bugün

kürtçe ağıt yakan şehit anası

ana dilinde acısını ifşa eden ''anne''. şehit annesi hem de. kürt hem de. bak ne güzel toplanmış tüm sıfatlar bir arada, bak ne kadar ironik değil mi?

kürtçe, anne, şehit, ağıt...

dikkatli bakalım; görmedik galiba. bu ülkede sadece kürtçe konuş-a-bildiği için oğluyla irtibatı engellenen anneler oldu. kadın türkçe konuşabilseydi ''ben kürtüm lan, kürtçe konuşurum'' deyip gitmezdi o cezaevinden değil mi? oğlu idam edilecek ya hani, son bir defa konuşmak istiyor falan.

hadi o çocuk idamı ''hak etmiş!'', kim bilir neler yapmıştır. hangi haklarını, hangi saçmalıklarla! savunmuştur (buralar hep ironikti eskiden). ama bir şey daha vardı, bu ağıt yakan kadın, bir de şehit annesi. olur ya allah göstermesin, evladınızın başına kötü bir şey gelir. gelmesin. başınıza gelmeden kuramadığınız empatiniz sizin olsun.

benim merak ettiğim ise daha çok, ''ne söylüyor acaba'' olmuştu. ''gönül yarası'' filminde bir sahne var hani, meltem cumbul ''bu türküye ağlamak için ille de kürtçe bilmek şart mıdır'' der. ağlamıştım ama merak da etmiştim, keşke bilebilseydim nasıl uğurladı annesi, ''şehidini''.