bugün

stuart hall'ın sorduğu soru.

mesafe
insanın içinde bırakıp gittiği yere ait hüzün, yeni varılacak şehre merak.
annenin yolda acıkırsın al bunu çantana koyda yersin diye zorla verdiği kek, poğaça gibi yolluk yiyecekler.
bir yol hali ise, bir hareket hali ise seyahat etmek, hiçbir şey aynı kalmaz belki de.

bavuluna aldığın vicdan bile aynı kalmaz belki pencereden yanmış ağaçlara bakarken. orman sözcüğünün fonetiğini bozdular onlar. bir zaman felsefesi sorunsalı gibi bir şey yola çıkmak. dedikleri gibi; durup eşyayı dinlemekten iyidir yola çıkmak.
ya sonra ajda...

kasislerle kahve üstüne dökülürken ne aynı kalabilir sence. one more cup of coffee yalan azizim. yanan ne ağaç, ne yürek, ne de başka bir şey. değişiyor işte her şey zamanla. aynı suda iki kere yıkanamazken seyahatte aynı kalan bir şey olur mu herakleitos...

özlem denen meret arkadaşının adı sadece, bunu sen öyle bildin. kulağında fısıldayan şarkı o şarkı olmadı ki hiç. yanındaki adam, ne yazık ki olamadı hiç kadın. o adam bir kadın olamadı. o kadın da ben olsaydım nilüfer di mi...keşke...

zaman sadece birazcık zaman. yol biter gibi gelir. varmak bir son gibi gelir sana. geldim sanırsın. artık orda olmadığını sanırsın ki yanılırsın.

seyahatte değişmez mesafe. sen ne kadar yola çıksan da, gitsen de, varsan da; kaçamazsın-gidemezsin kendinden.