayacaktı. faşizanlığın en büyük düşmanı ise dinlerdi. çünkü bizim dinimiz her din gibi insanı insan olduğu için sevmeyi, değer vermeyi içerir. faşizanlığı katiyetle red eder.

halka faşizanlığı öğretmek için çok çabasalar da yeri gelip isyanları kanla bastırsalar, yeri gelip geçmişi unutturmak için yazıyı değiştirseler, yeri gelip köy enstitüleri, halkevleri ile propaganda çalışmaları yürütseler, yeri gelip garip "türk milleti nerden geldi" teorileri uydursalar da toplumun % 70'i buna hep karşı çıktı. isyan edip öldü ama yine de değişmedi. yıllar boyu süren çalışma ancak % 30 oranında başarılı oldu. demokratik bir sisteme geçtikleri anda artık eskisi kadar rahat propaganda yapamayacakları için ve gücü o % 70'lik çoğunluğa kaptıracaklarını bildikleri için demokrasiyi sınırlandıracak bir kavrama ihtiyaç vardı. bunu da değişik bir laiklik anlayışı uydurarak yaptılar. istedikleri rejimin dışına çıkanları laikliği kullanarak bertaraf etmeye çalıştılar. her beğenmedikleri insanı dini siyasete alet ediyor ve laikliği çiğniyor diye dindarlığını bahane ederek devlet yönetiminden uzak tuttular. karantina altına aldıkları bir devlet oluştu ve içine toplumun çoğunluğu olan dindarları sokmadılar.

insanların isyan etmelerini engellemenin çaresini diyanet işlerini kurarak dini kontrol altına almakla ve katı laiklik uygulamasını biraz yumuşatmakta buldular. çok partili düzene geçinceye kadar uyguladıkları katı laikliği çok partili sisteme geçerken oy alabilmek için yumuşattılar. zaten açtıkları imam-hatip, kuran kursu okulları dindarları kontrol altına alabilmek için kullanılabilirdi. fakat onların hiç beklemediği beklenen son çok partili sistemin gelmesiyle geldi. hem de hiç beklemedikleri kadar kuvvetli geldi. bazıları demokrasiye geçmek için erken olduğunu söylediler. sonra bildiğiniz gibi devlet demokratik sistem içinde dindarların eline geçtikçe yapılan darbelerle içerdekiler tekrar dışarı atıldı ve yeniden içeri girmelerini engelleyecek tedbirler alındı.

basitçe söylemek gerekirse; laiklik demokrasiye dahil olacak insanları sınırlandırmak için kullanılamaz. aksine dini yüzünden insanların devletten dışlanmasına engel olmak için gereklidir. fakat bizde hep tersi yapıldı. inancı yüzünden cumhurbaşkanına bile karşı çıkıldı. inancı yüzünden dinini bilen ve uygulayan insanların okuması engellendi.
peşinen söyleyeyim. benim laiklik anlatımıma cevap verecekler sıkı bir argüman koyamadıkları için küfredip geçeceklerdir. hiç sikimde değil. bir yanlışım varsa buna delil koymanız gerekir.
--spoiler--
halkın 12 eylül cuntasını sevenlerle karşı çıkanları ayrıştıracağı ve ergenekonculardan bir kere daha köküne kadar intikam alacağı referanumdur. bir demlik çay eşliğinde keyifle izlenece olan sonuçlar ve grafikler gözlerimin önünden geçmektedir.
(bkz: beylikdüzü seçiminin hileli çıkması) gibi rezaletlerden sonra bir kez daha hayır demeyi gerektiren ab+d anayasası.
"bi kere tarihinde hayır yok" dediğim referandumdur..
bol hayırlı olur umarım..
(bkz: hayır)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar