bugün

tarihe damgasını vurmuş müthiş bir şahsiyet.
(bkz: buhurizade mustafa ıtri efendi)
şöhretim isyan benim,
sen afv ile meşhursun.

mısralarının sahibi.
Dünyanın en büyük müzisyeni olarak lanse edilen zat.
Bestesi salavat 1,5-2 milyar insan tarafından yıllardır hergün söylenegelmekte imiş.
Kaynak:Flash tv.
yeni dille 100 tl. arkasında bulunduğu için resmin 100 tl = ıtri olmuştur artık halkın gözünde.
yahya kemale ilham veren şahsiyet...
dünyanın en büyük bestekarı olduğu söylenen zat-ı muhterem.
Salavat bestesi şuan tüm müslümanlar tarafından söyleniyor. Kabe'de bile ıtri'nin bestelediği salavat okunuyormuş.
(bkz: musiki)
http://www.dailymotion.co...estesyny-okuyo_shortfilms
nevakar adlı eseri en önemli eserlerinden biriymiş. dinleyin:

http://youtu.be/iG7LGgt-8h0

http://youtu.be/QZ7KGJEFBNI

benim hiç keyif alamadığım bir müzik türü şimdilik. dinlersek belki duyabiliriz.
büyük bir müzisyen olduğuna eminim ama ben bu şahsiyetin en ünlü eseri olan neva kar adlı parçayı anlamıyorum.

(bkz: neva kar)
http://youtu.be/iG7LGgt-8h0

asıl söylemek istediğim, bu parçayı ıslıkla çalabilmek epeyce güç çünkü elle tutulur bir düzenli ezgi yok gibi. ıslıkla çalmak önemli çünkü bir ara klasik parçaları ıslıkla çalabilmek önemli hale gelmişti medyada. tabi, bizim gibi sıradan insanlar için.

yoksa o kültürü almam mı gerekiyor? evet, evet, evet sanırım bu.
karabük'de rap ile uğraşan bi arkadaşım

http://www.myspace.com/itritr
2milyar müslüman tarafından okunan salavat-ın bestekarı.

http://www.youtube.com/watch?v=XULqJ0ejywQ&feature=related
17. yy da yaşamış, osmanlı nın en önemli bestecilerindendir. buhurizade mustafa ıtri efendi olarak da bilinir. "ıtri" kullandığı mahlasıdır.

ölümünün 300. yıl dönümünde, UNESCO tarafından 2012 yılı "ıtri yılı" olarak ilan edilmiştir. ayrıca 100 tl banknotun üzerinde de resmi vardır.
Abdulkadir Meragi ve ismail Dede Efendi ile birlikte Türk Müzik Tarihi'ne şekil veren 3 büyük besteciden biridir.
yüz liralık adamdır.
görsel
buharizade mustafa ıtri 17. yüzyılda yaşamış bestekardır. 2012 yılı unesco tarafından ıtri yılı ilan edilmiştir.
şöhretim isyan benim, sen afv ile meşhursun.

e bunun üstüne ne denir ki? böyle karmaşık gibi görünen ama izah etmeye kalkanın cümlelerini aciz bırakacak kadar engin olan kaç cümle var ki?
vasat müzik kariyeri sona ermiş yerel mi yerel rapper arkadaş.
bugün alınan her tekbirde akla gelmesi gereken olan büyük besteci.

--spoiler--

Büyük Itrî'ye eskiler derler,
Bizim öz mûsıkîmizin pîri;
O kadar halkı sevkedip yer yer,
O şafak vaktinin cihangîri,
Nice bayramların sabâh erken,
Göğü, top sesleriyle gürlerken,
Söylemiş saltanatlı Tekbîr'i.

Tâ Budin'den Irâk'a, Mısr'a kadar,
Fethedilmiş uzak diyarlardan,
Vatan üstünde hür esen rüzgâr,
Ses götürmüş bütün baharlardan.
O dehâ öyle toplamış ki bizi,
Yedi yüz yıl süren hikâyemizi
Dinlemiş ihtiyar çınarlardan.

Mûsıkîsinde bir taraftan dîn,
Bir taraftan bütün hayât akmış;
Her taraftan, Boğaz, o şehrâyîn,
Mâvi Tunca'yla gür Fırât akmış.
Nice seslerle, gök ve yerlerimiz,
Hüznümüz, şevkimiz, zaferlerimiz,
Bize benzer o kâinât akmış.

Çok zaman dinledim Nevâ-Kâr'ı,
Bir terennüm ki hem geniş, hem şûh:
Dağılırken "Nevâ"nın esrârı,
Başlıyor şark ufuklarında vuzûh;
Mest olup sözlerinde her heceden,
Yola düşmüş, birer birer, geceden
Yürüyor fecre elli milyon rûh.

Kıskanıp gizlemiş kazâ ve kader
Belki binden ziyâde bestesini,
Bize mîrâsı kaldı yirmi eser.
"Nât"ıdır en mehîbi, en derini.
Vâkıâ ney, kudüm gelince dile,
Hızlanan mevlevî semâıyle
Yedi kat arşa çıkmış "Âyîn"i.

O ki bir ihtişamlı dünyâya
Ses ve tel kudretiyle hâkimdi;
Âdetâ benziyor muammâya;
Ulemâmız da bilmiyor kimdi?
O eserler bugün defîne midir?
Ebediyyette bir hazîne midir?
Bir bilen var mı? Nerdeler şimdi?

Öyle bir mûsıkîyi örten ölüm,
Bir tesellî bırakmaz insanda.
Muhtemel görmüyor henüz gönlüm;
Çok saatler geçince hicranda,
Düşülür bir hayâle, zevk alınır:
Belki hâlâ o besteler çalınır,
Gemiler geçmiyen bir ummanda.

--spoiler--

gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri
Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr`i

--spoiler--

yahya kemal beyatlı
arif nihat Asya'nın yazdığı naat'ta adı geçen Mevlevi besteci.

naat

Seccaden kumlardı..
.............................
.............................
Devirlerden, diyarlardan
Gelip, göklerde buluşan
Ezanların vardı! .

Mescit mümin, minber mümin...
Taşardı kubbelerden tekbir,
Dolardı kubbelere “amin”..

Ve mübarek geceler dualarımız;
Geri gelmeyen dualardı...
Geceler ki pırıl pırıl
Kandillerin yanardı..
Kapına gelenler ya Muhammed,
- uzaktan, yakından –
Mümin döndüler kapından...

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi,
iki dünyada aziz ümmet;
Muhammed ümmetiydi.

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi...
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi...
Nerde kaldın ey Resûl,
Nerde kaldın ey Nebi?

Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed,
Çağlar ne çağlardı:
Daha dünyaya gelmeden
Mü’minlerin vardı...
Ve bir gün, ki gaflet
Çöller kadardı,
Halîme’nin kucağında
Abdullah’ın yetimi
Âmine’nin emaneti ağlardı.
Hatice’nin goncası,
Aişe’nin gülüydün.
Ümmetinin gözbebeği
Göklerin resûlüydün...

Elçi geldin, elçiler gönderdin...
Ruhunu Allah’a,
Elini ümmetine verdin.
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke’de bunalırsan
Medine’ye göçerdin.
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, yâ Muhammed?

Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor...
Diller, sayfalar, satırlar
“Ebu Leheb öldü” diyorlar.
Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed
Ebû Cehil kıt’alar dolaşıyor!

Neler duydu şu dünyada
Mevlidine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi, ey Nebî,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor;
Artık, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
Kâbe’ne siyahlar
Yakışmamıştır, yâ Muhammed
Bugünkü kadar!

Hased gururla savaşta;
Gurur, Kafdağı’nda derebeyi...
Onu da yaralarlar kanadından,
Gelse bir şefkat meleği...
iyiliğin türbesine
Türbedâr oldu iyi.

Vicdanlar sakat
Çıkmadan yarına,
iyilikler getir, güzellikler getir
Âdem oğullarına!

Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi Tâif’tir, kimi Hayber’dir...
Fethedemedik, yâ Muhammed,
Senelerdir.

Ne doğruluk, ne doğru;
Ne iyilik, ne iyi...
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi...
Günahın kursağında
Haramların peteği!

Bayram yaptı yapanlar;
Semâve’yi boşaltıp
Sâve’yi dolduranlar...
Atını hendeklerden -bir atlayışta-
Aşırdı aşıranlar...
Ağlasın Yesrib,
Ağlasın Selman’lar!

Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı...
Yere dökülmeyecekti, ey Nebî,
Yabanların gözünde kalacaktı!

Konsun -yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Yüreklerden taşsın
Yine, imanlar!
Itrî, bestelesin Tekbîr’ini;
Evliyâ, okusun Kur’ân’lar!
Ve Kur’ân-ı göz nûruyla çoğaltsın
Kayışzâde Osman’lar
Na’tını Galip yazsın,
Mevlid’ini Süleyman’lar!
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin Sinan’lar!
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!

Gel, ey Muhammed, bahardır...
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz vardır...
Hacdan döner gibi gel;
Mi’râc’dan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!

Bulutlar kanat, rüzgâr kanat;
Hızır kanad, Cibril kanad;
Nisan kanad, bahar kanad;
Âyetlerini ezber bilen
Yapraklar kanad...
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler, kat kat!
Çöllere dökülsün yıldızlar;
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar!
Çöl gecelerinden, yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilâl-i Habeşî sustuysa
Ezânlarını Dâvûd okusun!

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!
'Dil-i pür ızdırabım mevce-i seylâbdır sensiz' isimli eseri dinlenmesi gereken büyük bestekâr.
salavat olarak bilinen segâh tekbirin bestekârı olan zat. makam güzel makam.
(bkz: Itri Koşar)