bugün

ahmet hamdi tanpınar'ın deneme kitabı.
"Benim için en büyük sanatkârlar, kendi mütevazı ve isimsiz ömürlerinde aşkın cennetini yaratmak suretiyle ölümü iradelerine muti edenlerdir. Biz her açılan bahar gülünde onların ruhunu koklar, her şafakta onların rüyasının yenileştiğini seyrederiz.

Bir uykuyu cânanla beraber uyuyanlar…

Yahya Kemal’in hakkı var. Ömrün büyük ve dağdağalı gecesini bir aşkın yıldızlı uykusu yapanlar, bir ebediyet bahçesi olan bir ölümde uyanırlar."
"Güzel-Ve nokta... ve zaviye... ah anlıyorum, şimdi biz hendesedeki noktaya benzedik...

Sevgi — Heyhat ki öyle; sebeplerin ve neticelerin akışında hem sebep, hem netice olmayı kaybettik, madde ebedî oluşunda bir vasfını mekân münhanisinin dışına fırlattı, kemiyet keyfiyetlerinden birini imkânın serhaddinde dondurdu ve biz sadece bir mâna olduk.

Güzel — Evet, kalıbı kırılmış, cümlesi dağılmış bir mâna... Bununla beraber ne güzel bir mahfazamız vardı.

Sevgi — Vücudumuzdan bahsediyorsun, hareketlerimizin bu mutî annesine hasret çekmek için önümüzde bütün bir ebediyet var, ister misin güzel günlerimizi hatırlayarak bu acıyı en keskin kaynağından içelim? Sen gelmeden evvel ben hep o yaz sabahı yaptığımız gezintiyi düşünüyordum...

Güzel-Senden sonra o günü kirpiklerimin altında ve bütün uzviyetimde tekrar tekrar o kadar çok yaşadım ki, hâlâ en küçük teferruatına kadar düşüncemin önünde...

Sevgi — Zavallı Güzel, ebediyetin diline ne çabuk alıştın, artık kendini bulmuyorsun!"

"Güzel-Beni bu bulanık ülkede nasıl bulabildin?

Sevgi-Ben seni bulmadım, biz birbirimizi bulduk. Ayni noktada toplanan düşüncelerimiz bizi birbirimizin karşısına çıkardı. Tasavvurun biricik kanun ve biricik hareket olduğu bu yeni âlemimizde, düşüncenin bu kudretine şaşmamalı. Onun sayesinde kendimizi koruduk ve onun kudretiyle birleştik."

Sadece alıntı yaparak entry girmeyi sevmiyorum ama kitabın bu kısmı ve güzel ile sevgi arasında devam eden diyalog fazlasıyla okunmaya değer.