bugün

hayatım boyunca en çok zevk aldığım şeylerden biri de minibüste en önde oturmak olmuştur. böyle yolu falan izlersin, bir havan vardır, zevklidir. bu zevkin bir diğer eşdeğeri de otobüsteki muavin koltuklarında oturmaktır. şoför ile aynı hizadasındır, ayağını uzatsan yere değecek gibi olur. hep bu yerlerde oturup o anın tadını çıkarmak istemişimdir.

gün gelir müsait bir yerde minibüse el atarsın. orası müsait bir yer olduğundan galiba o da yavaşlar. o an ön koltuğun dolu olduğunu fark edersin. içinde bir burukluk, bir küskünlük oluşur. içinden bir ses; "binme olum daha ön koltuğu bile boş değil, binme" der. anlamsız bir ses olduğunu fark edip, bir de el atmanın sonucu olarak buruk buruk binersin minibüse. "şurdan bir öğrenci" derken şoföre de trip atarsın çaktırmadan (onun da çok umurundaydı zaten). parayı tam uzatırken şoföre değil de o "ön koltukta oturan tip"e bakarsın. "kimsin sen be benim yerimi parsellemişsin" bakışını fırlatırken o tipe, şoför tarafından "acaba hakikaten öğrenci mi bu" süzgecinden geçirildiğinin farkına varmazsın. sonra parayı vermiş olmanın verdiği vicdani huzurla dolu olarak yer bulmak için arkalara doğru yol alırsın.

en öne oturamazsam tek yer vardır benim için. o da diğer koltuklardan hafif daha yüksekte duran, az da olsa karizması olan en arka dörtlüdür. aslında arka beşli diye dillere pelesenk olan bu yer artık insanların toto yarıçapı ortalamasının bir hayli artması ile dörtlü koltuğa dönüştürülmüştür. en arkanın sol cam kenarının boş olması içindeki o burukluğu bir nebze de olsa azaltır. ve o hafif yüksekliğe çıkılıp oturulur.

zaman ilerledikçe tam çaprazdan o "en önde oturan tip"i kesmeye devam edersin. arada şoförle konuşur, sonra dönüp arkasına paraları toplayıp şoföre iletir. aslında oraya oturanların kısa süre içinde bu evrimi gerçekleştirip "şoförle kanka bir muavin"e dönüşmeleri gayet olağan bir şeydir. artık şoförün mü yeteneği yoksa koltuğun mu bir hikmeti bilemem.

an gelir "ön koltukta oturan tip" inmeye karar verir. işte o an benim de o koltukta oturduğum zamanlarda zevkimin içine eden andır. buna sebep olarak tek bir şey gösterebilirim: o koltuğun yanındaki kapının açılmıyor olması. insanın içindeki enerjiyi alıverir birden. n'olurdu yani oradaki kapı da açık olsa, insanlar oradan binip inse. yok bütün minibüslerde aynıdır. o ön koltukta otururken biriktirdiğin tüm karizmayı bir anda yerlere indirir o koltuktan kalkıp minibüsten inişiniz. kalkarken kafayı eğersin çünkü tavan daha aşağıdadır en önde. sonra şoförün para kutusunu devirip bir kaosa neden olmamak için itina ile ayaklarını kaldırıp bir balerin gibi süzülmen gerekir ki pek de becerilemez. ve ortaya gayet çirkin bir görüntü çıkar işte. ardından minibüsteki o an seni izleyenlerle göz göze gelmeden atlanır ve hızlı bir şekilde uzaklaşılır.
hayatının hatasını yapmıştır. "şunu uzatır mısınız" insanlarıyla muhatap olan tip.
şoför koltuğunun yanına oturduysa para uzatmaktan kurtulmuş insandır. ayrıca inme binme zorluğu da yoktur.
muavinden farkı olmayan tiptir...

- 5 milyondan iki kişi,
- şuradan bir öğrenci...
inmek kolay olsun diye düşünen insandır. tıkış pıkış gitmek istemez yer vermek istemez daha doğrusu kafam rahat olsun zihniyetindedir işte.
zeki bir tiptir. aynı zamanda cool bir insandır.
arakadaki gürültü,patırıtı,inme,binme,para verme ,alma gibi bir ton teşkaleden uzak kaldığı için çok şanslıdır.
trip attıgını düsündügüm insan tipidir. muhtemelen soförün tanıdıgıdır.
minibüsçüyü tanımadığı takdirde para uzatma, muavinlik gibi sıkıntılara düşmeyecek tiptir. ayrıca yaşlı olsun, bayan olsun kimseye yerini vermek istemezdir, akıllıdır.
kastınız manita koltuğuysa, o benim efendim. açıkcası amacım da yolu geniş açıyla görmek ve uzatılan paralarla haşır neşir olmamaktır. ayrıca.. ne insanlar omzuma abanıyor ne de birilerinin kesif kokusunu solumak durumunda oluyorum. yani kısacası en makul insandır. kendisine burdan selamlarımı yolluyorum.

http://inciswf.com/1285552920.swf
kızdır o. ve bu kızlar ekseriyetle güzel olurlar.