bugün

günün birinde platon ve kankası oturup muhabbet ediyormuş

platon: kanka şu çocuk chok tatlı yha..
kankası: ne dion olum sen gay misin nesin?
p: ya öyle işte seviyom ben o çocuğu
k: nan git sapıttın iyice. bak başkası duymasın taşak konusu olursun.
p: peki kanka kimseye söylemem.

tabi kanka herkese anlatmış bunu. gizliden taşak malzemesi yapmışlar platonu. platon yanlarında yokken hemcinse duyulan gizli sevgiye platonik aşk demişler. sonra bu zamanla değişmiş karşı cinse duyulan gizli sevgi olmuş.
zor bir durum olarak yaşanabilir elbette, insana hata yaptırmaya açıkta bir durum yalnız. konunun trajik noktası platonik aşk uğruna belki de gerçekten yaşayabileceğin bir aşkı kaçırıyor olmandır. sen ulaşamadığını veya yanında olmayanı hayal ederken, düşünürken, yanı başında gözlerinin içine bakan biri var belkide. içinde bulunanların dikkat etmesi, bünyeye boşuna azap çektirmemesi gereken durum. hissedişlerini yaşa bir yere kadar ama köleside olma, sende insan evladısın.
insandaki acı çekme merakı nedeniyle en uzun süren aşktır...

yok yere kıskandım, adını duyduğumda sahip olduğum bir şey elimden kaymış gitmiş gibi hissettim...
eğer adını duyamıyorsam kafamda milyonlarca tekrarladım, kendi kendime işkence ettim... geçirdiğimiz bir günü düşünüp durdum, sanki bilinçli bir şekilde yanımdaymış gibi senaryolandırdım...
söylediği her cümleyi kendime yorumladım... sanki o da bana platonikmiş de söyleyemiyormuş gibi...

sonunda gördüm;
hiç benim olmayacaktı, olması imkanlı, fakat söylemesi zordu...
korkak, cesaretsiz, ötlek ve pısırık insanların aşkı. hiç bir esprisi yok. 2 kelimeyi bir araya getirip aşkını ilan edemeyen adam adam değildir.
uzun vadeli bir çiledir hani şu deliyi veli edenlerden.
çoğu kişi tarafından savunulanın aksine eziyet deildir. ne fark eder ki karşıdakinin sizi sevmemesi? nefret etmediği sürece sorun da yoktur zaten. e o zaman?

şöyle bi düşünelim, sevmek karşılıklı mı yapılır? zorunluluğu mu vardır? yok. zaten karşılıklı yapılması gerekseydi, işteş fiil olurdu, ki zaten var: sevişmek. bu da eylemin en az iki kişi tarafından yapıldığını gösteriyor(bu çoğulluk ayrı bi mesela tabi.)

birini sevebilmek için gerek ve yeter şartlar varsa; yani onun yanında mutluysanız, bi cümlesine, bi gülüşüne, attığı adıma, yazarken harflerinin kıvrımlarına vs. hayransanız zaten onu seviyorsunuzdur demektir. burda onun sevmesine de ihtiyaç yoktur. ha ünlü elma hikayesini bilirsiniz. misal, elma bizi sevmek zorunda değildir.

esaen, bunu empati kurarak da çözebiliriz: karşıdaki de herhangi biri de size karşı aynı hisleri besliyordur, ama onu "onun istediği şekilde" sevmenize olanak yoktur. e ne yapalım, dünyaya mı küselim? intihar mı edelim(ki zaten biri için intihar etmek aşağılayıcı olduğu kadar alçaltıcıdır da.)?

pek sevdiğim bi masal-hikaye vardır: ruhlar dünyaya yollanmadan hep birlikteymişler. sevdiğimiz insaları o zaman da bilirmişiz. hiç tanımasak da, bilmesek de sevdiğimiz insanlar olur; ilk görüşte kanımız kaynar ya, işte onlar ta kalübeladan beri bilinirler de sadece an meselesidir karşılaşmak. onun gibi bi şi işte bu da. ki zaten birini sevebiliyorsanız, tavan yapmış egonuz bi şekilde makul sınırlara ve hatta yere iniyorsa, bu sevebildiğinizi gösterir ve elbette en başından beri söylediğimiz gibi bunun karşılıklı olmasına gerek de yoktur.
bizim bildiğimiz eflatun, yunanların demesiyle platon'dan gelir.
"sekülerlikten çıkarak tinsele dönüşen aşk anlamına gelir."

türkçe anlamı: karşılığı sorgulanmayan aşktır.

platonik aşkın zarardan çok yararı vardır. en güzel aşktır çünkü sevdiğin kişiye karşı kötü hisler beslemezsin. onun sana artniyetini bilemezsin. hiç bir şey yaşamamışsındır. ve bu aşkı ayakta tutan yaşamadıklarının hayalidir. güzeldir. en azından karşındaki kişiye saygın ve sevgin azalmaz. o dokunulmazdır. ona dokunanlar, onun yanında olanlar senden üstündür. kıskanırsın. ah, keşke ben olsam dersin. elde etmediğin için bunun egoyla da alakası yoktur. cinselliği düşünmezsen masumdur. cinselliği düşünme, kirlenir. sadece onun o beyaz tenli elini tutmak, güzel gözlerine bakmak. onu izlemek. onun gülümsemesi... onu iste. ama elde etme. o tatlı acı insanı öldürmez. çok üzmez. belki o başkalarının elinde olur fakat mutluysa sen de mutlusundur. halbuki senin yanında olsa, sana kendini teslim etse. dünyalar senin olur. çok istersin onu. dualar edersin. olmaz. hiç bir zaman senin olmaz. üzülme çünkü masumiyetin kaldı. safsın hala. kirlenmedin. kötü bir niyet yoktu. kimseye hesap vermek zorunda değilsin. ağır geliyor o yük değil mi? beni keşke sevse diye düşünürsün. malesef çıkmaz bir yol. hayat yaşamaya değer. belki de yıllar sonra bir gün o gelir sana. nedensiz. yersiz. sen susmaya devam et. güçsüzlüğün görünmesin. üzülme her şeyin bir bitişi var. bu da biter. 20li asırlarda uzun sürmüyor hiç bir acı nazım'ın da deyişiyle...
platonik aşkta insan ilk once kişinin kendi güzelligine aşık olur gözlerını ondan alamaz kendini ona göstermeye çalışır ..gözleri ondan başkasını görmez milletin yanından kendini ona satmaya çalışır ama hep onun gözünde küçük düşer bir yerlerde hep ondan gerı kalmışlık eziklik his eder ..ama aslından ondan eksık kalır bır yanı yoktur ...bunu bılmesıne ramen onun yanında hep ezık o yokkende hep eksıktır....
aşkların en kötüsü.
aşkın en lezzetli formudur.
insanın, kendi kendisine acı çektirme sanatı'dır.
düşüncesizce, hayallerden bir dünya kurup sonraki aylar boyunca yıkılıp un ufak olmasına izleyici kalmaktır.
gerçek aşkı yaşamanin şeklidir, çünkü hiçbir karşılık beklemiyorsunuz kafanızda bir krallik kurup sevdiğinizi kusursuz bir kraliçe yapmişsinizdir. lakin bu sevgi türünü biraz abartip 6 sene sevdiğini haykırmadan yaşamakta akıl kari değil. *
6 sene boyunca her sabah dakikalarca aynanin karşısında süslenip bugün kesin açılacağim dediğin halde kızı görünce kalp ritiminin hızlanip, boğazın düğümlenip, yutkunamamasidir. platonik aşk. sevdiği kişiyi görünce dünyalar onundur. geceleri kendisiyle başbaşa kaldiği zaman dünyalar haramdir. işte böyle lanet birşeydir platonik aşk,
sevilen için bir hiç ise de , seven için heptir.
dünyanın sadece bir insan etrafında döndüğüne inanılan durum. psikopata bağlandığınız dönem. bu tür durumlarda genelde karşıdaki sizden bi haberdir. eğer devamlı görüşülen bir arkadaşsa durumunuz daha da vahimdir. ama platonik aşk insanı öyle duruma getirirki aşık olduğunuz başkasıyla çıksa ve üzüldüğünü duysanız akşam evde iki gözü iki çeşme ağlarsınız. *
aşk platonikken aşktır yada ulaşılmazsa kişi aşktır gerisi faso fisodur hatta tırttır.
ask duyulan kisinin bundan bihaber olmasi. sapkinligin bir cesidi. kendini deli gibi harap etmek onu gormek yada sesini duymak icin. adami tanimadan ona sacma degerler yuklersin, dunyanin en sahane adami diye dusunursun, taniyincada ulan ben ne hiyarmisim buna mi yanmisim gece gunduz diyede kendi kendine hayiflanirsin.
onu uzaktan sevmektir. O senden bihaber olsa da o gülünce neşeli olmak, o üzülünce kahrolmaktır. uzaktan bakarsın ona, bazen baktığını görür ama sen bakmaya devam edersin. adını, bölümünü, ders programını bile bulursun ama o senin varlığından bile habersizdir. Ta ki olaya kızların 6. hisleri girinceye kadar. o anda onun için şimşekler çakar, artık sen onun için onu rahatsız eden bi varlıksındır. köşe bucak kaçar senden; farkedersin, üzülürsün, içersin ama sevmeye devam edersin. Senden rahatsız olduğunu bile bile bakmak artık takıntı haline gelir, kendini kıro gibi hissedersin ama bakmaya devam edersin. aşkını içinde yaşar, hayaller dünyasında gezinirsin. Bu bir kısır döngüden ziyade bir hastalıktır. platonik aşk.. aşkların en güzeli ama en kahredicisidir. Öyle bi hastalıktır ki sözlüğe yazacak nick bulamaz, isyanınızı rumuzunuz yaparsınız.
ütopik bir olgu. herkesin bir gün bulmak için beklediği biri o, belki de platonik ask gerçek aşk tır kimbilir. en sığ olmayan duygu, en gerçek duygu öyle ki, son sözü yok bitişi asla yok, gerçek o, hep o var. içini boşaltmaya çalışıyorlar ya, şaşıyorum olurmu hiç öyle şey.
cinsel yönü olmayan, duyulara dayanmayan ve de tinsel boyutu öne çıkan aşk.**
sevidiğini rahatsız etmeden güle oynaya ayrılma durumu bile olmadan sevme eylemi.
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

(bkz: cemal süreya)
gereksizdir. leylayla mecnun örneğinde görüldüğü üzere birine değil kendi hayal gücüne aşık olmaktır. Kays ( mecnunun gerçek ismi ) leyla yanına gittiğinde sen kimsin demiştir. Dönemin imparatoru da ünlü leylayı merak edip huzuruna çağırttığında bir b.ka benzemediğini düşünmüştür. Sevilen muhteşem olduğundan değil sevenin başka bir pencereden bakşından kaynaklanır. getirisi acı olduğundan tercih edilmemesi gereken bir aşk türüdür.
ölümsüz aşk olabilir.
platonik aşklarda genelde karşılık beklenmez.uzaktan uzağa seyredilir aşık olunan. her yaptığı,her baktığı,her konuştuğu gözlenir,ezberlenir. ve acı çekerken insan aynı zamanda mutludur. tıpkı fuzuli gibi.karşılıksız olan aşk, aynı zamanda onu vareden aşktır.