bugün

Bunu söylemekten nedense her seferinde biraz mahcubiyet duysam da, seyahat etmekten oldum olası nefret etmişimdir. Hem sık sık gerçekleştirmek zorunda kaldığım iş seyahatleri, hem de çok daha nadiren ve sırf birilerini kıramadığım ya da yeterince karşı koyamadığım için çıkmak zorunda kaldığım turistik seyahatler için aynı derecede geçerlidir bu. Şimdi adını anımsayamadığım bir yazar (muhtemelen Bukowski ya da benzersiz Juan Rulfo), yalnızca kertenkeleler tüm yaşamlarını içine doğdukları aynı delikte geçirirler dese de, birbirine nispeten uzak iki nokta arasında hareket halinde olmak ya da bir süreliğine o ikinci ve yabancı noktada bulunmak kadar beni gerginliğe sürükleyen pek az şey vardır. Hatta, yürüyüş, gezinti ya da piknik gibi etkinliklerin adlarının anılmasından ya da bunların bana önerilmesinden bile oldum olası rahatsız olurum. Düzenli, temiz ve aydınlık bir oda, o odadaki bir sehpa ya da masanın üzerinde üst üste duran titizlikle seçilmiş ve sabırla okunmayı bekleyen yepyeni kitap ve edebiyat dergileri ile bir fincan bol kremalı kahve, bir köşedeki rahat bir koltuk, kendimce eşsiz ya da en azından can sıkıntısından uzak bir gün geçirmek için zorunlu ve yeterlidir benim için.
yerleşik düzeni seven, evinin konfor ve rahatlığından bir süreliğine de olsa ayrılmak istemeyen, herşeyi planlamayı seven ve macera istemeyen insandır.
seyahat etmekten nefret eden insan insan degildir.gelisime kapalı,urkek,sıgdır.
geceleri özel arabada seyahat etmek çok keyiflidir bence. fakat güneşin altında 500t'de çekilmiyor arkadaş ya...
istanbul içi ulaşımı seyahat sanar. Seyahat cennet gibi bir şey ama kimse ölmedi.