bugün

at gibi yarıştırılmaktan kurtulmuş öğrencilerdir.bunun için yapması gereken o yarışa katılmaktır.
çan sistemine kafa atabilen öğrencilerdir. yani herkes yapamasa da ben yapabiliyorum. evet o sürekli çanı yükseltti diye küfür edilen öğrenci benimdir. memnun oldum.
at gibi yarıştırılmaktan kurtulduğunu sanan öğrencilerdir. hayat daha yeni başlıyor ama farkında değildir.
öss de ilk 10.000 e girenler hariç ögrencilerin kendilerini sandiklari şey
artık 18'den sonra at gibi yarıştırılmanın normal karşılandığı dönemdedir.
(bkz: matematik sınavına resim çizmek)
kizin/erkegin efsanevi degisiklige ugradigi zamandir.
(bkz: dayak yemek)
ilk senede yatay geçiş hayalleri ile avunup , sonra bunun harbiden hayal olduğunu anlamaktır.
hayatın en güzel evresidir( örgün eğitim için söylüyorum).
son sınıf lise öğrencilerinin hayalini süsleyen durum. istanbul dışında ki illerdeyseniz pek bir halta yarayacağını düşünmemekteyim.
meslekten çok hayatı öğrenmektir.
sınırsız içki ve sonu kesiLmeyen kız topluluqu demektir .
hayatın en büyük adımıdır .
en az bir kez maklube yemeye davet edilmek.
başın göğe ermediği durumdur.
her şeyin başlangıcıdır.
üniversite okumanın çokta matah bir şey olmadığını anlamaktır.
bi siki değiştirmeyen durumdur zira sonrasında işsiz olmak olduktan sonra.
15 yaşında araba sahibi olmak kadar güzel bir şeydir.
erkekler için sadece askerliği kısaltmaktır.
çok büyük beklentilerle gelinen yeni bir ortamın yavaş yavaş eskiyi aratmasına ve insanı küfür etmeye alıştırmasına şahit olmaktır. otobüslerde sürünmektir. düzensizliktir. dersleri son ana bırakmatır. ne kadar dengesizlik varsa hepsi üniversiteli olmaktır.
en başta üniversiteyi kazanıp götün arşa vurduğu, ilerleyen zamanlarda göte şemsiyenin girdiği, mezun olurken de iş bulamama korkusuyla göte giren şemsiyenin açılmadığı sıçtım mavili zamanlardır.
nedense birçok kişi için harika bir şey olarak görülür. tabii ki güzel yanları vardır ama o kadar da iyi bir şey değildir. zaman zaman lisede okuyanlarla konuşuyorum ve benim üniversitede okuduğumu duyunca nedense hepsi "ah keşke ben de bir an önce gitsem" türünden laflar söylüyorlar. belki sınav olmadığı dönemlerde öğrenci rahat oluyor ama sınav dönemi her şey tam tersine dönüyor. o dönemde kişi belki de hayatının en zor günlerini yaşıyor. ayrıca, üniversiteli olunca derslere girmek zorunda olmadığınız düşünülüyor. ama öyle bir şey pek yok. belki bazı okullarda derslere girmek zorunlu olmayabilir ama benim okuduğum okulda neredeyse her derste yoklama alınıyor. o yüzden derslere girmek zorunlu. bir de serbest kıyafet mevzusu var. özellikle lisede okuyanlar buna çok özeniyorlar. kötü bir şey değil ama o zaman da giyecekleri şeye karar verememeye başlıyorlar. en azından lisede böyle bir dertleri olmuyor.

üniversiteli olmak birçok önemli şeyi de hatırlatıyor insana. üniversiteden sonra bir işe girip çalışmak gerekiyor. sonuçta aile o kadar sizi okutmuş. onlar da bu kadar emeğin boşa gitmediğini görmek isterler doğal olarak. o yüzden kişinin üzerinde bir baskı oluşuyor. belki üniversitenin ilk yıllarında bu baskı çok hissedilmez ama okulun sonlarına gelindiğinde işler değişiyor. kişinin geleceğiyle ilgili olan kaygıları artıyor. bunlardan dolayı üniversiteli olmak sanıldığı kadar güzel bir şey değil. iyi yanları da var tabii.
(bkz: üstteki tüm entry lere kefilim) gerçekten de öyle. iş meselesi ise kendini ne kadar öne atabileceğin ile ilgili. o herkes için göreceli.