bugün

barıs bıcakcı kitabı.

bu kitabı cok uzun yıllardır yorumlamadım. sanırım artık zamanı geldi:

“ben doğru dürüst konuşamadığım, konuşmaktan tat alamadığım birine aşık olamam. konuşmak için de ortak bir dil, ortak bir duyarlılık gerekir değil mi? ortak dil bulmanın zorluğundan söz ediyorum. kibir değil bu!”
**
“yazarlar her şeyin sebebini, esasını ararlar ama hayatın anlatılmaya değmez basit şeyler ile dolu olduğunu da gayet iyi bilirler.
yazmak bir bakıma anlatılmaya değmez olanı anlatmaktır. böylelikle anlamsız olanı anlamlı kılmaya cüret etmektir.”
**
“dünyamızda alışılmışın dışındaki her şeyin açıklanması gerekir ve bu hiç de masum bir gereklilik değildir. açıklama yaparsınız, neden gösterirsiniz, makul gerekçeler sunarsınız, sonra bir de bakmışsınız tam da sizden açıklama bekleyenlerin dilini kullanıyorsunuz, kendi dilinizi değil. birilerine açıklama borçluysanız borcunuzu daima kendi dilinizi harcayarak ödersiniz.”
**
"elbette biz küçük burjuvaların yalnızca tadını çıkardığımız lükslerimiz yok, bazı çilelerimiz de var. hayatı ve insanları anlamak, her fırsatta ölüm üzerine düşünmek, küçük şeylerde ille de büyük ve asli şeylerin izlerini aramak, genelleme yapmak, zevklerimizi inceltmek ve suçluluk duymak gibi çileler."
**
"zaten biz insanların saf gerçekle pek işi olmaz. gerçekler av hayvanları içindir. balıklar örneğin, hayatta kalabilmek için neyin gerçek neyin yalan olduğunu bilmek zorundadır, geyikler de öyle."
**
“uyarsan huzurlu olacağın bir kural bulmaya çalışıyorsun sen.”
**
"editör hanım, bunca acıya rağmen hâlâ hayatta olduğumuza göre ya üçkâğıtçıyız ya da umudumuz var. ben kendimi üçkâğıtçı gibi hissediyorum."
**
“evrendeki en bol elementin, hidrojen ile helyumun, aynı zamanda en hafif iki element olması her şeyi açıklıyor zaten. böyle hafif bir evrende anlam ne arasın? anlam ağırdır… dibe çöker. falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar.”
**
“kafka okuduk, gerçeğe mazoşistçe bir düşkünlüğümüz var.”
**
"hayatın bu manasız, bu sinir bozucu zenginliği ve vaatleri karşısında çıldırıp delirmemek için hayal kuruyorum, diye düşünüyor cemil. o bulanık genişliği, o yankısız boşluğu, hayallerimin görsel yankılarıyla doldurmaya çalışıyorum. sahip olduğum şeyleri küçümseyen, yaşadığım anı küçümseyen, bana durmadan daha yaşanacak çok şey olduğunu söyleyen hayat ile başka türlü nasıl baş ederim?"
**
“karman çorman hissedişin tane tane çözüleceğini, yeniden, bu kez mükemmel bir düzen içinde bir araya geleceğini ve hayatın bir anlama kavuşacağını hayal etmek: yazmak.”
**
“edebiyat okurları aslında okudukları her kitapta insanı muayene ve ameliyat eder. bu yolla edindikleri bilgi, görgü yaşayarak elde edilemeyecek kadar büyüktür ve insan dair her şeyi anlarlar, sahiden anlarlar.”
**
“kırk yaşımızda, yüreğimize yirmimizde sıktığımız bir kurşunla ölüyoruz.”
böyle bir cümleyi okuyup yıllarca aklınızda tutuyorsanız zaten ölüyorsunuz demektir.
silaha gerek yok
**

cemil yazar olmak isteyen bir adamdır. kız arkadasıyla aynı evde yasamaktadır. kitabın hikayesi bu.
__________________

-aylak bir sair olsam, sehri dolassam..