bugün

platonik aşk

çoğu kişi tarafından savunulanın aksine eziyet deildir. ne fark eder ki karşıdakinin sizi sevmemesi? nefret etmediği sürece sorun da yoktur zaten. e o zaman?

şöyle bi düşünelim, sevmek karşılıklı mı yapılır? zorunluluğu mu vardır? yok. zaten karşılıklı yapılması gerekseydi, işteş fiil olurdu, ki zaten var: sevişmek. bu da eylemin en az iki kişi tarafından yapıldığını gösteriyor(bu çoğulluk ayrı bi mesela tabi.)

birini sevebilmek için gerek ve yeter şartlar varsa; yani onun yanında mutluysanız, bi cümlesine, bi gülüşüne, attığı adıma, yazarken harflerinin kıvrımlarına vs. hayransanız zaten onu seviyorsunuzdur demektir. burda onun sevmesine de ihtiyaç yoktur. ha ünlü elma hikayesini bilirsiniz. misal, elma bizi sevmek zorunda değildir.

esaen, bunu empati kurarak da çözebiliriz: karşıdaki de herhangi biri de size karşı aynı hisleri besliyordur, ama onu "onun istediği şekilde" sevmenize olanak yoktur. e ne yapalım, dünyaya mı küselim? intihar mı edelim(ki zaten biri için intihar etmek aşağılayıcı olduğu kadar alçaltıcıdır da.)?

pek sevdiğim bi masal-hikaye vardır: ruhlar dünyaya yollanmadan hep birlikteymişler. sevdiğimiz insaları o zaman da bilirmişiz. hiç tanımasak da, bilmesek de sevdiğimiz insanlar olur; ilk görüşte kanımız kaynar ya, işte onlar ta kalübeladan beri bilinirler de sadece an meselesidir karşılaşmak. onun gibi bi şi işte bu da. ki zaten birini sevebiliyorsanız, tavan yapmış egonuz bi şekilde makul sınırlara ve hatta yere iniyorsa, bu sevebildiğinizi gösterir ve elbette en başından beri söylediğimiz gibi bunun karşılıklı olmasına gerek de yoktur.