bugün
- üstteki yazar hakkında fikrini söyle26
- gozlerinmeyhanesi v624
- eski sevgiliyi özlemek23
- geceye bir şarkı bırak15
- gecenin şarkısı14
- 23 kasım 2024 kayserispor fenerbahçe maçı29
- akp belediyesinin 85 milyon liraya konser vermesi21
- babasız kızı hamile bırakıp kaçmak12
- kar yağması18
- levhi mahfuza erişmek mümkün müdür9
- yazarlara gelen son mesaj10
- aleyna tilki'nin verdiği göğüs frikiği11
- nervio abla43
- larisalisa öldü mü19
- 23 kasım 2024 bodrumspor galatasaray maçı16
- 23 kasım 2024 bodrumspor'un verilmeyen penaltısı10
- yavuz sultan selim39
- larisalisa19
- uludağ'ın kaderi24
- her türk kadınına 100 türk erkeğinin yürümesi16
- pornocu orospuların yarra yerken gözünü bereltmesi8
- acildeyken sözlüğe girmek10
- anın görüntüsü15
- hayatında aksiyon arayan yazarlara öneriler9
- jaguar'ın yeni logosu9
- amerika'nın icat ettiği bir şey söyleyin15
- rakının berbat bir içki olması38
- karınız için sözlüğü bırakır mısınız16
- en etkili içki hangisi20
- utopyalarkralicesi24
- çocukluk travmaları18
- true'nun ölmesi14
- wolverine gibi tırnakları olan kız10
- galerinizde bulunan en saçma fotoğraf15
- kürdüm 5000 yıllık tarihim var var mı diyeceğin21
- rusya nükleer güç kullanılır mı sorusu18
- etek giyersen tecavüzü hakedersin13
- mutluluğun formulü8
- doritoslu çiğ köfte11
- güzel erkek isimleri18
- homofobik yazarlar birliği10
- sözlük yazarlarının yapmayı en çok istediği meslek21
- hayatı seviyorum eylemleri21
- sözlük yazarlarının favori haber kanalı8
- true ile utopyalarkralicesi11
- gozlerinmeyhanesi'nın vefat etmesi23
- profilinizden karakter analiz ediyorum toplanın12
- sözlükte birbirine yakıştırdığınız yazarlar11
- sözlükteki ruh hastaları14
- true neden evlenemiyor9
ekşi sözlükte yazılmış çok acıklı bir hikayedir. ağlattın oç.
--spoiler--
hayatta kalabilmek için yaptığımız, içimizi sızlatan bir olaydı.
sevgilimle üniversitede tanıştık. onun en büyük hayali yönetmen olmaktı. benimse iktisat bitirip bir bankada çalışmak, boş zamanlarımda yazdığım senaryolarla onun çekebileceği filmler oluşturmak ve diğer yandan kendi hayalimdeki diğer şiir ve roman kitaplarımı çıkarmaktı. üniversite hayatımızı dolu dolu yaşadık. ailesi baskıcı tiplerden oluşuyordu. ağabeyi sık sık ziyarete geliyor, kardeşini kolaçan ediyordu. ağabeyinin ziyaretlerinde ben ortadan kayboluyordum. görüşemiyorduk ta ki ağabeyi gidene kadar.
2. senemizde ağabeyi yurtdışına gidince rahatladık. beraber eve çıktık. dilediğimizce yaşıyorduk. bu arada kısa filmler çekmeye de başladık ikimizin de oynadığı. ağabeyi eskisi gibi gelmiyor derken geleceği tuttu. yurtdışından türkiye'ye gelişinde önce ailesine uğradı. kız kardeşi bize de gizli şekilde uğrayacağını söyledi. sevgilimle evi toparladık. bir kız arkadaşımız sanki evde kalıyormuş gibi eşyaşarını taşıdı. ben tüm eşyalarımı toplayıp başka bir arkadaşımda kalmaya gittim. o ara canımızı sıkan bir kız vardı. benden hoşlanan, yüz vermediğim, nevrotik eğilimleri olan, takıntılı bir kızdı. sevgilim ve ağabeyi evde kaldığı 2. gün onları ziyarete gitmiş. sevgilimin benle birlikte evde yaşadığını, ağabeyini kandırdığını söylemiş. ağabeyi hiddetlenmiş. işin aslını öğrenmek için sevgilimi dövmüş. benden hoşlanan kız, söylediklerini ispatlamak için bazı fotoğraflar göstermiş. fotoğraflarda sevgilim ve ben varmışız. tüm bunları sevgilimin evine yerleştirdiğimiz kız arkadaşımızdan öğrendim o gece. ertesi gün beni arayacağını söylüyordu sevgilimin ağabeyinin.
ona göre hazırlık yaptım. her ihtimali tek tek düşündüm. öğleye yakın kapım çaldı. önde bir adam, arkada korkmuş halde sevgilim vardı. yanında da eve yerleştirmeye ikna ettiğimiz kız arkadaşımız. hiddetle beni iterek ağabeyi, içeri girdi. ardından da sevgilim ve kız arkadaşımız. sinirli şekilde her şeyi bilmek istediğini haykırdı. şaşırmış halde n'olduğunu sordum. sevgili olduğumuzu falan söyledi. kızdı. tam üzerime yürüyordu ki, rahat ve sakin bir ses tonuyla bir yanlış anlaşılma olacak, neyi kastettiğini sordum. kıvırmamam içib fotoğrafları gösterdi. ben de güldüm ve yine kendinden emin ve sakin ses tonuyla "gelin size göstereyim" dedim.
içeri bilgisayarıma doğru götürdüm herkesi. çektiğimiz kısa filmleri gösterdim ve izlettim. kardeşinin öğrenciliği gereği bu tür çalışmalar yaptığını, fotoğraf çekimleri de yaptığını söyledim. "keşke ona kızmak yerine dinlemeyi seçmiş olsaydınız" dedim. siniri hafif yatışmış ama kuşkusu devam eden tavırla bunların doğru olacağını nerden bilebileceğini sordu. ben de sevgilimle kendimiz için hazırladığımız ve sadece ikimizin olduğu bazı resimlerimizi gösterdim. sevgilim özenle çektirmişti bu fotoğrafları arkadaşlarına. ağabeyine bunları gösterecek olduğumu anladığında ürktü. ama risk almıştım. "bakın burda yeni çalışmamızın resimleri var" dedim ve kıskanabileceği fotoğrafları gösterdim. hepsi profesyonel çekim resimler olduğundan kıvırma şansımız vardı ve olası ortaya çıkabilecek resimler için bize kredi oluşturabilirdi bu resimler. zira benden hoşlanan kızdan her şey beklenirdi. bu riski en başta almak mantıklı olandı bana göre. ağabeyi öncelikle resimlerin yakınlığından dolayı kızdı. ama sonra üçümüz de bunun iş olduğunu anlattık. benim senaryoları yazdığıma, kardeşinin yönettiğine ve ikimizin de aynı zamanda bu çalışmaların oyuncusu olduğumuza ikna oldu. ama kuşkuları bitmiyordu.
her şeye rağmen sevgili olamayacağımızın ispatının olmadığını söyledi. ben de aniden sevgilim olduğunu söyledim. sevgilimin bakışları değişmişti. ama ağabeyini kandırmak için söylediğini anlamıştı. "tanıştır o zaman" dedi ağabeyi bir hışımla. "tanıştıramam" dedim. "korkun mu var lan" diye yürüdü üstüme. "kardeşin değil emin ol, ama tanıştıramam" dedim. sonra boğazıma sarıldı. "neden" diye haykırdı. nefes almakta zorlanıyordum. kimsenin araya girecek cesareti yoktu. "tamam tamam" dedim. "söyleyeceğim!" diyerek devam ettim:
- "muhtemelen bu olaylar benden hoşlanan bir kızın başının altından çıkıyor. benimle birlikte olmak için her yolu denedi ama hasta ruhlunun biri. hep reddettim. kimle birlikte olmaya kalksam kızların başına dert açıyor. ya ailelerini olaydan haberdar ediyor, ya da yalan yanlış şeyler söylüyor. aslında sevgilimi kardeşin sanması iyi oldu. lütfen yardımcı ol. sevgilim aslında kardeşinin ev arkadaşı. ama takip etse de beni muhtemelen eve geldiğimi gördüğünden iki seçenekten yanlış olanı algılayıp kardeşin sanmış. ben kardeşinle sevgili değilim. ev arkadaşı sevgilim" dedim. o ara sevgilim de kız arkadaşımız da şaşkındı. ama doğaçlama olarak ayak uydurmaları gerektiğini anlamışlardı.
"sana yardım falan edemem, kardeşimden uzak dur yeter" diye bağırdı sevgilimin ağabeyi. kardeşini kardeşim gibi sevdiğimi, onunla aramızda bir şey olamayacağını söyledim. sadece sevgilimi görmek için evlerine gittiğimi söyledim. biraz kızsa da içi biraz rahatlamıştı. ama yine de kuşkuculuğu elden bırakmıyordu. ev arkadaşı ile sevgili olduğumuzdan emin olmak istiyordu. "akşama yemeğe gidiyoruz, mazeret istemem" dedi ve sevgilimin kolundan tutup götürdü. kız arkadaşımız da gidecekken "sen kal aşkım, konuşacaklarım var" dedim. ve kız arkadaşımızla durum değerlendirmesi yapmak istedim.
sevgilim ve ağabeyi gittikten sonra "iyi kıvırdın diyerek" gülümsedi heyecanla arkadaşımız. sonra bir "huuuh" çekti, "ne gündü be" dedi. yüzünde rahatlamışlık net şekilde görülüyordu. "bu herif kolay ikna olmayacak, muhtemelen bizi zorlayacak" dedim. ne gerekirse yapabileceğini, durumu iyi kıvırdığımı, aksi halde sevgilimin ağabeyinin ikimize de kötü şeyler yapabileceğini söyledi. korkmuştuk. sonra elini koluma dokundurarak gözlerimin içine baktı. "rahat ol, atlatacağız" dedi. ama öyle bir söyleyişti ki, arkadaşça söyleyişten fazlasıydı. bu güne kadar sadece arkadaş olarak üstüne düşmeden baktığım o gözlerde, arkadaşlıktan fazlası olduğunu anlamıştım. bu durumun çok enteresan şeylere gebe olduğunu o an anlamıştım. korkmuştum ve bir yandan da insan doğası gereği en azından benim için her şeyi yapabileceğini düşünüp rahatlamıştım. tek derdim dengeyi korumaktı.
akşam kız arkadaşımızla ben, sevgilimin yanına gittik. ağabeyi arabasıyla bizi bir restorana götürdü. arkadaşımla beni süzüyordu. hareketlerimizi, gerçekten sevgili olup olmadığımızı... çok yakın durmayınca biz, "sevgili değil misiniz, rahat olsanıza diye" sert bir giriş yaptı. utandığımızı söyledim ve gergin olduğumuzdan bahsettim. "rahat olun" diyerek gülümsedi sevgilimin ağabeyi. biraz yakınlaştık ama iğreti duruyorduk hala. bunun farkındaydık. sevgilimle küçük bir an dilimi göz göze geldim. beni kıskandığı açıktı ama çaresizdi, çaresizdik.
o ara arkadaşımın fırsattan istifade daha rahat olduğunu hissedebiliyordum. ağabeyin göremediği yerlerde de bana temas etmekte çekinmiyordu. bacaklarını bacaklarıma temas ettirmeden oturmak istemiyordu adeta. durum çok rahatsız etmişti beni ama görmezden gelmek zorundaydım. o ara yemeğin ortasında benden hoşlanan kız geldi. benle sevgilimin sevgili olduğunu bildiğini, ağabeyini kandıramayacağımızı söyledi. sonra da gitti. bir şey söylememize bile izin vermedi. derdi, sadece ağabeyin kuşkularını kaşımaktı, cevap vermemizi sağlayıp kendisini alt etmemizi görmesini sağlamak değil.
söylendik, hayıflandık, ama ağabeyi suskundu. sadece gözlem yapıyordu. o ara ağabeyi 1 hafta kadar kardeşinde kalacağını söylüyordu. hepimiz iyice tırsmıştık. telaşla kuşkularını nasıl gidereceğini düşünüyorduk üçümüz. üçümüzün de bunu düşündüğünü birbirimize baktığımızda anlayabiliyorduk. yemekten sonra hep beraber sevgilimin kaldığı eve gittik. yani aslında ikimizin evine. ağabeyi, bu gece kız arkadaşımla kalabileceğimi söyledi. ondan çekinmemizin anlamsız olduğundan bahsetti. iyi polisi oynuyordu. emin olmaya çalışıyordu. gitmek istediğimi ima etsem de kalmamda sakınca olmadığını ısrarla vurguladı. bir şey diyemedik. hepimiz buz kesmiştik. o ara kız arkadaşımızın yüzündeki mutluluğu görünce ben de sevgilim de, onun bana hislerini anlamış olduk ve sevgilimin de anladığını, benim anladığımı da onu fark ettiğini görmüş oldum. aslında kartlar üçümüz için açılmış ama ağabeye karşı oynanan oyunda hepimizin amacına uygun yontabileceği kurtlar sofrası olmuştu durum.
sevgilim deliriyordu. çaresizdik. bir şey yapamadık. akşam yatma zamanı gelince ağabeyi, arkadaşımla benim aynı odaya girdiğimden emin olmak için bizi izledi. sık sık da su içme bahanesiyle evde dolaşıyordu. oturduk. o bana bakıyordu bense yere. "rahat ol" dedi. yaptığı şeyin farkında olduğumu ama şöyle bir ortamda durumdan istifade etmeye çalışmasını kendisine yakıştıramadığımı söyledim. "nolmuş yani" diye çıkıştı. "ne zamandır senden hoşlanırken hep onunla birlikte oluşunu izledim, tüm bu acıyı ben çekerken her şey güzel de, siz sadece 1 gece bile yaşamazken mi kötü" dedi. " siz bunları yaşamayı düşünmeye bile cesaret edemezken ben ne zamandır hayallerime ağlıyorum karşınızda" diye gözlerimin içine bakarak konuştu. üzülmüştüm. onun kalbinin ilk defa çarptığına şahitlik etmiştim. ilk defa neden onun bir kalbi olduğunun dahi farkına varamayışımın sebebini anlamıştım. kızgınlığım yerine saygıya bıraktı. ama sevgilimi seviyordum. tek düşüncem bu durumdan kurtulmaktı.
yatağa yattı. yarısını bana bıraktı. gece boyu ikimiz de uyumadık. sırtımız dönük olsa da biliyordum. o yanında hoşlandığı adam yattığından, bense sevgilime ihanet etmediğime, etmeyeceğime emin olma duygusundan dolayı sabaha kadar uyumadan yattık. birbirimizin nefes alışlarını dinledik. arada bir su içmeye yeltense birisi, diğerimiz de aynı anda yeltendi istemsiz ve göz göze geldik. sadece saygıydı birbirimize duyduğumuz. sonra uyuyamadan uzanmaya devam ettik. gece sevgilimden hiç mesaj gelmemesi şaşırtmıştı beni. belki içi içini yiyordu belki de ağabeyini atlatamamıştı odasında. ağabeyine yer yatağı yapmıştı odasında. ama onun da uyuyamadığına emindim.
sabah oldu. kahvaltıya oturduğumuzda sevgilimin bitap bakışlarını bir ben anlayabilirdim. ağabeyi, sevgilim sandığı arkadaşımla yakınlaşmamız için elinden geleni yapıyordu. tedirgindik. ama her defasında biraz daha yakın olmaya kendimizi zorladık. benim için daha zor olsa da, arkadaşım duruma daha kolay ayak uydurur olmuştu.
akşam bir bara gittik. barda duygusal bir şarkı çalıyordu. ağabeyi, sevgilime sarılıp, "senin sevgilin yok bana sarıl" dedi ve gülümsedi. barda herkes sevgilisine sarılmış öpüşüyordu. sonra ağabeyi "öp öp" diye bize tempo tuttu. enteresan şekilde barda yan masadakiler de bize odaklandı ve tempo tuttu. herkes öpüşmemizi bekliyordu. sevgilimle göz göze geldik. içi içini yiyordu. sonra arkadaşımla göz göze geldik. eğer gözlerinde "senden istifade etmiyorum, ama mecbursun" der gibi bir bakış olmasaydı öpemezdim. içim acıya acıya öptüm. hissettiğim şey, sevgilimin yüreğindeki sızıydı. bendeki çaresizlikti.
o gece birkaç kez daha öpüşmek zorunda kaldık. biz öpüşürken ağabeyde gereksiz bir sevinç, sevgilimde buruk bakışlar, arkadaşımda şaşkınlık bende de hissizlik hakimdi. o gece odaya beraber girdiğimizde yatağa uzandık. neredeyse bana sokulsa, beni öpse, hareket edemeyecek kadar uyuşuktum. sanki duygularım hissetme duyuma felç indirmişti. sevgilimden başka her şeye duyarsızlaşmıştım. arkadaşım yanıma sokuldu. kulağıma eğildi. "sana hissettiklerim için her geçen an ne kadar doğru şeyler hissettiğimi daha iyi anlıyorum ve sana acıyorum" dedi. "niye acıyorsun ki" dedim. "hiçbir şey sandığın gibi değil" dedi ve "aptalsın" dedi. garip gelmişti. üsteledim, söylemesini ve konuyu açmasını söyledim. söyleyemeyeceğini söyledi. sonra ısrarım artınca "gerçekten aptalsın, ama bu kadar sevmesen bu kadar kör olmazdın, seni suçlayamam" dedi. iyice kanım donmuştu. ne düşüneceğimi bilmiyordum ama çok kötü şeyler olacağını seziyordum. dizlerim titredi. yalvardım ne olduğunu söylememesi için. ama içimden bir ses, yüreğimden bir ağıt kötü bir şey söylememesi için yalvarıyordu. bunu çok iyi biliyorum. "o ağabeyi değil" dedi. konuşamadım, bir şey diyemedim. kalp atışlarımın hızından başım dönmeye başlamıştı. yalan olmasını umuyordum ama bir şekilde emin olmam lazımdı. birkaç dakika kendime gelemedim. gördüğüm şeyler net değildi, aldığım nefes nefes değildi, bedenimde duran ben değil, yaşadığım yer dünya değildi. sonra yavaş yavaş kendime geldim. takatsizdim, titriyordum. "doğru mu" dedim. "maalesef doğru, bunları hiç hak etmiyorsun, sana yaklaşırken senden faydalanmak için değil, hiç farkında olmadığın acılarına acıdığım için o kadar rahattım" dedi. saygı duydum, kızdım, burkuldum, üzüldüm, kızdım, kanım dondu, hiddetlendim... sonra kalktım yerimden ve bir hışımla sevgilimin odasına girdim.
ağabeyi olması gereken kişi yerde yatmıyordu. sevgilimin yatağında idi. sevişiyorlardı. meğer onca zaman aldatılmışım hem de göz göre göre. hayatım boyu öyle bir acı yaşamadım, zamanlar boyu öyle bir acı yaşanabileceğini düşünmedim! kopsa dünya yerinden, altında kalsam, sonra yaksalar beni, oysalar içimi, ayırsalar her hücremi, yine de öyle bir acı yaşamazdım sanırım. hani söylenecek çok şey vardır, yapılması gereken çok şey; nefreti boşaltmak için kırılacak, öldürülecek, yakılacak şeyler vardır... hepsinin hıncını duyup da kılını bile kıpırdatamamaktı hissettiğim. öylesine alevli, öylesine yüklü, öylesine taşkın ama böylesine bezgin, yılmış ve çaresizdim. sadece yorganı çektiler üstlerine. beni izlediler. o halimi. acıdılar mı, korktular mı, güldüler mi bilmiyorum. gördüğüm şey hiçliğin ta kendisiydi. bulanık bir resim, içinde yanan hayallerim, umutlarım; dışında ahlarım eyvahlarım ve yamacında ben. dünya yıkılsa da üstüme, kahrolası bedenimle tüm acılarla ölmeyi beceremeyip her hücresi kanarken nefes alabilen yine ben...
o günden sonra hiçbirini hiçbir yerde hiçbir zaman görmedim. görmeye de niyetlenmedim. bir köşede bir küçük resim var: gözleri oyulmuş, tümü buruşmuş, boyaları karışmış... baktıkça hüznüme, bir zamanlar yaşattığım iyilikleri anarım. şimdiyse kim oldum ona şaşarım.
--spoiler--
--spoiler--
hayatta kalabilmek için yaptığımız, içimizi sızlatan bir olaydı.
sevgilimle üniversitede tanıştık. onun en büyük hayali yönetmen olmaktı. benimse iktisat bitirip bir bankada çalışmak, boş zamanlarımda yazdığım senaryolarla onun çekebileceği filmler oluşturmak ve diğer yandan kendi hayalimdeki diğer şiir ve roman kitaplarımı çıkarmaktı. üniversite hayatımızı dolu dolu yaşadık. ailesi baskıcı tiplerden oluşuyordu. ağabeyi sık sık ziyarete geliyor, kardeşini kolaçan ediyordu. ağabeyinin ziyaretlerinde ben ortadan kayboluyordum. görüşemiyorduk ta ki ağabeyi gidene kadar.
2. senemizde ağabeyi yurtdışına gidince rahatladık. beraber eve çıktık. dilediğimizce yaşıyorduk. bu arada kısa filmler çekmeye de başladık ikimizin de oynadığı. ağabeyi eskisi gibi gelmiyor derken geleceği tuttu. yurtdışından türkiye'ye gelişinde önce ailesine uğradı. kız kardeşi bize de gizli şekilde uğrayacağını söyledi. sevgilimle evi toparladık. bir kız arkadaşımız sanki evde kalıyormuş gibi eşyaşarını taşıdı. ben tüm eşyalarımı toplayıp başka bir arkadaşımda kalmaya gittim. o ara canımızı sıkan bir kız vardı. benden hoşlanan, yüz vermediğim, nevrotik eğilimleri olan, takıntılı bir kızdı. sevgilim ve ağabeyi evde kaldığı 2. gün onları ziyarete gitmiş. sevgilimin benle birlikte evde yaşadığını, ağabeyini kandırdığını söylemiş. ağabeyi hiddetlenmiş. işin aslını öğrenmek için sevgilimi dövmüş. benden hoşlanan kız, söylediklerini ispatlamak için bazı fotoğraflar göstermiş. fotoğraflarda sevgilim ve ben varmışız. tüm bunları sevgilimin evine yerleştirdiğimiz kız arkadaşımızdan öğrendim o gece. ertesi gün beni arayacağını söylüyordu sevgilimin ağabeyinin.
ona göre hazırlık yaptım. her ihtimali tek tek düşündüm. öğleye yakın kapım çaldı. önde bir adam, arkada korkmuş halde sevgilim vardı. yanında da eve yerleştirmeye ikna ettiğimiz kız arkadaşımız. hiddetle beni iterek ağabeyi, içeri girdi. ardından da sevgilim ve kız arkadaşımız. sinirli şekilde her şeyi bilmek istediğini haykırdı. şaşırmış halde n'olduğunu sordum. sevgili olduğumuzu falan söyledi. kızdı. tam üzerime yürüyordu ki, rahat ve sakin bir ses tonuyla bir yanlış anlaşılma olacak, neyi kastettiğini sordum. kıvırmamam içib fotoğrafları gösterdi. ben de güldüm ve yine kendinden emin ve sakin ses tonuyla "gelin size göstereyim" dedim.
içeri bilgisayarıma doğru götürdüm herkesi. çektiğimiz kısa filmleri gösterdim ve izlettim. kardeşinin öğrenciliği gereği bu tür çalışmalar yaptığını, fotoğraf çekimleri de yaptığını söyledim. "keşke ona kızmak yerine dinlemeyi seçmiş olsaydınız" dedim. siniri hafif yatışmış ama kuşkusu devam eden tavırla bunların doğru olacağını nerden bilebileceğini sordu. ben de sevgilimle kendimiz için hazırladığımız ve sadece ikimizin olduğu bazı resimlerimizi gösterdim. sevgilim özenle çektirmişti bu fotoğrafları arkadaşlarına. ağabeyine bunları gösterecek olduğumu anladığında ürktü. ama risk almıştım. "bakın burda yeni çalışmamızın resimleri var" dedim ve kıskanabileceği fotoğrafları gösterdim. hepsi profesyonel çekim resimler olduğundan kıvırma şansımız vardı ve olası ortaya çıkabilecek resimler için bize kredi oluşturabilirdi bu resimler. zira benden hoşlanan kızdan her şey beklenirdi. bu riski en başta almak mantıklı olandı bana göre. ağabeyi öncelikle resimlerin yakınlığından dolayı kızdı. ama sonra üçümüz de bunun iş olduğunu anlattık. benim senaryoları yazdığıma, kardeşinin yönettiğine ve ikimizin de aynı zamanda bu çalışmaların oyuncusu olduğumuza ikna oldu. ama kuşkuları bitmiyordu.
her şeye rağmen sevgili olamayacağımızın ispatının olmadığını söyledi. ben de aniden sevgilim olduğunu söyledim. sevgilimin bakışları değişmişti. ama ağabeyini kandırmak için söylediğini anlamıştı. "tanıştır o zaman" dedi ağabeyi bir hışımla. "tanıştıramam" dedim. "korkun mu var lan" diye yürüdü üstüme. "kardeşin değil emin ol, ama tanıştıramam" dedim. sonra boğazıma sarıldı. "neden" diye haykırdı. nefes almakta zorlanıyordum. kimsenin araya girecek cesareti yoktu. "tamam tamam" dedim. "söyleyeceğim!" diyerek devam ettim:
- "muhtemelen bu olaylar benden hoşlanan bir kızın başının altından çıkıyor. benimle birlikte olmak için her yolu denedi ama hasta ruhlunun biri. hep reddettim. kimle birlikte olmaya kalksam kızların başına dert açıyor. ya ailelerini olaydan haberdar ediyor, ya da yalan yanlış şeyler söylüyor. aslında sevgilimi kardeşin sanması iyi oldu. lütfen yardımcı ol. sevgilim aslında kardeşinin ev arkadaşı. ama takip etse de beni muhtemelen eve geldiğimi gördüğünden iki seçenekten yanlış olanı algılayıp kardeşin sanmış. ben kardeşinle sevgili değilim. ev arkadaşı sevgilim" dedim. o ara sevgilim de kız arkadaşımız da şaşkındı. ama doğaçlama olarak ayak uydurmaları gerektiğini anlamışlardı.
"sana yardım falan edemem, kardeşimden uzak dur yeter" diye bağırdı sevgilimin ağabeyi. kardeşini kardeşim gibi sevdiğimi, onunla aramızda bir şey olamayacağını söyledim. sadece sevgilimi görmek için evlerine gittiğimi söyledim. biraz kızsa da içi biraz rahatlamıştı. ama yine de kuşkuculuğu elden bırakmıyordu. ev arkadaşı ile sevgili olduğumuzdan emin olmak istiyordu. "akşama yemeğe gidiyoruz, mazeret istemem" dedi ve sevgilimin kolundan tutup götürdü. kız arkadaşımız da gidecekken "sen kal aşkım, konuşacaklarım var" dedim. ve kız arkadaşımızla durum değerlendirmesi yapmak istedim.
sevgilim ve ağabeyi gittikten sonra "iyi kıvırdın diyerek" gülümsedi heyecanla arkadaşımız. sonra bir "huuuh" çekti, "ne gündü be" dedi. yüzünde rahatlamışlık net şekilde görülüyordu. "bu herif kolay ikna olmayacak, muhtemelen bizi zorlayacak" dedim. ne gerekirse yapabileceğini, durumu iyi kıvırdığımı, aksi halde sevgilimin ağabeyinin ikimize de kötü şeyler yapabileceğini söyledi. korkmuştuk. sonra elini koluma dokundurarak gözlerimin içine baktı. "rahat ol, atlatacağız" dedi. ama öyle bir söyleyişti ki, arkadaşça söyleyişten fazlasıydı. bu güne kadar sadece arkadaş olarak üstüne düşmeden baktığım o gözlerde, arkadaşlıktan fazlası olduğunu anlamıştım. bu durumun çok enteresan şeylere gebe olduğunu o an anlamıştım. korkmuştum ve bir yandan da insan doğası gereği en azından benim için her şeyi yapabileceğini düşünüp rahatlamıştım. tek derdim dengeyi korumaktı.
akşam kız arkadaşımızla ben, sevgilimin yanına gittik. ağabeyi arabasıyla bizi bir restorana götürdü. arkadaşımla beni süzüyordu. hareketlerimizi, gerçekten sevgili olup olmadığımızı... çok yakın durmayınca biz, "sevgili değil misiniz, rahat olsanıza diye" sert bir giriş yaptı. utandığımızı söyledim ve gergin olduğumuzdan bahsettim. "rahat olun" diyerek gülümsedi sevgilimin ağabeyi. biraz yakınlaştık ama iğreti duruyorduk hala. bunun farkındaydık. sevgilimle küçük bir an dilimi göz göze geldim. beni kıskandığı açıktı ama çaresizdi, çaresizdik.
o ara arkadaşımın fırsattan istifade daha rahat olduğunu hissedebiliyordum. ağabeyin göremediği yerlerde de bana temas etmekte çekinmiyordu. bacaklarını bacaklarıma temas ettirmeden oturmak istemiyordu adeta. durum çok rahatsız etmişti beni ama görmezden gelmek zorundaydım. o ara yemeğin ortasında benden hoşlanan kız geldi. benle sevgilimin sevgili olduğunu bildiğini, ağabeyini kandıramayacağımızı söyledi. sonra da gitti. bir şey söylememize bile izin vermedi. derdi, sadece ağabeyin kuşkularını kaşımaktı, cevap vermemizi sağlayıp kendisini alt etmemizi görmesini sağlamak değil.
söylendik, hayıflandık, ama ağabeyi suskundu. sadece gözlem yapıyordu. o ara ağabeyi 1 hafta kadar kardeşinde kalacağını söylüyordu. hepimiz iyice tırsmıştık. telaşla kuşkularını nasıl gidereceğini düşünüyorduk üçümüz. üçümüzün de bunu düşündüğünü birbirimize baktığımızda anlayabiliyorduk. yemekten sonra hep beraber sevgilimin kaldığı eve gittik. yani aslında ikimizin evine. ağabeyi, bu gece kız arkadaşımla kalabileceğimi söyledi. ondan çekinmemizin anlamsız olduğundan bahsetti. iyi polisi oynuyordu. emin olmaya çalışıyordu. gitmek istediğimi ima etsem de kalmamda sakınca olmadığını ısrarla vurguladı. bir şey diyemedik. hepimiz buz kesmiştik. o ara kız arkadaşımızın yüzündeki mutluluğu görünce ben de sevgilim de, onun bana hislerini anlamış olduk ve sevgilimin de anladığını, benim anladığımı da onu fark ettiğini görmüş oldum. aslında kartlar üçümüz için açılmış ama ağabeye karşı oynanan oyunda hepimizin amacına uygun yontabileceği kurtlar sofrası olmuştu durum.
sevgilim deliriyordu. çaresizdik. bir şey yapamadık. akşam yatma zamanı gelince ağabeyi, arkadaşımla benim aynı odaya girdiğimden emin olmak için bizi izledi. sık sık da su içme bahanesiyle evde dolaşıyordu. oturduk. o bana bakıyordu bense yere. "rahat ol" dedi. yaptığı şeyin farkında olduğumu ama şöyle bir ortamda durumdan istifade etmeye çalışmasını kendisine yakıştıramadığımı söyledim. "nolmuş yani" diye çıkıştı. "ne zamandır senden hoşlanırken hep onunla birlikte oluşunu izledim, tüm bu acıyı ben çekerken her şey güzel de, siz sadece 1 gece bile yaşamazken mi kötü" dedi. " siz bunları yaşamayı düşünmeye bile cesaret edemezken ben ne zamandır hayallerime ağlıyorum karşınızda" diye gözlerimin içine bakarak konuştu. üzülmüştüm. onun kalbinin ilk defa çarptığına şahitlik etmiştim. ilk defa neden onun bir kalbi olduğunun dahi farkına varamayışımın sebebini anlamıştım. kızgınlığım yerine saygıya bıraktı. ama sevgilimi seviyordum. tek düşüncem bu durumdan kurtulmaktı.
yatağa yattı. yarısını bana bıraktı. gece boyu ikimiz de uyumadık. sırtımız dönük olsa da biliyordum. o yanında hoşlandığı adam yattığından, bense sevgilime ihanet etmediğime, etmeyeceğime emin olma duygusundan dolayı sabaha kadar uyumadan yattık. birbirimizin nefes alışlarını dinledik. arada bir su içmeye yeltense birisi, diğerimiz de aynı anda yeltendi istemsiz ve göz göze geldik. sadece saygıydı birbirimize duyduğumuz. sonra uyuyamadan uzanmaya devam ettik. gece sevgilimden hiç mesaj gelmemesi şaşırtmıştı beni. belki içi içini yiyordu belki de ağabeyini atlatamamıştı odasında. ağabeyine yer yatağı yapmıştı odasında. ama onun da uyuyamadığına emindim.
sabah oldu. kahvaltıya oturduğumuzda sevgilimin bitap bakışlarını bir ben anlayabilirdim. ağabeyi, sevgilim sandığı arkadaşımla yakınlaşmamız için elinden geleni yapıyordu. tedirgindik. ama her defasında biraz daha yakın olmaya kendimizi zorladık. benim için daha zor olsa da, arkadaşım duruma daha kolay ayak uydurur olmuştu.
akşam bir bara gittik. barda duygusal bir şarkı çalıyordu. ağabeyi, sevgilime sarılıp, "senin sevgilin yok bana sarıl" dedi ve gülümsedi. barda herkes sevgilisine sarılmış öpüşüyordu. sonra ağabeyi "öp öp" diye bize tempo tuttu. enteresan şekilde barda yan masadakiler de bize odaklandı ve tempo tuttu. herkes öpüşmemizi bekliyordu. sevgilimle göz göze geldik. içi içini yiyordu. sonra arkadaşımla göz göze geldik. eğer gözlerinde "senden istifade etmiyorum, ama mecbursun" der gibi bir bakış olmasaydı öpemezdim. içim acıya acıya öptüm. hissettiğim şey, sevgilimin yüreğindeki sızıydı. bendeki çaresizlikti.
o gece birkaç kez daha öpüşmek zorunda kaldık. biz öpüşürken ağabeyde gereksiz bir sevinç, sevgilimde buruk bakışlar, arkadaşımda şaşkınlık bende de hissizlik hakimdi. o gece odaya beraber girdiğimizde yatağa uzandık. neredeyse bana sokulsa, beni öpse, hareket edemeyecek kadar uyuşuktum. sanki duygularım hissetme duyuma felç indirmişti. sevgilimden başka her şeye duyarsızlaşmıştım. arkadaşım yanıma sokuldu. kulağıma eğildi. "sana hissettiklerim için her geçen an ne kadar doğru şeyler hissettiğimi daha iyi anlıyorum ve sana acıyorum" dedi. "niye acıyorsun ki" dedim. "hiçbir şey sandığın gibi değil" dedi ve "aptalsın" dedi. garip gelmişti. üsteledim, söylemesini ve konuyu açmasını söyledim. söyleyemeyeceğini söyledi. sonra ısrarım artınca "gerçekten aptalsın, ama bu kadar sevmesen bu kadar kör olmazdın, seni suçlayamam" dedi. iyice kanım donmuştu. ne düşüneceğimi bilmiyordum ama çok kötü şeyler olacağını seziyordum. dizlerim titredi. yalvardım ne olduğunu söylememesi için. ama içimden bir ses, yüreğimden bir ağıt kötü bir şey söylememesi için yalvarıyordu. bunu çok iyi biliyorum. "o ağabeyi değil" dedi. konuşamadım, bir şey diyemedim. kalp atışlarımın hızından başım dönmeye başlamıştı. yalan olmasını umuyordum ama bir şekilde emin olmam lazımdı. birkaç dakika kendime gelemedim. gördüğüm şeyler net değildi, aldığım nefes nefes değildi, bedenimde duran ben değil, yaşadığım yer dünya değildi. sonra yavaş yavaş kendime geldim. takatsizdim, titriyordum. "doğru mu" dedim. "maalesef doğru, bunları hiç hak etmiyorsun, sana yaklaşırken senden faydalanmak için değil, hiç farkında olmadığın acılarına acıdığım için o kadar rahattım" dedi. saygı duydum, kızdım, burkuldum, üzüldüm, kızdım, kanım dondu, hiddetlendim... sonra kalktım yerimden ve bir hışımla sevgilimin odasına girdim.
ağabeyi olması gereken kişi yerde yatmıyordu. sevgilimin yatağında idi. sevişiyorlardı. meğer onca zaman aldatılmışım hem de göz göre göre. hayatım boyu öyle bir acı yaşamadım, zamanlar boyu öyle bir acı yaşanabileceğini düşünmedim! kopsa dünya yerinden, altında kalsam, sonra yaksalar beni, oysalar içimi, ayırsalar her hücremi, yine de öyle bir acı yaşamazdım sanırım. hani söylenecek çok şey vardır, yapılması gereken çok şey; nefreti boşaltmak için kırılacak, öldürülecek, yakılacak şeyler vardır... hepsinin hıncını duyup da kılını bile kıpırdatamamaktı hissettiğim. öylesine alevli, öylesine yüklü, öylesine taşkın ama böylesine bezgin, yılmış ve çaresizdim. sadece yorganı çektiler üstlerine. beni izlediler. o halimi. acıdılar mı, korktular mı, güldüler mi bilmiyorum. gördüğüm şey hiçliğin ta kendisiydi. bulanık bir resim, içinde yanan hayallerim, umutlarım; dışında ahlarım eyvahlarım ve yamacında ben. dünya yıkılsa da üstüme, kahrolası bedenimle tüm acılarla ölmeyi beceremeyip her hücresi kanarken nefes alabilen yine ben...
o günden sonra hiçbirini hiçbir yerde hiçbir zaman görmedim. görmeye de niyetlenmedim. bir köşede bir küçük resim var: gözleri oyulmuş, tümü buruşmuş, boyaları karışmış... baktıkça hüznüme, bir zamanlar yaşattığım iyilikleri anarım. şimdiyse kim oldum ona şaşarım.
--spoiler--
eğer gerçekse, diyecek bir şeyimin olmadığı durum. vay amk ne tipler var lan dünyada.
Yalandır. Kavak yelleri 2, bu ne saçma be.
Hikayede bir tane bile mi insan gibi insan olmaz.. Belki de tamamen hikaye. Umarım.
Özet geçecek yokmu.
(bkz: özet geç oruspu çocuğu)
çok net daha önceden de yaptığım durumdur, saplantı halindeki bir insana manipülasyonla veya empoze edilerek de kabul ettirmek bilen biri için zor değildir.
3lüye ikna etmişliğim vardır(eski sevgilim biseksüeldi)..aldatmak sayılır mı bilmem,zaten biliyosa aldatmak olmaz o,belki de dünden razıydı ayak yapıyodu,belki de ben onu manipüle ettiğimi sanarken o beni etti..kafamda deli sorular,ama sonuç olarak pişman mıyım?mutsuz muyum?kesinlikle hayır
Çok saçma bir hikayedir.
kızın abisi tutucu muhafazakar biri olarak nitelendirilmiştir. böyle bir tip kardeşinin arkadaşı olan kızla gece aynı evde kalmaz. orası bir kız öğrenci evi ise bu arkadaşa ters böyle şeyler.
hikaye yalan, inanmayın.
kızın abisi tutucu muhafazakar biri olarak nitelendirilmiştir. böyle bir tip kardeşinin arkadaşı olan kızla gece aynı evde kalmaz. orası bir kız öğrenci evi ise bu arkadaşa ters böyle şeyler.
hikaye yalan, inanmayın.
başlıkta kastedileni tam karşılamayacak ama benim de minik bir anım var.
sanıyorum iki sene geçti üzerinden.
gündüz çok yorulmuş erkenden uyumuşum.gece iki gibi ısrarla telefonum çalıyor, bakıyorum sevgilim.
uyuduğumu da biliyor niye arıyorsun uykumdan ediyorsun diye kızıyorum.
baktım hüngür hüngür ağlıyor, korkuyorum başta bir şey oldu diye ama sonra ne bok yediğini anlatıyor.
eskişehirde yaşıyordu o, ben ankarada.o gece arkadaşları bara gitmiş, kendisine illa sen de gel demişler, gitmiş.
orada bir kızla yakınlaşmışlar, kız buna sürtünerek dans etmiş, öpmüş, bir nevi ayaküstü sevişmişler kısaca.
ağlayarak anlatıyor bunları bense sinir krizi geçiriyorum, köpek gibi seviyorum çocuğu aklım almıyor yaptığını.
sonra kapatıyorum telefonu, defalarca arıyor mesaj atıyor hepsini cevapsız bırakıyorum.ertesi gün geliyor ankaraya.
gün boyu dil döküyor affetmem mümkün değil diyorum ama çok da seviyorum.aklıma şahane bir fikir geliyor sonra, tamam affedeceğim diyorum ama bir şartım var.bu akşam seninle bir bara gideceğiz, o kızla ne yaptıysanız ben de gözünün önünde başka bir erkekle yapacağım diyorum.başta diretiyor ama ayrılmamak için kabul ediyor.
sonra gece bara gidiyoruz, gözüme kestirdiğim hoş bir erkeğe yaklaşıyorum.
biraz muhabbet edip dans etmeye başlıyoruz, bizi izliyor delirerek.zerre de içim acımıyor tabii ki.çünkü haketti.
ellerimi çocuğun ensesinde birleştiriyorum, minik buseler konduruyorum boynuna.hissediyorum o esnada kabaran bir şeyler.öpmeye yelteniyor, o sırada benimki çocuğa yumruğu basıyor, bir iki dalaşma sonrası beni tutup dışarı çıkarıyor.
sinirden kudurmuş ama benim içim hâlâ soğumamış.
oturuyoruz bir kenara, yine ağlamaya başlıyor, kaldırıyorum kafasını bir öpücük konduruyorum burnuna.(en çok bunu severdi çünkü)
artık bitti, büyük bir hata yaptın bu gece de ödeştik.şimdi siktir git diyorum ve uzaklaşıyorum oradan...
devamı da var tabii, başka zamana anlatırım belki.parmaklarım koptu.öptüm.
sanıyorum iki sene geçti üzerinden.
gündüz çok yorulmuş erkenden uyumuşum.gece iki gibi ısrarla telefonum çalıyor, bakıyorum sevgilim.
uyuduğumu da biliyor niye arıyorsun uykumdan ediyorsun diye kızıyorum.
baktım hüngür hüngür ağlıyor, korkuyorum başta bir şey oldu diye ama sonra ne bok yediğini anlatıyor.
eskişehirde yaşıyordu o, ben ankarada.o gece arkadaşları bara gitmiş, kendisine illa sen de gel demişler, gitmiş.
orada bir kızla yakınlaşmışlar, kız buna sürtünerek dans etmiş, öpmüş, bir nevi ayaküstü sevişmişler kısaca.
ağlayarak anlatıyor bunları bense sinir krizi geçiriyorum, köpek gibi seviyorum çocuğu aklım almıyor yaptığını.
sonra kapatıyorum telefonu, defalarca arıyor mesaj atıyor hepsini cevapsız bırakıyorum.ertesi gün geliyor ankaraya.
gün boyu dil döküyor affetmem mümkün değil diyorum ama çok da seviyorum.aklıma şahane bir fikir geliyor sonra, tamam affedeceğim diyorum ama bir şartım var.bu akşam seninle bir bara gideceğiz, o kızla ne yaptıysanız ben de gözünün önünde başka bir erkekle yapacağım diyorum.başta diretiyor ama ayrılmamak için kabul ediyor.
sonra gece bara gidiyoruz, gözüme kestirdiğim hoş bir erkeğe yaklaşıyorum.
biraz muhabbet edip dans etmeye başlıyoruz, bizi izliyor delirerek.zerre de içim acımıyor tabii ki.çünkü haketti.
ellerimi çocuğun ensesinde birleştiriyorum, minik buseler konduruyorum boynuna.hissediyorum o esnada kabaran bir şeyler.öpmeye yelteniyor, o sırada benimki çocuğa yumruğu basıyor, bir iki dalaşma sonrası beni tutup dışarı çıkarıyor.
sinirden kudurmuş ama benim içim hâlâ soğumamış.
oturuyoruz bir kenara, yine ağlamaya başlıyor, kaldırıyorum kafasını bir öpücük konduruyorum burnuna.(en çok bunu severdi çünkü)
artık bitti, büyük bir hata yaptın bu gece de ödeştik.şimdi siktir git diyorum ve uzaklaşıyorum oradan...
devamı da var tabii, başka zamana anlatırım belki.parmaklarım koptu.öptüm.
güncel Önemli Başlıklar