bugün

hava, deniz ve kara taşımacılığına nazaran daha zevkli bir yolculuk olduğunu düşündüğüm seyahat şeklidir.
bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı. felsefesiyle yapılması gereken seyahat.
bir yanında sevdiceğin bir yanında üzüm şarabı, pencereden akıp giden muhteşem bir film.
daha ne ister bu deli gönül.
ayrı bir tadı olan seyahat şeklidir. tünellere girmek ise ayrı bir hadiseyken, bunun yanında kafa dengi arkadaşlarınızla yapılmasını şiddetle tavsiye ettiğimdir. *.o kadar eğlenirsiniz ki bol bol yad edersiniz.
(bkz: yıldızların altında)
kondüktör vagonların arasından elindeki zili çalarak ilerler. anlarsınız lokantanın hazır olduğunu. sarsıla sarsıla ilerlenir idrar kokan vagon aralarından. lokantaya ulaşılır, sarılınır sevdiceğe 2 tuborg bira söylenir, batmakta olan güneşe doğru içilir, kulaklardaysa hoş ray sesleri.
yolculukta tek başınaysanız size huzur katıp kendinizi yenileyebileğiniz bir seyahat olucaktır. ama eğer arkadaşlarımla giderim diyorsanız o zmn da tadından bitmemesini istiyeceğiniz seyahattir.
istanbul-adapazarı arasında yapılan yolculuk, yeşil ve mavi renkleri ve tonlarını yeniden keşfetmenize sebep olur, bir çok yolculuğa taş çıkartır.
kitaplara dönebilmek ve bir süre içsel yazışmalar üretebilmek için birebirdir.

yazışırsınız da ne olur?..
budur işte insan, bu kadarız. zıplamak zor, kalmak kolay. istekler bir alem yaratmış her zaman en güzel gözüken renklere bürünerek. hepsi yalan hepsi sahici hepsi ayıp.

ayıbız.

yarattık alemleri; dokunmak hissetmek için. hatta ileri gidip daha iyi içine işleyip anlayabilmek için yeni metodlar geliştirdik. görüntülerimizi yarattık, seslerimizi ilettik.

olmadı.

olamazdı zaten. evet seni görüyorum hayatım; evet canım üç boyutlu, evet canım gerçek gibi...

ama hiç bir şey gerçek değil ama her şey mümkün demiş derviş.

mümkünsün, ama gerçek değilsin hayatımın tek parçası. doğrun bile değilim senin, kandırma kendini.

ya da kandır, ne bileyim.
ankara-istanbul arası seferleri tavsiye edilen yolculuk türü.
istanbul-kars arası seferleri tavsiye edilmeyen yolculuk türü. *
(bkz: interrail)
haydarpaşa - adapazarı ekspresine binip, izmit te inecekken uyuya kalıp ta adapazarı son istasyonda, tren durduktan tam 3 saat sonra kondüktörün dürtmesiyle uyandıgım ve tekrar bilet alıp bir dünya yol aynı tren ile geriye gidip, bu kez uyuyup haydarpaşa ya gitmeyim diye cin gibi yolu dört göz ile takip etmeme nedne olan yolculuk türüdür.
ama yinede çok severim, taşımacılıkta tek atarım.
geniş koltuklarına yayıla yayıla oturulan ve kalabalık arkadaş grubuyla tadına doyulmayan yolculuktur.
uluslararası olması düşünülüyorsa cidden herşeyin göze alınması gereken yolculuk çeşidi. şöyle ki, öncelikle eğer kış aylarından birinde çıkıyorsanız yurdumuzun batı sınırından, yanınıza bol ama cidden bol miktarda yiyecek içecek alınız. bunlara alkolü dahil etmeyiniz, çünkü her daim açık maziden kalma duty-free içki mağazamız hep açık. örneğin absolut vodka 9 euro. evet 9. neyse,

kısaca özetlemek gerekirse, ilk vagonda ne idü belirsiz bir kavgayla sirkeciden başlayan yolculuğumuzda ilk bir kaç saat yolda olduğumuza inanamamak ve sevgililerle araşmakla geçti, en yakın arkadaşımla çıkmaktaydım yola. yurdumun güzel demir yolları beşikten de öte bir merdanedeymişçesine sallarken bizi, biz kafamızı çarpmadan yola devam etmeye çalışıyorduk. abarttığımı düşünenleriniz olabilir. akşam 10 çeyrek gibi başlayan yolculuğumuzda gece 2 gibi kapıkule sınırına ulaştık. bulgar treni olduğundan bulgar dayı kondüktördü ve bizi uyandırdı sınırda saolsun, pasaportları onaylatmak için sıraya girdik, onaylattık, vodkamızı aldık döndük vagona, dışarısı takribi eksi 15 falan. içerisi sıcak mı diye bir soru gelmiş olabilir aklınıza, değil. ama 3 kişilik yataklı vagon o kadar küçük ki, hani osursanız ısınır derler ya, ona bile gerek yok. biz tren hareket etsin diye beklerken saatler geçti gitti, biz de uyuduk yapacak daha iyi bir şeyimiz olmadığından. uyandığımızda saat sabahın 7siydi ve biz hala kapıkule sınırında bekliyorduk. duraklama saolsun baya biriyle tanıştık trende lakin muhabbet de bi yere kadar. 11 saat beklemenin ardından hareket ettik. meğer bulgar tarafında tellerde arıza varmış. yine bir 7-8 saatin ardından Sofya'ya vardık. son anda belgrad trenini yakaladık, ve tren hareket etti. absolutumuzu tüketir ve muhabbet ederken baktık yine ısıtma çalışmıyor, gecenin 11i olmuş ve camlar içerden buz tutmaya başladı. saatler sonra sabaha karşı 3 gibi uyuyakalmışız herşeye rağmen ve bizim yaklaşık 30 kiloya yakın valizlerden birisi çalınmış, herkesin aynı anda uyuduğu dakika sayısı en fazla 20dir bu arada. saolsun kondüktör de çok yardımcı oldu, zabıt falan tutmadı kendisi, belgradda uğraşın dedi..

(bkz: sırp polisi)

devam eden yolculuğumuz sonunda belgrada vardık, ilk gün polisle işimizi halledemedik, ancak üçüncü gün bir zabıt elde edebildik. sonrasındaki belgrad - budapeşte , budapeşte - viyana ve son olarak viyana - varşova yolculukları sorunsuz ve sıcak geçti. dolayısıyla bu maceraya katılmak isteyenler mümkünse avrupa birliği sınırından başlasın derim..
şahanedir. uzunsa birde yol sürekli oturupta ayaklarınız uyuşmaz, kalkar iki dolanırsınız, restoranı da varsa keyif sizindir, aman bozulmasın. ucuzdur, ekonomi devri malumunuz, güvenlidir, kaza riski azdır... yolculuk öncesi dergiler, kitap, hafiften yiyecek bir şeyler, müzik de dinleme imkanınız varsa, huzurlu bir yolculuk olur.